Güneydoğu’da bir ilde.
Eski kirli ve berbat bir marketin önünde.
Denk geldim o’na.
Sağlık ocağına gidiyordum.
Ağrım vardı biraz.
iğneyle azcık rahatlarım diye düşündüm.
Masmavi boncuk gibi bir göz.
40 derece sıcakta, bir gölgenin altında oturuyor öylece.
Öyle güzel gözleri vardı ve öyle güzel bakıyordu ki çevreye, ağrımı unutturdu bana.
Allahım diyorum konuşmam,
Selam verip sesini duymam lazım.
Beni bilirsiniz duramam elbette.
Gittim yanına.
Fakat gözündeki odak değişmedi.
Anlam veremedim.
Hala aynı ifadeyle bakıyordu.
Sadece sesimle hafif irkilen bir yüz ifadesi vardı.
Merhaba dedim.
incecik duru ipek gibi bir ses tatlı bir utançla, gülümseyerek ve kendini toparlayarak “merhaba” dedi.
Nasılsınız küçük hanım dedim.
iyiyim, sen? Dedi.
Ben de iyiyim teşekkür ederim. Sağlık ocağına giderken sizi gördüm. Gözleriniz o kadar güzel görünüyor ki konuşmak istedim sizinle.
Yüzündeki gülümseme gitti bir anda.
Elleri gözlerine gitti.
Önce sağ, sonra da sol gözündeki yapay gözleri çıkardı avuçlarına.
Ben ne yapacağımı bilemedim.
Buz kestim o kavurucu sıcağın altında.
Karşımda 12 13 yaşlarında dünya güzeli bir kız.
Avuçlarında iki mavi göz.
Gözlerinde iki derin çukur.
Ben..
Ben ise kahroluyorum o an.
Çok özür dilerim. Anlayamadım. dedim.
Yine gülerek “önemli değil. Alıştım” dedi.
Adımı söyledim.
Adını söyledi.
Çok uzatıp rahatsızlık vermeden vedalaştım.
Sonra Sağlık ocağında iğne yaptırdım.
Çıkıp giderken tekrar hoşçakal dedim.
Hoşçakal dedi tekrar gülümseyerek.
Keşke dünyanın tüm gözlerini kendisine verebilsem.
Aklımdan çıkmıyor.
Allahım nolur iyileşeceği günler çabucak gelsin.
Dünyanın herhangi bir yerinde acı çeken kaç çocuk varsa, iyileştir allahım.
Bir şey yapamadığımız için de bizi affet.
Yeğenim de bu sene dershaneye yazılmış. Seneye belki tam puan alanlar daha da artar. Artık kütüphanede de çok çalışan var ama yine de şaibeli sonuçlar olabilir bence de.
oysa asıl tartışmamız gereken konu ne biliyor musunuz? 2018'den beri ortaya çıkan lgs sınav sonuçları.
2025 yılında 719 öğrenci
2024 yılında 352 öğrenci - 413 öğrenci*
2023 yılında 562 öğrenci
2022 yılında 193 öğrenci
2021 yılında 97 öğrenci
2020 yılında 181 öğrenci
2019 yılında 565 öğrenci
2018 yılında 18 öğrenci tüm sorulara doğru cevabı vermiş tam puan almış.
* 2024 yılında ilk hesaplamada tam puan alan öğrenci 352 iken, mahkeme kararı ile 1 sorunun iptal edilmesi ile yeniden hesaplamada tam puan alan öğrenci 413 olmuştur. düşünün yani, neyse bu konuya girmeyelim.
asıl tartışmamız gereken bu tablo. hayret ediyorum kimse 2018'den beri tam puan alan öğrenci sayılarında ortaya çıkan bu tabloyu tartışmıyor.
neden, hiç bu tabloyu tartışan duydunuz mu?
bırakın şaibe var-yok tartışmalarını...
eğer sınavlarda şaibe yok diyorsanız bu tablo çok daha vahim demektir.
biraz veri analizi yapacak, biraz da grafik okuma bilgisi olan biri için bu sonuçlar tam bir facia keşmekeş demek bile hafif kalır.
basit olarak örneklemek gerekirse orta veya lise öğretiminde bir öğrencinin 100 üzerinden değerlendirmede matematik yazılı sınavında tüm soruları doğru bilip 100 tam not alması, sonra ki matematik sınavında tüm sorulara yanlış cevap vermesiyle "öğrenci hiç olmazsa derse yazılıya giriyor" diye öğretmenin 10 vermesi gibi bir durum deyim de anlayın.
bir dershane düşünün, bu yıl 10 öğrenci tam puan alacak ertesi yıl 500 öğrenci tam puan alacak.
bu seneyi 1 dolar 45 liradan kapatacak, 2026 yılını 1 dolar 1 liradan kapatacak. ertesi sene 1 dolar 50 lira, öbür sene 1 dolar tekrar 1 lira olacak.
bu sene 4 milyona aldığın araba ertesi sene 40 milyon, öbür sene tekrar 5 milyon, sonra ki sene yine 45 milyon lira olacak.
bugün seviştiğin sevgilin seni seviyorum, senin için ölürüm demesi, ertesi gün nasılsın canım diye mesaj atıyorsun, öbür gün kapına polis dikiliyor taciz tecavüzden seni tutukluyor.
bırakın grafik istatistik okumayı, daha basit nasıl anlatabilirim bilmiyorum.
sınav sonuçlarında böyle bir veri olabilir mi?
sınavlarda böyle başarı sonuçları çıkabilir mi?
8. sınıflar sınava giriyor 18 tam puan alan öğrenci. bir sonra ki sene 7 sınıflar 8. sınıfa geçtiği için onlar sınava giriyor 565 öğrenci tam puan alıyor.
lgs sınavına giren bu öğrencilere görmüş oldukları derslerden sorular hazırlanıyor. milli eğitim bakanlığı ders kitaplarından sorular çıkarıyor. özel dershaneler, kolejler vb onların eğitim müfredatında olan tavsiye ettikleri yardımcı kitaplar, gördükleri ek dersler vs onlardan soru çıkarmıyor.
aynı dersleri görüyorlar, aynı kitapları okuyorlar, aynı müfredat içindeler. aynı öğrenciler, aynı hocalar, aynı okullar, aynı ülkede eğitim alıp aynı bakanlık bu soruları hazırlıyor.
böyle sonuçlar olabilir mi?
bu sonucu hangi sistem yaratıyor?
eğitimde verimlilik başarı açısından...
2025'de 719 öğrenci
2024'de 590 öğrenci
2023'de 480 öğrenci
2022'de 330 öğrenci
2021'de 210 öğrenci
2020'de 120 öğrenci
2019'de 75 öğrenci
2018'de 18 öğrenci tam puan almış olacak şekilde bir başarı tablosu ortada yok ki.
bizde çıkalım eğitim sistemini, sınav sorularının hazırlanmasını, sınavların yapılmasını tartışmayalım.
sınav başarılarında başarısızlıklarında ortaya çıkan sonuç bu kadar taban ve tavan zıtlığı içinde bir sene zirve öbür sene dip sonuçlar olamaz.
neden bu konuda kimse konuşmuyor?
ekranlara çıkmışlar şaibe var-yok, pis koku-mis koku tartışmaları, ama cehapeli belediyeler diye verilen cevaplar.
asıl bu veriler tartışılmalı.
kaç kişi sıfır çekti, kaç kişi hangi ders sorularında çuvalladı, öğrencilerin sayısal sorularda başarı oranı ne vb açıklansa, ayrıntılı bir veri paylaşılsa inanın soruların çalınması konu olmaz, sorular çalınsa bile ortaya çıkan tabloyu-vahameti görünce soruların çalınmasını konuşmaya gerek duymayız.
Gecenin köründe bir uyandım. Üç upuzun mesaj. Evliliğe nasıl ikna edilirim sorusuna cevaplar aranmış * evlensem mi? Şu kadar çabayı bile ilk kez bir arada görüyorum.
Kayınvalidem ve kayınpederim boşandı. Kayınpederim çocuk gibi ilgi bekliyor. Kayınvalidem evlilik hazırlığında. "Ne günlere kaldık" diyebiliyorum yalnızca. Hadi oğlunu gözün görmüyor şurada yaşayan torununu da mı hiç sevmedin diyesim geliyor. Gelir görürmüş dayanamazmışta, çok seviyormuşta hepimizi cart curt. Erkek delisi olduğunu söylemek isterdim yüzüne karşı. Ne için boşanıyor sahiden bilmiyorum. Kayınpederim pis, bakımsız, yaşlı ama Kayınvalidem de genç değil, Güzel değil, bir vasfı yok öyle. Boş bir kibir her şeyi yerle bir etti. Kocası az maaş alan tüm kadınlar daha iyisini arasın o zaman. Böyle mi olsun? Ben kendim hasta bir insanım zaten ne yapacağım kayınpederimle? insanlar ne kadar bencil yaratıklar!
Kanki vallahi şunları süreyim sözlükten, eski güzel günlere dönücez. Bunlar yüzünden sözlükteki bütün arkadaşlarım sikerler diyip gitti. Kimse boka bulaşmak istemiyor. Kendimi yakmak da olsa bunları yemek, intikam yeminleri ettim. Az sabır please.
Ne dine saygı var ne de herhangi bir konu hakkındaki farklı görüşe. Küfür içerikli başlıklar, yazılar, atışmalar da çok rahatsız edici. Takip ettiğim yazarlar da ya silip gitti ya da hep izinde. yazdıklarımın da anladığım kadarıyla kimseye bir faydası yok, daha fazla burada bulunmanın da anlamı yok..
iş arkadaşım olan erkekler, hep benim kadın olmadığıma ya da beni kadınsı bulmadıklarına dair imalarda bulunuyorlar. Başta biraz anlamadığım için biraz da sık görmediğim için aldırmıyordum ama bunu sık duymaya başlayınca canımın sıkıldığını farkettim.
Bunlar kendilerinden daha güçlü bir duruşu olan, bir erkeğin gölgesine muhtaç olmayan, ortalık yerlerde ağlamayan veya abartılı gülmeyen, mızmızlanmayan kadınları, kadın olma kategorisinden çıkarmışlar. Kendi kafalarında bir kadın şeması var. Böyle her duygusunu ortalık yerlerde ve uç noktalarda yaşayan, kek, börek, sarma yapıp bunlara getiren kadınları o şemaya yerleştiriyorlar.
Benim sizinle samimiyetim yok. Benim ne kadar kadın olduğumu anlamanız için sevgilim olmanız gerekiyor. Erkek olduğunu anlamak için de bir kadının güçsüzlüğüne ihtiyaç duyan adamlarla hiç işim olmaz...
insanlarla en az uğraşılan bir iş yapmak lazım. Aksi takdirde sağlığını kaybedersin. Ya kendi işinin patronu olacaksın ya da borsa gibi şeylerle uğraşacaksın. Milletin kahrı çekilmiyor.
Geçmiş olsun canoo. Ben de telefonumu kötü kullanıyorum sanırım. Beraber telefon aldığımız ve ekran koruyucu filmini beraber taktırdığımız arkadaş halen aynı koruyucuyu kullanıyormuş. Bu benim dördüncü ekran koruyucum... sonuncusunu telefonu dik düşürünce köşesinden kırmıştım...
Moralim çok bozuk tostlar. Yine telefonum bozuldu mk! Ekranın yarısı karardı. Halbuki daha 2 ay önce yaptırmıştım.
Telefonu çok yere düşürüyorum. Kendimi bildim bileli tüm telefonlarımı düşürerek telef ettim.
Yeni telefon almam lazım ama biliyorsunuz ben fakirim..
fakir halkı nasıl yaşadıysa öyle yaşadı. bu dünya'dan mülkiyetsiz gitti. saraylarda oturma imkanı varken saraylarda değil de yoksul halkın oturduğu eve benzeyen evinde yaşadı ve öldü.
milyonların makamına, temsil ettiği değerlere ve şahsına saygısından ayağının önüne döktüğü serveti almadı, gösteri şatafata kanmadı ve geriye 1 kuruş miras bırakmadan öldü. fakirliği savunmadı, israfa karşı çıktı. zenginlik mal mülk şatafat makam mevki için 1 kuruş harcamadı.
yok canım peygamber hz. muhammed değil, nam-ı değer el pepe uruguay devlet başkanı jose mujica'dan bahsediyorum.
neden içimizden bir tane jose mujica çıkaramıyoruz?
dinimiz de kültürümüz de bunu gerektirdiği halde neden bir jose mujica'mız yok?
şahsen düşünüyorum da...
kimliğimde tc yazsa bile türk olmadığım, müslümanız ama dinim islam ve peygamberim hz. muhammed olmadığından.
inanç ve kimlik vb değerler (kültür diye genelleyelim) açısından yaşadığımız erozyonu kabul edemiyoruz, aslında itiraf etmeye utanıyoruz.
insanlara sorun, yaşanan ahlak ve etik değerlerde çöküş ne seviyede deyin toplum olarak çöktük derler. siz kendinizi nerede görüyorsunuz deyin ahlak ve etik olarak değerlerini korumuş olduklarını söylerler.
o zaman bunlar neden yaşanıyor, sorduğunuz herkes ahlak ve etik değerlerini korumuş ise bu rezillikleri kim yapıyor?
tıpkı pazardan 300-400 liraya alıp ayağımıza giydiğimiz ayakkabının üzerinde nike ve adidas yazması bizim o markayla hava atmamız gibi.
en ucuzu 95 bin lira olan iphone pro max telefonun çakmasını 13 bin liraya alıp cafe de masaya koyup çay içerken içinde yazılanı okusak da anlamadığımız bir kitabı okuyup entel takılmak gibi.
ayağımızda ki ayakkabıda nike yazsa bile kalitesi nike değil.
telefonumuzun arka kapağında ısırılmış elma olsa da işletim sistemi ios18 değil. işlemcisi apple a18 pro değil.
ben nasıl jose mujica gibi bir lider ortaya çıkarabilir ve ona oy atabilirim?
düşünsenize...
adam sıradan yurdum fakir insanı, belediye otobüsüne tek başına binmiş milletvekili seçiminde de başkanlık seçiminde de boynu astığı bir pankartta benden oy istiyor.
Nedendir bilmem ama son günlerde hayatın anlamını kaybetmiş gibi hissediyorum. Uyumak istiyorum ama uyuyamıyorum; bulunduğum yerden şöyle bir kalkmak, silkinmek istiyorum ama sanki var olan gücüm içime içime çekiliyor ve hiçbir şey yapamıyorum. Konuşacak hâlim yok. Yazmak istiyorum ama yazmamak da en büyük rahatlığım. Nereyi göstermesi gerektiğini bilmeyen yönsüz bir pusula gibi hissediyorum. Yol, yön göstereceğim yerde bir de kendime ait olanları kaybediyorum. Bir şeyler için nereden başlamam gerektiği hâlâ muallak. Uzun zaman sonradır kendime olan itirafım; çok yorulmuş olmam, yorgun hissetmemdir. Bu gerçeği kendimden dâhi saklayıp bu derece rollenmem elbette bir gün bana zarar verecekti. Her şeyin bir karşılığı vardır en nihayetinde. Bilmiyorum, sanırım artık devamını getirecek hâlim de kalmadı. Benden bu kadardı.