noro lim asfaloth
31 (self sufficient)
on birinci nesil yazar 64 takipçi 1187.95 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    bilge yılmaz

    1.
  1. şaka mı (!) bilmiyorum ama bugüne kadar başlığı açılmamış pek kıymetli iktisatçı.

    gazete oksijen'in youtube kanalı olan oksijen tv'deki açıklamalarıyla içimi ferahlatmış olan türkiye cumhuriyeti'nin göz nurlarından biri. güzem hanımın isabetli sorularıyla bilge hocamız gereken tüm cevapları en basit şekliyle ve tane tane vermiş, kısa vadede enflasyonun gazının alınacağının ve uzun vadede gelir dağılımındaki dengesizliğin sona erdirileceğinin sinyallerini vermiştir. özellikle vergi sistemiyle alakalı yaptığı kıymetli açıklamalar çok çok rahatlatmıştır. zira verginin asıl kalemleri olan ötv ve kdv senin benim gibi sıradan vatandaşların belini bükerken, üst sınıftaki insanlara pek de tesir etmemektedir. bilge hoca, bunun düzeltileceğini söylemiştir. yani maaşımız ötv ve kdv altında ezilmeyecek, toplanan vergi yüksek gelirli vatandaşlardan tahsil edilecek. demek istediği şudur:
    maaşla çalışan bir vatandaş aldığı maaşın büyük bir yüzdesini ötv ve kdv'ye ezdirirken, fantastik gelirler edinen insanlar aynı ötv ve kdv'yi ödedikleri halde gelirlerinden küçük bir yüzde kaybetmektedir. burada bir haksızlık vardır. alt gelirli vatandaş ezilirken, üst gelirli vatandaşın siki taşşağına denktir. yani bu ne sikim iştir?

    ayrıca, finans ve gayrimenkuldeki vergilendirme sisteminde de düzenleme olacağını söylemiştir. üretici yüksek vergilerin altında ezilirken özellikle finans sektörüyle haşır neşir olanlar bu vergilerden neredeyse etkilenmemektedir. eli güçlü olanlar piyasaları altüst ettikleri gibi ve yüksek kazançlar sağladıkları gibi neredeyse sıfıra yakın vergi vermektedir. bilge hocamız üreticinin sırtına bindirilen vergilerde düzenleme yapıp, kağıtla elde edilen gelirin gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiştir. özetle üretimi teşvik ederek uzun vadede enflasyonu düşürecek, ittifakın iktisat alanındaki muhteşem kadrosuyla dış yatırımcıda güven unsuru oluşturulacak, alt gelirli vatandaş nefes alacak, bankacılık sistemi düzenlenecek ve baskı altında tutulmayacak, şirketlerin krediye erişimindeki sıkıntılar sona erdirilecek, hazine bağımsızlaştırılacaktır. ne de güzel olacaktır.

    bilge hocam, yolun açık olsun.
    1 ...
  2. rattenkrieg

    1.
  3. fare savaşı.

    bu savaşa gelmiş geçmiş en kanlı ve en büyük gerilla usulü savaş da diyebiliriz. stalingrad muharebesi'nde gerçekleşmiştir. alman kara gücünün başındaki general friedrich paulus, tüm doğu cephesi mücadelesi boyunca mesafeli savaşı tercih etmiştir. şöyle ki: herman göring'in başında olduğu luftwaffe yani alman hava gücüyle karşı cepheyi ya da şehri önce yok edip, sonra da flak 88'lerle düşmanla neredeyse hiç temas kurmadan üstünlük sağlamayı amaçlamıştır ve nitekim bunu başarmıştır. akabinde devreye tankları ve piyadeleri sokup, son vuruşu yapmayı amaçlamıştır fakat işler bu vakitten sonra ivanların diş göstermesiyle değişiklik göstermeye başlamıştır. zira devreye gözü pek kara olan general vasily chuikov girmiştir.

    şehrin müdafaası için 62. ordu'nun başına getirilen chuikov, büyük birliklerle mücadele etmek yerine küçük birliklerle meskun mahal mücadeleyi başlatmıştır. almanlar'ın stalingrad'ı işgal etmesi için muhakkak bu harabelerin içine girmesi gerekmektedir yani chuikov'un merhametli kollarının arasına.
    paulus'un taktiklerini çözen chuikov da bu harabelere küçük birlikler serpiştirerek, nazi piyadelerini bir bir avlamaya başlamıştır. paulus, georgios hacianestis gibi cephe gerisinde şatafatlı karargahında güven içinde savaşı idame ettirirken, chuikov ise ulu önder mustafa kemal atatürk gibi askerlerle beraber en ön cepheden savaşı idame ettirmektedir. pek tabii bu da, ivanların motivasyonunu arttırmış ve fare savaşına büyük etki etmiştir. ayrıca bu fare savaşı denilen savaşın şöyle de bir etkisi olmuştur: paulus'un en büyük avantajı olan luftwaffe devre dışı kalmıştır. çünkü harabelerin içinde kendi askerleri de vardır.

    yani bu savaş kilerlerde, tünellerde, yıkılan mutfaklarda, molozlar arasında, lağımlarda ve bunun gibi muhtelif yerlerde iki tarafın aralarında birkaç metre mesafeye kadar indiği bir harp biçimine dönüşmüştür. dehşet öyle bir boyut almıştır ki, alev silahlarından tutun da keskinleştirilmiş küreklere kadar kullanılmıştır. bu savaşta nazileri moral olarak en çok etkileyen unsurlar ise, keskin nişancılar olmuştur. harabeler adeta keskin nişancılara siper olmuş ve onların çok rahat bir şekilde gizlenebilmelerini sağlamıştır. bu nişancılardan biri de, çoğumuzun malumu olan vassili zaitsev'dir. zira zaitsev, hansların vebası olmuş, onlara kan kusturmuştur.

    bu savaş sayesinde yeni bir keşif de yapılmıştır: kadın keskin nişancılar. kadınlar, nişancılık konusunda oldukça başarılı olmuşlardır çünkü testosteron seviyeleri daha az olduğu için, daha sabırlı, daha metanetli olabilmişlerdir. yani deli deli hareketler yapıp, gereksiz risk almaktan kaçınmışlardır. (yanlış hatırlamıyorsam bir yerde okuduğum bir bilgiye göre, kadınların elleri daha az titriyormuş. haliyle bu da keskin nişancılık için büyük bir avantaj diye düşünüyorum.)

    wehrmacht kara piyadeleri her ne kadar et öğütücü olmuş ve kızıl ordu mensuplarını acımadan öğütmüşse de, yerlerine sürekli yenileri gelen diğer ivanlar sayesinde kızıl ordu en sonunda başarı sağlayabilmiş ve ilerleyen aylarda altıncı ordu'yu ve başındaki friedrich paulus'u esir alabilmişlerdir. hatta hitler, paulus teslim olmasın diye o'nu feldmareşal yapmıştır fakat paulus ertesi günü teslim olmuştur. zira etrafları sarılmış, haftalarca açlık çekmişlerdir. "sikerim yapacağınız işi de vereceğiniz unvanı da!" demiştir.
    0 ...
  4. pehlivan tefrikası

    1.
  5. ardı arkası gelmeyen işler ya da musibetler için de kullanılan tabir.

    örnek: "bitmiyor valla.. pehlivan tefrikasını geçti" gibi.

    artık bitmeyen kısmı da siz uydurursunuz diye düşünüyorum.
    0 ...
  6. tsuguharu foujita

    1.
  7. dünya'nın en zorlu çizimlerinden birini yapmış olan japon ressam. "20. yüzyıl boyunca batı'da çalışan en önemli japon sanatçı” olarak kabul görülmüştür.
    kendisi hakkında en iyi bilgiyi buradan http://www.wikizero.biz/i...kvVHN1Z3VoYXJ1X0ZvdWppdGE alabilirsiniz. esasen ben bu sanatçının görev aldığı bir çarpışmadan söz etmek istiyorum. dilim döndüğünce yazmaya çalışacağım, buyurunuz;

    bir uçak gemisi olan uss hornet, 12 adet north american b-25 mitchell* bombardıman uçağından oluşan bir filoyla, japonya'ya mümkün olduğunca yaklaşmaya çalıştı. ilk defa bu kadar büyük uçaklar, savaş sırasında bir uçak gemisinin sıkışık güvertesinden kalkış yapacaklardı. kalkışı ve saldırıyı gerçekleştirecek olan hava mürettebatları, bir zamanlar meşhur bir yarış pilotu olan hava kuvvetleri albayı jimmy doolittle tarafından eğitilmişti. bombardıman uçaklarıyla düzenlenecek olan saldırıyı kendisi komuta edecekti*. japonya'ya yapılacak uzun uçuş için bu uçaklar, bomba ve yakıt açısında çok ağırlardı. lakin, tüm olumsuzluklara rağmen kalkış yapmakta başarı kaydettiler. bahse saldırı bir süre sonra, "thirty seconds over tokyo" adındaki meşhur filmde işlendi*. velhasıl, kalkış yapan uçaklar her ne kadar japonya toprakları üzerinde küçük hasarlar vermiş olsa da, doğan güneş imparatorluğu'nun yüzüne atılmış ağır bir tokat olmuştu. saldırı esnasında 8 akıncı düştü. bunların üçü savaş suçuyla yargılanıp idam edildi. beşi ise, müebbet hapis aldı.

    saldırının akabinde japonya başbakanı hideki tojo ve amiral isoroku yamamoto'ya göre amerikan akını, savunma hatlarını doğu'ya doğru genişletmelerinin gerektiğinin bir kanıtıydı. planları, pasifik okyanusu'nun ortasındaki bir amerikan askeri üssü olan midway'i ele geçirmek, ve 6 ay önce yapmaları gereken şeyi yapıp, pearl harbor'u ekarte etmekti. japonlar'ın bilmedikleri şey ise, amerikalılar'ın gizli askeri şifrelerini kırmış olmalarıydı. haliyle düzenlenecek olan saldırıdan haberdarlardı. (midway için) dolayısıyla amerikan başkumandanı amiral chester nimitz, midway'i savunmaya hazırlandı. isoroku yamamoto'nun komutası altında olan uçak gemisinden daha az uçak gemisi vardı. bu yüzden de pusu kurmak için hepsini bir araya getirdi. *
    amiral yamamoto, oluşturulmuş en büyük donanmanın başına geçip, yola çıktı. donanma; 200 savaş gemisinden, ve en önemlisi, yaklaşık 600 uçak taşıyan 8 uçak gemisinden oluşan, istisnai bir filoydu. gemilerde toplamda 5000 japon asker ve bu çarpışmayı ölümsüzleştirmek için gelen ressam tsuguharu foujita da vardı. kendisi, paris'te meşhur bir montanas ressamıydı. göreve çağrıldığı için japonya'ya dönmüştü.

    dipnot: amerikan tarafında ise bu çarpışmayı ölümsüzleştiren kişi seçkin yönetmen john ford olmuştur. çarpışma esnasında yanına düşen bomba sonucu ciddi bir şekilde yaralanmıştır.

    dipnot 2: saldırı, 7 haziran 1942 sabahı japon filosu tarafından başlatılmıştır.
    1 ...
  8. martin miller

    1.
  9. dresden'deki hochschule für musik carl maria von weber'da eğitim almış, akabinde 5 yıllık akademik çalışmalardan sonra, 2010 yılında gitar ve müzik pedagojisi dalında diploma almış, aşmış müzisyen kişisi. ibanez'den şaşmaz, ibanez de o'ndan şaşmaz.

    (bkz: virtüöz)

    https://www.youtube.com/watch?v=t0rPitEVHGY
    0 ...
  10. kiridashi

    1.
  11. kelime anlamı "yontma" olan, yontma yöntemi* ile üretilen japon bıçağı. bir nevi neşter de diyebiliriz. üstün kalite çelik kullanılmasına rağmen, tatara fırınlarında özel olarak oluşturulan ve katana yapımında kullanılan tamahagane çeliği kadar birinci sınıf bir çelik kullanılmıyor. buna rağmen, çoğu nesneyi zar gibi kesebiliyor. geleneksel olarak üretilenlerinde ahşap sap kullanılıyor. kını ve ambalajı da ahşaptan yapılıyor. oldukça pahalı bir bıçak.
    0 ...
  12. the education of little tree

    1.
  13. muazzam satır araları olan bir kitap. ilk yayımlanma tarihi 1976. forrest carter'ın apalaş dağları'ndaki~appalachian mountains
    ~ cherokee kültürü ile büyüdüğü çocukluğunu anlattığı özgün bir otobiyografi .
    film uyarlaması ise, yine kitap ile aynı ismi taşıyan 1997 yapımı the education of little tree. filmden bir kısım;

    --spoiler--

    little tree'nin büyükbabasını yılan ısırır. geceyi ormanda geçirirken little tree döner ve büyükannesine ateşi sürekli canlı tutmasından dem vurarak büyükbabasının ölmeyeceğini düşündüğünü söyler. büyükanne burada ölümü anlatır little tree'ye:

    "bak little tree, her gün yolda yürüyen bizim gibi onlarca insan görüyorum. onlar kendilerinin yaşadıklarını düşünüyorlar. oysaki hepsi birer ölüler. çünkü; onların içlerindeki ruh bir bezelye kadar küçülmüştür. ruhunu büyütmenin tek çaresi onun üzerinde çalışmaktır. onu anlamaya çalışmak için kullanmalısın. ne kadar çok şey anlarsan ruhun o kadar büyür. ve sonra ruhun kocaman olur. her şeyi anlamaya başlarsın. bütün geçmiş hayatlarına hakim olursun. ben büyükbabanın böyle bir anlayışa yaklaştığına inanıyorum. her ne kadar kendisi henüz bilmese de..

    fakat eğer vücudu ölürse bizi hatırlayacaktır. bilmeni istediğim şey bu. ruhlarımız her zaman birlikte olacaktır. her zaman.. önemli olan da bu canım."

    --spoiler--
    2 ...
  14. dikenli şeytan

    1.
  15. tanka benzer. zırhlı dikenleriyle, çölün karşısına çıkarabileceği her şeye hazırlıklıdır. ürkütücü görüntüsü ve tavırlarıyla ismini hak ediyor. yüzlerce kurban alabilecek silahlara sahip. neyse ki, boyu sadece 10 cm.. şakamızı yaptığımıza göre, kendisi hakkında birkaç bilgi tüküreyim.

    çöl yaşamı, bu küçük şeytan için oldukça uygun bir ortam. çoğu sabah, güneşte ısındıktan sonra çölde gezen karıncaların peşine düşerler. karıncaların gezdiği rotasyona kurulduktan sonra beklemeye geçerler. taşıma bandına* her seferinde bir tane karınca atarlar. tek bir karınca o kadar besleyici değildir. bu yüzden dikenli şeytanın bir sürü karınca yemesi gerekir. yani; günde yaklaşık 750 tane.

    yemekte kullandığı oturup bekleme taktiği, su içmede de geçerlidir. sahip olduğu dikenli pullar sadece korunma için değil, en yaratıcı çöl adaptasyonlarından birinin şekil bulmuş halidir. küçük şeytan su ile her karşılaştığında, tek yapması gereken o'na* dokunmaktır. vücudundaki pullar ince borular gibi çalışarak suyu minik oyuklardan ağzına doğru götürür. hem de, yer çekimine rağmen. hülasa; bu muhteşem hayvanın su içmesi için ayaklarını ıslatması yeterlidir. dünya'nın en dayanıklı çöl yaşamı uzmanlarındandır. ısıt bizi reis!
    1 ...
  16. eyre gölü

    1.
  17. avustralya'da, deniz seviyesinin 15 metre altında yer alan bir göl. simpson çölü'nün yaklaşık 300 kilometre güneyinde yer alıyor.

    (bkz: kati thanda)
    (bkz: lake eyre)

    avrupalı yerleşimciler, buraya "ölü kalp" adını vermişlerdi. burası bir zamanlar nehirlerin beslediği zengin bir iç denizdi. her ne kadar kuruşmuş olsalar da, civarı eski su yolu kanallarıyla doludur. uydu görüntülerinden rahatça gözükebilir.

    https://eksiup.com/7d95c8c5f89

    bu kanalların zamanla kurumasının sebebi ise, kıta'nın çağlar geçtikçe sürüklenmesinden dolayı tropik bir iklime kavuşmasındandır. şimdi ise geriye kalan tek şey, 9300 kilometrekarelik tuz kabuğu ve kum.. eyre gölü'nün civarında yaz mevsiminde sıcaklık 49 dereceye kadar ulaşabiliyor. bir yılda ancak 125 milimetre kadar yağmur düşüyor. ama arada bir, geçmiş geriye dönüyor. hava koşulları ve coğrafya birlik oluyor. işte bu birliğin sonucu olarak, uyuyan bir dev uyandırılıyor.

    bahse coğrafyaya bazen öyle bir yağmur yağar ki, adeta bir patlama gibidir. her birkaç yılda bir ufak seller görülebilir. 100 yılda birkaç kez ise, seller inanılmaz boyutlara ulaşabilir. böyle bir yağmur geldiğinde, suyun çoğu okyanusa akmaz. bunun yerine, kıta'ya düşen yağmurun neredeyse altıda biri, az önce yazdığım eski su kanallarına dökülür. bunlar da, karanın içlerindeki en alçak yere doğru akar. bu sayede eyre gölü, tekrar ünvanına** kavuşur.

    tamamen dolduğunda, okyanus kadar tuzlu hale gelir. bu değişim, zincirleme bir reaksiyon başlatır. kuşlar, bir şekilde yüzlerce kilometre öteden bu değişimi hissedebilirler. belki, suyun kokusunu alıyorlar. belki de, başka bir gücün kılavuzluğunu kullanıyorlar. kimse bilmiyor.. haberdar olan ilk kuş türü ise, corella oluyor. binlercesi birden geliyor. peşine ise, kaba kuyruklu kartallar av bulma umuduyla eyre'ye teşrif ediyorlar. akabinde de, avustralya pelikanları sahillerden buraya fırsatı değerlendirmeye geliyorlar. kendiliğinden gelişen bu ziyafete ayak uyduruyor ve de üreme festivalini başlatıyorlar.

    eyre'nin ömrü kısa olmasına rağmen, bu kısa sürede göl yaşamında inanılmaz bir canlanma olur. başta tatlısu levrekleri olmak üzere birçok balık türü nehirler yoluyla buraya gelirler ve günler içinde yumurtlayarak çoğalırlar.
    2 ...
  18. fransız bahçeleri

    1.
  19. https://www.youtube.com/watch?v=_om0W6xzQd8

    öncelikle linke tıklayın, sonra entry'i okuyun.

    ahi çelebi caddesi üzerinde yer alan fransa toprağı. tarabya lokasyonludur. küçücük bir girişi vardır, tıpkı zindan girişine benzer. kapının tipine bakanlar kötü bir intibaya kapılabilirler ama işin rengi içeriye girdikten sonra değişiyor, emin olun.

    girdiğiniz andan itibaren iki farklı yol ile karşılaşıyorsunuz. sağdan aşağı doğru inen yol düğünlerin yapıldığı bölgeye gidiyor. yolun bitiminde güzel, küçük bir kemer sizi karşılıyor. çok uzun bir mesafe olmamasına rağmen golf arabasıyla inip, çıkabiliyorsunuz. shuttle gibi çalışıyor diyebilirim. soldan giden yol ise, otoparkın olduğu bölgeye kadar gidiyor. bu otoparka kafanıza göre giremiyorsunuz. yukarıda yazdığım demir kapının oradan valeler aracınızı alıyor ve bu otoparka koyuyorlar. biz, düğün sahibi olduğumuz için bu otoparkı dilediğimiz gibi kullanabildik. yol üstünde güzel, eski bir çeşme ve gelin ile damadın hazırlandıkları küçük, şirin bir yapı yer alıyor. gelinin odası ayrı, damadın odası ayrı. iki odada bitişik olmasına rağmen, gelinin odasının manzarası açısından dolayı daha güzel.

    düğünün yapıldığı alan yeteri kadar büyük. 250-300 kişilik masa düzenini rahatlıkla konumlandırabiliyorsunuz. hatta, çift sahne bile kurabiliyorsunuz. alanın hemen dibinde yer alan taş duvar en çok hoşuma giden detay oldu. zira spot ışıklar taşları o kadar güzel aydınlatmıştı ki, büyülenmemek elde değil. düğün alanının sonunda taş bir yapı var. bu yapının üstünde nikah kıyılıyor. gelin-damat, şahitler ve nikah memuru bu alanın üstüne çıkıyor. deniz manzarasını arkasına alan gelin ile damat, burada bir ömür boyu beraber olma niyeti ile "evet" diye bağırıyor. yine bu alanın hemen bitişiğinde kokteyl yapılan ayrı bir alan var. alanın ortasında birkaç tane uzun, ahşap bistrolardan var. kenar kısımlarda ise u formunda olan sünger yerleştirilmiş oturma alanları var. ortasında da büyük bir sehpa var.

    fransız bahçeleri'nde fotoğraf çekilebilecek en güzel alan kemerin bulunduğu kısım. bu kısımda çektirdiğim tüm fotoğraflar ayrı bir güzel oldu.

    şunu da eklemek istiyorum; bu bahçe öyle aman aman büyüklükte olmamasına rağmen, inanılmaz çeşitli kuşları içinde barındırıyor. yalan yok, kargadan başka kuş göremedim ama inanılmaz çeşitlilikle kuş sesi duydum. koca koca ağaçların dalları arasında saklanmış bu kuşların birbirleri arasında yaptığı seremoni ziyadesiyle keyif verdi. benim gibi kuş sesine hasta biri iseniz, mest olacaksınız.

    buranın bir fransa toprağı olduğunu bilmek de garip bir duygu. adamlar, tarabya'nın en güzel yerlerinden birini parsellemiş ve yapısını hiç bozmamışlar. o kadar sıkı korunuyor ki, dışarıdan buraya kaçak giriş yapmak imkansız. ne bir tabela, ne de adam gibi bir girişi var, buradan bile çağrışım yapabilirsiniz.

    düğünü 00:00'da sonlandırıyorlar. alan, aşağıda kalmasına ve devasa duvarlarla örtülü olmasına rağmen müzik sesinin çevreyi rahatsız etmemesi için ve yasa olduğu için böyle bir uygulama yapıyorlar. ama üzülmeyin, zira kemerin dışından sağ tarafa ayrılan küçük bir yol var. bu yolun sonu bir çadıra varıyor ve bu çadırın içi bildiğiniz gece kulübü. dilediğiniz gibi shotları çakabiliyor, dilediğiniz gibi kopabiliyor, dilediğiniz gibi dans edebiliyorsunuz. after party için gayet güzel düşünülmüş bir detay.

    not: fiyat bilgisi vermeyeceğim. ama şunu bilmenizde faide var; üye olmadan buraya adımınızı atamazsınız. ve yine üye olmadan burada düğün düzenleyemezsiniz.

    (bkz: jardin de la france)
    2 ...
  20. halis ataksor

    1.
  21. 1876, aydın doğumludur. nam-ı diğer uşaklı halis bey'dir. ve dahi, binbaşı halis bey veya kör halis lâkaplarıyla da anılır. çanakkale ve istiklal savaşı gazisidir. mağrur bakışlı, yürekli mi yürekli, türk oğlu türk askeridir.

    1914 yılında, çanakkale muharebelerine katılmak üzere çanakkale'ye geldi. mart ayında seddülbahir’de komutası altındaki 27.alayın 3.tabur'u ile birlikte 26 alay'ın ihtiyat taburu olarak harapkale'de konuşlanmış ve vatan borcunu layıkıyla icra etmiştir. maiyetindeki askerlerlere güven ve cesaret veren güçlü bir liderdir. şefik aker, hatıralarında kendisinden "çok kıymetli ve seci* bir askerdir" diye bahsetmektedir.

    24–25 nisan 1915’te, düşmanı ilk karşılayan komutanlardan birisi olan halis bey, çanakkale muharebeleri'nde gösterdiği kahramanlıktan dolayı liyakat nişanı almıştır. çıkartmanın ilk gününde kolundan ağır şekilde yaralanmasına ve çok kan kaybetmesine rağmen uzun süre komutayı bırakmamış olması, üstleri tarafından görülmüş ve taktir edilmiştir. hatta kolundan vurulduktan sonra şu sözleri söylemiştir;

    "yavaş yavaş erimeye başladık. avcı hattımız seyrekleşmeye başladı. işleyen 40-50 tüfek kaldı. artık, bizim burada ölmek üzere olduğumuzu bildirecek habercinin gönderilmesinin zamanı geldi."

    o'nun bu halini gören teğmen ahmet mucip ise, hatıra defterine şunları yazmıştır;

    "vaziyetin, lehimize olduğuna dair bir kanaati olmadığını yüzünden okumak mümkündü. gittikçe sararan yüzünden ve bakışlarındaki kuvveti kaybolan gözlerinden bir mana çıkarmak istiyordum. fakat, bunun için düşünmeye ve sebep aramaya gerek kalmadı. sol kolunun haki kumaşı yavaş yavaş kızarıyor ve parmaklarının ucuna kan damlaları birikiyordu."

    halis bey'in, "haberci gönderilmesi gerekiyor" çağrısının daha haberciye bile ulaşmadığı o andan itibaren, tam zamanında, kritik bir hamle ile harbe, komutasındaki 57. alay'ı ile destek verme maksadı ile gelen bir isim olmuştu. peki ya bu isim kimdi dersiniz? tabii ki mustafa kemal atatürk!

    ata, ulaştığı andan itibaren tüm hattın komutasını ele almıştır. başarılı bir taarruzun ardından şu sözleri söylemiştir;

    "bu öyle, alelade bir savaş taarruzu değil. herkesin muvaffak olmak veya ölmek azmiyle harekete teşne olduğu* bir taarruzdu. hatta, ben kumandanlara şifahen verdiğim emirlere, şunu ilave etmişimdir; size ben taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!"

    her biri, cesaret ve vatan sevgisi kavramlarının timsalidirler. selam olsun halis bey'e! selam olsun teğmen ahmet mucip'e! selam olsun şefik aker'e! selam olsun yürekli türk askerine! ve en çok da sana selam olsun mustafa kemal paşa!
    1 ...
  22. komedi bitti

    1.
  23. klasik müziğin dehası ludwig van beethoven'ın ölmeden önce söylediği son sözdür efendim.
    2 ...
  24. cihada

    1.
  25. katana kılıcı, "tamahagane" adı verilen özel bir metalden yapılır. bu metal, binlerce kez katlana katlana dövülür. bu sayede, çeliğin bir santimetresinde 5000'den fazla bağımsız katman oluşur. bu katmanlara ise "cihada" ismi verilir. metalin derisidir. şöyle bir şey;

    https://img6.sellerbooster.com/b1/1476233043754.jpg
    0 ...
  26. cemek

    1.
  27. karadeniz'de bununla pavurya avlarlar. uzunca bir demir ve ucu poseidon'un mızrağı gibi çatal bir yapı. adına mızrak değil de, cemek demişler.
    2 ...
  28. materterae si testiculi essent ea avunculus esset

    1.
  29. meali "halamın taşakları olsa amcam olurdu" olan özlü söz. mesnevi'nin 4. cildinin 511. satırında geçer.
    1 ...
  30. ökse

    1.
  31. ağaçlar üzerinde yaşayan asalak bir bitkidir. özellikle elma ağacıyla arası çok iyi imiş. armut, söğüt, kavak ve meşe ağaçlarını da tercih ediyormuş bu asalak bitki. meyvesinin içinde bulunan yapışkan maddeyi değneklere sürerek kuş avlanabiliyor.

    kıbrıs türk biyologlar doğayı araştırma ve koruma derneği başkanı hasan sarpten, bu ilkel avlanma tekniği ile ilgili şunu söylemiştir;

    "ökse avcılığı hiçbir seçiciliği olmayan ve hayvanların katliam niteliğinde yakalanmasını sağlayan bir sistemdir ve yasalarla da yasaklanmıştır. bu kuşların yasa dışı olarak avlanmasına göz yumuluyor.”

    (bkz: kuş ökselemek)
    1 ...
  32. weizenbock

    1.
  33. domuz dolusu

    1.
  34. domuzların korkulu rüyası olan bir çeşit mermi. girdiği yerde çapı kadar delik açarken, çıktığı yerde bardak ağzı kadar delik açar. yivlidir, döne döne gider. bundan mütevellit bahse delik çapı açılır. kurşunun ağırlığı arttıkça basıncı artar ve tahribatı yükselir. fakat, çıkış hızı ve menzili düşer.

    ayrıca: (bkz: domuz sıkısı)
    0 ...
  35. berlin de bir kadın

    1.
  36. alman kadınların çilesi, silahların susmasından sonraki dönemde de devam etti. bu kitap, 1945'de rusların alman kadınlarına tecavüz etmesi hakkındaki rahatsız edici olayları anlatır.

    "beni yakalayıp yere fırlattılar. başım merdivenin basamaklarındaydı. askerlerden biri etrafı gözetlerken, diğeri elbiselerimi yırtıp, bana acımasız bir şekilde tecavüz etmişti. ama o zamanlar tepemde bir amerikalı'nın olmasındansa, karnımda bir rus olması daha iyi diyorduk."

    bu alman kadın, şehrini harabeye çeviren müttefik bombardımanlarından söz ediyor.*
    1 ...
  37. infiale kapılmak

    1.
  38. twice upon a time

    1.
  39. gördüğüm en klas ve güzel kadınlardan biri olan merhum oyuncu carolyn jones'un, yani, nam-ı diğer morticia addams'ın yazmış olduğu kitabın adı.
    0 ...
  40. lisa loring

    1.
  41. (bkz: the addams family)
    (bkz: wednesday addams)

    "the addams family" adlı dizinin, 1964 - 1966 yılları arasında çekilmiş olan versiyonunda,
    wednesdey addams karakterini canlandırmış olan 1958 doğumlu amerikalı aktrist.

    unutulmayan sahnesi için şöyle buyurunuz;

    https://www.youtube.com/watch?v=F3jnymeJof4
    0 ...
  42. filiz restaurant

    1.
  43. tarabya'nın eski ve tecrübeli işletmelerinden biri. kapıda karşılandığınız andan itibaren kendinizi iyi hissediyorsunuz. çalışanların ilgisi ve alakası görülmeye değer. öyle aman aman spesiyal lezzetleri yoktur. hatta, ahtapot ızgara bile yapmazlar ama yaptıkları o klasikleşmiş lezzetler cidden enseftir. her şey taze, ahtapot söğüşü kesinlikle denemelisiniz. midye dolma da tadılmaya değer. balıklar taze ve güzel pişiriliyor. ara sıcak olarak fener kavurma noro lim asfaloth'un tavsiyesidir.

    bu işletmenin en sevdiğim yanı ise atmosferi. duvarlarda asılı duran tablolardan tutun da, ahşap kaplamalara kadar nostalji dolu. doğma büyüme tarabyalıyım. tarabya'nın eski tavernalarını bilirim. filiz'e gittiğim zaman o eski tavernaların ruhunu hissedebiliyorum.

    ayrıca şunu da belirtmeliyim:

    mekana teşrif eden profil sosyokültürel seviye olarak yüksek. eşinizle, ailenizle, yakınlarınızla gidebilir ve gönül rahatlığıyla karnınızı doyurabilirsiniz. rum ve ermeni misafirlerin kendi aralarında çevirdikleri muhabbetlere kulak kesilin. aksanlı türkçeleri çok tatlı. "ahh be caniiimm.. callisto ben demedim mi sana güzel lakerda yapariim diyee? o toriklerii tuza yatiirmadan önce masajjj yapıyorumm. ondandır böyle yumuşaaciikk olmasii"

    büdüt: mekan sahibi angeli ile tanışın. zira kendisi çok tatlı bir insan. aynı zamanda tarabya garaj restaurant'ında sahibidir.
    0 ...
  44. velella

    1.
  45. öncelikle;

    (bkz: porpitidae)

    sonralıkla;

    bu güzel canlının alternatif isimleri kulağa çok hoş gelir. etliye sütlüye karışmaz. rüzgarın onu nereye sürüklediğini asla sorgulamaz. planktonlar temel ve tek besinidir. kendini salgıladığı toksinlerle korur. elle temas edildiği takdirde, elleri yüze sürmemek faidenize olacaktır. kuzey kaliforniya sahillerinde şarabınızı yudumlarken bu güzel canlıların kıyıya vurduğunu gözlemleyebilirsiniz. esasen ben hiç kaliforniya'ya gitmediğim için hangi saatlerde kıyıya vurur bilemiyorum altan.

    (bkz: deniz salı)
    (bkz: rüzgar sörfçüsü)
    (bkz: mor yelken)
    (bkz: küçük yelken)

    binom adı:

    (bkz: velella velella)
    0 ...
  46. şemime

    1.
  47. rasputitsa

    1.
  48. almanların gururu olan panzerleri işlevsiz hale getiren sonbahar yağmuru. alman kumandanlardan biri bu yağmur hakkında şunları söylemiştir;

    "birden çok korkunç bir düşmanla karşılaşmak zorunda kaldık. rusların, 'rasputitsa' adını verdiği sonbahar yağmurları ve çamur. sonsuz bir çamur deryası. o kadar yapışkan ve kötüydü ki, üzerindeki her şey yapışıyordu. bir tank, kamyon, at ya da bir insan olsun, tuttuğu hiçbir şeyi bırakmıyordu. her türlü hareketi imkansız hale getiriyordu. günde 30 km yerine, 5 ila 8 km gidebiliyorduk. bir adımın önüne diğerini koymak insanüstü bir güç gerektiriyordu. wehrmacht'ın gururu olan panzerler oldukları yere çakılmıştı."

    bunun üzerine hitler, askerlerine şöyle yazmıştı;

    "doğu cephesindeki askerler, yoldaşlarım; bugün her şeyi sonlandıracak savaş başlıyor." :1 kasım 1941

    ruslarla ve çamurla mücadele etmekten bitkin düşen wehrmacht, hitler'in verdiği gaz neticesinde bir süre daha sıkı mücadele verdiler. kışın gelmesiyle donan toprak sayesinde, almanlar bütünüyle moskova'ya ilerleyişlerini sürdürdüler.
    0 ...
  49. the cosmic connection

    1.
  50. carl sagan'ın, neil degrasse tyson'a ilham kaynağı olması için hediye ettiği uzay bilimiyle alakalı kıymetli kitap.

    "geleceğin gök bilimcisi neil'a. carl."
    1 ...
  51. organistrum

    1.
  52. hurdy gurdy'nin atası olan enstrüman. ebatlarının büyük olmasından mütevellit, iki kişi çalınabiliyordu. gitara benzer bir şekle sahip. tuş takımı sap kısmında yer alıyor. tek sesli bir enstrüman.

    (bkz: hurdy gurdy)
    0 ...
  53. pierre perignon

    1.
  54. dom perignon'un mucidi olan kişi.

    ''çabuk gel, yıldızların tadına bakıyorum''

    pierre perignon'un bu şampanyayı keşfettiği zaman sarf ettiği cümledir efendim.
    1 ...
  55. yekdiğeri

    1.
  56. diğer bir anlamı "birbiri" olan birleşik kelime.

    hatta, bu kelimenin kullanıldığı bir örnek vereyim;

    "25 nisan 1915" tarihinde, ingiliz ve fransız donanmalarına takviye kuvvet ve piyade gücü sağlayan anzak kuvvetleri, gelibolu yarımadası'na, sabah saat beş sularında çıkarma yaptı. adanın güneyine çıkarma yapan anzak birliklerinin kumandanı ise, earl hamilton'dı. çıkarmanın yapılacağı 6 km'lik kıyı şeridini ise, sadece 1000 kişiden oluşan tek bir türk taburu koruyordu. saat 5'de gemiler, türk kıyılarına ateş açtı. tabur kumandanı mahmut sabri, bombardımanı tepeden seyrediyordu. olayı anı defterine şöyle geçirmiştir;

    "birçok şarapnel yekdiğerinin ardından patlıyordu. hayatı korumak için kazınan avcı hendeklerinin bir kısmı mezar vazifesi gördü. mermi tesiri ile düzlenen siperlerde sağ kalanlar, mermi çukurlarına yerleşiyorlar, ve yeni siperler yapıyorlardı."

    binbaşı mahmut sabri

    (bkz: ertuğrul koyu)

    edit: çok enteresan. başlık sahibi yazar bkz olarak "öteki" anlamını yazmasına rağmen, ben entry'mi girdikten sonra, kendi entry'sini silmiş bulunmakta. o halde ben ilave edeyim;

    (bkz: öteki)
    0 ...
  57. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2024 uludağ sözlük