bugün

(1877-1962)1946 yılında "boncuk oyunu" adlı romanıyla nobel edebiyat ödülünü kazanan alman yazardır.bu büyük edibin;
bozkırkurdu,öldürmeyeceksin,sidartha,demian,narziss ve goldmund,sevgi üzerine,roshalde,gertrud,çarklar arasında gibi eserleri mevcuttur.
gercekten buyuk bir edebiyatci ve dusunurdur herman abi.
en iyi edebiyatci, biraz da felsefe yapar. en iyi filozof, biraz da edebiyat yapandir. birinden baslarsiniz yani, sonuna yaklastikca oburune dahil olmaya baslarsiniz. herman hesse zor yolu secmistir. ise duygularini dinleyerek baslamak kolay bir is degildir, gercekten yorar insani. oburu de zordur ya, neyse.
kitaplarinda, yavas yavas yol alan bir hesse'yi takip etmek gercekten de zevklidir. ayni seyleri soyler gibi gorunur ama biraz daha derindir, biraz daha karmasik ve biraz daha zevklidir her seferinde. mesela bozkirkurdu, iki yilda bir okunasi bir kitaptir. ve kendi icinde gezmenin ne kadar zevkli ve buyuk bir yolculuk oldugunu ogretir bana her seferinde. nur icinde yatsin...
narziss ve goldmund adlı kitabında der ki;
bu kitapta,çoçukluktan beri içimde taşıdığım almanya'yı ve almanlık ruhunu bir kez olsun dile getirmek istedim ve onlara duyduğum sevgiyi itiraf etmek istedim,bugün,alman olan her şeyden nefret ediyorum çünkü. hermann hesse 1933
gerisini okuyunca anlıyorsunuz.
Gerçekçi olmanın biricik ölçütü imkansızı istemektir.
okunmasi gereken alman yazardir. siddhartha'yi yazmistir. 2. dunya savasindan dolayi ruhu daralmis ve tedavi gormustur. bu sıkıntısı sonucu almanya'dan kacmistir ve tepki toplamistir.
kişini kendini tanıyabilmesi için yalnızlığını bozkırkurdu * isimli eserde gösteren büyük alman romancısıdır. eserlerinde kutupluluk geniş yer bulur. bu yönlerden bakıldığında bana hep goethe'yi anımsatır. özellikle eserleri arasındaki bağlantıda da görülür bu kutupluluk ve bu kutupluluğun uzlaşması ise narsiz ile goldmund'da gerçekleşir.

bununla birlikte hint esintileri herman hesse'nin eserleri ve fikirsel yapısında geniş yer bulur.[özellikle ''siddharta''isimli eserinde] hatta bazı yönlerden tasavvufun da izleri görülebilir. kendi gelişiminde ise;misyoner bir anne ve babanın çocukları olmasında ve daha çocukluğunda vergillius'u homeros'u ve goethe'yi özümsemesinin de etkisi vardır.
derin bir adamdır; hakikaten derin. fikrimce 47'de bir nobel'i vardır hesse'nin. sağlam eserler ortaya koymuştur[buraya kadar yuvarlak konuştuk] bu sağlam eserlere bir göz atıldığında; en başta bozkırkurdu gelir. bu eserde özellikle jung psikolojisinin bireyselleşme aşamalarını görürüz.[yaşlı bir adam, mandala, ruh imgesi, vs...] ama bu eserde en sistematik şekilde durur. pablo'nun sihirli tiyatrosu'da bir başka dünyayı ölümsüzler dünyasını betimler[mozart'ın bulunduğu] yazarın felsefesinin de izleri bulunur.

bunlarla birlikte; harry bir karmaşadadır; bilinçaltına attığı şeylerin hücumuna uğrar sürekli. maria ile birlikte olması tutkularını da doyurmasını sağlar. daha sonraki dönemlerde gölgesini tanıdığı sürece de kendini tanır. sihirli tiyatroda bir ilahiyatçı ile birlikte geleni ve geçeni vurduğunu görür;[harry bir yerdedir ve savaş vardır] daha sonra yanlış hatırlamıyorsam vurduğu kişinin kendine benzediğini görür, aslında bu harry'nin içindeki karmaşayı anlatır. ''ben'''lerin ölmelerini anlatır. birbiriyle savaşı anlatır. daha özbenin oluşmamışlığını anlatır.[özellikle bir hayvanın insanı kamçılaması hayvan gibi oynatması; hesse'in mükemmel bir düş gücüne sahip olduğunu ifade eder. aynı zamanda hayvani dürtülerin elinde olduğumuzu. doyuma ihtiyaç duyduğumuzu. kişiyi doymamış duyguların ve tutkuların yönettiğini]

hesse bireyselcidir; zaten eserlerinin kahramanlarında da bu yapı görülür. harry haller kendisini soyutlamıştır toplumdan. demian'ın da pek dostu yoktur. narziss ve goldmund'da da özellikle narziss'in bireyselliği gözönüne yansır. goldmund ile ilişkisinde de bu özellik sözkonusudur. ama biraz da kişileri kendini tanıma sürecindeki yalnızlık içersinde buluruz. siddhartha'da da bu vardır. boncuk oyunundan knecht'te de.

sidhhartha hesse'nin hint felsefesinden sıyrılışını da ifade eder; aslında şu nokta önemlidir. bir budist; kendi ben'ini belki de sürekli yoga ile şu ile bu ile yok etmeye çalışır ama ben'i farklı giysiler altında ona geri döner; kendini soyutlaması ya da bildiğinden dolayı insanları biraz daha alt aşamada görmesi gibi. işte siddhartha da yapmıştır bunu. kendi dışındaki insanlara ''çocuk insan'' demiştir. bununla birlikte yapması gereken kaçmak değil onu doyurmak ve onu tanımaktır bunların neticesinde onunla yüzleşmektir. siddhartha'nın bir fahişe ile birlikte olması, ticarete girmesi aslında hep bunların ifadesidir]

bunun yanında kutupluluk belki de en önemli yönüdür. bozkırkurdu'nda harry haller'in yaşamı içersindeki durum mesela. bir gazetenin yazarı olmasının yanında yalnız münzevi bir insan olması. ama en kesinleştiği eserlerden birisi de narziss ile goldmund'dur. bunda da jung psikolojisinin etkileri vardır. burada sanatçının duygusal gelişimi ile zihinsel gelişimi arasındaki birbirini sınırlayıcı durum söz konusudur.

hesse'nin karakter prototip de önemlidir. genel anlamda özgürlüğüe düşkün; yerinde durmayan yaşayan bir karaktere sahiptir. dostları ile arasındaki ilişkileri kopma seviyesine gelmiştir[ta ki kendisini anlayan bir dost bulana kadar. harry'nin barda kadınla tanışması, sihdhartha'nın govinda'yı bulması, goldmund'un seneler sonra narziss'e dönmesi, bunların yanında bir ayrılık süreci yaşar]

bunun yanında aslında temel felsefi bir ayrımı ortaya koymuştur hesse. bilim ve sanat arasındaki ayrım gibi. bu eserde bu karşıtlık uzlaşır niteliktedir. narziss dinginliğin ve bilimin;goldmund ise sanatın ve duyguların dingin olmayan her zaman hareket halinde olan duyguların ifadesidir.[zaten onun şehevi yapısında ve heykeltraşlığında bu ifadesini bulur]

bununla birlikte demian'a da biraz değinmek lazım; demian'da da biraz ziraz hesse'nin yaşadığı bunalımlar yansıtılır. ilk gençlik romanlarından birisidir bu. burada evinin kapılarının üzerinde gördüğü simge önemlidir. bir kartaln yumurtadan çıkmak üzere olduğu gösterilir bu simgede. yine jung psikolojisinde kartal özgürleşmenin benin özgürleşmesinin ifadesidir.
ilk kitabı 1898 yılında romantik şarkılar adlı kitabıdır. sadece romanlarıyla hatırlamak yeterli değildir hermann abimi aynı zamanda şairdir ve çocukluğundaki kurduğu en büyük hayali bir şair olmaktır.copy-paste nimetiyle bir örnek verecek olursak;

BÜTÜN ÖLÜMLER

Öldüm bütün ölümlerle ben şimdiye dek,
Yeniden isterim ölmek bütün ölümleri,
Ağacın ölümünü ölmek tahta tahta,
Taş taş dağın ölümünü,
Toprak ölümünü kumun.
Çıtırdayan yaz otlarının ölümünü yaprak yaprak
Ve kanlı ve zavallı ölümünü insanoğlunun.

Yeniden doğmak isterim bir çiçek biçiminde,
Yeniden ağaç olmak, çayır olmak,
Balık ve karaca olmak, kuş ve kelebek.
Özlem verir bana bütün biçimler
Son acıların özlemini verir,
insan acılarının özlemini verir,

Titreyerek gerilmiş yay,
Özlemin çılgın yumruğu ey,
Ey hayat ey bir gün olur da
Birleştirmeye kalkışırsan kutuplarını
Yeniden beni uzun uzun
Sürersin ölümden doğuma,
Acı dolu yollarına yaratmanın,
Yaratmanın eşsiz yollarına.

Hermann HESSE
1911'de hindistan'a gitmiş, bu yolculuk ona, çağdaş dünyanın çelişkileri üzerinde düşünme ve gizli kötümserliğinden kurtulmak fırsatını vermişti. ancak 1914'te başlayan savaş onu derinden etkiledi.
"intihar eden kişiler'de, aslında tüm insanlarda kalıtımsal olarak bulunan suçluluk duygusu aşırıdır. bu ruha sahip olanlara göre, yaşamın amacı insanın kendisini eğitmesi ve mükemmelleştirmesi değil, anaya, tanrıya ve bütüne geri dönerek kendini kurtarmasıdır. çoğu, intihar eylemine kalkışmaz. (...) yine de bize göre bu kişiler intihar vakalarıdır, çünkü çözümü yaşamda değil, ölümde bulurlar; (...) başlangıca geri dönmeye hazırdırlar."

"gerçekte her 'ben' bütünlükten uzaktır, tersine katmanları olan bir dünya, yıldızlarla dolu küçük bir gökyüzü, bir şekiller, aşamalar, durumlar, kalıtımlar ve yetenekler karmaşasıdır."

"biz bilimin kusurlu ruh öğretisinin düzeltilmesine katkıda bulunmaya çalışıyoruz. adına da kişiliği oluşturma sanatı diyoruz. benliği parçalanmış olanlara, daha önceki kişiliklerinin parçalarını arzularına göre düzenleyebileceklerini ve yaşam oyununu sayısız çoklukta hamlelerle oynayabileceklerini öğretiyoruz."

"olağanüstü yetenekleri ve duyarlı algıları olan insanlar, çok yönlü benlikleri olduğunu anlayıp tüm dahilerin eninde sonunda yaptıkları gibi kişiliklerinin bir bütün olduğu imgesini kırabilir, benliklerinin bir benlikler kümesinden oluştuğunu anlar."

(bkz: harry haller)
(bkz: bozkırkurdu)
insanoğlunu olağanüstü bir biçimde en olağan halleriyle irdeleyebilmiş çok büyük bir edebiyatçıdır.
kişinin kendisini ''diğeri'' olarak görmesine neden olan yazardır. fazlalıkla soyut bir dünyadır yarattığı, soyutlanma sıradışılığı da arkasından getirebilecek güçtedir. hippiler arasında büyük bir kitle kazanması hesse'nin bundan dolayı tesadüf değildir.
(bkz: tılsımlı tiyatro)
'' Sevilmek mutluluk değildir, mutluluk bir başkasını sevmektir. Kendine ne kadar uzak durursan sevmeye de o kadar yaklaşmış olursun'' diyerek beğenimi kazanmış ve bu haftanın k dergisi 'ne konu olmuş ünlü yazardır.
(bkz: gertrud)
doğu insanına tanıdık gelen bütün batılı yazar/düşünürler gibi doğu tedrisatından geçmiş, rahle önünde diz çökmüşlerden. siddharta'sından daha fazla bozkır kurdunda hissedilen bu etkiyi, ondan yıllar sonra karşılaştığınız gurdjieff'i okuduğunuzda farkediyorsunuz.

bir de şu yaşlandıkça algı eşiği yükselenler için, çeşitli dönemlerde yeniden okundukça ilk kez okumuş etkisi yaratır insan üzerinde. (gerçek yazarların ölmeyişi bundan sanırım.)
(bkz: klingor un yazı)
siddharta adlı guzel romanın yazarı.alman yazar .ikinci dunya savasında savas karsıtlıgı ile almanların nefretini kazanmıstır ve yasamının geri kalanını isvicrede gecirmistir.dili akıcıdır, icinde bir cok etkileyici soz vardır. annesi ve babası din adamıdır ancak o butun baskılara ragmen ilahiyat okulunu terkedince yogun baskı altında kalmıstır. ailesi tarafından deli oldugu bile dusunulmus bunun icin hastanede yatmıstır. bu ve buna baglı bir cok nedenden oturu dine karsı degilim ancak dinin yasanıs bicimine karsıyım gibi bir cumlesi vardır.
1877 de almanya' nın küçük bir kasabasında doğdu. daha gençlik yıllarından itibaren şiirler yazdı. ilk kitabı ticari bir fiyasko olsa da o hayal kırıklıklarına yenilemeyecek kadar inançlı bir adamdı. yazmaya devam etti ve sonunda alman edebiyatının en önemli yazarlarından birisi oldu. kitaplarında idealizm ve nihilizm * *arasında gidip gelen, tanrı inancı ve gündelik hayat arasında sıkışıp kalan, düşünen, sorgulayan ve dolayısıyla acı çeken insanlar vardı. hindistan' a yaptığı yolculukta tanıştığı ve çok etkilendiği doğu kültürünü jung' un psikanalizi ile birleştiren hesse, uygarlığın yıkıcı etkileri ile baş edebilmek için, kişinin öz benliğini geliştirmesine yönelik bir dünya görüşüne bağlandı.metinlerinde, doğu' nun gizemciliğini, zaman zaman mistisizme ** varan biçimde işledi. 1919 yılında yazdığı en öenmli ronalarından biri olan demian, ilk önce romanın da başkahramanı olan emil sinclair takma ismiyle yayımlandı.

hesse' nin babasının ölümü, en küçük oğlu martin' in tehlikeli hastalığa yakalanması, karısının; onu hastaneye tedavi görmeye zorlayan ve gitgide ciddileşen ruhsal bozukluğu, hayatında eğişimlere yol açtı. ruhsal çöküntüsüyle, ancak doktor yardımıyla mücadele edebildi. hesse'nin iç dünyasındaki bocalamaları yaşatan demian, büyümek, korkular, inanç ve ölüm gerçeği üzerine bir başyapıttır.

+seni geride bırakmak için uyanıyorum. sen rüyalarımda nöbet tutuyorsun! *
coca cola light reklamlarında ki hayali tiyatronun fikir babası, şu dünyada yaşamış insanlar arasında kendime en yakın hissettiğim, seçim hakkım olursa öldükten sonra yanına gideceğim insan.
bozkırkurdu isimli romanı sadece ve sadece başkası sizin okumanız gerektiğini düşünüyor ve okumanızı söylüyorsa okunmalı ve de sadece başkasının okuduğunu anlayacağı düşünülüyorsa tavsiye edilmelidir, özeldir.
(bkz: siddhartha)
erol ersoy^un uzaktan akrabasıdır, dayısının eşi ile ilgili sanırım.
(bkz: inanc da sevgi de aklin yolunu izlemez)
narziss ve goldmund adli kitabi icin:

"bu kitapta cocukluktan beri icimde tasidigim almanya'yi ve almanlik ruhunu bir kez olsun dile getirmek ve onlara duydugum sevgiyi itiraf etmek istedim. bugun, alman olan herseyden nefret ediyorum cunku."*

diyen, 1946'da 'nobel edebita odulu', alan alman yazardir.

(bkz: goldmund)
iki dünya savaşında da alman militarizmini protesto etmiştir.
bertold brecht ve thomas mann'ın alman naziziminden kaçmalarına yardım etmiştir.

"kendi kafasıyla düşünemeyecek ve kendi kendisinin yargıcı olamayacak kadar rahatını sevenler, yasaklara olduğu gibi boyun eğerler. böylelerinin işi kolaydır, savaşan askerler olurlar. herkes kendi işini kendi görmelidir".