bugün

hermann hesse

derin bir adamdır; hakikaten derin. fikrimce 47'de bir nobel'i vardır hesse'nin. sağlam eserler ortaya koymuştur[buraya kadar yuvarlak konuştuk] bu sağlam eserlere bir göz atıldığında; en başta bozkırkurdu gelir. bu eserde özellikle jung psikolojisinin bireyselleşme aşamalarını görürüz.[yaşlı bir adam, mandala, ruh imgesi, vs...] ama bu eserde en sistematik şekilde durur. pablo'nun sihirli tiyatrosu'da bir başka dünyayı ölümsüzler dünyasını betimler[mozart'ın bulunduğu] yazarın felsefesinin de izleri bulunur.

bunlarla birlikte; harry bir karmaşadadır; bilinçaltına attığı şeylerin hücumuna uğrar sürekli. maria ile birlikte olması tutkularını da doyurmasını sağlar. daha sonraki dönemlerde gölgesini tanıdığı sürece de kendini tanır. sihirli tiyatroda bir ilahiyatçı ile birlikte geleni ve geçeni vurduğunu görür;[harry bir yerdedir ve savaş vardır] daha sonra yanlış hatırlamıyorsam vurduğu kişinin kendine benzediğini görür, aslında bu harry'nin içindeki karmaşayı anlatır. ''ben'''lerin ölmelerini anlatır. birbiriyle savaşı anlatır. daha özbenin oluşmamışlığını anlatır.[özellikle bir hayvanın insanı kamçılaması hayvan gibi oynatması; hesse'in mükemmel bir düş gücüne sahip olduğunu ifade eder. aynı zamanda hayvani dürtülerin elinde olduğumuzu. doyuma ihtiyaç duyduğumuzu. kişiyi doymamış duyguların ve tutkuların yönettiğini]

hesse bireyselcidir; zaten eserlerinin kahramanlarında da bu yapı görülür. harry haller kendisini soyutlamıştır toplumdan. demian'ın da pek dostu yoktur. narziss ve goldmund'da da özellikle narziss'in bireyselliği gözönüne yansır. goldmund ile ilişkisinde de bu özellik sözkonusudur. ama biraz da kişileri kendini tanıma sürecindeki yalnızlık içersinde buluruz. siddhartha'da da bu vardır. boncuk oyunundan knecht'te de.

sidhhartha hesse'nin hint felsefesinden sıyrılışını da ifade eder; aslında şu nokta önemlidir. bir budist; kendi ben'ini belki de sürekli yoga ile şu ile bu ile yok etmeye çalışır ama ben'i farklı giysiler altında ona geri döner; kendini soyutlaması ya da bildiğinden dolayı insanları biraz daha alt aşamada görmesi gibi. işte siddhartha da yapmıştır bunu. kendi dışındaki insanlara ''çocuk insan'' demiştir. bununla birlikte yapması gereken kaçmak değil onu doyurmak ve onu tanımaktır bunların neticesinde onunla yüzleşmektir. siddhartha'nın bir fahişe ile birlikte olması, ticarete girmesi aslında hep bunların ifadesidir]

bunun yanında kutupluluk belki de en önemli yönüdür. bozkırkurdu'nda harry haller'in yaşamı içersindeki durum mesela. bir gazetenin yazarı olmasının yanında yalnız münzevi bir insan olması. ama en kesinleştiği eserlerden birisi de narziss ile goldmund'dur. bunda da jung psikolojisinin etkileri vardır. burada sanatçının duygusal gelişimi ile zihinsel gelişimi arasındaki birbirini sınırlayıcı durum söz konusudur.

hesse'nin karakter prototip de önemlidir. genel anlamda özgürlüğüe düşkün; yerinde durmayan yaşayan bir karaktere sahiptir. dostları ile arasındaki ilişkileri kopma seviyesine gelmiştir[ta ki kendisini anlayan bir dost bulana kadar. harry'nin barda kadınla tanışması, sihdhartha'nın govinda'yı bulması, goldmund'un seneler sonra narziss'e dönmesi, bunların yanında bir ayrılık süreci yaşar]

bunun yanında aslında temel felsefi bir ayrımı ortaya koymuştur hesse. bilim ve sanat arasındaki ayrım gibi. bu eserde bu karşıtlık uzlaşır niteliktedir. narziss dinginliğin ve bilimin;goldmund ise sanatın ve duyguların dingin olmayan her zaman hareket halinde olan duyguların ifadesidir.[zaten onun şehevi yapısında ve heykeltraşlığında bu ifadesini bulur]

bununla birlikte demian'a da biraz değinmek lazım; demian'da da biraz ziraz hesse'nin yaşadığı bunalımlar yansıtılır. ilk gençlik romanlarından birisidir bu. burada evinin kapılarının üzerinde gördüğü simge önemlidir. bir kartaln yumurtadan çıkmak üzere olduğu gösterilir bu simgede. yine jung psikolojisinde kartal özgürleşmenin benin özgürleşmesinin ifadesidir.