kusura bakmayın ama bu söze "kolla götü, zaman kötü" diye tepki vermek farz olur.
ulan bu din tüccarlarının önünde telefonumuz yere düşse eğilip almaya korkar hale geldik, hele ki bunlar arkanızdayken önlerinde namaza durup rüku ve secde yapmak bile sakıncalı.
onu bunu bilmem aga! yakında götümüze teneke bağlayıp sokağa çıkacağız, demedi demeyin.
Bu adama neden kızdıklarını anlamıyorum. Adam senin din diye okullarda, Kur'an kurslarında, diyanetin hutbe diye camilere yolladığı bildirilerde, ekranlardan din diye, ilahiyat fakülteleri başta olmak üzere dinler tarihinde din diye anlatılan derslerde konuları, anlatılanları okuyup anlatıyor.
Kıçından uydurmuyor yani...
Adama ondan sonra dine saldırıyor diyorlar ya...
Gülme mi ağlama mı halinde olalım diye kendi kendime soruyorum.
7 yaşında kız çocuğuna nikah helal diyen sapıklar, deve sidiği içmeyi sünnet diye tavsiye eden ruh hastalarına laf söylemek dinsizlik mi?
O zaman hepimiz dinsiz olduğumuz için Allah'a şükür edelim.
ortalama bir zeka sahibi ve okuduğunu anlayıp muhakeme yeteneğiniz varsa ingiltere - ira diye kimse sayıklamasın.
ispanya - eta diye de...
hele ki italya - kızıl tugaylar, almanya - baader meinhof, japonya - aum shinrikyo ve nihon sekigun vb tüm bu terör örgütlerinin pasivize edilip tehdit olmaktan çıkarılması aşamalarını bir inceleyin.
müzakere mi mücadele mi anlarsınız.
kur'an da kul hakkı geçmiyor diyen insanın kur'an okuduğunu varsayarak...
kur'an da kullanılan tanımların içerik ve anlamlarını bilmeyen bu insana ilk önce kul tanımı anlatmak, hak tanımı anlatmak sonra da yaratıcı için bu tanımların ne-neyi ifade ettiğini anlatmak gerek.
insan için kul tanımıyla yaratıcı için kul tanımı farklı anlamlar taşır.
havamda değilim, olduğumda anlatırım.
inanın veya inanmayın kur'an da veya kutsal herhangi bir metinde kul hakkı yok demek için nörolojik bir travma yaşıyor olması gerek.
valla onu bunu bilmem, biraz cahilim.
biz cahillere göre siyaset okuyup petrol ve petrole bağlı enerji dalında faaliyet gösteren bir kurum-kuruluşta uzman ve uzmanlık gerektiren bir araştırmacı olarak 23 yaşında kapağı atmak hayalini kurmak bile imkansızdır.
siyaset okuyup 23 yaşında petrol alanında uzman ve araştırmacı olmak, danışman, müdürlük vb mevkilere gelmeye bizim cehaletimiz izin vermez.
bunu ben demiyorum, bunu diyen hazreti google.
bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp diyerek hazreti google'a petrol konusunda "petrol alanında eğitim için kimya ve jeoloji bilmek lazım mı?" diye sordum.
neredeyse google bana "benimle taşlak mı geçiyorsun embesil?" diye kızacaktı.
neyse ki kibarca bana "Evet, petrol alanında eğitim için kimya ve jeoloji bilmek gereklidir. " dedi ve devam etti.
"Petrol ve doğal gaz mühendisliği bölümünde, fizik, matematik, kimya ve jeoloji gibi temel dersler bulunmaktadır. Ayrıca, petrolün oluşumu, rezervuarların tespiti ve kapasite tayin yöntemleri, karada ve denizde kuyu kazıları gibi konularda uzmanlaşmak için bu bilimlere hakim olmak önemlidir."
"Petrol mühendisleri bu alanda uzman, araştırmacılar matematik, fizik, kimya ve jeoloji gibi temel bilimlerde güçlü bir temele sahip olmalıdır. Bu bilgiler, petrol rezervuarlarının davranışını ve petrol ile doğalgaz üretim süreçlerini anlamak için gereklidir. dedi.
Kimya. Ham petrol ve doğalgaz hidrokarbonlarının analizi ve işlenmesi süreci kimya bilgisini gerektirir.
Jeoloji. Yeraltındaki petrol ve doğalgaz rezervlerini keşfetmek için jeolojik verilerin analizi önemlidir.
unutmadan...
hazreti terimi her ne kadar dini bir sıfat olarak dilimizde yer etmiş olsa da aslında arapçada hazreti kelimesi genel kullanımda saygı duyulan kişi veya makamlar için kullanılır.
türkçede apo için beyefendi, sayın diyen mhp milletkilleri gibi. çıkıp apo için de hazreti apo dense bu kelimede arapça saygı anlamında kullanılır.
bülent arınç'ın oğlu 1986 da doğup 2009 yılında nasıl petrol enerji dalında bir kurumda uzman ve araştırmacı olur?
23 yaşında üstelik...
uluslar arası ilişkiler, siyaset okuyup 23 yaşından itibaren petrol ve enerji dalında kurumlarda uzman, araştırmacı, petrol ve petrol ürünleri ticareti müdürlüğünde sırasıyla kıdemli uzman, genel müdür danışmanı, kurumsal iletişim koordinatörü vs olacak eğitimi de almamış.
bülent arınç'ı kıskanıyorum. maşallah yani einstein gibi çocuğu var. allah herkese böyle zeki çocuklar nasip etsin.
bizim çocuklar bu eğitimle bu yaşta bu kurumlara cv'lerini yollasa 23 yaşında "uzman araştırmacı olarak çalışmak istiyorum" dese mülakata çağırmazlar, çağırmış olsalar 23 yaşında bizim çocukların eğitimine bakıp kapıdan kovmak yerine "sen bizimle dalga mı geçiyorsun?" diye camdan aşağı atarlar.
biri kıza tecavüz ederken kızın çığlığından ya da sokakta gasp-darp edilen bir insanın çocuğun yardım çığlığından rahatsız olmak "bağırıp beni rahatsız ediyor" demek için bir insanda ne zeka ne akıl ne ahlak ne de etik değer olmaması lazım.
yarın bu canavar sizi de yiyecek ve siz de aynı çığlığı atacaksınız.
her şey sırayla, konu akp-chp, parti, din, ırk, ideoloji, meselesi değil.
beyler!
tartışmanızın içeriği açısından bir hatırlatma yapalım...
çadırda yaşamıyorsunuz, kafasına göre takılanların "dedim oldu" sisteminde de yaşamıyorsunuz.
yasalarla belirlenmiş, kanunlarla şekillenmiş, yazılı olan ve olmayan hukukuyla teamülleri bulunan demokratik devlet denen bir sosyal mutabakat içinde yaşıyorsunuz.
tartışmanızın temel konusu idare dilinde "yeniden değerlendirme oranı" denilen ama idare edilenin dilinde zam mı fiyat artışı mı her ne ise bu biçimde tanımlanan, görülen, dillendirilen durum basitçe; devletin kamu hizmetlerini finanse edebilmek amacıyla, devlet denen yapının yönetimine seçilmiş geçici kişiler-yapıların gerçek ve tüzel kişilerden kanunlarla belirlenen oran ve esaslara göre karşılıksız olarak tahsil ettiği zorunlu ekonomik yükümlülüklere tabii kalmanızdır.
idare eden ile idare edilen arasında iletişimin basitçe tanımlanması - anlaşılması, hukukun işlerliği, sistemin sağlıklı işlemesi için kurumları icraat, görev, yetki alanları başta olmak üzere sistemsel şeklinin anlaşılırlığının öncelik olması açısından ilk yazılı eser institutiones iustiniani'den bu yana asla unutmamanız gereken; bir şeyi yapıyorsanız yasaya göre yapıp kanun ile hukuka uydurmanızdır.
ag partiden böyyüg başarı.
"yaparsa akp yapar hüloooğg" diyen süper zekalıları piste alalım lütfen.
bunların mantığına şaşırıyorum ve kıskanıyorum.
hatırlayın, korona salgını.
Önde gelen ulusal ve hükûmetler arası sağlık kurumları, Dünya Sağlık Örgütü, Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü, Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi, Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri, Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi vb kuruluşların verilerine göre; tüm dünyada ayda kullanılan maske sayısı 2021 yılı sadece mart ayı verisine göre 1 ayda 130 milyar maske kullanılmış.
tüm dünya'da 1 ayda 130 milyar maske kullanılmış ise bu rakam çok azdır.
1 kişi günde 0.5 maske kullanmış demektir. uzun lafın kısası bir kişi 2 günde 1 maske, ayda 15 maske kullanmış.
oysa 1 kişi günde 1 maske kullansa tüm dünyada ayda kullanılan maske rakamı 240 milyar olması lazım ki bu rakam bile çok azdır.
özellikle pandeminin ilk yıllarında birden artan dezenfektan ve maske fiyatlarına istikrar kazandıramayan hükümet dünya'da eşi benzeri görülmemiş bir karar almış, türkiye'yi salgınla mücadelede maske satışını yasaklayan tek ülke yapmıştı.
hüloooğg! yani eheeheehe. düşünsenize, pandemide artan fiyatın önüne geçmek ve yetersizliğini örtmek için maske satışı yasaklanmıştı.
ne oldu?
yasaklardan sonra insanlar daha fazla para ödeyerek n95 ve ffp2 ve ffp3 maskeleri karaborsadan kaçak almak zorunda kaldı.
vatandaş daha fazla para ödedi, devlet vergi kaybı yaşadı, birilerinin cebi doldu voleyi vurdu bu iş bilmezlik sayesinde.
bir sorun mu var, yasakla kurtul.
su satılması yasak, parasız olacak da bu parasız olan suyun parasını kim ödeyecek, çıkan maliyeti kim sübvanse edecek ?
öyle ya...
bedava peynir sadece fare kapanında olur.
allah bile bedavaya can vermiyor. namaz kıl diyor, ölü olsa insana can vermeyen allah ona namaz kıl der mi?
rızık veriyor, sadaka fitre ver diyor.
en güzel lezzetleri, hazları, tatları, nimetleri bize vermemiş olsa oruç tut der mi?
bu dünya mı öte dünya mı evren mi doğa-kainat vs ne derseniz deyin, insan tanrı, yaratıcı, allah ne-kim olursa olsun karşılığı olmayan bir şey vermiyor da almıyor da.
resmen bir ülke nasıl yönetilmemeli sorusunun canlı uygulamalı örneğini yaşıyoruz.
uçaklarda su bedava da havaalanlarında dünya'nın en meşhur michelin yıldızlı lokantalarında olan aperatif atıştırmalıklar fiyatına satılan yiyecekler içecekler ne olacak?
dış hatlar geçen yıl fiyatı. https://www.youtube.com/shorts/-0cT7e9RY3c
en büyük para 200 birim, su sandviç çay 488 birim.
en büyük para yurt dışı 200 birim su sandviç çay 10 birim, otomattan plastik iadesi yapıp 2 birim para iadesi ile 8 birime düşüyor ödenen para.
hele ki turistlerin tatik dönüşü ülkemiz için yaptıkları paylaşımları görseniz utanırsınız.
iddia etmiyorum, bir gerçek olarak şunu bilin; bugün tüm ateist düşüncede olan insanlar birleşerek "türkiye'de dinsizliği yayma partisi-dyp" diye bir parti kursa inanın ki milletvekilinden seçmenine, iktidar olduğunda parti merkez yürütme kurulundan cumhurbaşkanı ve bakanına çıkıp seni-beni herkesi dinsizlikle suçlayıp din,vatan, millet, iman, şehadet, bayrak edebiyatı yapıp "laiklik de neymiş?" der.
ateist milletvekili saadet veya akp'ye geçer, bu vb din siyaseti yapan partilerden milletvekili alır.
sosyolojik olarak toplum analizi (felsefe, mantık, psikoloji, eğitim, kültür, sorumluluk, zeka vb açısından) sizin (çoğunluk için) laf kalabalığı yapmaya, 100.000 insanda 1'inin anlayacağı ve geri kalan 99.999 kişinin çıkıp "topluma hakaret ediyor" diye lololo yapmasına neden olmayalım somut verilerle bunu ispatlayalım.
örnek: çok partili rejime geçtik, 1950'ler ve demokrat parti iktidara geldi.
ne mi oldu?
türkiye'nin bir nazi hitler almanya'sı, faşist Mussolini italya'sı, diktatör franco ispanya'sı, cunta pinochet şili'si, arjantin'de general videla dönemi (proceso de reorganizacion nacional) yaşamasının, türkiye iç savaşın eşiğinden döndü.
demekrat parti iktidar olunca chp başta olmak üzere muhalefeti yok etme, partiyi (chp) kapatmak için tahkikat komisyonları kurulması, chp'nin parti mallarına el konulup genel merkezi parti binasına bile el konulması yanında millet partisinin kapatılması vb yanı sıra muhalif radyo konuşmaları mitinglerin yasaklanması, sıkıyönetimler, baskılar, hapisler, mahkemeler vs say say bitmez.
hele ki 6-7 eylük olayları.
tamamen yalan olan demokrat partinin sesi taraftarı olan gazeteler ve gazetecilerin "atatürk'ün evine selanikte saldırı yapıldı" haberiyle galeyana getirilen halkın rum ve ermeni vatandaşların mallarını evleri, kilise ve iş yerlerinin yağmalaması, rum ve ermeni vatandaşlara yapılan saldırılar, yüzlerce kadına kıza tecavüzler, cinayetler yüzünden değişen gündemle halkın ekonomik ve hukuk alanında yaşadığı çöküş gizlenmiş, gündem değiştirilmiş ama ülkeye verilen zarar, değişen sermaye ile türkiye daha çok şeyi kaybetmiştir.
10.000'i geçkin okul, iş yeri-işletme, ev, kilise, sinagog, manastır yağma talan edilmesi, yakılması, yıkılmasından çok ülkeye asıl darbe sanat, sanayi üretimi, eğitim, bilimsel çalışmalara, kültür, sosyal barış, vatandaşlık-yurttaşlık bilinci açısından vurulmuştur.
on binlerce ermeni rum ülkeyi terk etmiştir.
tüm bunlara neden olanlar, bizzat talan yağma tecavüz yaralama öldürme suçüstü yapılan failler bile serbest bırakılmış bu insanlık suçundan ceza almamışlardır.
tüm bunlara neden olan parti, sorumlusu demokrat parti, adının demokrat olması asıl komediydi.
bugün demokrasi şehitleri diye demokrat partiye ağlıyoruz.
bugün apo denen bebek katiline kurucu lider, önder, sayın, beyefendi diyerek bebek katilini, insanlık ve savaş suçlusunu barış kelebeğine dönüştürmemiz gibi.
size garanti ediyorum, yarın çocuklarınız-torunlarınız fetö anıtı önünde apo anıtı önünde saygı duruşu yapacak.
size garanti ediyorum ki "tarihimizle hesaplaşma-türkiye geçmişiyle hesaplaşsın" diyerek gelecek nesil apo ve fetö için bize küfür edecek. bu insanlık düşmanlarını demokrasi şehidi kahramanı görüp bize lanet edecek. https://www.risalehaber.c...rtaya-cikacak-446820h.htm
tıpkı bugün Şeyh Said, Said Nursi ve Seyyid Rıza'nın milli kahraman oldukları ortaya çıkacak. Bu zatların aslında onlara zulmeden Kemalist kadrolardan daha demokrat, daha ilerici ve daha yerli olduklarını gördükçe şaşıracağız diyenlerin anma günü, tören yapmaları gibi.
dün elinde ip ile gezen apo'yu asın diyen, vatan millet iman din bayrak ülke edebiyatı yapanlara bugün bakın.
yarın ne olacağını sanıyorsunuz?
bu insanlar bugün türk de neymiş, türkiye de neymiş, ülkenin bölünmez bütünlüğü de neymiş, başkent ankara olması şart mı, türk bayrağı da neymiş, türkiye cumhuriyeti de neymiş, türk değil Türkiyeliyim diyor.
yeni anayasa olsun diyor.
tüm insanlık ve savaş suçluları, terör suçluları hapisten çıksın af gelsin diyor.
ulan! patatesin bile bir cinsi varken sen benim kimliğime dokunamazsın cahil diye kimse isyan etmiyor ki bu benim direnme hakkımdır ve anayasal hakkımdır.
bugün tüm ateist düşüncede olan insanlar birleşerek "türkiye'de dinsizliği yayma partisi-dyp" diye bir parti kursa inanın ki bunlar ateist dinsiz diyen destek veren oy atan insanlar yarın milletvekilinden seçmenine, iktidar olduğunda parti merkez yürütme kurulundan cumhurbaşkanı ve bakanına çıkıp seni-beni herkesi dinsizlikle suçlayıp din,vatan, millet, iman, şehadet, bayrak edebiyatı yapıp "laiklik de neymiş?" der.
mühendis mantığıyla hareket edince maç sonucuna "tecavüze uğradık" mı "milyarlık eşekler" mi yazalım diye düşüncelere dalan iç ses.
milyarlık eşeklikle mühendis mantığı ne alaka mı?
öyle ya... anlatalım efendim.
topa sahip olma sürelerine göre ispanya %50 türkiye %50 oranına bakarsanız 45 dakika topu ayağında tutan ispanya.
top taça çıktı, faul oldu, korner oldu, out oldu, gol sevinci yaşandı, oyuncu değişikliği yaşandı, ofsayt oldu, kaleciler topa hakim olup oyunu başlattı vs topun oynanma süresi ispanya için 30 dakika diyelim.
küsuratlara girmeden yuvarlak hesap konuşalım da herkes anlasın.
istatistik açıdan 6 gol yememiz için ortaya çıkan durum; 30 dakika ispanya topu ayağında tutup topla oynadığı her 5 dakikada bir bize gol atmış.
bunun için maç sonucu için bize tecavüz ettiler veya milyarlık eşekler diye düşünceler oluşmakta.
ispanya'nın ilk 11 oyuncusunun değeri 662 milyon euro, türk takımının (pardon, türkiyeli) takımının değeri 230 milyon euro.
oyuncuların takım değerini 100 birim üzerinden ele alırsak...
teknik olarak 3-0 yenilmemi normal sonuç olmalıydı.
teknik adam veya taktik vs diye yenilgiye mazeret uyduracak cahillik veya aptallık yapmaya da gerek yok.
başlarında teknik adam olmadan türk milli takımı (pardon, türkiye'li milli takımı) maça çıksa, taktik olmadan her futbolcu az çok bir birini tanıyor ve takım olarak zevkine antrenman maçı yapsa böyle skor olmazdı.
tecavüze uğramamak için oyunda ne yapması gerektiğini herkes biliyor olduğundan; futbolcular kafalarına göre takılsa mahalle maçı gibi zevkine oynasa bu sonuç ortaya çıkmaz.
yazacak çok şey var da kim ne anlayacak?
vatan, millet, milli forma vs diye aptalları ve cahilleri ve de aklını zekasını kullanmayıp bir malın reel değerini bilmeyenleri uyutun.
evet, futbol aşktır.
elmas, zümrüt, pırlanta gibi en değerli taşlarla kaplanmış, altından yapılma kutunun içine babasından kalan ağaçtan yapılmış sigara ağızlığını "baba yadigarı" diye koymak-saklamak gibi.
bunun için futbol din ve ideolojiden sonra toplumları uyutmak için 3. afyon olmuştur.
türkiye'de akp'nin liberal olması, mhp'nin milliyetçi olması, chp'nin solcu olması, hdp'nin kürtçü-etnik kimlik parti olması, saadet partisinin dinci olması, tkp vb partileri sosyalist veya komünist olması vs. vs. benzer partileri bir ideoloji-düşünceyle değerlendirmek/böyle görmek için insanın ya cahil ya da zeka problemi yaşıyor olması gerek.
w. Churchill reyiz ne demiş?
- bir damla bira bir damla kandan daha değerlidir.
tuborg gold 85 lira olur mu amk?
en büyük paramız 200 lirayla 2 kutu bira alıyoruz.
neyse, armak önemli değil biraya bir şey olmasın.
yüzümde hain bir sırıtık, iç ses "he ya amk! düğününde sana bilezik takan hısım akrabanın, yakın arkadaşının düğününe katılacaksın. tabi ki eşek olmadığından o sana bilezik takmış ise sen de bilezik takacaksın. altın fiyatlarını düşünürsen şimdiden kim evlenecek diye hesap ederek ona göre altınlarını al, çeyrek altın düşünme zamanı değil" diye isyan ediyor.
malum ırk olmaları %1.000.000 mu trilyon mu diyelim?
hem o insanlık düşmanı yaratıklar türk değil de türkiye'li olmalı.
üstelik bu insanlar Edirne'den dışarı avrupa ve abd'ye türk'üm diye çıkarlar, edirne'den türkiye'ye girince türk değilim derler.
ne idiği belirsiz insana benzeyen yaratıkları ülkeye alıp bunlara vatandaşlık verirseniz, türk kimliğini 3-5 kuruş dolar ile satarsanız, sokakları insan çöplüğüne verirseniz türk milleti ve türk devleti dünya gözünde terör kaynağı ve teröre destek veren ülkeler, terörist konumuna sokarsınız.
bunlar ısınma hareketleri...
devlet bir an önce önlem alıp bu insan çöplerine karşı gerekli refleksleri göstermeli.
şimdilik bilenen kara para ve silah kaçakçılığı ama terörün finansmanı ve teröre sağlanan silahlar düşünülürse... terör örgütleri bağlantısı yok demek için insanın aptal olması lazım.
üstelik evinde silahın satış - silah ticareti (kaçak silah satışı esnasında silahı almaya gelecek müşteriyi bekler durumda) değil de operasyonel bir durumda silahın kurulu hazır olması yanında saldırı için gerekli tüm teçhizatlarında hazır halde bulunması, baskın yapılan ele geçirilen türklerin tören güzergâhında caddeye bakan bir dairede olup pencere önünde silahların olması göz önüne alınarak saldırı hedefi için kesin bilgi onaylanmaya çalışılıyor.
kurumlar arası iletişim olmuştur ama avrupa ve dünya kamuoyuna her türlü teröre karşı olduğunu türkiye açıklamalı ve italya ile bilgi paylaşımı başta olmak üzere operasyonel her alanda birlikte hareket edeceğini deklare etmeli.
halkların gözünde türkiye terör yuvası imajı olunmasına engel olunmalı.
dış işleri bu konuda bir açıklama yapmamış, varsa da görmedik.
devleti kim kuruyorsa bir egemenlik devri yapmıyor veya egemenliğin bir bölümünden vazgeçmiyor.
eğer devlet özgür insanların oluşturduğu toplumun bir organizasyonu ise...
devletin şeklini, idaresini, yapısını belirleyen yasalar (anayasa) devlet denen toplumsal organizasyonun ortaya çıkmasına neden olan özgür halkın yazılı sosyal mutabakatıysa...
insanlık tarihi bir kişinin devlet kurduğunu kayıt etmemiştir.
devlet ile özleştirilen kişiler hep toplumu yönlendirmiş-yönetmiş ve devlet denen organizasyonun hayata geçmesine vesile olmuştur.
tarih boyunca kurulan devletlere bakarsanız bir kişi çıkıp "gelin, devlet kurdum. sizde bu devletin vatandaşı olun" dememiştir.
sadece toplumu devlet denen organizasyona yönlendirmiştir.
oysa ilk şehir devletlerinden imparatorluklara sonra günümüz modern devlet anlayışına bakarsanız devletlerin işlerliği için başa geçen-yöneten insanlar, hükümetler kendini devlet olarak hatta devletten de üstün kılarak kendilerini kutsamışlar, halkı yok saymışlardır.
devleti ortaya çıkaran ve var eden halkın her eleştirisi devleti idare eden gücün çıkarına uymuyorsa bunu devlete karşı suç olarak nitelemiş ve iktidarına karşı olan her eylemi devlete karşı suç olarak kanunlaştırmıştır.
oysa devletin hukukunu vatandaşın hakkını yasalar, iktidarın hukukunu kanunlar belirler.
zamanla devlet denen organizasyonun şeklini belirleyen ve vatandaşının hakkını koruyan anayasalar işler halden çıkmış, devleti idare edenler bu anayasal boşluktan yararlanıp kendi kanunlarını koyup iktidarını koruma ve devam yoluna giderek hükümetlerin yaptıkları kanunlar yasalar çerçevesinden çıkıp yasaları tamamen işlevsiz bırakmıştır.
okullarda vatandaşlık, yurttaşlık, milli güvenlik bilgisi, felsefe, sosyoloji, mantık, psikoloji dersleri sayısal, sözel, meslek okulu vs ayrımıyla ya kaldırıldı ya da içeriği muhteviyatı boşaltıldı.
oysa istisnasız ilköğretimden itibaren özellikle yurttaşlık, vatandaşlık, milli güvenlik dersleri, orta ve lise eğitiminde çocuklara ek olarak da felsefe, sosyoloji, mantık, psikoloji istisnasız her eğitim çağında çocuklara verilmeli.
hatırlayın...
milli güvenlik dersleri kaldırılmasını bazıları aptalca "üniformalı askerler derslere neden giriyor, eğitimin özgürleşmesi, eğitimin sivilleşmesi, militarist bir eğitim olur mu, şovenist ve emperyalist, dikta rejimlerde olacak ders, vesayet sistemi gençlere çocuklara dikte ediliyor vb." diye eleştiri yapmış, özellikle sol ve dinci, kürtçü etnik faşist kesim milli güvenlik derslerinin kaldırılmasını "nihayet milli güvenlik dersleri kalktı" diye sevinerek kutlamıştı.
oysa adı üzerinde "eğitim" ve "öğretim" açısından ele alırsak gayet normal ve olması gerekendi.
demokrasilerden dikta rejimlere, monarşilerden şer'i (islam veya hristiyan ya da yahudi) rejimlere hepsinde olan gayet normal bir durumdu askerin derslere girmesi.
uzun uzun örnek vermeye gerek ama okullarda çocukların gençlerin eğitim ve öğrenimlerinde gelecek nesilleri tehlikelere-suçlara karşı uyarmak için (savaş, terör, uyuşturucu, tecavüz, taciz, istenmeyen gebelik, doğum kontrolü, yasadışı işler-eylemlere) polisinden askerine, kriminal uzmanlarından doğum uzmanlarına, suçlu psikolojisi üzerine uzmanlardan araştırmacı, analistlere kendi alanında uzman insanlar ya derslere yardımcı öğretmen, katılımcı-gözlemci, danışman olarak bulunduğu birimlerin yönlendirmesi, eğitim kurumunun isteğiyle derslere girerler.
eğitimde bireysel olarak gençlere verilen bu uzman kişilerin katkıları yasa kanun rejim sistem ve toplum sağlığı amaç edilir.
bir de felsefe, sosyoloji, mantık, psikoloji derslerini dinsizlik veya hain yetiştirme, çocukların aklını çelme, bulandırma gören dinci ve etnik faşist gruplar eğitime hakim olunca ortaya çıkan sonuç facia oldu.
okuduğunu anlamayan nesil, ezbere dayalı bilgi, sorgulamayan ve düşünmeyen, akıl yürütemeyen, muhakeme yeteneğinden yoksun milyonlarca cahil, diplomalı, eğitimsiz, üretim ve gelişmeden atıl insan topluma kazandırıldı.
mariana çukurunda güneş ışığı görmeden yaşayan balığa siz everest zirvelerini nasıl anlatacaksınız, o canlı yaşadığı ortamın gerekliliğine adapte olmuş ve bu yaşamı everest dağının zirvesini algılayacak bilgi ve algıyı sağlayabilecek mi?
bunu hangi zeka özürlü demiş? merak edilmektedir...
açıklansa iyi olur, böyle bir söylemi yapmak için insan nörolojik bir travma yaşamış olması gerek.
öyle bir durum yoksa kendini aptal gibi göstermemesi için anlayacağı dilde anlatılacak konu.
bunların maşallah dediği 10 gün yaşamıyor, övdükleri yere göğe sığdıramadıkları yerin altına göçü değersizleşmesi 1 yılı buluyor.
bu güne kadar akp tarafından övülen ve zaman geçip de yaşadıkça, gördükçe "yaa aslında bu çok iyi, faydalıymış. doğru olan, faydalı olan, olması gereken buymuş" dediğiniz bir tane şey var mı?
en komik görüntü de cıcılı bıcılı pembişi mor, kuromi, capybara, labubu, hello kitty vb kız çocuğu çantalarıyla beklemek.
tamam, kadın çantasıyla kadınlar tuvaleti önünde bekliyoruz buna alışkınız da elimizde kız çocuğu çantasıyla beklemek komik oluyor, buna alışamadım.
yeğenleri avm'ye (sinema, oyun vb) götürdüğümde bazen ben bile halime gülüyorum.
üstelik bu çantaları neden alıyorlar, içlerine ne koyuyorlar şaşırıyorum.
ilginç olan ise erkek yeğenler tuvalete girip 2-3 dakikada çıkarken kız yeğenlerin bizi tuvalet önünde saksı etmeleri.
kadın milleti, yaşı ha 8, yaşı ha 80 olsun hiç fark etmiyor; bizi tuvalet önünde saksı yapmak genetik kodlarına işlenmiş olarak doğduklarına dair isveçli bilim adamları araştırma yapmaya bile gerek görmemiş .
yeğenleri bu yaz yüzme kursuna götürme görevine atandım.
düşünün, 8 yaşında erkek yeğenler soyunup mayolarını giymesi, duşlarını alıp havuzda yüzme kursuna hazır olması 5 dakika, yüzme dersleri çıkışta duşunu alıp elbiselerini giymeleri 5 dakika, toplam 10 dakika.
kızlar ise soyunup mayolarını giymeleri duşlarını almaları 10 dakika, yüzme kursu bitişi duşlarını alıp elbiselerini giymeleri 15 dakika, toplam 25 dakika üstelik saçları hala yaş oluyor ve ben kuruluyorum.
bu kadın milleti hayatı kaplumbağa hızında yaşaması için mi programlanmış?
he amk!
biz henüz rejenerasyon veya bölünme ile çoğalma aşamasındayız (eşeysiz üreme) sonra mayoz ve döllenme sürecine geçtiğimizde (eşeyli üreme) o zaman karşı cins ile cinsel birliktelik evresinde olacağımızdan tabi ki cinsel kültür edineceğiz.
henüz erken yani, daha amip seviyesindeyiz de birkaç milyar yıl sonra olacak durum.
israil'in nüfusu 10 milyon (+/-) civarında.
vatandaşı yahudi olmayan ve inanç, kimlik, kültür olarak yahudilik veya siyonist vs adına ne diyorsanız bu gruptan olmayan 2.5 milyon vatandaşı var.
ortalama 7.5 milyon o yahudi siyonist dediğiniz israil vatandaşının arasında "israil filistin savaşı bitsin, iki toplum iki devlet yaşayalım. birbirimizin yaşam hakkını tanıyalım" diyen israil vatandaşı, yüzlerce milyonluk müslüman dünyasında barış isteyen ve "israil filistin savaşı bitsin, iki toplum iki devlet yaşasın. birbirinin yaşam hakkını tanısın" diyen müslümanlardan daha fazla israil vatandaşı var.
bizde kuru hamaset, timsah gözyaşı ile israil için goygoy yapmaktan fırsatımız olmuyor ama israil son gazze operasyonları nedeniyle çok ağır sivil itaatsizlik eylemleriyle ve askeriye içinde emre itaatsizlik, görev ret etme, görev yeri değişimi istekleri, askere çağrılan yedek askerlerin para ve hapis cezalarına katlanıp göreve gitmemeleri ile çalkalanıyor.
israil paralı asker arıyor ama trump başta olmak üzere avrupa ülkeleri kendi vatandaşlarını güvenlik şirketlerini şimdilik engelliyor, nereye kadar bilinmez?
neyse ki hizbullah ve iran ile yemen netenyahu'nun imdadına yetişecek eylemler yaparak israil'in bu krizini çözdü.
tıpkı netenyahu'nun yüce divanda yolsuzluk ve anayasayı çiğneme, yasalara uymama vb gerekçelerle yargılanmasını engelleyen hamas gibi.
şuna inanın...
netenyahu uluslar arası savaş suçlarında yargılanacak olsun veya "2026'da israil gazze başta olmak üzere işgal ettiği filistin topraklarından çekilecek ve bağımsız filistin devletini tanınacak" diye israil knesset (yasama organı-parlamentosu) bm vb karar alsın; hizbullah mı hamas mı iran mı yemen mi vs bu insanlık düşmanları öyle bir eylem yapar ki...
netenyahu ülkesini koruyan bir kahramana, filistin devleti kurulursa yeni bir taliban rejjimi ortadoğu'da bir terör devleti kuruluyor filistin devleti kurulmuyor durumuna sokarlar, filistin devleti kurulması tanıması iptal edilir.
ondan sonra kalkıp gazze de sivil hedeflerin vurulması, gazze'nin haritadan silinmesine, sivillerin zarar görüp on binlerce kadın çocuk ölmesine ağlıyorlar.
cahillik yetmez, insanın aptal olması lazım ki böyle bir insanlıktan çıkma yarışında taraf olup sizden ölünce insanlık suçu değil, bizden ölünce insanlık suçu diye ağlamak gerçekten cehalet ötesi aptalca bir durum.
bu insanlık suçları ne zaman biter biliyor musunuz?
yıkılan her sivil yahudi evi, ölen her sivil masum yahudi kadın çocuk için müslümanların ellerinde ölen yahudilerin yıkılan yahudi evlerinin resmini alıp sokağa çıkıp bu terörü insanlık suçunu lanetlediğinde bu savaş biter.
yine de savaş bitmese ne mi olur?
gayet basit, bosna-hersek de sırpların başına ne geldiyse israil'in başına da o gelir.
bağımsız filistin devleti için, bölgede kıbrıs gibi iki devlet iki millet huzur içinde yaşaması için çözüm aslında gayet basit de kanla beslenen israil ve islam dünyasında olan yarasalar bu savaşın bitmesini istemiyor.
çünkü 1 damla petrol 1 damla kandan daha değerli.
tel aviv veya kudüs'ün israil tarafından başkent ilan edilmesi.
on binlerce yıllık insanlık tarihinde bireysel ve toplumsal mülk edinme (toprak, ülke, arazi, arsa, mekan, yurt vb her ne diyor-nasıl değerlendiriyorsanız, bu sahiplenmeler) iki şeyle olmuştur, bundan sonra da olacaktır.
1- güç.
2- akıl.
en ilkel insan yaşamında bile mülk edinme - elverişli yeni yaşam alanı için insanlar ellerinde olan gücü paylaşarak (av hayvanlarından elde ettiği eti, deriyi veya kabilesinin çoğalmasını sağlayan kadın, korunma ve iş-bilek gücü için erkeklerinden bir kısmını vererek) kullanarak bölgede hakim kabileden arazi sahibi olmuştur.
ya da ellerinde olan gücü paylaşmayarak o hakim kabileyi yok ederek orada kendine yaşam alanı yaratmıştır.
günümüzde ise bireysel ve toplumsal mülk edinme için yine gücü (ekonomik, siyasi, politik, askeri-silah gücü) etkin olarak kullanıyor.
tüm bunları ise akıl ve zeka ile uyguluyor.
güç ve akılın ortaya çıkardığı bu devinim hareket ile elde edilen sonuçlar yasalar kanunlarla onaylanması kaçınılmaz.
kim ne derse desin, yasalar ve kanunlar güç ve akılın yanındadır. çünkü bu yasalar güçlü ve akıllı olan galipler-yönetimler, mülkün sahibi tarafından yapılıyor.
yahudiler o topraklarda araplardan, romalılardan, mısırlılardan, müslümanlardan, hristiyanlardan önce vardı.
siyonist dediğiniz halkı israiloğulları olarak düşünürseniz teknik olarak yahudilikten - hz. musa gelmeden önce de o topraklarda siyonist yahudi dediğiniz, işgalci dediğiniz bu halk yaşıyordu.
bunun için kalkıp da yahudileri işgalci görmeyin.
eğer yahudiler işgalci diyorsanız birilerine göre anadolu'da bizde işgalciyiz.
kıbrıs'da işgalciyiz, rumlar haklı olur.
bosna-hersek de işgalci olup sırplar haklı olur.
din, ırk temelli değerlendirme yapıp israil filistin konusunda konuşurken (hele ki en çok güldüğüm işgalci konusu) ağzınızla kulak arasında olan mesafeyi düşünün.
ya ağzınızdan çıkanı kulağınız duymuyor, ya da söylediğinizin ne anlama geldiğini bilecek akıl ve zekanız yok demektir.
kimin kime sevgi duyacağı kimseyi ırgalamaz ama eğer osmanlı çocuğuz diyen ve son moda olan "türklük de neymiş canım, Türkiye'liyiz" diyen bazı embesilgillerden oluyorsa durum gayet normal; tebe'a-ı sadıka meselesi yani...
unutmadan... şahsen kişide din, dil, ırk, kimlik, ideoloji vs değere önem verilmez. önemli olan kişinin davranışı ve içinde bulunduğu toplumun davranışa karşı tutumudur.
suç bireyseldir ama kötülük bir kolektivizm eseridir.
bunun için suç işleyen ermeni veya türk, müslüman veya Hristiyan olabilir, bu o suçlu kişinin değerlerine (din, dil, ırk, kimlik, ideoloji, kültür, coğrafya vb) zarar vermez.
içinde yaşadığı toplum kötülüğü yüceltir ve kutsar, sahiplenirse bu suç olmaktan çıkar toplumsal bir kötülüğe evrilir.
sonuç olarak kişisel suç, toplumsal kötülük olarak tanımlanır.
kötülüğe yapılan her eleştiriyi de ırkçılık gören embesiller türer.
türkiye, Avrupa'nın Afganistan'ıdır diyen celal şengör hocaya kızıyorlar.
yaşananlar (bu vb durumlar) sıradan, kabil'de normal bir gün işte...
artık arap ülkelerini kıskanır olduk ve tam gaz afganistan olmaya gidiyoruz. Afghanistan'la aramızda olan tek fark (şimdilik) bizim m. k. atatürk gibi bir dehayı içimizden çıkarmamız.
cehalet bilinçli bir tercihtir.
insan eğitimini, görgüsünü, bilgisini yok sayarak yaşanmışlıkları ve yaşananla yaşanacakları düşünmeyi bırakıp gerçekleri inkar yoluna sapar; iyi ile kötü, doğru ile yanlış arasında muhakeme etme yeteneğinden vazgeçerek aklını ve zekasını devre dışı bırakması cehalettir.
bulunduğunuz toplum tabakası, satın alma gücü - ekonomik durum, din ile kimlik-ırk, okuduğunuz okullar, aldığınız diplomalar, sahip olduğunuz zeka seviyesi, içinde yaşadığınız toplum ve aile ile çevre, tabii olduğunuz yasalarla kanunlar vb tüm bunlar sizi cehaletten koruyamaz.
cehalet bilinçli bir tercihtir.
cahil insanı eğitemezsiniz, cahil insana bir şeyi öğretemezsiniz, çünkü; tercihli ve bilinçli cehalet ilk önce insanda sorumluluk duygusunu, sonra da bizi diğer canlılardan ayıran, insan olma erdeminin kaynağı olan utanma duygusunu cehalet yok etmiştir.
bunun için cahil insan asla eğitilemez ama cahil insan yeniden insanlık değerlerine yönlendirilebilir.
bunu sağlayacak tek güç şiddettir.
tıpkı vahşi doğasından alınan bir file çivili sopalarla, vahşı bir aslan'a kırbaçla, bir maymun'a elektrik şokla...
filin sivri uçlu demirin verdiği acıyı (ekseriye en acı veren bölge kulak arkası olup, fil iki ayağı üzerinde olunca bu demiri batırmanın durması) hatırlayıp arka ayakları üzerinde durması, aslan'ın kaplanın korktuğu ateş çemberinden atlamasına neden olan korkusunu yenecek acıyı yaşatan kırbaç sesi.
maymunun aslında sevimli hareketlerinin temelinde gördüğü elektroşoklar olması gibi.
işte cahil eğitilmez ama cahile insan olma erdemi öğretilebilir.
sorumluluk, utanma duygusu, ahlak ve etik değerler, saygı, empati, acıma-merhamet duygusu, saygı vb (insan olma erdemi) yeniden cahile öğretilebilir-cahil yönlendirilebilir.
bunun için şiddet tek çaredir.
sorunumuz bu şiddeti yerinde zamanında ve gerektiği kadar istisnasız uygulayan güç olmaması ki bu cahillere sistem sahip çıkıyor.
neden tepki gösteriyorsunuz anlamadım?
bu vb insanların vatan, bayrak, şehadet, ülke, millet, din, iman söylemlerinin altında yatan gerçek değer yargıları ve kutsiyetleri böyle.
"Aldanma insanların samimiyetine!
Menfaatleri gelir her şeyden önce.
Vaad etmeseydi Allah cenneti;
O’na bile etmezlerdi secde.” (Mehmet Akif Ersoy)