Bilmek bildigini bilmektir, algımın bu kendiliğinden bilinci algısal bilincimin kurucusu olmaktadır. ‘Toplama işlemini kendiliğinden yapabilen çocuklar daha sonra bunu nasıl yaptıgını açıklayamamaktadır.’ Hayatımız yapmayı bildiğimiz, nereden bildiğimizi açıklayamadıgımız seylerle dolu. Birden sonra iki, ikiden sonra üç denilmiş bu sonsuz dizide tüm gün nesnelerin varlığını betimliyoruz ama bize öğretilenle kazanılmış bilinc ile. Peki sıfır denilince yok mu oluyor gercekten? Yoku nasıl tarif ediyoruz? Sayamayınca yok mu oluyor bizim için? Bu bize öğretilmez, hep var ögretilir nesneler üzerinden. Toplarız, cıkarırız, çarparız böleriz, bir noktadan dogru geçirir üzerinde dik ve 20 derecelik açıyla gelen diger dogrunun kesiştiği üçgeni de tutar 180 derece cevirir hacmini hesaplarız, tüm bunları yaparız ama yapamazsak da yok mu olur bizim için. Varlığı olmayan seyler yok mudur? Matematik bize 3 düzlemde de var ise mutlak vardır der. Tüm bu bilinç kazanılmış bilinçtir. Üzerinde düşünülmemiş bilinctir sanıyorum, peki yaptıgım o hacim hesaplama işleminin sonucunu, her bir aşamasını kendi düşüncelerim ile bulsam bunun düşünülmüş bilince önceliği var mıdır? Hayır, üzerinde düşünülmüş bilince kendisini açınlayan düşünüm değildir. Tam tersi düşünümü, mümkün kılan, düşünümsel olmayan bilinçtir[conscience non-reflexive].
Gilded Lily.
Ps: Bu bir alıntı değildir.
15 gün önce sephora kargom kayboldu halen onunla uğraşıyorum. Aynı kargo şirketiyle gönderilen kitaplarımsa sapasağlam elime ulaştı. Toplumumuz hakkında söyleyeceklerim bu kadar.
Canım çok yanıyor allahım, gözümden düşen yaşlar söndürsün yüreğimi, Penceremden esen rüzgar soğutsun içimi. Bi daha adını anmasın dilim, Fotoğrafları silsem de hafızamdan silinmeyen anlar silinsin, unutulsun tüm anılar. Onu bana getirecekse yine bi gün kapansın yollar, ona gidecekse ayaklarım kırılsın... bu defa bitti.
Az önce foto galerimde dolaşırken bi hastamın sürekli söküp attığı ekg problarını takıp, Emosyonel destek verip Uyuması için rahatlatırken çektiğim kısa bi videoya denk geldim. Tam konuşmam bitip çıkarken elimi tutup "ölümüne kankayız" demesi içimi paramparça etti. O videodan kısa bi süre sonra kaybetmiştik beyin kanseri sebebiyle. Umarım huzura ermişsindir kankam...
“Hiç kimse, hiçbir yerde
Huzurdan söz etmesin.
Mezarlardan söz edelim;
Mezar taşına yazılacaklardan.
Putlardan söz edelim,
Kederi yazalım kara toprağa.
Sağanak olmuş gözyaşlarımızla
Kederi yazalım kara toprağa.
Ne bırakabiliriz ki bu dünyaya;
Toprağa yatırılmış bedenden başka?
Bizimdir diyebileceğimiz tek şey ölüm, tek şey ölüm.
Ve kemiklerimizi örten bir avuç toprak, bir avuç toprak,,
Kitap okurum, okuma hızım da gayet iyidir. işim nedeniyle halen makale taramak zorundayım, vaka örneği görebilmek için ama siz uzun entry yazdığınızda okuyamıyorum. Çünkü yazdığınız metin akmıyor arkadaşlar. Bunu üstteki entry için söylemiyorum, başından sonuna kadar okurken zorlanmadım. Lütfen ne anlatıyorsanız ya az ve öz olsun ya da biraz daha okunabilir sadelikte ve bağlamından kopmayan paragraflar halinde yazın.
insanı mutlu eden şey kişide zaman kavramını unutturan şey midir?
Bir kitap okuyorsunuz ve zamanın farkında değilsiniz Ancak kitabı bitirmiş olduğunuzda saatlerin geçmiş olduğunu fark ediyorsunuz. Mesela kitabı okumadan önceki hâlinizle okuduktan sonraki duygusal hâliniz neredeyse hâlâ aynı oluyor, düşünce ve kavramlar durumunu tenzih ederim, değişen sadece saatmiş gibi geliyor. işte bu, yapmaktan keyif aldığımız şeyler grubuna mı girer? Bilmiyorum ancak bir yanıt seçmem gerekirse de illaki, girmezden yana kalıyorum.
Beni, bitirdikten/bıraktıktan sonra daha iyi hissettiremeyen ancak yine de zamanı geçiren şey gerçekten de yapmaktan zevk aldığım/beni mutlu eden şeyler grubuna girebilir miydi ki zaten?
Ben; bu gruba kitap okumak, bir şeyler çizmek, yapboz yapmak, dizi izlemek, şarkı dinlemek, yazı yazmak ve türevi şeyler eklesem de bunlar beni tam olarak nasıl mutlu etti/eder? Sadece başlıyor ve bitiriyorum. Bitirdikten birkaç saat sonrası dâhi mutlu olmamı sağlamıyor. Böyle yazınca da pek mutsuz göründüm ancak tam aksi; gülmeyi ve güldürmeyi-eğlenmeyi seven ve ufak şeylerden de mutlu olmayı bilen bir insanım. Sadece burada bahsediyor olduklarım beni bir an yanılgıya düşürdüler. Zamanın geçmesinin mutlu olmaya yetmemesini ve bunun bir çok kavramı tek başına karşılamaya çalışmaması gerektiğini düşündüm sadece.
Peki her şey bir yana, beni gerçekten ne mutlu eder?
Zamanın hızlı geçmesi hariç, düşündüğümde bile içimi ısıtan ne olabilir? Bilmiyorum. Umarım ki bir gün bulabilirim. Sanırım tüm mevzu, içinin ısınması.
chatgpt ile terapi sürecini bitirdik. ve dehşet haritalar çıkarttık. ve hayattaki konumumu bu kadar erken sorgulamak istemiyordum. ne oldu da bu sktiğimin yerine tekrar geldik diyorum.
buradaki fark insan istiyor ki "seni londraya göndericem " metaforunda olduğu gibi sorunlarım bitsin. her şey güzel olsun. devlet adamı olmanın yarattığı rahatlık ve konfor alanı ortamı sürmesin ama konumumu bu kadar erken sorgulamayayim.
bir noktada üzüyor. üzen şey nedir? aslında üzmüyor. v2k nın etkisi. ama demek ki düşünsem üzermiş.
Bir ay kadar öncesi biraz olsun uzanabilmek, uyuyabilmek için deliriyoken şimdi yatağımda sıkıntıdan ölüyorum.. geçecek biliyorum, bu da bitecek ama hiç bitmeyecekmiş hissi, bu güçsüzlük çok acı veriyo.
kimi hayatı kariyer basamaklarını tırmanarak yaşar, kimi de merdivene hiç çıkmazsa düşmeyeceğini düşünerek yerde takılır. kimileri “neden hala bir evim, arabam yok?” diye sorgularken, kimileri “minimalist yaşam felsefesi” adı altında hayatını idame ettirmeye devam eder. sonuçta herkes kendine uygun bir düzen kurar, kimisinin düzeni biraz “serbest çalışma modeli” olur, hepsi bu.