Bakacak kimsesi olmayan yaşlıların kaldığı yere neden huzurevi denir biliyor musunuz? Neden yaşlı evi, bakım evi ya da dinlenme evi denmez mesela?
Çünkü yaş alan insanın en büyük farkındalığı ve aradığı şey huzurun ta kendisidir. içi huzurlu olmasa da tabelada yazan huzurun adı bile bir anlık yumuşatır içini.
Çocukluk ve gençlikten itibaren ister kapitalist düzen diyin ister modern zamanın dayattıkları diyin, insanlara sürekli “mutluluğun”, “özgürlüğün”, “hayallerin” peşinden koşması gerektiğini dayattı. Bu sayılanların elde edilmesiyle huzur gelecekti çünkü, yersen. (Hepimiz yedik)
Ta ki, allanıp pullanıp süslenen tüm bu argümanların aslında mümkün olmadığını (olsa da gerek olmadığını) anlayana dek.
Huzur bazen bir şehirde küçük bir evde ailenle yaşamak, bazen yılda bir hafta bir deniz kenarında kamp kurmak, bazen de sadece tek başına kalmaktır. Bir kere huzurlu hissederseniz zaten bunu anlarsınız. Evet huzur işte bu dersiniz, olay ki bunu çok erken farkedebilmek.
Ezcümle, peşinden koşulup ısrar edilecek şey mutluluk, özgürlük, hayal, para vs değil sadece ve sadece huzurdur.
Ufacık bir dert yanıcam.
Müziği seviyorum.
Müzikle yürüyorum.
Bu yüzden her fırsatta müzik odama girip bir şeyler yapmak istiyorum.
Fakat arkadaşlarım falan hep dert yanıyor.
Onlarla buluşmak istemediğim için müziği hep bahane ettiğimi düşünüyorlar.
Demin 8 cevapsız arama gördüm.
Kulaklık takılı olduğu için duymamışım.
Bunu söyleyince “umarım bize de biraz zaman ayırırsın” gibi bir tepkiyle karşılaştım.
Ne alakası var şimdi anlamadım ki.
Yani sürekli bir yerlere gidip yiyip içmekten keyif almıyorum ne yapabilirim.
Garip ya.
Kimseye zarar vermeden, kendi halinde yaşamana da izin vermiyorlar.
Bu sıralar duygusal dayanıklılığımdan zorluyor beni hayat, neyse ki çıtam bayağı yükseklerde artık. Ama daha da yükseklerde olması için zorluyor sanki.
Sürekli alayına isyan modundayım, sürekli savaşmak ve kendini koruma içgüdüsü ile hırçınlaşmak durumunda kaldığım bir dönem. Modum savaş modu, dokunan yanıyor.
Önceleri "aman ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza Bey." tadında bir insandım. Ne zamanki asla vazgeçmem dediğim kişiden vazgeçmek zorunda kaldım, galiba orada bir şeyler koptu bende.
Eskiden “Herkesi idare ederim, ben susarım, yeter ki kavga/olay çıkmasın. aman huzur bozmayayım, çok da takmayayım” diyen ben'den şimdi “Benim sınırlarım var, çizgim var, kimse o alanıma dokunamaz, dokunanı yakarım.” diyen ben'e dönüştüm şu sıralar. Kötü mü iyi mi karar veremiyorum.
Bu beni hırpalıyor aslında, farkındayım, sürekli savaş modunda olmak. Rüyalarım aşırı yoğun ve yorucu olmaya başladı, ben uyusam da zihnim uyumuyor sanki. en ufak şeye bile aşırı tepki vermeye başladım, "kendimi korumalıyım.", içimde sürekli bu ses var. Ama ilginçtir ki eskiden hayal kırıklığına yol açan ve beni paramparça eden çoğu şey artık sarsmıyor bile beni.
Bir yanım da diyor ki: "Hayat seni zorlamıyor; hayat seni güçlü, özgür ve merkezinde bir hale getirmek için seni yeniden şekillendiriyor. bu bir öfke hali değil, aslında bir kendini yeniden inşa süreci. Beni incitmesinler diye sessiz kalan birinden kimsenin incitemeyeceği bir iç güce sahibim diyeceğin birine dönüşmek üzeresin.
Sakin bir güç halinde olan, artık bağırman ve savaşman gerekmeyeceği, gücü ve dengeyi elinde tutan bir enerjiye dönüşüyorsun. Daha seçici, daha derin, daha sezgisel, daha cesur."
Tabi bu duruma bulunduğum çalışma ortamının da etkisi olduğunu düşünüyorum, güvende hissetmediğim ve tehdit altındaymışım gibi hissettiren bazı şeyler oldu. Neyse ki az kaldı, kurtuluyorum. ilk işim kendimi doğanın kucağına atmak olacak. Biraz dinleneceğim ve bana iyi gelecek, biliyorum. Belki de bu savaş modu bu şekilde son bulacak ve yeni versiyonum tamamlanmış olacak.
Garip bir yer bu sosyal medya...
"Türkçüyüm" diyenin profil adı Türk değil.
"islamcılık" taslayan Batı özentili tip profilini ingilizce düzenlemiş.
"Açız" diye bağıran israf fotoğrafları paylaşmış.
Kısacası, hepsi el ele vermiş, sanki her şeyi kirletmek için sosyal medyaya toplanmış.
(bkz: #46319605)
Az önce neden buradasın sorusuna istinaden vermiş olduğum cevabı yaşatmış oldum. Devamı var olsa da 2022 yılının son aylarına kadar okumaya devam edebildim yazmış olduğum entryleri. O dönem için pek fark etmemişim ama sanırım geçen zaman daha bir zormuş benim için. Daha bir katlanılmazmış.
Şu an ki ben, o zamanlar yaşamış olduğum sıkıntıların yanında şu an dert yandığım 2-3 şey dışında kafama taktığım hiçbir şeyin önemli olmadığını fısıldıyor bana. iyisiyle kötüsüyle atlatmışım, kendi içimde ya bitirmişim ya da üstünü kapatmışım.
Son olarak, iyi ki yazmışım da. Zamanında buradaki insanların dâhi yorumlarına maruz kalmış yazdıklarım ama yine de vazgeçmemişim. Şu an ki benin daha iyi hissetmesi ve kendini anlamlandırabilmesi biraz da yazdıkları sayesinde oldu.
Yazıyorum, öyleyse varım diyerekten de yazıyı sonlandırıyorum.
Bu kadardı.
Çok yediğim günlerin gecelerinde hep kabus görüyorum. Kabus görmesem bile Çok fazla rüya görüyorum. Aç gezdiğimdeyse çok iyi uyuyorum, beynim berrak, tutumlarım iyimser oluyor, prozac içip dolaşıyormuşum gibi... iyisi mi aralıklı oruçları artırayım...
Belki seni engelledim.
Belki kırıldım, korktum ya da sadece yoruldum...
Sana haber vermeden geçip gittim.
Bunu yaparken seni gücendirdiğimin farkında olmayabilirim.
Ama içimde bir şey hâlâ hafif sızlıyor...
Bu bir açıklama değil, bir özür.
Her şeyi doğru yaptım diyemem,
Ama o anlar, elimden gelenin en iyisiydi.
Ve şimdi geri dönüp baktığımda,
Bazı kalplerin bunu hak etmediğini hissediyorum.
Eğer bir şekilde seni kırdıysam…
Sessizliğim, mesafem ya da yokluğum canını acıttıysa —
içtenlikle üzgünüm.
yumuşak kalbimle söylüyorum:
Affet olur mu?
Hepimiz bir şeylerden geçiyoruz…
Ben bazen geçerken biraz fazla kestirme yollara saptım.
sabah erken saatte ailemin geleceğini öğrendim simdi, haftasonu tembellik yaptım toplamadım dağınıklığımı. simdi de yapamam gecenin bu saatinde. Hayır yarın klinikte olmam gerekiyor, kim temizleyecek bu evi, gel de stresten uyu.
Bu sabah saat 11.00’de uyandım. Ve dinlenmenin dozunu aşırı şekilde abarttığımı anladım. Geç uyanan insanları kafamda aylak olarak değerlendiren ben, bu sabah kendime “ya bir kere de keyif yap” dedim. Sabah erken uyanırsam o günden bir şeyler kazanıyorum gibi hissediyorum, illa planlı olacağım. Onun dışına farkında olmadan bile olsa çıkmamalıyım. Kendimi kötü hissediyorum.
Ay günaydın, yeşil çay demleyip termosuma koyacağım sonra yola çıkacağım. Evet bugün yaptığım if ve limonlu yeşil çay yarın akşam ki düğüne kadar beni ipincecik yapacak ahahajah.
Engelle ve ardına bile bakmadan uzaklaş kızım.. tekrar tekrar okuma yazdıklarını. Anlam yükleyip içinin ılımasına izin verme. Gerekiyosa numaranı değiştir ama manipülasyonlarına maruz kalacak kadar sana yaklaşmasına izin verme.
Bugün biraz canın acıyacak, biliyorum ama yarınlarını kazanacaksın.