öğrencileri stajyerlik yapan liseler ve sadece kültür derslerinden ibaret liselerin aynı kefeye koyulması gibi saçmalığı içerisinde barındıran sistemdir.
Bizim sistemimiz tek düze bir bakış açısı izliyor ne yazık ki . Teknik ve Taktikten uzakta kalıplaşmış konular öğretiliyor insanlara ki sorsan hangisi işine yarar . Kendisini tanıtmayı beceremeyen iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramayan bir sürü bilim insanıyım diye ortalıkta gezinen insanlar mevcut ülkemizde ki bir de bir yerlere mi gelmek istiyorsun işte o vakit dıdının dıdısını araştırmaya koyul çoğu zeki insan dıdısının dıdısını bulamadığı için bulunması gereken konumda bulunamıyor ve bunu atlamadan geçemeyeceğim şu alfabenin harflerinden oluşan o mükemmel sınav sistemlerimiz yok mu hani şu öğrencileri denek haline getiren sınav sistemi bizim eğitimde o sınavdan düşük mü aldın tamam onayı aldın senden bir şey olmaz , sen bunca sene boşuna okudun ki bunun yanlış olduğu insanlara anlatılmalı başarı sadece bu sınavlarla ortaya çıkan bir şey değildir kişi hangi koşulda hangi konuda başarılı olacağını daha sonrada anlayabilir ve araştırdığımızda birçok bilim adamı dediklerimiz de başarısız damgasını alıp adlarını tarihe yazdırmıştır.
"ehehehe yok ki öyle bir sistem" dışında bir eleştiri getiremeyen sığırları yetiştiren sistemdir.
bunu söyleyince eğitim sisteminin tamamen düzeleceğine mi inanıyorsunuz arkadaşım? evet sistemin s'si yok. devlet eliyle bitirilmiş, halk da "bizi cahilleştirin" diye yalvarır olmuş. sen bir de 4+4+4 gibi kasıtlı olarak halkı cahil bırakmak için oluşturulmuş bir sistemin meyvelerini toplamaya başlayınca gör bak neler olacak.
hoş, bundan yıllar önce de durum pek iç açıcı değildi. benim eğitim hayatım dayak yemekle geçti. hayatımda annemden babamdan yemediğim dayakları öğretmenlerimden yemiştim. evet normalde son derece sessiz, uysal ama bazen de arkadaşlara uyup yaramazlık yapan bir çocuktum ama doğru düzgün uyarıldığımı hatırlamıyorum. sürekli dayak yiyordum. dayak yedikçe de daha fazla azıtmaya başladım. çocuk aklı işte. peki beni döven öğretmenlerde zerre kadar akıl var mıydı, hiç sanmıyorum. sen çocuğunu adına öğretmen denilen bir hannibal lecter'a emanet et, o da öyle tokatlar atsın ki tokadı yiyen kişinin beyin fonksiyonları birkaç saliseliğine devre dışı kalsın. benim için artık çok geç usta, beni döve döve psikopat yaptılar. özellikle beni döven bir tanesini (adı bende saklı) görürsem hastanelik edeceğim, samimi söylüyorum. ne kadar kitap okumuş olsam da, kendimi entelektüel açıdan ne kadar geliştirsem de, normalde son derece uysal ve neşeli olsam da sorunlarımı medeniyetle çözemiyorum, hemen şiddete (sözlü veya fiziksel) başvuruyorum. resmen içime bir anadolu çomarı yerleştirdiler döve döve. sinirlendiğim zaman ipleri eline alıyor. ben bu sistemin bir ürünüyüm işte. "madem biz bu çocuğun beynini boşaltamıyoruz (üniversiteye kadar yaşıtlarıma göre gayet zeki bir çocuktum, üniversitede en az benim kadar zeki kişileri görünce bir olayım kalmadı), o zaman içine bir virüs enjekte edelim" mi demişler artık bilemiyorum.
ayrıca nedense öğretmenlerin üzerine maaş ve tatil konusunda çok gidiliyor. yani ben bilmiyorum nedenini. eğer öğrencilerine hiçbir şey öğretemeyen ve sürekli tatil yapan nispeten yaşlı öğretmenlerden bahsediliyorsa belki haklı olabilirler. yaşı 50'yi aşmış öğretmenlerin 18 yaşından küçük çocuklarla kurabileceği iletişim çok sınırlıdır. fakat öğrencilerine değer veren idealist öğretmenlere de aynı argümanla saldırılıyorsa bu konuda haksızlar.
millet öğretmenleri gömüyor ama öğrencilerden bahseden yok. bazıları var ki resmen "anam babam beni sıçıp sokağa saldı, ben de polat alemdar'ı örnek alıp ezikliğimi ve karakter eksikliğimi gidermeye çalışıyorum" diye bas bas bağırıyor. özellikle yukarıda bahsettiğim yaşlı öğretmenlere zerre saygı duymuyorlar. kopya çekerken iş üstünde yakalanıp inkar eden mi dersin, dersin ortasında beş kişilik gruplar halinde çöp kutusunun etrafında toplananlar mı dersin, sıraların arasındaki boşlukta birbirine futbol topu ile pas atıp şut çeken mi dersin, derste camdan dışarı baloncuk üfleyen şımarık kezbanlar mı dersin; bunların bir kısmı zamanında benim sınıf arkadaşımdı. şimdi de durum aynıdır, hatta belki daha kötüdür. hatta ve hatta ne belki'si lan, kesinlikle daha kötüdür:
sonuçta bir türkiye gerçeği olan "güçsüzü ez, güçlünün sikini yala" anlayışı eğitim sistemine de yansımıştır. öğretmenlerin çoğu beni güçsüz olarak görüp en ufak bir yaramazlığımda döverdi. çakıyla okula gelen başka bir çocuğa ise kimse bulaşamazdı. veli toplantılarında bile öğretmenler o çocuğun ailesinden feci şekilde tırsarmış, bizimkilerin yalancısıyım *
neyse tekrarlıyorum, siz bir de 10 sene sonrasını görün 4+4+4'ün meyvelerini görünce ne yapacaksınız merak ediyorum.
Başa her gelen bakan yeni bi sistem oluşturur adeta yapboz tahtasına döndürmüştüş. Bu dönemdeki öğrenciler adeta deneme yanılma yoluyla yetişmektedir. Devletin gelecek 50 yılının planı olmalıdır. Başa geçen her kimse bu plana sadık kalmalı o çerçeve de icraatlar gerçekleştirmelidir. Ama ne yazık ki bizim ülkemizde bu işler farklı yurumektedir.
Eğitimi sadece yukarıdan aşağıya bilgi aktarımı sanan kimselerin düzenlediği sistemdir. Bu şekilde okullar ancak bilgi "parekendecisi" haline bürünür. Öğretmenliğin bir gönül işi olduğunu fark ederek öğretmen olan, 8-10 saat mesai yapar gibi, bir öğrenciyi okula tıkmanın faydası olmadığı gibi zararı olduğunu fark edecek öğretim üyelerinin olması gerektiği, bunun yanında çalışma azminin sadece "kitabı ezberle ve gel" felsefesinden ibaret olmadığını anlayacak öğrencilere ihtiyaç duyan sistemdir.
Eğitim sistemimiz yeni nesle hayatın sadece matematikten, yabancı dillerden ve diğer derslerden ibaret olmadığını öğretmeli. bunun yanında sunum, insan ilişkileri ve zaman yönetimi gibi önemli konu başlıklarını bir çatı altında toplayan dersler getirilmelidir. öğrenci 10 sene sonra Çaldıran Savaşı'nın tarihini hatırlamaz. ama 10 sene önce sunum yaptıysa 10 sene sonrada yapabilir...
ideolojiktir. başa kim geçerse geçsin evrensel değerler doğrultusunda değilde kendi ideolojik kalıplarında insan oluşturma amacında oluşturulmuş sistem. kimse eğitim derdinde değildir. bu arada diyanetin bütçesinin eğitim bütçesinden fazla olduğu söylentiler arasında...
edit : eğitim şu an eğitim bakanı değil bilal erdoğan şekillendirmektedir. eğitim bakanı sadece vitrinde olan bir şahıstır. ülke ülke değil muz cumhuriyetidir. net.
Önceden belirlenmiş sistematik herhangi bir yapıdır. Fakat meselenin özü ülkenin geleceğidir. işte durumun ciddiyeti burda yatıyor.
Ufak değişikliklerle yapılan göz boyamalar, düşünmemeyi öğütleyen merkez, bunun uygulayıcısı öğretmen ve idareciler, yamalı bohçanın uyutamadığı bir gençlik bir öğrenci kitlesi..
Bilgiye ulaşımın bu kadar kolaylaştığı bir zamanda hala geleneksel uyutma yok sayma sindirme politkasıyla eğitim politikası yürütemezsiniz.
Bu çocukların bireyselliğine saygı göstermelisiniz.
Düşüncelerine saygı duymalı sorunlarını su yüzüne çıkarıp konuşmalısınız.
Ne düşündükleri mantıklı ve akılcı bir yolla tartışılmalı.
Rehberlik mekanizmasının önemi kavranmalı.
Öğrenciler daha iyi kişisel rehberlik imkanı bulmalı.
şu görüntülerle bile insanın kanını dondurabilen sözde eğitim sistemi.
artık bazı şeylerin farkına varmak gerekiyor galiba. birincisi, bu ülkenin insanlarının zeki olduğu mitini artık aşmak lazım. biz zeki bir millet falan değiliz. yapılan çalışmalarda da avrupa ortalamasının altında bir iq ortalamamız olduğu görülüyor. zaten zeki millet diye bir şey de yok aslında. zeki birey vardır. o da eğer kendini geliştirirse bir haka yarar.
bütün öğrencileri kazanacaksın diye bir şey yok. öğretmenler senin ajanların. bu ajanlar aracılığıyla işe yarar öğrencileri yetiştirmen gerekiyor. evet, kimse kusura bakmasın ama bu toplumda siksen eğitilemeyecek embesiller var. ve sayıları da az değil. videoda da görüyorsunuz işte. bu dangalaklar eğitilemez. maymunlarla bir kafese koysan, bu amkun primatları maymunları bile çileden çıkarır! o yüzden herkesin okuduğu değil, okuması gerekenlerin okuduğu bir sistem yaratmak gerek.
öğretmenlerin çok daha sıkı bir eğitimden geçirilmesi ve buna mukabil olarak çok daha geniş yetkilerle donatılmaları gerekiyor. disiplin cezalarının daha ciddi şekilde uygulanması ve "bu çocuğu okuldan atsak daha kötü olur" düşüncesinin artık kafalardan silinmesi gerekiyor. herkesin "s.ke s.ke okuduğu bir sistemdense, sadece okuyabilecek olanların okuduğu, okuyamayacak olanların ise meslek okullarına yönlendirildiği bir sistem kurmak gerek.
en önemlisi de, çocuklara din öğretmekten vazgeçilmeli. okullar dinin öğrenileceği yer değil. ahlakın öğrenileceği yerlerdir. iyi vatandaş olmanın, iyi insan olmanın öğretileceği yerlerdir.
ayrıca şu pdr olayının çok daha dikkate alınması gerek. bu adamlar saçma salak masa tenisi turnuvaları düzenlemekten öteye geçmeli artık.
kanım dondu videoyu izleyince şerefsizim. çocuğunu öyle bir okula göndereceğine hayvanat bahçesine göndersen en azından hayvan olmasını öğrenirler. şu halleriyle hayvan bile olamamışlar çünkü.
yerine daha iyi bir tanesinin gelebileceğini düşündüğüm sistemdir. öğretmenler temel şeyleri öğretsinler bir iki yılda sonra daha ellemesinler çocukları, eminim daha güzel bir ülkemiz olurdu. en azından daha zevkli olurdu hayat ve insanlar.
neyin nasıl olacağına karar veremeyen sistemdir. 2005 yılına kadar düz anlatım geleneksel yöntemde ilerlemiş. 2005 yılına kadar da henüz zorunlu eğitimin kaç yıl olacağı tartışılmıştır. 2012 yılında da yaşandı bu hatırlarsınız.
hedef olarak öğrenci merkezli bir öğretim isteniyor. ben bu sistemin son halkası olan üniversitedeyim. üniversitede bu uygulanmıyor, çünkü bu çok normal. ancak dışarıdan gördüğüm kadarıyla 2015 yılına gelindiği halde,- 2005 programında yer aldı- yapılandırmacı öğrenci merkezli yaklaşım hiçbir şekilde okullarda da uygulanmıyor.
ezber bünyelere öyle bir şekilde işlemiş ki. yapılandırmacı yaklaşım dediğimiz öğrencinin kendini keşfetmesini sağlayacak yöntem işe yaramıyor. velilerde ve okullarda gayri resmi olan bir yarışma düşüncesi var. o da teog ve türevleri olan sınavlar...
eğitim geri plana atılarak öğrencilere tamamen sınavda çıkabileceklerin ezberleri, test teknikleri dersleri veriliyor. sonucunda liseyi bitirmiş ancak cümle kuramayan, bağlaçları bildiği halde hayatında ama'dan başka bağlacı olmayan insanlar ortaya çıkıyor.
üniversite sınavına giderken bütün tm ve sözelci kesim. yazar-kitap ezberi yapıyordu. 100-150 kişinin kitap ezberini yapıp, lys'de çıkacak 8 soru için neredeyse 1 aylarını harcıyorlardı. ha bu kimin kitabı denilince herkes biliyordu, ancak ne anlatıyor deyince kimse bir şey bilmiyordu. işte bizim eğitim sistemimizde biraz bundan ibaret. neyin ne olduğunu her öğrenci biliyor ancak biraz. derin değil.
yaklaşık 15 yıldır bu sistemin içindeyim. benim dönemimde oks ve ygs-lys yapılıyordu. hiçbir şekilde sınav kazanmak için kendimi zorlamadım. seneye kpss için bir çalışmamız olacak. büyük ihtimal ona da çok kasmayacağım. bir şekilde her gün kendimi yenileme telaşındayım. eğer öğrencilere bunu kazandırabilinirse zaten sınavları bir araç olarak gören bir bünye ortaya çıkacaktır.
mümkünse türk eğitim sistemi düzelmeden çocuklarınızı okula göndermeyin. kendi eğitiminizi kendiniz verin. bakın ben çocuğumu okula göndermiyorum, çünkü çocuğum yok hahaha! .
Avrupalı,ABD veözellikle Finlandiya eğitim sistemini arastırırsanız bizim eğitim sistemi çocuklarımızı ve eğer değiştirilmezse gelecek nesilleri nasıl etkileyeceğiniz tahmin dahi etmek istemezsiniz.
bir öğretmen olarak hakkında hergün daha da endişelendiğim sistem.
sadece öğrencilerin lise tercihi yapmak için girdikleri bir sınav sistemi 5 yılda 3 kez değişiyorsa varın gerisini siz düşünün.
sırf çocuklara acıdığım için, sistem vuruyor bari ben vurmayayım mantığıyla sözlü notlarını yüksek veriyorum. yazık bu yavrulara çok yazık.
Bok gibi olan sistemdir. Doktor olmak için matematik çözmek, avukat olmal için yine matematik çözmek gerekmektedir. Hemde sayı problem değil fonsiyon, polinom, integral cart curt.
"tuğçe kazaz gibidir, neye inanıp ne yaptıkları neyin ne olduğu ne nasıl ne neyle..."
kısacası, boktandır.
dünya liderine ev sahipliği yapan ülkemiz tüm sorunlarını çözdü en son 4-3-3 sistemini denemekteydiler sanırım şimdi forvet mevkiine biraz daha abandılar oldu sana 1-1-8. üniversite diploması edinde, siktir et eğitimde kaliteyi mode on oldu.