kendini hayata kabul ettirmek için kendinle barışık ol. kendini keşfet. her halinle kendini sev. hayatı fazla ciddiye almayabilirsin ama boş verme de, normal derecede önemseyebilirsin. hayat kendi başına bile güzel bir şey aslında zaten.
Pandemiden sonra bir şeyler oldu. iş dışında hiç dışarı çıkmıyorum, iki üç ayda bir anca. işin garibi eksikliğini de hissetmiyorum. iş dışında kendimi hiç yormuyorum. Yemek yapmıyorum, Dışardan yemeye abone oldum. Temizlik yapmıyorum, eskiden ayda bir aldığım yardımcıyı her hafta alıyorum. Eskiden beni kıran insanlarla akrabalık ya da arkadaşlık gereği iletişim içindeydim. Şimdilerde beni kıranlar a cevap veremiyorsam onlardan uzak dururum mantığıyla herkese mesafeliyim. Canım istemiyorsa kimsenin telefonuna bakmıyorum, bana psikolojik olarak iyi gelmiyorsa iletişimi kesiyorum. Benim hakkımda kötü düşünürler diye dert etmiyorum. Kimseye tahammülüm yok. Bencil bir pislik oldum çıktım. Kendi dertlerimi halıaltı ederken kimsenin derdiyle dertlenmek istemiyorum, bu da beni ne kadar bencil biri yapar tartışılır. izole bir hayat. Ama insana rahat da batıyor. Şimdilerde de diyorum ki ot gibi yaşıyorum.
Hayat “bumerang” gibidir. Yaptığınız, söylediğiniz her şey dönüp dolaşıp yine size gelir. O yüzden, şu anda söylediğiniz ve yaptığınız şeylere dikkat edin. Çünkü onlar, geri size dönmek üzere yola çıktılar bile.
bizim ona verdigimiz anlamin hicte biri kadar anlami bize geri veren, dolayisiyla kendimizi merkezinde sanarken aslinda bir hic olduğumuz simulasyon.oyunun sonunda silinip gideceğiz ve bizsiz de simulasyon devam edecek. bizden önce de oldugu gibi. aci degil mi?
sen, kariyerin değilsin;
sen, sahip olduğun ya da olmadığın iş değilsin;
sen, ne kadar paran olduğu ya da kredi kartlarının limitleri değilsin;
sen, cebindeki anahtarın tipi ya da cep telefonunun modeli değilsin;
sen, bel çevren ya da boyun posun ya da kaşının gözünün rengi ya da kafanda kaç tel saçın kalmış olduğu değilsin;
sen, hangi etnik kökene mensup olduğun değilsin;
sen ne kadar güzel ya da çirkin olduğun değilsin;
sen, sahip olduğun ya da olmadığın ev, arabanın modeli değilsin;
sen oturduğun muhit değilsin;
sen ailenin hangi çevrelere mensup olduğu da değilsin;
bütün bunları senden aldıklarında ya da seni bütün bunlara boğduklarında sende olan biten var ya işte o sensin.
bütün bunlarıçıkardığında geriye kalan
ne kadar merhametli olduğun,
ne kadar vicdanlı olduğun;
kalbinin büyüklüğünce,
her şeye, bütün zorluklara rağmen sevdiklerini ve hatta sevmediklerinin de yaralarını ne kadar sarabildiğin, ne kadar sahip çıkabildiğin;
hiç eksilmeyen umudun,
aklı selimin, deliliğin,
olgunluğun, çocukluğun,
sahip olduğun cesaret,
bir adaletsizlik karşısında takındığın tavır;
zorluklar karşısında hala gülebildiğin;
güldüğünde gözünün ucunda beliren o pırıltı
anıların, yazacağın geleceğin;
ne kadar insan olabildiğin...
geri kalan ne varsa vakti saati gelince teslim edilecekse eğer; her şeyi teslim ettikten sonra yanında götürebileceklerin: içinde barındırdığın adalet, ahlak, yaptığın iyilikler, vicdanın, ruhunun tekamülü, dünyada ne bıraktığınsın...