Bir tatilin ertesi değil bu… bir “sonra”nın ardından yığılan bekleyiş. o valizleri hayal ettim—iki kişilik, ama hep tek kalan. gökyüzü güzeldi bugün, ama gelmedin. ve biliyor musun?
güneş bile gölge yaptı kalbime.
ben seni beklemedim aslında, ben ‘olacak sandığım bizi’ bekledim.birlikte uyanılan sabahları, evin anahtarını birbirine teslim etmeyi,
verilen yıllarca hayal edilen sözleri, ‘ben geldim’ demeni, …daha doğrusu, gerçekten gelmeni, ilk kez beklediğime değdi diyebilmeyi istedim.
şimdi içimde küçük bir cenaze var,
ne tam ölen, ne de yaşamayı bilen bir hayalin ardından susuyorum çünkü bazı ayrılıklar yüksek sesle “bitti” demez, bizimki gibi usul usul belli eder kendini. Sen gelmedikçe içimde başlamaz yeni hiçbir şey. Bir insan gitmeyerek de terk edebilir ve bazı vedalar bavulla değil, yok olan ümitlerle yazılır.
beethoven dinlediğin için dedikodunu yapan kelime kaşarlarına hakettikleri cevabı veren bendim.
mekandan ayak kesmelerinin sebebi bendim.
kulağına bunu üflediklerinde küfürle cevap verdiğini de biliyorum.
entellektüel öfkeni yiyim ihtiyar....
mezar kazıcın benim, senin haberin yok!
Dün telefonumun içindeki tüm bilgileri harici belleğime aktarayım dedim. Aslında amacım senin ve çok değer verdiğim birinin sesini duyabileceğim bir ses kaydı çıkar mı diye ya da bir fotoğrafımız ...bil bakalım ne oldu ? Seninle olan ses kayıtları ve senin de o arkadaşımın da fotoğrafı çıktı ben sildim zannederken hala saklıyormuş hafızasında .. daha ilginci ise bir ses kaydında son gönderdiğin vedalaşma ve diğerinde ise "peki sen bunu nereden biliyorsun " diyişin çıktı. Zaten pek sık söylerdin hatırlarsan ... Artık biliyorum:
Sesince adımı duymaktan vazgeçtim , sesini duysam susacağım diyen şair bunu kastetmiş .
Seni ilk gördüğümde yaralı bir kız olduğunu anlamıştım çünkü saçların çok kısaydı eğer yara almamış olsaydın eminim o güzel saçlarına asla kıymazdın. Ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın hiçbir zaman kendinden çıkarmamayı öğrenmelisin. Zaman içinde iyi yönde değiştiğini biliyorum, hissediyorum, görüyorum. Sen en başta seçici olmayı öğrendin, öfkeni törpüledin, kendi değerinin ve güzelliğinin farkına vardın, duygularını göstermenin bir zayıflık olmadığını anladın fakat sen bunları anlamak için çok geç kaldın. Aradan 3 sene geçti ve ben bıraktığın yerde değilim. Artık sana aşık değilim. Sana olan aşkım seni iyileştirdi ama ben kendimden verdim. Gözlerimin içi eskisi gibi gülmüyor, sık sık hastalanıyorum, eskiden çok sakin biriyken en küçük şeylere tahammül edemeyen biri oldum. Sana olan aşkım beni çok yordu, zaman içinde bütün huylarımı değiştirdi. Her şey vaktinde güzelmiş. Zamanını kaçırdıktan sonra bazı şeylerin telafisi olmuyor o yüzden herkes kendi hayatına baksın ve kendi yoluna gitsin. Bu saatten sonra bizden olmaz.
tıpkı senin ki gibi benim boynumda da aynı yerde iğne ucu büyüklüğünde karşılıklı iki simetrik benim var. bunu ilahi bir işaret olarak kabul etmiştim. ne kadar safca, ne kadar masumca bir düşünceymiş değil mi?
Yeni kitabının çıkmasını dört gözle bekliyorum. Okuyunca Seninle aynı masada oturup sohbet ediyormuş gibi hissedeceğim. Senin her Kitabının kapağını açtığımda cümleleri şöyle bir elimle severim, onlar senin kalbinden çıkan sözcükler olduğu için sanki kalbine dokunuyormuş gibi hissederim. Sonra kitabın sayfalarını şöyle bir koklayıp kitabı göğsüme bastırırım. Her kitabını bir gün içinde okurum.
Bu kitabını da öyle yapacağım.
O gün gelmeden ölürsem kitabı mezarımda okusunlar. Belki duyarım.
bu kadar sapın dalga geçme ihtimaline karşı gelip sana bunları yazıyorsam bence bu aşkımın en büyük kanıtıdır.
senin kanıtlara ihtiyacın da yok aslında. karşında, sen mutlu olunca olan bir kadın var. sana gördüğü ilk andan beri deli gibi aşık bir kadın.
gününü senesini hatta kendi adımı bile unutabilirim ama seni ilk gördüğüm anda hissettiğim o sıcaklığı unutamam.
bu sözlükte yazma sebebim bile sensin. sana kızıp buraya dökmeyi planlıyorum ileriki zamanlarda. mutlaka bunun için bir şeyler yaparsın.