Hırs yaptığım şeyler ters köşe ediyor.
Huzursuz oluyorum hergün bacina yapsam hosuna gider mi o süveterini koklamak isterdim.
2022 yi arada özlüyorum gibi,bazen bize ait olduğunu düşündüğüm şeyler beni etkiliyor.
128 gün kaldım içerde. aklımda en çok sev vardın annem. nasıl söylerdim sana 36 yıl cezamı. düşünürken bir telefon görüşmesinde ne kaldı şurda anne 75 yaşında inşallah ellerinden öpeceğim dedim. birden sustu dondu sanki. zaman durdu. telefon kulağıma yapıştı ama ses yoktu. o an anladım... ağladım. bağırdım. duvara bir yumruk attım. bilmiyordu annem. ağzımdan kaçmıştı kelimeler. ambulans gelmiş eve annemi alıp götürmüşler, bana bildirmediler bir müddet. çıkınca öğrendim tansiyonu yğkselmiş hastanede kalmış annem. canım benim. 128. gün sarıldığımda kuş kadar kalmıştı çok zayıflamıştı. elleri titriyor nefesi titriyordu. gözlerine katarak inmişti ağlamaktan....ve bize bu acıyı yaşatan i.bekrek reisdi. beni suçsuz yere hapse atmıştı. ve gün geldi çattı. i.bekrek bana beraatimi verdi. işte o an susmadım kimse de susturamadı beni. "beratimi talep ETMiYORUM" dedim. biliyordum beraat alacağımı. ve aldım. bir kez daha anladım hak verilmezdi. hak alınırdı.
Boşuna direniyorsun. Hiçbir şeyi engelleyemeyeceksin.
Engel dediğin her şeyi kendi ellerinle yok edeceksin.
Gelme diyecek, vade dolduğunda kendin geleceksin.
ikimiz de biliyoruz,
Yazı gelirse ben kazanacağım, tura gelirse sen kaybedeceksin.
cansız bir bedene sarılmak istiyorum
solgun, soğuk
canın olduğu her beden çürümüş, bozuk.
diktim duvarlarımı.
körler dünyasındaki aydınlık
ne kör razı görmediğine
ne gören razı karanlığa.
diktim duvarlarımı.
çok yalnız olduğumu hissediyorum. sevdiğimi güldürmek, o gün ne yaptığımı anlatmak, onun gün içinde ne yaptığını öğrenmek, koluna girip sahilde yürümek istiyorum. 30+ olunca bunu daha çok hissediyormuşsun. ne kadar daha bekleyeceğiz?
Ben bu yazıyı içinde olduğum durumsal farkındalıktan değil, öylesine yazdım.
Bir kaç metre ötemizdekileri tanımıyoruz. Yâd edip durduğumuz o mahallemiz artık yok. Apartmanların çok ince düşünülmüş havalandırma boşlukları var. Duvarlarımızıda ince düşünmüşler. Kirişler, kolonlar ince. Sahi bizim için ne çok ince düşünenler var, sağolsunlar.
O eski geniş aileler çekirdeklere indirgendi. Herkese yaşamında bireyselliği ön planda tutması öğretildi. Özgür olmamız için çaba sarf edildi. Her alanda dile getirildi. Evet, özgürleştik. Neyi nerede yanlış yaptıkta bu özgürleşme sürecinde bu kadar yalnız kaldık? Nasıl bu kadar yalnızlaştık?
Toprağa bağımlı canlılarız. Tüketen ve tüketilen formlarımızda kim toprağı ne zaman ekeceğimizi, hasat edeceğimizi, tohumlarımızı nasıl saklayacağımızı kim biliyor? Bunu bilip bilmemeyi bize kim tercih ettiriyor? Kim bu yerleşik hayatın topraktan bağımsız olduğunu güzellemeyle anlatmaya çalışıyor? Kim bunlar?
Muhatabımız yok. Sinyal sesinden sonra mesaj bırakmamızı istiyorlar. Samimiyetimizi en samimi sözler ile söküp almaya çalışıyorlar. Acımızı bile paylaşamıyoruz. Dokunsalar ağlayacağız. Dokunsalar belki de konuşacağız. Hayat hep başkaları için. Hüzünlü bireyler işverenler için işgücünde kaliteyi düşürüyor. Acısını realist ya da ironik anlatsın hiç fark etmez. Biz “o bu şu” diyerek bişeyleri bile anlatmaya çekiniyoruz.
Hür irademizi en hür şekilde kullanabildiğimiz anlarda öyle hüzünlü müzikler dinliyoruz ki acımız en acı hayat hikayelerinden bile daha acı. Sonra bir kaç kişi çıkıyor. Sanki aynaya bakıyormuş gibi hissediyorsunuz. Nefesiniz yettikçe anlatıyorsunuz. Anlayanlarda oluyor, anlarmış gibi yapanlarda. Sonra saat gece yarısını geçiyor. Tavan, avize ve belki şanslıysanız sokak lambasının pencerenizden içeri vuran ışığı. Size bu ortamda düşünmek kalıyor. Bir şeyleri değiştirmek sokak lambalarını aydınlatanların elinde.
Fil hafızalı biri olarak geçmişi hatırlamamayı istemek , üzerine sünger çekebilmek, öyle mi olmuştu ya diyerek seni hafızamdan silmek isterdim . Ama bilinç ve insan var, konuşmak gerekiyor demiş A. Camus . Cehenneme döndüm .
Bu akşam yemeğini evde yemek istemedi canım. Aslında yemekle aram da yok ama çıkıp bir şeyler yerim diye çıktım evden bir bistro cafeye gittim. Yemeğimi söyledim. Aksi gibi o kadar uzadı ki gelmesi. iki tane adam geldi yan masama oturdu. Gözlerini üzerimde hissediyordum ve öyle rahatsız oldum ki. Açlıktan ölecek halde olmasam kalkıp gidecektim.
Sırf yalnız oturuyorum diye kendilerinde bu cüreti bulmaları! Böyle rahatsız edici bakışları.
Umursamayacağım her şeye rağmen kendi başıma yaşayıp istediğim yere tek başıma da olsa gideceğim dememe rağmen, kötü hissettirildim. Bu da böyle bir anımdır.