black hawk down, layer cake ve rocknrolla'da rol almis, 1977 dogumlu ingiliz aktor. son olarak inception filminde is bitirici, ucan tekmeci eames rolu ile arzi endam eylemistir kendileri. dunya ahiret kardesim hardy, ben de sastim bu lafa ama, seni cok sevdim sut oglan. babani tanimazdim ama tanisaydim eminim onu da severdim. dilimi esek arisi soksun lakin, fekat yine de soyleyecegim; yildizin parlasin.
edit: itiraflarina gore biseksueldir. kendi tabiriyle hayatin tum karanlik koselerini ziyaret etmek istemis; uyusturucu kullanmis, ruhsatsiz silah tasimis, araba calmistir. dogru kadini bulunca evlenmis sonra da bosanmistir ama oncesinde niyet etmis, denemistir. yani kimi kesimin yorumuna gore bildigin seks bagimlisidir. odur, budur, sudur; nihayetinde 'onemli olan hatice degil netice' insanidir. evet, evet, aynisindan: bu sefer guldurmedi.
oncesinde tomsfed olarak bilinen ve http://www.tosfed.org.tr/ sitesinden ulasabileceginiz turkiye otomobil sporlari federasyonu'nun kisa adidir. ailecek otomobil sporlarina gonul vermis mumtaz tahincioglu'nun cabalari ile bugunlere gelebilmis bir kurulustur. ralli, pist, tirmanma, offroad, otodrag, klasik, karting vs. herhangi bir yarista yer almak isteyen her kisinin ugradigi ilk duraktir. yarislarda gozetmen, hakem olmak veyahut homologasyon islemlerini tamamlamak isteyenlerin de ugrak noktasidir. her ralli severin baslangic yeri asagi yukari gozetmenlik oldugundan, federasyon bu konuda cok esnektir. bir seminere, bir de seminer sonundaki kucuk capli sinava bakar olay. sinavi gecenler de d lisansi alir ve her yarista bol bol sari bayrak sallar. gereksiz yerde bayrak salladiklarinda ise bayragin diregi ile evlerine donerler. benzer bir alt grup icin: http://www.isok.org.tr/
hakkini vermek icin cip yuklenmesi ve makaslarinin alinmasi gereken araba gorunumlu plastik ordek. her turlu modifiyeye ragmen yine de renault clio v6'nin performansina erisemeyendir. hafif oldugundan virajlara saatte 50 km. ile giderken bile yanlayarak girebilme ozelligine sahiptir. kendi kendine pati ceker. hatta park halindeyken de bu ozelligini surdurur. o kadar kaliteli bir arabadir ki; kaportasinin gocmesi icin dokunmaniza gerek kalmaz, bakin yeter. vakti zamaninda esek gibi vergi, okuz gibi kasko parasi odedigim, sahip oldugun seyler gun gelir senin sahibin olur sozunu dogrulayan arabadir. olunun arkasindan kotu konusmamak lazim lafina istinaden artik sozu burada kestirip attigimdir.
her duydugumda canimi yakan, kalbimi acitan elliott smith parcasi. isin enteresan tarafi smith bu parcayi annesine yazmistir ve intihar ettigi son ana kadar, ki bu da muallaktadir, hep nefret etmistir bu parcadan. yine de insani bir sekilde kendi yasanmisliklarina goturur. hayir, arkamdan gelen bir huzun yok, ic sizlatan bir anim da yok. ama o huzursuz ruh durumu yok mu... hic bilmedigimiz o anlara dair bir yitiklik duygusu. belki gecmiste oldugum yerde degil de olmam gereken yerde olsaydim; kimbilir, belki de seni bulurdum.
once kaybedilenler uzerine: 'i'm never gonna know you now but i'm gonna love you anyhow'.
sonra da bir garip ruh tesellisi: 'it's ok, it's alright, nothing's wrong...'
snatch filmindeki brick top tiplemesi ile hafizama kazinan, 1935 dogumlu ingiliz aktor. guy ritchie'nin bir onceki filmi Lock Stock and Two Smoking Barrels'da da rol almistir. kendisini severim brick top rolunden dolayi, brick top'i severim ekurisi errol'dan dolayi. evet, brick top kotuydu ama cevresi iyiydi.
nazarimda farklidirlar. dramatik ve karanlik bir yonleri vardir. grubun gitaristi richey edwards 1995 yilinda resmen sirra kadem basip ortadan kaybolmustur. tam 13 yil sonra ne olusu ne de dirisi bulanamadigindan resmi makamlarca kendisi 'olu' olarak zapta gecmistir. kurt cobain'in olumunden sonra muzik dunyasindaki en sok edici olay budur. fan'lar yetkilileri mektup bombardimanina tutmus, yuzlerce site acarak ilgiyi hep canli tutmaya calismislardir. grup da vefalidir; 2009 tarihli journal for plague lovers albumundeki tum sarki sozleri edwards'dan kalanlardir. ayni yil icinde Rob Janovic de edwards hakkinda A Version of Reason adinda bir kitap yayinlamistir. ayrica grupla yapilan bir roportajda, manic street preachers'in filmi yapilacagi ve edwards rolunu de christian bale'in oynayacagi duyurulmustur.
herseye ragmen hala ayaktalar, hala kaliteli muzik yapiyorlar. bos zamanlarinda da 'cover'la ugrasiyorlar. ve ozellikle umbrella sarkisini yorumlayarak basta vanilla sky olmak uzere tum diger cover kardesliginin eline tek tek itinayla veriyorlar. http://www.youtube.com/watch?v=RFU5RmXqCI8&NR=1
sabah aksam yedigim lahanalarindan ve bruksel'deki begonyadan yapilmis cicek halisindan tanidigim belcika'nin gururu, guzel sarkilar yapan, mesela until i find you veya like a fire gibi, guzel insan. zorlasaniz eger, muziklerinin bazilarinda jens lekman 'sound'u yakalayabilirsiniz. evet, ben zorladim ve yakaladim. hatta benzerlikten oturu jens'e sordugum soruyu buradan kendisine de yoneltiyorum: soguk bir gazoz ister misin yavrum tim? (bkz: sana degil sesine)
lose you sarkisi ile eksenimi kaydiran, just another sarkisi ile yorungemi yamultan, ever fallen in love yorumu ile beni isik hizinda ziplatan, bugulu, puslu pete yorn'un kendi adini tasiyan albumunden piyasaya surdugu ilk sarki.
sirasiyla hole, rem, sheryl crow, en sonunda da the kills tarafindan yine, yeni, yeniden yorumlanmis velvet underground saheseri. bilenler icin, sarkinin en guzel yeri lou reed'in 'linger on' diye sayikladigi anlardir. turkce meali 'surundur beni be allahsiz'dir. harbiden ilk uc yorum, ozellikle hole'un yorumu adami surundurmez, resmen oldurur, zevksizlikten. ama the kills dinlerken olu taklidi yapmaniza gerek yok. yapmislar, olmus.
twinkle twinkle little star tadinda bir vampire weekend parcasi. ayni zamanda bir latin amerika ickisidir. susam, pirinc, badem ve tigernut denen, ispanya'ya has bir bitkiden yapilir. hispanik olmasina bakmayin, buyuk ihtimal sibirya'da da icebilirsiniz bunu. ruh durumunuza gore; once horchata, ardindan tekilasi saglam birkac margarita, sonra feza ya da en yakin hela.
tam da love strikes'in ustune cikamazlar derken, love strikes'i eze eze gecen isvecli grup eskobar'in muthis parcasi. ecnebilerin 'eargasm' dedikleri, ard arda dinlenen, zevk veren cinsten.
gezdigimiz sahil kasabalarina, tuzun tenimizde kurudugu kumsallara, kopuklerin arasina dalip toplanan deniz kabuklarina ait guzel bir rialto parcasi. yagmurlu gunlerde hep hatirlanan; bir tisort, bir sort ve bir cift sandaletle gecirilen sade, mutlu ve gunesli zamanlar. meltem kadar nazik, dalga sesi kadar huzurlu.
yaklasik bes saattir soylene soylene akraba olmaya cabaladigim firmadir kendileri. olaylar soyle gelismistir sozluk: itunes'u uzun zamandir sadece ipod icin kullanmakta olan bir vatandasim ben. telefonuma herhangi bir video yuklemek icin asirlar sonra iphone ile baglandim kendilerine. 1000 kusur parca es kaza iphone'a yuklenmesin diye muzik, video vs. ne var ne yoksa listemi temizledim. her pislige karsi onceden hazirlikliyim yani, neme lazim apple bu, saka olmaz.
karsima soyle bir yazi cikti baglanir baglanmaz: 'a new version of hede hodo is available for your iphone, would you like to download?' manyagim ya ben, hade olsun dedim. demez olaydim. yaklasik dort saat programin inmesini bekledim, yaklasik bir kusur saat programin iphone'a yuklenmesini bekledim. 'sync' etti, 'activate' etti, zort etti derken itunes ekraninda turkce meali ile bir yazi cikti: lutfen pin kodu olmayan bir sim kart takiniz. niye?!
hadi pin kodunu iptal edelim dedik, ne mumkun. telefon kilitli, nereyi tiklasan pin kodu olmayan kart tak deyip duruyor, inadi inat. o kadar uzun zaman gecmis ki, sim kart nasil cikarilir onu da unutmusum. internete baktim, ogrendim ancak simdi de sim kart cikarma ignesi nerede, ondan haberim yok. evi dagittim, bir saat icinde nihayet onu da buldum. ama artik vucudumdaki her yerden dumanlar cikiyor, resmen duduklu tencere misali enginlere sigmayip tasiyorum.
igne de bulundu, sirada yedek bir telefon bulunup icine sim karti yerlestirmek ve pin kodunu iptal etmek kaldi. evet, onu da basardim. inanilmaz ama gercek, telefonumu guncelleyebildim, hem de sadece ve sadece bes saat icinde! hayat ne guzel degil mi? iphone'lar falan... artik mutluyum, huzurluyum. telefonunu en nihayetinde aktive edebilmis bir sevgi kelebegi olarak tum kalbimle diyorum ki; apple sana kafam girsin.
videolari artik mp4 formatinda hd olarak sundugundan beni bilumum video converter'lara muhtac birakan site. elektronik alet edavatlari seven bir zat olarak ve kendimi iphone/ipod'la sinirlamak istemedigimden, sayesinde gayet guzel ve ustelik beles surumlere ulasmami saglayan site ayni zamanda. ornegin benim gibi; program yukle/kaldir faaliyetlerinden bikanlar veya 'bilgisayarim doldu tasti' diyenler icin sadece 'browser' faaliyetleri sunan bir site: http://media-convert.com/
yine youtube'dan direk video cekip formatini degistiren ve hatta bilgisayarinizdaki mp4 videolari wmv'ye; wmv videolari mp4'e ve daha bir suru baska formata ceviren bir baska browser harikasi: http://www.clipconverter.cc/
her ne kadar kask, dizlik, eldiven vs. taksaniz da, gegirgen-osurgan familyasindan, killi bir turun gelip sizi arkadan iteklemesiyle yasanabilecek ve sonu bilimum kirik cikikla bitebilecek bir kazadir. bazen buna yagmurlu gunde kaskta olusan bugu veya estetik kaygi nedeniyle kucuk tutulan spor aynalarin yetersizligi de eklenirse fenafillah bir boyuta ulasabilir. tabi eger kisi 'tek rakibim thy haci!' diyecek kadar malsa bu kaza sayesinde tez zamanda allahina kavusur. motosiklet kazasindan hayatta kalabilirseniz eger soyle bir de getirisi vardir: sizlayan catlak patlak kemiklerden dolayi ayakli meteroloji istasyonuna donusursunuz, netekim donustum. tam donanimli yagmur radariyim, su ana kadar bosum yok. evet, ne yazik ki super guclerim su an bundan ibaret. ama uzerinde calistiklarim var. ucmak, uctuktan sonra konmak falan senin olsun superman kardesim, gozum yok hicbirisinde. tek istedigim; 'aga bak! su gordugun yollar var ya... hepsi benim!' edasiyla araba kullanan 'full styla maganda' denen tipleri bir bakisimla hoplatabilmek.
tendre poison adinda bir parfum ureterek, masumiyeti sise icine hapsedebilmeyi basarmis kozmetik firmasidir. tendre oyle essiz bir parfumdur ki, freeshop'larda sans eseri bulundugunda gozyasi dokme sebebimdir. cunku ve maalesef takip takistirmayi, surup surusturmeyi seven kadinlar tarafindan ragbet edilmediginden piyasada bulunmasi zordur. parfum dedigin ne de olsa sen daha koseyi donmeden seni sollamalidir, degil mi?
en basarili ama en az bilinen mike oldfield albumlerinden biridir. 1987 yilinda piyasaya surulmustur. ayni zamanda albumle ayni adi tasiyan ve bonnie tyler tarafindan soylenen super bir mike oldfield parcasidir. albumde islands disinda flying start, north point, magic touch ve the time has come adinda birbirinden guzel dort parca daha bulunmaktadir. zaten albumun toplam yedi parcadan olustugu dusunulurse dogal olarak kalitesi ortalamanin cok, cok uzerindedir. ozellikle anita hegerland tarafindan soylenmis north point parcasi adeta bir kis masalidir. bu satirlarin sahibi tarafindan lemniskat kadar olmasa bile ona yakin bir rakam kadar ustuste dinlenmistir. http://www.youtube.com/wa...n3qfE&feature=related
1960 almanya dogumlu, amerikan-fransiz menseili enternasyonel aktor, yonetmen, senarist ve yapimci. sorbonne universitesi'nde felsefe okumus, londra'da drama dersleri almistir. iki arada bir derede kalmis vatandas orneginin onde gidenidir kendisi, cunku hem ingilizce'yi hem de fransizca'yi aksanli konusmaktadir. ayrica, konumuzla alakasiz ama le grand bleu'daki jacques mayol rolu ile daha cocuk bu demeden ve gozumun yasina bakmadan beni kendisine asik etmistir. derinlik sarhoslugu'ndan sonra esas oglanimiz hayatin anlamini lars von trier'in killi kollarinda aramis ve tam bes filminde rol almistir.*****
avrupa tarzi sevgi filmlerinden sonra 'ortaya karisik' gerilim filmi red siren'da maco erkek olarak dolanmistir kendileri. sahalarda gormek istemedigimiz hareketler olsa da, film boyunca gozumuzu kapattigimiz baki olmamistir. ayrica 1995 yilinda blur'un charmless man klibinde rol almistir, 'charmless man' olarak. musadenizle, blur'a laflar hazirlamis bulunuyorum, hemen edeyim: yapma blur, etme blur... sen simdi bu adama 'charmless' diyorsun ya, ben de senin gozune gozluk diyorum! al izle, gozluklu ya da gozluksuz: http://www.youtube.com/watch?v=TVfRAVnnK9s
evet, inanilmaz ama gercek. daha dune kadar yunuslarla oynayan adonis iken, hangi arada derede tekerlegi kesfetmeye calisan primata donusmustur kendileri ben de anlamadim ama olsun, zaten onemli olan ic guzellik, dunya barisi, pandalari falan kurtarmak, degil mi?
27 ocak 1980 gunu tanri'nin her turlu faaliyetten kendini arindirip tek bir kisiye odaklandiginin ispati olan kisi. isin genetikle ilgisi yok. vallahi yok! tamamen tanri mucizesi. yoksa kardesi dinara safina'nin sokak kedisinin kuyruguna tam teneke baglarken yakalanan gurbuz velet goruntusunu nasil aciklayacagiz? marat safin baska birsey; dunya uzerinde vakti zamaninda nefilimlerin yurudugunu kanitlayan bir tur. med cezir gibi. insani sinir eden ama bir sekilde kendine ceken, siddetin ne hos, ne guzel sefkatin dedigim; ofkelendiginde ortaligi yakip yikan, guldugunde tum dunyayi kendisiyle birlikte gulduren, rakibinden cok kendisine yenilen, kirdigi raketler kadar kalp kiran, tenis dunyasinin X Large borderline cocugu. ah be ferrari gorunumli murat'im, su kezbanin yerinde olmak icin canini verecek kac safinaz var biliyor musun? ah, tabi ki biliyorsun...
sinema elestirmenlerine gore; beyazperdenin en fazla bilinen repligidir. 1939 tarihli victor fleming filmi gone with the wind'de gecer:
Scarlett O'Hara: Rhett, Rhett... Rhett, if you go, where shall I go? What shall I do? Rhett Butler: Frankly, my dear, I don't give a damn.
Filmi izleyenler veya kitabi okuyanlar bilir; peygamber sabrina sahip rhett butler tarafindan soylenmekte gec bile kalinmis bir repliktir. gunumuzde cogu filmde veya dizide daha kisa versiyonu kullanilmaktadir: 'frankly, my dear.. you know the rest'.
internetteki sinema sitelerine gore bu repligin yakin takipcileri de sunlardir:
'It's alive! It's alive!'
Dr. Henry Frankenstein, Frankenstein (1931)
1982 Norvec dogumlu, Atomic kayak markasini Rossignol, Head, Salomon, Fischer, Elan, K2 gibi markalarin arasindan zirveye yerlestiren, alp disiplini alaninda sayisiz basarilara imza atmis, sahsen oyle sinirsiz, oyle derin, oyle severim ki korkarsin benden diyebilecegim kayakci. simply the best sarkisini adadigim yuce zat. ah ki ah! diye ic cektigim, sacindaki kar kristali olmak vardi diye hayal ettigim ulu manitu.
shop and miles tarafindan duzenlenen ve Uluslararası Yelken Federasyonu ISAF'in takviminde yer alan ilk ve tek Turk yelkenli yarisidir. Ilk ayagi istanbul'da gerceklestirilen ve her bogaz yarisi gibi, katilan yelken ekiplerinin asagi yukari 60-70 tramola/kavanca atip en sonunda kendi yorungesinde dondugu 'Bosphorus Cup'tir. Ikinci ayagi ise Bodrum'da gerceklestirilen 'Turgut Reis Cup'tir ve her iki yarista toplam en yuksek puani almayi basaran yelken ekibi 'Les Voiles de Saint-Tropez' yarisina ulkemiz adina katilabilmektedir. http://www.shopandmiles.com/sailingcup2010
tenis cantalarini paramparca edene kadar kullandigim, ozellikle wimbledon icin uretilmis ozel bir seriye sahip, vakti zamaninda bjorn borg, alberto tomba, monica seles, michael chang, Mark Philippoussis ve Michael Schumacher'e sponsorluk yapmis firmadir. en buyuk basarisini boris becker'in puma'yi birakip fila'ya gectigi donemde elde etmistir. tenis dunyasinda zamanina gore sansasyonel sayilabilecek bu transfer uzerine sadece becker icin 'bb' adinda yeni bir marka ve logo uretmis bir firmadir fila. gunumuzde Kim Clijsters ve Svetlana Kusnetsova'nin sponsorudur. sahsi gorusume gore; aynen wilson gibi tenis ayakkabilari kolay esnemez. ve maalesef bir ay gibi kisa bir surede yandan patlayinca firmanin 'kullanici hatasi' diye durumu kestirip atmak gibi garip huylari vardir. olsun, yine de nispeten az bilinen bir marka oldugu icin her daim tercihimdir. net uzerinden de satisi vardir: http://www.fila.com/