bugün

2010'da gösterime girmesi planlanan terrence malick filmi. başrolde brad pitt var.

http://www.imdb.com/title/tt0478304/
brad pitt ve sean penn'i buluşturan iki süper oyunculuk performansı beklediğim güzel olacak film, henuz amerika'da vizyona girmedi muhtemel kuvvetle yılsonunda veya 2011 başlarında turkiye'de olur.
fragmanını biraz önce izlediğim, brad pitt ve sean penn'i aynı filmde izleyeceğimizi anlayınca heyecanlandığım, görsel olarak enfes olacağı aşikar bir film. umarım senaryo ve kurguda iyidir de şu kabız sinema günlerinde ağız tadıyla bir film izleriz.

http://www.youtube.com/watch?v=LL9TUon-O7Q&feature=rec-LGOUT-exp_fresh+div-1r-3-HM
fragmanına hayran kaldığım film. vizyon tarihi mayıs 2011'miş.
sırf fragmanıyla çıkacak bütün filmleri döveceği besbelli olan potansiyel başyapıt.

yeni afişi yayınlanmıştır:

http://www.imdb.com/media/rm2986720000/tt0478304
cannes'da altın palmiye kazanmış, terrence malick filmidir.

filmi izlemedim fakat; fragman, oyuncular, yönetmen kombosunun getirdiği güvenle aldığı ödülü kesinlikle hakettiğini düşündüğüm filmdir. *
27 mayıs'ta gösterime girecek olan ödüllü film. başrollerinde brad pitt ve sean penn var. fragmanı da baya etkileyici.

http://www.youtube.com/watch?v=WXRYA1dxP_0

edit: dogos nickli yazar uyardı. 27 mayıs'ta abd'de gösterime giriyormuş. türkiye'de ne zaman gösterime gireceği belli değilmiş.
ufak çaplı araştırmalarım sonucunda türkiyedeki çıkış tarihini öğrenemediğim filmdir. bayadır bekliyoruz bu filmi ama film türkiyede gelecek programların hiçbirinde yok. dvdrip çıkana kadar beklemeyiz umarım.
Bugün izleyip, 10-15 dakikada bir uykuya daldığım film. Solucanlarla ilgili bir belgesel'le bile kıyaslanamayacak beyaz perde yapımı. ben anlamadım, anlam veremedim. Film'de dinazorlarmı ararsın, tıbbi mikroskopik görüntüler mi. Var oğlu var filmde. Pek bişey beklenmemesi gereken Sean Penn film'i. benim gibi koşa koşa gidip emekleye emekleye geri dönmeyin.
Türkçe altyazısı için;
http://www.turkcealtyazi....304/the-tree-of-life.html
(ViSiON | MAXSPEED | WiKi | REFiLL | EVO | playXD | N0NSCENE | BOZX sürümleri ile uyumlu)
nazo82 çevirisini beklemeye tahammülü olmayanlar için.
(bkz: nazo82)
''the nuns taught us there
are two ways through life.
the way of nature.
and the way of grace.
you have to choose which one you'll follow.
grace does not try to please itself.''

Filmin başında yer alan ve devamı olan bu cümleler aslında filmin özünü teşkil etmesine karşın, 'grace' e ne anlam verilmesi gerektiğini tam çözemediğim film.
Yorum dahi yapmakta zorlandığım garipliklerle dolu bir film. Baştan kafamda birşeyler oluşmuştu film hakkında, acaba dedim hayatı en başından mı anlatıyor diye düşündüm. Çünkü yoktan başlıyordu film, ilk başlarda evrimi anlatmaya çalışmış sanırım. O büyük patlama, magmalar, dünyanın soğuması, ilk canlıların oluşmaya başlaması, dinazorlar falan filan sonra göktaşı derken film bambaşka yerlere gitmeye başladı. Büyük bir sabırla izledim, hele ki o son 20 dakikayı ileri sara sara izledim. pek çok şey kaybetmedim eminim. görsellik falan hikaye, bun filmin iyi mi kötü mü olmasından şüpheliyim ancak ileride a space oddysey gibi kült bir film olma ihtimalininde farkındayım. sanırım arkadaşların dediği gibi senaryo olmayınca filmden beklediğini alamıyorsun. sırf brad pitt için katlandım bu filme ancak beklediğimi alamadım.
sabrınızı ölçmek için birebir film. sonunu getirebiliyorsanız, evet sabırlı bir insansınız. ben getirebildim ve sabrımı ölçmüş oldum. diktatör bir babanın eşi ve oğulları arasında geçenler anlatılıyor. kısa ve öz olarak anladığım budur. brad pitt, sean penn gibi oyuncular için izlenebilir.
sürpriz bir film. filmin yönetmenine dikkat etmemiştim ve ilk 5dk içinde pencere ve perdenin salınışı kamera açısı bana direkt bu mallick dedirrti ve filmin kapağına bakınca yanılmadığımı anladım. mallick'in ve oyuncularının sanatlarını konuşturdukları bir film. özelikle doğadan kopmuş insanın yabancılaşmasını ve sonradan yeniden kurulan daha doğrusu anımsanan bağlantının tekrar canlanışını trajik bir şekilde işlemiş. film tipik bir mallick filmi : ağır görsel efektler, su, rüzgar, ışık... doğum, ölüm ve içinde bulunduğumuz sonsuz döngü.. tabii ki mallick gibi bir felsefeciden de bu beklenir ki bu açıdan şaşırtıcı değil ama tam bir şölen...
içinde bulunduğumuz çağda temel varoluş sorunlarına, modern insanın içine düştüğü dehşetin direkt özne iniyor mallick. senaryo ile ilgili eleştirileri anlamıyorum çünkü çok çok güçlü bir senaryosu var...

insan olmanın dehşetiyle görkemini dengelemek, işte sanatın bence temel işlevi ve mallick bu işte büyük bir usta...
''tarihte kapitalizm, aynı amaca hizmet eden ancak farklı isimler verilen dönemlere sahip oldu. yeni pazar arayışının 80'lerdeki ismi küreselleşmeydi. bu yıllarda değişimin sanata yansıması postmodernizm oldu.''

tuhaf bi şeyler var fakat ben içinden çıkamadım. öyle yani, hani bi filme giriş için enerjini, sakin zihnini koyarsın sepetine çıkarsın ya yola. yok, biraz daha dingin olaydım arafta gezintiye çıkacaktım. tabii, film böyle olunca yazılanlarda anlaşılmaz olmaya mukabil kabuk bağlıyor.

bu yönetmenden çokta şaşırtan bi şeyler beklenemezdi ya gerçi, kadere bilerek teslim olmaktı filmi izlemek.

anlatılandan, belgeselliğe kaymasından yahut oyunculuktan öte konuşmak gerekirse ışıklar, kamera, görüntü için izlenebilir.
(bkz: kimse de demiyor ki aga bu nedir)
allah belasını versin filmi.

başrolde brad pitt sean penn oynuyor diye gittim filme.denizanasıyla trex çıktı karşıma.buna sanat filmi herkes öyle anlamaz diyene de bir çift lafım var:sokayım böyle sanata!
uyuyamama problemi yaşayanların uzanarak seyretmesi gereken film. 15 dakikaya g.tünüzde pireler uçuşmaya başlayacak. garanti ediyorum.
hakkında bu kadar az bir entry gördüğümde üzüldüğüm bir terrence malick filmi. 36 yıllık sinema hayatında birbirinden süper eserler bırakmayı başarak yegane yönetmenlerdendir. zaten bu film ise 30 yıllık bir düşüncenin ürünü. hele o panlar ve tilstler ne kadar güzel kullanılmış yani din ve doğal yaşamı o kadar güzel çekmiş ki tek kamerasıyla mükemmel kareler ortaya çıkarmış amerikalı yönetmen. hele bir kelebek sahnesi vardır orasıda etkileyicidir. çünkü kelebek bir an ortaya çıkar ve terrence malickin istediği gibi hareket ederek kareler yakalar yönetmenimiz. isterdimki cannes'te paylaşsın altın palmiyeyi nuri bilge ceylanla fakat olmadı. harbiden hak yememek gerekir hakkediyordu terrence. umarım ileriki dönemlerdede en az hayat ağacı kaadar güzel bir filmle döner. elleirnden öpüyorum.
çok ama çok güzel. kelimeler yetmez. önceki gün izledim dayanamayıp az önce tekrar izledim çünkü gördüklerimin gerçek olduğuna inanamadım. bir insan hayatı bu kadar mı güzel bu kadar mı neredeyse dokunacak kadar gerçekçi anlatır? sinema yönetmenliği buraya kadar derken bir de bu film çıkar izleyenin karşısına. içimde bir şeyler koptu ama bilmiyorum ne olduğunu. ancak şunu biliyorum ki böyle bir film çekilmişken, sinema aynı kalamaz, the shawshank redemption en iyi film sayılamaz. hala şaşkınım. eminim ki oscar'larda hakketiğini bulamayacak ama yine de kim bilir. ama sinemanın en iyi ödülü olan palme d'or'u kazanmasıyla hakketiği değeri bulmuştur.
"the three of life" deseydiniz at-avrat-silah diyecektim ki filmmiş meğersem.
aldığı altın palmiye ödülü ile dedikoduları da beraberinde getiren film. dedikodu da olsa gerçek de olsa, yarışan diğer filmlerin yönetmenleri de hesaba katsak bile malick'e çok büyük bir haksızlık yapılmıştır. terrence malick gibi bir yönetmenin zaten ödüllerle, kutlamalarla, şakşaklarla çok fazla mesaisi olmaz. gelelim dedikodunun ne olduğuna:

cannes film festivali yöneticisi gilles jakob'un altın palmiye ödülünü malick'in almasına jüri oluşturulmadan kanaat getirdiği ve sonrasında da jüriyi bu filmi oylayacak şahıslara göre oluşturduğu söylentisi varmış. bunu da jüri başkanının 2 sene üstüste amerikalı (tim burton ve robert de niro) olmasıyla açıklıyorlar. ben de bilmiyordum böyle yazılı olmayan kuralların varlığını. yani bir sene avrupalı, bir sene amerikalı jüri başkanının seçildiği bir yaklaşım varmış geleneklerinde.
cannes da altın palmiye kazanmış bir terrence mallick filmi. filmin kendisi festivalde tartışmalara sebep olsa da türkiyede su götürmez bir şekilde beğenilmiş, türkiyeli sinema yazarları tarafından gizli bir ağız birliği içerisinde yere göğe sığdırılamamış ve nasıl bir başyapıt vurgulanmıştır.
filmin kendisi bizzat sinema yazarları için turnusol kağıdı görevi görmüş, ne kadar yüksek kültüre haiz sinema yazarımız olduğu hakkında spoiler vermiştir.

--spoiler--
filmin başlangıç sahnesi iç sesle karışık bir anlatıcının çıkarımlarını dinlemekle geçiyor. ilginç bir senaryo ve oyunculuğa dayanmayan kurgusu sebebiyle belli bir konusu yokmuşçasına kıvrılan film yüksek kalitedeki dünyanın oluşumu çekimleriyle bir belgesel havasıyla ilerliyor. ve bu sahneler yavşak yazarların belirttiği gibi kendine has üslubu olan sahneler değil yalnızca filmlerde daha önce kullanılmamış belgesel kareleridir.
bence oyuncuyu ve oyunculuğu bu kadar arkaplanda tutan yönetmenin asıl gayesi demokratik bir film çekmek değil yalnızca kendisini ön plana çıkarmaktır ve doğruluğu tartışılır.
--spoiler--
yalnızca övgüyü değil de olumsuz eleştiriyi de destekleyebilecek fikirleri kurgulayabilen sinema yazarlarına vardır ihtiyaç.
kötü bir film diyemiyorum, çünkü bu bir film değil.
"ya sen ne anlarsın" diyenlere de cevabım, evet bu görüntü kolajının derinliğini anlayamadım, sığım ben. o entellektüel seviyeye ulaşamadım. hatta ulaşmak da istemiyorum. sevgiler.
sinemanın çok ötesinde duran ve mükemmel kamera açılarına sahip ama bir o kadar da karmaşık film. sanki filmi 50 farklı yönetmen 50 farklı karede yönetiyormuş hissi veriyor. bir bakıyorsunuz tarkovsky, bir bakıyorsunuz qubrick, bir bakıyorsunuz bergman, bir bakıyorsunuz godard, bir bakıyorsunuz hitcock... valla days of heaven den sonra çok sağlam bir film daha yapmış bu abimiz. hatta 2013 için de ciddi filmleri var, birkaç yıl kendinden ciddi ciddi bahsettirebilecek bir yönetmen, zaten sağlam bir alt yapısı var ki brad pitt ve sean penn gibi oyuncuları bu kadroya sokabilmiş. her neyse ama bu filmi en az 2 kere seyretmek lazım, aile ve sevgi kavramını bambaşka ve karmaşık biçimde işlemiş, hemen anlamak biraz zaman alıyor. bu arada imdb puanında ciddi bir sorun var bence, çok daha yüksek olmalı. sanırım oylayanların yarısı filmin yarısına kadar ancak gelebildiler. film zaten ilk 60 dakikadan sonra film moduna geliyor ve seyredilecek bir hal alıyor. biraz sabretmek lazım, bence buna değer.