bugün

Bir işyerinde en az bir yıl çalışmış bir işçiye , hizmet sözleşmesindeki şartların sona ermesi durumunda , işveren tarafından ödenen paradır.işçiye kıdem tazminatının verildiği durumlar şunlardır:işçinin ölümü ; hizmet sözleşmesinin işveren tarafından feshi ; hizmet sözleşmesinin işçi tarafından feshi ; işçinin emekliliğe hak kazanarak işten ayrılması ; işçinin askerlik nedeniyle işten ayrılmasıdır.
hizmet sözleşmesi işçi tarafından fesh ediliyorsa kıdem tazminatı alamaz.
kıdem tazminatı; iş kanunu'nda gösterilen fesih hallerinde, en az 1 yıllık çalışması olan işçiye veya işçinin vefat etmesi durumunda bu işçinin mirasçılarına işveren tarafından ödenmesi gereken paradır.
(bkz: kıdem tazminatı ödenebilmesinin koşulları)
hükümetin istihdam paketiyle birlikte yürürlükten kaldıracağı ve işçiye ciddi bir darbe vuracağı işçi alacağıdır. bu da kalkınca herhalde sıra asgari ücrete gelecektir ki, akşam gazetesi yazarı ali tezelin dediği gibi çalışanlar artık sadece karın tokluğuna çalıştırılacaktır.

tüm bunlar olurken sendikalar ne yapıyor bilen varsa beri gelsin.
AKP'nin son girişimiyle tarih olmak üzeredir. Bu durumda işveren canı istediği gibi elemanı işten atar işe alır. O gün karısıyla kavga eder işten atar. Ertesi gün barışır sizi geri alır.

Avrupa Birliğiyle rekabet için işçilik maliyetlerinin düşmesi gerekiyormuş. Çalışandan yüzde 38 vergi alıyorken benden daha ne istersin ki? Tatlı niyetine de sürttür istersen.
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'in Müsiad toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye'deki emeklilik sisteminin ülke koşullarına ve dünyaya göre oldukça makul ve cömert bir yapıya sahip olduğunu kaydettiklerini söyleyip bu haksızlığı ortadan kaldırmak için adımlar atılacağını söylediği çalışmadır. sayın bakanımız, kıdem tazminatına işveren kanadından büyük tepki geldiğini belirterek 50'den daha az işçi çalıştıran kuruluşlarda da çalışanlara bu hakkın verilmediğine dikkat çekerek Türkiye'deki işyerlerinin büyük bölümünün 50'den az olduğu dikkate alındığında söz konusu uygulamanın çalışanlar arasında da büyük bir eşitsizlik yarattığını öne sürerek kıdem tazminatını kaldıran, bunu bir fona dönüştüren bir sistem için çalıştıklarını söyledi.12 ay çalışana bir aylık tazminatı hakkı veren sisteme göre getirilecek oranın 12'ye 1'den çok daha düşük olacağını söylemiş bakanımız. Telefon faturalarının iki maaaşa kadar olanını TBMM'ye ödeten milletvekillerini ki bu da yaklaşık 10 bir ytl'ye denk gelmektedir- bakanımıza hatırlatmak isterim. Bu eşitsizlik olmuyor da asgari ücretle bir yıl boyunca evini geçindirmeye çalışan bir çalışana o bir yılın sonunda yaklaşık 600 YTL ödenmesi hakkı mı eşitsizlik oluyor. Kendi maaşlarının arttırılması konusunda saatler içinde kanun ya da karar çıkartan milletvekillerinden sonra bu uygulamayı tasarlayan partinin adında "adalet" kelimesi olması ne garip bir çelişkidir. Eğer 50'den az işçi çalıştıran kuruluşlarda eşitsizlik olduğu savunuluyorsa bu eşitsizlik onların haklarının da devlet tarafından karşılanması ile giderilebilecekken, sen alıyorsan onlar da almalı demek varken, onlar alamıyorsa sen de alma demek nasıl bir mantıktır. akp işçiye sırtını beklenenden çabuk döndü. Oysa ki bu kanun çalışanın en büyük güvencelerinden biriyken çalışma imkanları bizzat hükümetçe riske ediliyor. Bunu da alın elimizden, hoptirinam hoptirinam.
bilinenin aksine yeni istihdam paketi veya Sosyal Güvenlik reformu diye bilinen 5510 sayılı yasada kıdem tazminatının kaldırıldığına dair herhangi bir hüküm yoktur.
kıdem tazminatı tutarı kişinin son ay aldığı brüt maaşın çalıştığı tam yıllar ile çarpılması ile bulunur. burda eğer kişinin 4 yıl 11 ay çalışmışsa son brüt ücretle 4'ü çarparız. ayrıca kıdem tazminatı işten çıkan bütün işçilere verilen bir hak değildir. haklı fesih olmadan işverenin şutlama halleri ve makul bir gerekçe ile işten çıkmanın zorunlu olduğu hallerde (bayanlarda evlilik gibi) kıdem tazminatı alınabilir.
Kıdem tazminatı, işverenin, uzun yıllar bağlılıkla hizmet eden işçisini, işinden ayrılıp köşesine çekilmesi esnasında ödüllendirmesidir.
Kıdem Tazminatı, işinden ayrılan yada işinden çıkarılan işçinin işsiz kaldığı dönemde geçimini temin etmesi içindir. işsizlik dönemi güvencesidir.
Kıdem tazminatı, ücretin sonraya bırakılmış halidir. Ücret, bir hizmet karşılığı işçiye ödenen ücrettir bu ücretin bir kısmı haftalık, aylık gibi periyotlarla ödenirken bir kısmı da en sona bırakılmıştır. Sona bırakılan kısım ise kıdem tazminatıdır.

Şu anda geçerli kanunlara göre çalışanlar işten çıkarılma, askerlik, emekli olmak için, emeklilikte primi doldurup yaşı bekleme, ölüm ya da kadınlar için evlendikten sonra 1 yıl içerisinde işi bırakma olmak üzere 7 hal ve şartta kıdem tazminatı alıp işi bırakabiliyor. Eğer devletimizin önerdiği ve senelerdir kurmak için çırpındığı kıdem tazminatı fonu kurulursa bunun sayısı 4'e düşürülecek. Yeni durumda d erkeklerin askere giderken, bayanların evlendikten sonraki bir yıl içinde işini bırakması hallerinde kıdem tazminatı ödenmesine son verileceği gibi işçinin işveren tarafından işten çıkarılması gibi veya işçinin haklı sebeple işini bırakması hallerinde kıdem tazminatı alınması imkanı ortadan kaldırılacak.

Bu imkanın dışında ayrıca emeklilikte yaş hariç diğer şartları taşıyanların emekliliklerini evlerinde beklemek üzere işlerinden ayrıldıklarında da kıdem tazminatı, kıdem tazminatı fonundan ödenmeyecek.

Bundan başka, halen kıdem tazminatı ödenirken 30 günlük ücret hesabında, geriye doğru bir yıl içinde işçiye ödenen her türlü maddi menfaatler dikkate alınmaktadır. Yani, servisler, işyerinde verilen yemekler, özel sigorta yardımları gibi para ve para ile ölçülebilecek her türlü ödemeler kıdem tazminatında dikkate alınıyor ama fon gelirse bu iş bitecek. Ayrıca basın çalışanları gibi kıdem tazminatı hesabında ücret üst sınırı bulunmayan kesimlere de fonla birlikte sınır gelecek.

kayıtdışı çalışanlar da kaybedecek. Gerçekte ücreti 1.500 lira olan bir çalışanın, SSK'ya askeri ücret olan 608 liradan bildirilmesi en bilinen kayıt dışılık. Bu işçi şu an işten kıdem tazminatı alma hakkıyla ayrıldığında muhattap işveren olduğu için gerçek ücretinden ödenmesini temin edebilmektedir. Kıdemi işveren değil de 10 yıl sonra fon öderse 608 lirayı dikkate alarak ödeyecektir. Tamamen kayıtdışı olanlar da işyerlerinden
ayrılırken sigortasız da olsalar işverenden tazminat alabilmektedirler. ama fon gelirse ondan tek kuruş alamayacaklardır.
Kıdem Tazminatı fonu kurulduktan sonra ve kıdem tazminatı bugünkü özelliklerini kaybederse işçinin işverene ve işyerine olan bağlılığı da sona erecektir. Bir iş yerinde aylık 1000 liradan 5 yıldır çalışan bir işçiye karşı fabrikadan 100 - 200 lira daha fazla ücret verildiğinde o insan 5 yıllık kıdemini yakmamak adına gitmemektedir. Ancak bu fon gerçekleşirse 100 lira fazla veren işyerine gittiğinde bile kıdeminin yanmayacağını bilen işçi çok sık işyeri değiştirecektir. Kısacası bu kanun işveren açısından da çok cazip değildir.

"Kıdem Tazminatı Fonu"nu çok işçi çalıştıran işverenler ile bu işverenlerin işçileri istemiyor ama az işçi çalıştıran işverenler ile bunların işçileri istiyor. Yani büyük işverenler istemiyor ama küçük işverenler istiyor.

Tıpkı, 506 Sayılı Kanun'un Geçici 20. maddesi gereğince bazı özel banka ve borsaların çalışanları için SSK'ya prim ödemek yerine, kendilerinin emeklilik sandıkları kurması gibi çok işçi çalıştıran işverenler, kurulacak "Kıdem Tazminatı Fonu"na prim ödemek yerine bu primleri kendileri kullanmak, gerektiğinde kendi sandıklarından ve fonlarından kredi kullanabilmek istiyorlar.

Kıdem Tazminatı Fonu, işverenlere, mevcut vergi ve prim ödemeleri dışında yeni bir ödeme daha getirecek ve halen kendilerince kullanılan fonun devlet tarafınan kullanılması sonucunu getirecektir. Kıdem tazminatı fonu da bundan önce yapılan Tasarrufu teşvik Fonu ya da Konut edindirme Fonu gibi devlete 10 yıl boyunca tepe tepe kullanacağı çok büyük bir kaynak olacaktır. Ödenme işlemi sırasında da yıllara bölünüp kuşa döndürülmesi de muhtemeldir.
kaldırılırsa kendimi yakacağımı bildirmeme sebep olan canlı.
işten çıkarılan işçinin yeni bir iş bulana kadar geçinmesini sağlayan can kurtarıcıdır.
uzun yıllardır çalışan işçinin ise emeklilikte yapmayı planladığı: ikinci el bir araba olmak, çocuğunu evlendirmek ya da uzun yıllardır hayali kurulan tatile çıkmak çoluk çocuk çıkmak gibi şeylerin gerçekleştirilmesine olanak sağlayan ve kesnlikle kaldırılmaması gereken tazminat türüdür.
1475 sayılı iş kanununun 14. maddesine göre bir yıl tam çalışmanın karşılığında ödenecek kıdem tazminatı tutarı "30" günlük brüt ücrettir.
evlilik halinde evlilik tarihinden itibaren 1 yıl içinde istenebilecek toplu para. ancak bu durum sadece kadınlar için geçerlidir.
işveren her zaman bir kısayol bulur veya çevresinden dolaşır. netice olarak evlenecek bayanları fişler evlenmeden işten çıkarır. askeri gidecekleri erken terhis eder (!), ağır iş verir, bol bol ceza keser gene o parayı vermez. diyelim ki hiçbirini beceremedi vermek zorunda kaldı. bu sefer taksitlere bağlatır o parayı, mundar eder.
seçimden sonra kaldırılması düşünülüyormuş.
yerine farkı bir uygulamalar düşünülüyormuş ama olan mutlaka işçiyi olacaktır. tıpkı, vergi iadesi parası alınmasının kaldırılıp yerine asgeri geçim indiriminin getirilmesi gibi...

[null http://www.internethaber....i-kalkiyor-mu-323530h.htm]
hiçbir iktidarın kaldırmaya cesaret edemeyeceği tazminat. Böyle bir oy kaybını kimse göze alamaz, siyasi intihar olur.
bir iş yerinde deneme süresi de dahil 1 yılını tamamlamış olan işçiye, işvereni tarafından ödenen tazminattır. Kıdem tazminatına hak kazanma şartları iş akdinin işverence haksız sebeple feshi, iş akdinin işçi tarafından haklı feshi, emekli olma durumu, kısmı emeklilik şartı olan ssk da 15 yıl hizmet süresi ve 3600pirim gün şartlarının birlikte sağlanması, erkekler için askere gitmek ve kadın işçilerin evlenme durumudur(resmi nikah tarihi dahil 1 yıl içinde başvuru yapılırsa alınır.)

yukarıda saydığım nedenler dışında, kendi isteğiyle işten ayrılan kişiye kıdem tazminatı ödenmez. 6111 sayılı kanunda, konuya ilişkin bir düzenleme olduğu ve kendi istekleriyle işten ayrılanların kıdem tazminatı alabileceği bilgisi tamamen söylentidir ve fısıltı gazetesinin işidir.
ali tezel'in bir yıl öncesinde "bak kaldırıyorlar tepkinizi ortaya koyun" diye insanları uyarmaya çalışmasına rağmen kaldırılacağı haberleri ayyuka çıkan emekli parası.
"Evet" diyenlerin de güçlü desteği ile el birliği ile gasp edilecek hak.
yeni çıkarılması düşünülen yasa ile çalışanı patrona daha da mahkum edecek , hiç bir zaman doğru düzgün alınamayacak

tazminattır.
http://www.gercekgazetesi...e-haz%C4%B1rlan%C4%B1rken kıdem tazminatı muharebesine hazırlanırken

akp’nin kendi deyimiyle “ustalık dönemi”nin ilk icraatı, belli ki iş güvencesi açısından işçi sınıfının pratikteki en önemli mevziine göz dikmek, kıdem tazminatını kaldırmaya girişmek olacak.

bu hakkın kaybedilmesi, türkiye burjuvazisinin on yıllardır süren bir hayalinin gerçekleşmesi, omzundan büyük bir yükün kalkması anlamına geliyor. peki işçi sınıfının örgütleri olarak sendikalar, konfederasyonlar bu saldırıyı göğüslemeye, sadece göğüslemek de yetmez püskürtmeye hazır mı?

akp’nin işçi bürosu gibi çalışan hak-i̇ş’i bir kenara bırakırsak, türk-i̇ş ve di̇sk için de bunu söylemek mümkün değil. hükümetin nabız yoklama ve ısındırma hamlelerinin ardından hızlı bir taarruz sürecinin başlayacağı şimdiden belli olduğu halde, henüz her iki konfederasyon cephesinde de ciddi bir hazırlık başlamış değil. daha da kötüsü, türk-i̇ş, örgütlü olduğu işyerlerindeki işçileri mücadeleye çağırmak yerine yatıştırmaya çalışıyor. 15 temmuz’da türk-i̇ş genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında mustafa kumlu, işçilere “kıdem tazminatı kalkacak diye paniğe kapılmayın” diyerek bu hakkın gasp edilmesine izin vermeyeceklerini söyledi. i̇şçiler mücadeleye atılmadan, evlerinde otururken konfederasyon yöneticilerinin bugüne kadar savunabildikleri bir mevzi oldu da, biz bilmiyoruz herhalde. kumlu’dan öğrenmek lazım!

kumlu’nun hesabı farklı tabii. kıdem tazminatı bugün öyle bir noktada ki, işçi sınıfının sınırlı bir kesiminin bile bu saldırının içeriğinin farkına varması, çığ etkisi ile büyüme potansiyeli taşıyan, sendika bürokrasisinin dizginleyemeyeceği bir mücadelenin fitilini ateşleyebilir. bu nedenle türk-i̇ş yönetimi başından itibaren mümkün olduğu kadar kendi kontrolünden çıkmayacak biçimde süreci yönetme, yasak savma şeklindeki eylemlerle geçiştirme eğiliminde olacağının sinyallerini veriyor.

di̇sk ise özellikle tarihsel olarak kıdem tazminatı mücadelesinin merkezinde yer alan bir konfederasyon olarak o dönemin hakkını veren bir noktada değil. kıdem tazminatının, bugün özellikle kriz dönemlerinde toplu işten çıkarmaları ciddi bir maliyet haline getirerek fiilen işçilere iş güvencesi sağladığı gerçeğini görmezden geliyor. meseleyi “anti-demokratik çalışma yasaları”na karşı olma gibi sınıfsal temelden yoksun bir bakış açısıyla değerlendiriyor.

hükümetin sendika istatistiklerini açıklama kozu, en çok 70’li yıllara oranla gücü kat be kat zayıflamış olan di̇sk’i etkileyecektir. i̇statistiklerin açıklanması, işkolu barajı üzerinden sadece yetkinin kaybedilmesi değil, sendikaların tepesine çöreklenen bürokrasi açısından elde ettikleri avantajları da kaybetmesi anlamına gelecektir. türk-i̇ş’e bağlı birçok sendikanın da benzer bir duruma düşmesi söz konusu olabilir. dolayısıyla hükümetin kıdem tazminatına direnenlere karşı bu kozu oynama ihtimali var.

buraya kadar çizdiğimiz tablo karamsar görünse de aslında değil. çünkü işçi sınıfı saflarında işyerlerinden başlayarak sınırlı da olsa bir hareketlilik var. bir dizi işkolunda, çeşitli yerlerde direnişler devam ediyor. i̇şçiler sendikal haklarına sahip çıkmak için mücadele ediyor. bazı sendikalar, konfederasyonlarını önümüzdeki dönemde daha fazla zorlayacaklarını, konfederasyon ayrımı gözetmeksizin işçi sınıfının dayanışması ve birlikte mücadelesi için çalışacaklarını gösteren adımlar atıyorlar. bu adımların yarıda kalmaması için, mücadele çağrısı yapan sendikaların bir an bile kaybetmeden işyerlerinden başlayarak bu mücadeleyi örmeye girişmesi ve tüm güçlerini seferber etmesi gerekir. konfederasyon yönetimlerini köşeye sıkıştırmak, geri adım atılmasının önüne geçmek ancak o zaman mümkün olacaktır.

di̇sk, konuyla ilgili olarak türk-i̇ş ile aynı gün gerçekleştirdiği basın toplantısında “i̇şçi sınıfının bugüne kadar uğrunda bedeller ödeyerek kazandığı hakların elinden alınmasına asla göz yummayacağız. bu uğurda mücadele etmeyenleri de tarih önünde sorumluluklarıyla baş başa bırakacağız.” şeklinde açıklama yapmıştı. di̇sk’e bağı işçiler bu sözlerin takipçisi olmalı, di̇sk yönetiminin mücadeleden geri durduğu bir an bile olsa onları sadece tarih önünde sorumluluklarıyla baş başa bırakmamalı, hesabını sormalıdır. türk-i̇ş’teki işçilere ise tekel mücadelesinin dersleri yeter.

ve gelelim kesk’e. bugün kıdem tazminatı saldırısının kamu emekçileri üzerinde bir etkisi olmayabilir. ama bu mevzi kaybedilirse, bütün işçi sınıfı kaybetmiş olacak. yarın sıra kamu emekçilerinin iş güvencesine gelecek. kesk üyesi emekçilerin özellikle polis barikatlarının önünde sıklıkla attıkları bir slogan vardır: “biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız, ya siz?” bugün kesk, kıdem tazminatı saldırısına karşı mücadelede var gücüyle yer almazsa, yarının işçilerinin tümüyle güvencesiz çalışması sorumluluğunun yükünü omuzlarında taşır.

o halde gün, kamu emekçisiyle özel sektör işçisiyle, ev kadınıyla emeklisiyle, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle bütün işçi sınıfının seferberlik günüdür. yeni kazanımlar elde etmek için son mevzii savunmak, örgütlülüğü arttırmaktan başk
http://www.sabah.com.tr/E...minatina-avurturya-modeli#
türkiyenin üreten gücü olan işcilerin elinde kalan son kaledir. çeşitli bahaneler ile işcilerin elinden alınmaya çalışılmaktadır ve elden giderse bu ülke'de işten çıkarmaların önüne kimse geçemez.
"Kıdem Tazminatımdan Elini Çek!" kampanyası
http://www.facebook.com/g...demtazminatimdanelinicek/