hiçbir şey.
bu, geçmişte kötü şeyler yaşadığım anlamına gelmesin. aksine, anne babası bir arada, huzurlu bir çocukluk geçirdim. hâlâ da öyle.
geçmişe duyulan özlemin, nostaljinin çoğu zaman bir yanılsama olduğunu düşünüyorum. çocukken tatlar daha yoğun, kokular daha keskin gelir. renkler daha parlak, dünya daha büyük görünür. çünkü çocuklar anda yaşar. geçmişin yükü yoktur sırtlarında, geleceğin kaygısı da.
çocuk, kendine gömülüdür. bencildir çünkü henüz yalnızca ben vardır. empati, zamanla kazanılır. zamanla, o parlak renklerin tonları solar. ama solan dünya değil, bizim bakışımız.
biz büyüdük. ama renkler aynı. dünya aynı.
farklı olan sadece biziz. hayal gücümüz kısıtlandı, görüşümüz daraldı.
ve şimdi kendi çocuğun, senin kirli bulduğun bu dünyayı yarın özleyecek. çünkü mesele zaman değil.
mesele sen artık o çocuk değilsin.
özlenen ne geçmiş, ne de dünya.
özlenen sensin.
ama o hâlin öldü ve bir daha gelmeyecek.
Annem. Annem hayatta olsaydı güzel olurdu ama olacakla ölmüşe çare yok demişler. Başka çok da bir şeyi özlemedim. Bence de 2013 yılı güzel bir yıldı. Ortaokula başladığım yıl.
doların 3 tl'yi aşmadığı, tiktok'un henüz var olmadığı, sokakta arkadaşlarla beyblade ve taso; ataride tank ile contra oynadığım günleri efendim, evet.
Adayı çok özledim mesela rakı içilen uzun sofraları.. Bira içilen mis sokak vardı ziyadesiyle yurunemeyen. Lakin şerefsizin biri geldi ve bütün tabureleri bir zabıta aracının arkasına toplatti bir gecede. O gün tadı kaçtı birşeylerin.
Emek Sineması'nda West Side Story'yi izlemediysen...
Site, Konak, As sinemalarına girmemişsen ve Atlantik Sineması'nda suare öncesi Vasfi Uçaroğlu Orkestrası'nı dinlememişsen...
Bostancı’da Turgay’ın Tavernası'na gidip eğlenmemişsen, Güp Güp’de saçaklı parfe yememişsen...
Taşlık Gazinosu'nda hoşlandığın arkadaşınla çay içmemişsen...
Modül, Hidromel, Scotch'da matine ile başlayıp,
Tiffany, Papagayo, Rengine'de sabahlara kadar dans etmemişsen...
Sonra da Marmaris Büfe'de dilli kaşarlı yememişsen...
Ya da Taksim Kristal'de hamburger yemediysen...
Kalender'e çıkıp manzara seyretmemişsen...
Devekuşu Kabare'ye gidip, esprileri yıllarca birbirine anlatıp gülmemişsen...
Televizyonda, ya da Ambarlı Baler Motel'e gidip Bal Mahmut'u dinlememişsen...
Yolda Küçükçekmece'de Beyti'nin et lokantasına uğramamışsan...
Bazen de Edirne Asfaltı üzerinde Ömür Restauran'da piliç çevirme, patates kızartma ve ayran götürmemişsen...
Adalar, Tuzla, Bayramoğlu, Silivri, Kumburgaz'daki arkadaşlarının yazlıklarına şehir dışında tatil kasabalarına gidiyormuş gibi gitmemişsen...
Arabayla karşıya geçmek için saatlerce araba vapuru sırasında beklemediysen ve Bostancı Kadıköy tramvayına binip caddeyi seyretmediysen...
Süreyya, Opera, Moda Cep sinemalarına, yazın da Moda'da, Bağdat Caddesi’nde, yazlık sinemalara gitmediysen...
Film bitince kiraladığın yastığı kalabalığın üstüne doğru havaya fırlatmadıysan...
Moda, Dalyan, Caddebostan, Suadiye plajlarında denize girip, sandaldan mısır, sosisli sandviç almadıysan...