yalnızlık şiirini yazdığında sadece 17 yaşındayımış.. sadece on yedi. aşağıdaki dizeleri 17 yaşında yazabilmek için ne yaşamış olabilir ki diye düşünmeden edemiyorum.
"çın çın ötüyor yüreğimin kökünde bu dünyanın ıssızlığı,
tanrım kimseye vermesin böyle bir yalnızlığı".
benim aidiyet beslediğim türkçülük fikri konusunda kendisiyle belki zıtız lakin halkçılık yönüyle birebir aynıyız.
güçlüden, kalabalıktan yana değil; haklıdan, yalnız olandan yana olmak..
bu bambaşka bir karakter, bambaşka bir olgunluk gerektirir..
çünkü zordur güçten taraf olmamak, güce karşı olmak.
zordur ağalara, feodaliteye karşı durmak..
zordur yanlış bazı köklü yanlışları değiştirmeye çalışmak..
rüzgara kapılıp gitmek kolaydır da, ideal ister rüzgarlara karşı durmak..
kendisine saygım sonsuzdur.
osmaniye hemitelidir, hemşehrim sayılır.
bir röportajında şu samimi cümleleri kuruyor. ''Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni''
Yaşar Kemal'in teneke adlı romanından tiyatroya uyarlanan 1964 yılındaki teneke oyunundan bir kare. Engin Cezzar, Gülriz Sururi, Yaşar Kemal, Tuncel Kurtiz ve Ülkü Tamer seyirciyi selamlarken... https://galeri.uludagsozluk.com/r/2132104/+
" Sen sen ol, görünüşe aldanma. insanlar ikiyüzlüdür. "
üstad hakkında aylardır, yıla yakın zamandır şahsiyeti, edebi şahsiyeti, eserleri hakkında upuzun bir tahlil yapacağım diyorum ama bir türlü gerçekleştiremedim. şimdi de yad etmek adına, önceleri birincil ağızdan dinlediğim bir anısını aktarayım.
Fransa cumhurbaşkanı Mitrand'ın davetlisi olarak sarayda onu ziyarete gitmişti. Aynı davete gelen MARquEZ ile bahçede karşılaşmışlar, tanışmışlar. Nobel edebiyat ödülü sahibi Marquez güney amerika'da ispanyolca yazan yazarlardan söz etmiş, onları övmüş.
Yaşar Kemal ise, ispanyolca'nın ana kökünden kopuk, bodur ve eksik ispanyolca ile şaheserler yaratılamayacağını ileri sürerek Türkçemizi övmüş. ve demiş ki bizim dilimiz geçmişten günümüze her gün gelişmekte olan bir dildir. Dede korkut'tan, yunus emre'den, pir sultan'dan, Karacaoğlan'dan, aşık veysel'den, Nazım Hikmet'ten beslene beslene günümüze gelişmiş bir dil ile yazdığımız halde bizler yazmakta zorlanıyoruz. Ana kök dildeki gelişmelerin dışında kalmış noksan ispanyolca ile işiniz zordur diye eleştirdiğini dönüşte bize açıklamıştı.
Dağlarca'ya, Yaşar Kemal'in bu eleştirisini anlattığım zaman o şiir dili için daha da yeni bir iddiasını ortaya atmıştı. ana kökten kopmuş ve dildeki gelişmelerin dışında kalmış azınlık dillerle şiir yazılamayacağını, olsa olsa manzumeler yazılabileceğini açıklamıştı.
şuraya türk edebiyatı hakkındaki tartışmaya yönelik yazdığım yazıyı da ekliyorum, destekleyici olur.
(#44231311)
ailesi Van'dan gelmiştir. ilk eşi ve çevirmeni, Sefared Yahudisi Jak Mandil Paşa'nın torunu Matilda (Tilda) Sorero'dur.Yahudiler Yahudi olmayanlarla evlenmeyi hoş görmezler. Yaşar kemal ve Matilda Serero herkesin onayıyla evlenmişlerdir.Yaşar Kemal her israil'e gidişinde Kürt Yahudilerini ziyaret etmesi dikkat çekicidir. Sık sık Nobel'e aday gösterilmiştir.2002'de evlendiği ikinci eşi, Babanzadelerden Ayşe Baban da Sabataycıdır.
dünya üzerinde bir elin parmağıyla sayılacak edebiyatçıların başında gelen büyük usta. kitap okumaya onun kitaplarıyla başlamıştım, şimdi fark ediyorum başlangıcı nasıl doğru bir yerden yaptığımı. yaptığı betimlemelerle insana çukurovayı bile sevdiriyor yeminlen.
Kitaplarına başladığım yazar, ince memedle başladım ağrıdağı efsanesi ile devam ediyorum. Çok ayıp olacak ama sıkılıyorum okurken, kullandığı dilden ötürü sanırım bir sıkıcılık geliyor. Kitapları hep Türk filmi izliyor havası veriyor ve ben Türk filmi izlemem. Yine de okumaya devam edeceğim.