tam yatayım artık derken (2-3 saat önce) izledim. sonra 7-8 sigara içtim, çay demledim 5 bardak çay içtim ve şu an elimde yanmakta olan-içtiğim bir sigara var ve içimde olan insanlara duyduğum nefret anlatılmaz.
burada kalkıp rejim, sistem (sosyal devlet) hükümet-iktidar-idare, gelirden alınan pay adaletsizliği-milli gelirden alınan pay, ekonomik durum, enflasyon vs diyerek aptallık yapacak değilim.
allah, tanrı, rab vb neye inanıyor veya inanmıyorsanız kader-karma diye de saçmalayacak, bir günah keçisi yaratma geri zekalılığı da yapmayacağım.
içimde olan insanlara karşı duyduğum nefreti depreştiren bu iki çocuğun anne ve babası.
benim için onlar (bu durumda olan çocukların ebeveynleri) insan bile değil. insan olmadıkları için tıpkı sokak hayvanları gibi bu durumda olan-yaşayan çocukların anne babaları kısırlaştırılmalı.
bu ne sorumsuzluk böyle?
çocuk sahibi olup çocuklarına bu hayatı yaşatmak - kendilerinin yaşamış olduğu hayatı çocuklarına yaşatmayı gerçekten anlamıyorum ve hiddetleniyorum.
biz çocuklarımıza için bir gelecek kurmak için çırpınıyoruz. onların böyle derdi yok, çocuklar umurunda da değil.
ben gerekirse delik ayakkabıyla kışı geçirir ama çocuğuma delik ayakkabı giydirmem.
ben arabamı satar işe toplu taşımayla gider, gerekirse 1 saat yürür toplu taşımaya para vermem ama çocuğumun servis okul parasını veririm.
ben gerekirse evimi satar çadırda otururum, çocuğumun okul yurt eğitim masrafını karşılar onu hayata hazırlarım.
3-5 çocuk yapacağıma bir çocuk yaparım. ona bakamayacak ve bir gelecek hazırlamayacak durumda isem o bir çocuğu da yapmam.
yolda veya piyangodan 5 milyon lira bulsam evim olmasa ev almam, arabam olmasa araba almam, bu parayı çocuğuma eğitim gelecek için harcar yatırım yaparım.
devlet bu çocukları koruma altına alıp anne babalarını da kısırlaştırmalı.
hiç bir devlet, rejim, iktidar, ekonomi bu insan denen sadece yemek ve üreme için yaşayan yaşam formlarını engelleyemez. bu insanlara (çocuklar değil, bu çocukların anne babalarına) yapılan her türlü yardım bu insanlığa sığmayan akılsızlığı asalak gibi aşamayı ödüllendirmek onları teşvik etmek olur.
devlet bunların anne babalarını kısırlaştırıp bu çocukları koruma altına aldığında; sorumlu anne babaların alması gereken milli gelirden paylarını hizmetlerin kaynakları haksız yere bunlara aktarılmasına, bu çocukların geleceğinin yok olmasına engel olunmuş olur.
Karşı tarafın, size "hak verdiğini" ve söylediğinizin "doğru olduğunu" söylemesine rağmen, ki söylediğiniz karşı taraf doğru olduğunu düşünmese dâhi en azından o konu için genel çerçevelerce doğrudur, evet haklısın ama yine de şöyle böyle deyip hâlâ bildiğini dayatma isteği içerisinde olması kadar sinir bozucu bir şey yok. Değil kardeşim değil. Öyle değil. Öyle olmasını da istiyorsan eğer, hak verme bana işte. Doğru olsa dâhi de ki yalan, yanlış.
Poff. Kimi insanlar, kimi zamanlarda sinir bozucu olabiliyorlar.
Uzunca bir süredir yazmıyorum sözlük. buranın zamanı 2013-2019 arası yıllarıydı. Saçma sapan başlıklar daha azdı. iyi kötü müthiş anılarım geçti. Buradan arkadaşım oldu. kız arkadaşım bile oldu. Ama artık yazasım hiç gelmiyor. Bakmıyorum başlıklara bile. Birçok şeye hevesim azaldı zaten. yaştan mı yaşanmışlıklardan mı bilmiyorum. elim hesabı kapatmaya hiç gitmedi. Bundan sonra gider mi bilmiyorum. Gitmeden iki kelam yazmak istedim. Sevgi ve saygılarımla.
çalıştığım şirket çatısı altındaki şirketlerden birine mali sorunları sebebiyle dört personeli işten çıkarmak üzere yola koyuldum sabah. aslında şimdilik dört kişi, aklıma geldikçe geriliyorum, daha devamı gelecek.
bütün gece stresten döndüm durdum, gram uyuyamadım sanki duyacaklarımı , yaşayacaklarımı biliyormuşum gibi.
birisinin eşi kanser hastasıymış, tedavisi için çalışmak zorunda olduğunu, bir gününü bile boş geçirme lüksü olmadığını söyledi. verilen karar bu şekilde diyebildim sadece. neyse ki halimden ve tavrımdan karar verici değil uygulayıcı olduğumu anlamış olacak ki uzatmadı konuyu daha fazla. yasal süreci anlattım, gerekli prosedürleri tamamlandıktan sonra ayrıldı yanımdan.
birinin oğlu hasta, tedavi görüyor ve önümüzdeki ay karaciğer nakli olacakmış. sigortalı bir işte çalışmak zorunda olduğu için burada çalıştığını, yoksa verilen üç kuruş maaşla zaten geçinemediğini ve ek iş yaptığını söyledi. zaten haftanın 6 günü 08:30-18:30 çalışan bir yapıdan bahsediyorum bu arada. kalan vakitlerinde de ek iş yapıyormuş. koskoca adamın karşımda sesi titredi, gözleri doldu bunları anlatırken. ne diyeceğimi, nasıl davranacağımı bilemedim. yine ona da verilen karar bu şekilde diye kapattım konuyu.
evet, şu ana kadar mesleğim gereği sayısız farklı profilde insanla, sayısız farklı konuda muhattap oldum, oluyorum ve bu tarz üzücü şeylerle çok fazla karşılaşıyorum. hatta bazılarını üzerinden çok zaman geçmiş olmasına rağmen hala hatırladıkça üzülürüm ve asla unutmam.
zamanla daha profesyonel düşünüp bunları kendime yük etmemeyi öğrenmiştim. çünkü hep bu insanlara yardımcı olabilecek tarafta bulundum şimdiye kadar. yardımcı olamadığıma da elimden geleni yapmışımdır mutlaka, içim rahattır.
bu sefer yardımcı olan değil tam tersi tarafta olmak sanıyorum etkiledi biraz beni.
mental açıdan kendimi pek iyi hissetmiyordum zaten ama artık "bakalım, bir sonraki adımda hangi zor şey beni bekliyor acaba?" diye de düşünmekten kendimi alamıyorum bazen.
Bence asla saçma değil. Bana göre bu hayat boyu almamız gereken sevgiye mahrum bırakılmaktan kaynaklanıyor. Sonra kedi yavrusu gibi ufacık bir ilgiyi, samimi bir gülüşe içten içe sığınıyoruz.
Bu hissi tanımıyorum. Dışarıya hatta direkt karşı tarafa belli edemiyor olsam da içimde aynı böyle hissediyorum.
ne demiş şair:
"iyi ya, madem ki hepimiz günün birinde çekip gideceğiz,
o halde bunca matem bunca kahır niçin?
Sizinkisi matem değil zaten, korku!
Hayat demek ölümü beklemek demektir.
Az çok hepimiz denizi, yıldızları, ağaçları, işte falanları filanları göreceğiz..
Bir çok şeyin tadına bakacağız.
Sonra da ister istemez gidiyorum elveda şarkısını söyleyeceğiz.
Öyleyse gidenin de kalanın da gönlü hoş olsun."
(bkz: sadri alışık)
Hepimiz ölücez mk. Lan gelin sözlükte sadece goygoy yapalım. Zaten y*rak gibi bir ülkede, geçim sıkıntısı içinde yaşıyoruz. Boş yere birbimizi üzmeyelim.
Abur ve ismet hariç jsjsj..
Saçma değil bence. Bazen o basit hareketler çok anlamlıdır. iyi hissettirir. Her şeyin aşırı şov olduğu bir dönemde basitlik dediğimiz ince düşünceler bizi çeker kendine. *
Saat 2 gibi aniden uyandım yine hiç sebepsiz, kaç saat geçti, uyuyamıyorum.
Aylardır gece aniden uyanıp uzun bir süre uyayamamak beni çok fazla zorlamaya başladı, özellikle bu aralar inanılmaz yorgun ve bitkinim bu sebepten, bir de üstüne bu lanet sıcaklar eklenince suratım beş karış gezmeye başladım gün boyu.
Beni doğru düzgün tanımayan insanlar bile bu ara kenara çekip böyle değildin sen, neyin var diye sormaya başladı, neşem kayıp yine.
Sürekli zihnimi, kalbimi meşgul edişini söylememe gerek yok, enerjimin çoğu da buna gidiyor sanırım, bazen kendime bir sus artık ulan derken buluyorum kendimi. Bazen de herhangi bir anda herhangi bir anıyla zihnimde dönüyor bir çok şey. O kadar çok anı, o kadar çok an biriktirmişiz ki, sonu asla gelmiyor.
bir yerlerde bir yazı okumuştum,
eğer bir kişiyi yoğun şekilde düşünüyorsanız, bunun sebebi o kişinin de sizi düşünüyor olmasıdır minvalinde, önce gülüp geçmiştim ama bazen doğru mu acaba lan, diye sorguluyorum. Tek açıklaması buymuş gibi geliyor. Eğer doğru değilse, takıntılı bir deli olduğumu düşünmeye başlayacağım yakında, çok az kaldı.
bazı günler dertleşmeyi özlüyorum, o gün neye sinirlenip kızdıysak birbirimize içimizi döküşlerimizi,
bazen sarılmayı özlüyorum, çoğu zaman birlikte uyumayı, yanında ruhen dinlenmeyi.
bazı günler güzel anılarımızı hatırlayıp gülümsüyorum, temas bağımlısı hallerimizi, birlikte saçmaladığımız komik hallerimizi, bazen de uzak da olsak bütün bir ruh oluşumuzu hissetmeyi özlüyorum.
ama sonra son zamanlarımız aklıma geliyor, hissettiklerim, duyduklarım, şoktan şoka girişlerim, aldığım yaralar, aylarca kendimi ayakta tutmaya zorladığım zamanlarım. bütün neşem kayboluyor, ağır bir hüzün çöküyor üzerime. kalbimin tüm kırıklarını yeniden hatırlıyorum.
Dünyanın renginin solması diye bir şey varmış mesela, düzelmiyor. işin kötüsü bundan sonra böyle deyip kabullendim.
Psikoloğumla da uzun zamandır seanslara ara verdik, arada bir halimi hattımı sormak için yazıyor sağolsun, çok iyiyim deyip kapatıyorum konuyu. Ona da enerjim yok.
Çünkü bazı şeyler ne kadar zaman geçerse geçsin, geçmiyor, hâlâ savunuyorum bunu.
Yine çenem düştü, arada bir dökülüyorum böyle işte.
Gece gece konu yine nerelere geldi, iyi mi..
Senin istediğinin gerçekleşme ihtimali yüzde sıfırken istemediklerinin ayağına çok kolay düşmesi gerçekten iğrenç bir döngüymüş.
Hayırlısı diye diye içim çürüdü evet.
iyi bir uyku isteyene tavsiyem kesinlikle serta perfect. Bir de sıcaklar için technogel yastık alırsanız yataktan kalkmak istemiyorsunuz. Yatsan'da var hepsi.
Bugün cüzdanımda kardeşimin vesikalık fotoğrafını ararken buldum fotoğrafını.
Bir fotoğrafa ne kadar uzun süre bakabilirse bir insan, ne kadar uzun süre takılı kalabilirse o kadar uzun vakit baktım fotoğrafına.
Atmayı ya da bir kenara kaldırmayı bırakın, yerini değiştirmeye bile kıyamadım.
Nasıl, hangi kelimelerle, cümlelerle tarif edebilirim hissettiklerimi, hiçbir fikrim yok.
Bazen hayatın bir durdurma tuşu olsa ne güzel olurdu.