bugün

dünün dünyası,amerigo,acı duygular,insanlık komedyası'nın ölümsüz yazarı balzac,günlükler gibi eserlerin avusturyalı yazarı...

'Stefan Zweig 1881 yılında Viyana'da doğdu. Babası varlıklı bir sanayiciydi. Viyana ve Berlin'de eğitim gördü. Birçok ülkeyi dolaştıktan sonra Birinci Dünya Savaşı sırasında, Zürih'e geldi. Savaş karşıtı kişiliğiyle tanındı. 1919-1934 yılları arasında Salzburg'da yaşadı, 1938'de ingiltere'ye, 1939'da New York'a gitti, birkaç ay sonra da Brezilya'ya yerleşti. Avrupa'nın içine düştüğü duruma dayanamayarak 1942 yılında karısıyla birlikte intihar etti. Çok sayıda denemesi, öyküsü, uzun öyküsü ve romanı yanında, büyük bir ustalıkla kaleme aldığı yaşamöyküleriyle de ünlüdür.'
Öykü ve romanlarında kullandığı betimlemeler o kadar ustacadır ki, betimlediği yer veya kişiyi görüyormuş hissine kapılırsınız. Bütün eserleri çok güzel olmasına rağmen Amok Koşucusu, Satranç, Yıldızın Parladığı Anlar, Lyon'da Düğün, Değişim Rüzgarları ve Bir kadının 24 saati adlı kitapları ilk etapta okunması gereken eserlerdir.
'gözler az gördüğü,kulaklar az duyduğu müddetçe hayal gücü artar' sözünü söyleyen yazardır.
koskoca felsefe tarihini doksan küsür sayfaya sığdıran (bkz: satranç) şukela insandır. *
(bkz: acımak)
dünya savası cıktıgı, insanlar birbirini öldürdüğü için böyle bir dünyada daha fazla yasamak istememiş olup eşiyle beraber intihar eden yazardır.
avrupa kültürünün her yönüne ilgi duyarak, bu alanda sivrilmiş kişilikleri inceledi.

(bkz: honore de balzac)
(bkz: fyodor mihailovic dostoyevski)
(bkz: charles dickens)

roman ve hikayelerinde bilincin derinliklerini, gizli korkuları ve arzuları dile getirmeye çalıştı.

nasyonal sosyalizme düşmandı; önce ingiltere'ye, sonra brezilya'ya gitti. avrupa'nın hitler'e köle olduğunu görünce umutsuzluğa kapılarak intihar etti.
rivayete göre;
ikinci dünya savaşı yıllarında, bu kadar insanın öldürüldüğü bir dünya da yaşamak istemiyorum deyip intihar etmiş kişidir. eşi de hemen ondan sonra intihar etmiştir. eşinin neden intihar ettiği belirlenememiştir. kocası öldü diye mi, yoksa o da kocası gibi düşündüğü için mi bilinmez, ama her iki seçenekte hüzünlüdür. en az bir diğeri kadar..
1881'de Viyana'da doğmuştur. Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başlamış ingilizce, Fransızca, italyanca, Latince ve Yunanca öğrenmiştir. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi görmüştür. ilk şiirlerini lisedeyken Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazmıştır. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almancaya çevirmiştir. israil'in kurucusu Theodor Herzl ile tanışmış ve dost olmuştur. Gazetelerda muhabirlik yapmıştır. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezmiş, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izlemiştir. 1914 yılında Belçika'ya Emile Verhaeren'in yanına gitmiştir .
Birinci Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında 'Savaş Arşivine' memur olarak çalışmıştır. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşmiştir. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlenmiştir. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşamıştır. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı Friderike ile evli olduğu yıllarda satın almıştır. Salzburg'da geçirdiği yıllardır Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırmış, en güzel eserlerini, kente ve Salzach'a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazmıştır. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurmuş, onları sık sık Salzburg'da konuk etmiştir. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hoffmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu olmuştur.
Salzburg'da geçen yıllarında Zweig Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koymuş; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulunmuş; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yapmıştır. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde ''Duygu Karmaşası'', '' Yıldızın Parladığı Anlar'' ve '' Tarihsel Baş Minyatür'' adlı kitapları yayımlanmış, yine 1927'nin 20 şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yapmıştır. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere Sovyetler Birliği'ne gitmiştir.
1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kalmış ve ingiltere'ye, Londra'ya yerleşmiştir. Ancak kendini burada da rahat hissetmemiştir.
Zweig 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrılmış ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitmiştir. O sıralarda Avusturalya, Alman Reich'ına katılmış ve Zweig da ingiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etmiştir. 1939'da ''Kalbin Sabırsızlığı'' adlı romanı yayımlanmış ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlenmiştir. 1940'ta ingiliz tabiiyetine girmiş, ikinci Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitmiştir. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar vermiştir. Orada ünlü ''Bir Satranç Öyküsü''nü kaleme almıştır. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başlamış ve ''Dünün Dünyası-Avrupa Anıları'' adlı otobiyografisini kaleme almıştır. ''Dünün Dünyası'' kitabı, 1900'lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.
Avrupa'nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Jenairo'da karısı Lotte ile birlikte intihar etmiştir. Buna Hitler'in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden olmuştur.
Zweig, üretken bir yazardır ve birçok konuda denemeler yapmıştır. Lirik şiirler yazmış, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denemiş, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koymuştur. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltmiştir. Biyografi alanındaki çalışmaları dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne sermiştir. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi içindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bunlardan birkaçıdır.

turkce cavirisi olan eserleri;
Yürek Çöküntüsü
Dünün Dünyası
Bir Kadının Yirmi Dört Saati
Yarının Tarihi Kendileri ile Savaşanlar
Üç Büyük Usta
Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar
Lyon'da Düğün
Yıldızın Parladığı Anlar
Karışık Duygular
Satranç
Günlükler
Değişim Rüzgârı
Köleliğe Karşı Özgür Düşünce
Fouche, Bir Politikacının Portresi
Tehlikeli Merhamet
Amok Koşucusu
Balzac, Bir Yaşam Öyküsü
Magellan
Freud ve Öğretisi
Yakıcı Sır
Ruh Yoluyla Tedavi

http://tr.wikipedia.org/wiki/Stefan_Zweig
intihar etme sebebi olarak insanlıgın geldigi duruma dayanamadıkları soylenir hep.

once hak verilir.
sonra hayret edilir.
daha sonra sasırılır.
en son kızılır.
henuz cok erken.
secim bu olmalı mı?
(bkz: korleme)
1942 bir şubat sabahı evlerinin yatak odasında eşi ile birlikte yüksek dozda veronal alarak intihar eden yazardır. sırt üstü yatan zveig ile elini onun göğsüne koymuş olan eşi lotte ' yi bulan polis,
pulları dahi yapıştırılmış olan veda mektuplarını da bulur.

mektuptan: "benim gücüm uzun yıllar süren yurtsuzluk sırasında tükendi. böylece , ruhsal çalışması, her zaman en büyük sevinci ve biraysel özgürlüğü bu dünyanın en büyük nimeti olan bu hayatı, zamanında ve dimdik sona erdirmek bana daha doğru görünüyor.
bütün dostlarımı selamlarım! umarım, uzun gecenin ardından gelecek olan sabahın kızıllığını hala görebilirler! ben, çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum."
'Bütün yalnızlar gibi özgür ve bütün özgürler gibi yalnız.' demiştir.
"bazen ölmeyi beceren ve ölümden zamanı aşan bir şiir yaratabilen biri de bulunmalıdır."
zweig in kleist için böyle diyor.
"satranç" adlı eseriyle beni benden almış olan insanüstü varlık.
2. dünya savaşının umutsuzluğa garkettiği ruhlardan birisi. thomas mann, freud, hermann hesse ve daha birçokları gibi.
II. dünya savaşında yaşanan acılara ve katliamlara dayanamayarak karısıyla birlikte 1942 yılında intihar etmiştir. Amok koşucusu, yıldızın parladığı anlar, gibi tanınmış eserleri bulunan Avusturya' lı yazar...
80 sayfalık bir kitap bu kadar mı zengin olur be kardeşim. zweig satranç adlı eserinde bunu başarabiliyor. ölümünden önceki son eseri olduğundan bir çok ironide bulunduruyor kitap. imgeleştirme sayesinde kendini bir satranç oyuncusu olarak anlatıyor eserinde. rakibi ise nazi almanya'sını temsil etmekte kullanılmış sanki.

(bkz: satranç)

edit: ne kadar çok eser demişim ben.
satranç adlı kitabıyla beni çok etkilemiş viyanalı yazar.
(bkz: die welt von gestern)
incecik bir kitap... ilk bakışta manasız bir önyargıyla okumaya bile değer görülmezken aslında bu saçma fikrin neye malolabileceğini nasıl tahmin edebilirdim ki?

Bu küçük kitapta Taşralı bir çocuğun dünya satranç şampiyonu bir genç olmasına uzanan yol, bir gemi yolculuğunda kendisinden kat kat daha usta bir oyuncuyla karşılaşması, bu tanınmamış satranç dehasıyla tamamiyle tesadüfen bir satranç oyununda mücadele etmeleri, ikinci dünya savaşında insanlara yapılan hiç duyulmadık işkenceleri, insan zihninin karmakarışık mücadelelerini, oyunlarını ve daha pek çok şeyi anlatıyor. işte böyle harika bir eserin yazarı stephan zweig.
zır deli bir herif yazar. oturmuş dünya edebiyatına katkıda bulunmuş yazarların biyografilerini iç dünyalarını karakterlerini, yazdıkları karakterleri tek tek hiç üşenmeden analiz etmiş. birbiriyle kıyaslamış özellikle stendhal hayranı olduğunu düşünüyorum çünkü ona evladıymış gibi yaklaşmış. kitap bittikten sonra adamları tanıyomuş hissine kapılırsınız ama yazar olduğu kadar akademisyen viyanalı, gözlüklü yazar kişisidir.
satranç adlı kitabı,okuduğum en başarılı kitaplardandır.
büyük bir hevesle aldığım (bkz: satranç) kitabı beğenilesidir ancak hikayede bir bayağılık var, çok kısa tutulmuş. diyeceksiniz adı üstünde hikaye ama 3 kısa olay ile böyle içerikli bir kurgu tamamlanmaz ki kardeşim. aliyülala olmasa da ala dır okunulasıdır.
--spoiler--
satranç kitabı iyi güzel de finali çok yavan kalmış.
--spoiler--