"Camide içki içtiler üstü çıplak yetmiş adam başörtülü bacıma saldırdılar görüntüler elimizde, bu cuma günü açıklayacağız" üzerinden kaç cuma geçti ben saymayı bıraktım.
tüm hayatı ya merkezlere çok uzak kırsallarda veya büyük şehirlerde bağcılar gibi esenler gibi kapalı kutu ilçelerde geçmiş/geçmekte olanların dünya lideri diye tanımladıkları siyasetçidir. onların dünyalarının çapı yaşadıkları ilçeler kadar olunca gerçek dünyanın ne kadar olduğunu bilemediklerinden böyle demeleri normaldir..
verdiği sözlerin, taahhütlerin neredeyse hiçbirisini gerçekleştiremedi. yukarıda zaten bir sürü örnek verilmiş. ancak tanımda belirttiğim hayatları yaşayan insanların dünya görüşleri bu kadar dar olunca "yol yabdı köbrü yapdı" gibi "zaten yapmayı taahhüt ederek" kazandığı seçimlerden dolayı yapmak "zorunda" olduğu şeyleri yaptığı için övünüp kendisini dünya lideri diye tanımlıyorlar.
yahu bir lider düşün ki başka bir ülke ile savaş uçağı alım-satımında anlaşıyor. sonra parayı da o ülkeye gönderiyor. o ülke sktiri boktan sebepler ile uçakları vermekten vazgeçiyor ama parayı da iade etmiyor. şimdi iddia edildiği gibi dünya lideri olsa gider masaya yumruğunu vurur ya uçakları vereceksiniz ya parayı der dimi. bizimkisi ne yapıyor ? e iyi bari o paranın üstüne soğuk su içelim hadi bari o uçakların 2-3 alt versiyonunu verin diyor ama onları da alamıyor. ben şimdi bu insana nasıl reis diyeyim nasıl dünya liderimiz var diye övüneyim...
şimdi fenerbahçe ve galatasaraya saldırsa karşısına yaklaşık 40-50 milyon insanı ve iki tane dev kulübü alacak.. suudlara çemkirse yıllardır yaratmaya çalıştığı "araplaşma" projesi sekteye uğrayacak.. muhtemelen kapalı kapılar ardında arapların sırtını sıvazlayıp içeride de mecburen fenerbahçe ve galatasarayın arkasındaymış gibi davranıp tüm faturayı futbol federasyonuna kesip büyükekşi denilen "bylock"çuyu istifaya zorlayacak. tek çıkar yolu bu gibi gözüküyor yoksa hangi diğer seçeneğe yönelse büyük patlayacak.
yüce rabbimin işleri işte. sen ne kadar her olayda mevzunun etrafından dolaşarak sıyrılsında bir yerde seni tam mevzunun ortasında kalmaya zorluyor. ilahi adalet..
şehitler için yas ilan aklına bile gelmezken şu an "arap kardeşlerimi üzdünüz, bunun için 40 günlük yas ilan ediyorum" demenin yollarını ararken hastalığı nüksetmiş olabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Yalova'da yaptığı bir konuşmada, "Utan utan, hani kadına şiddet yoktu. Anan yaşındaki bir kadına bu şekilde saldırmanın izahı olmaz. Ey CHP sizin gidecek yeriniz yok." ifadelerini kullandı. ama tüm chp'liler başörtülü kadınlara mı saldırıyorlar.
Okçu Bhilal'in ve Meçhul Burak'ın babasıdır. Bir tarafta sıfırlamanın anlamını bile bilmeyen pan bir evlat, diğer tarafta yaya geçidinden geçen sanatçı kadını sürdüğü ehliyetsiz araçla ezen mekânı meçhul bir diğeri... Allah kimseyi evladı ile imtihan etmesin!
istanbul, izmir ve ankara büyük şehir belediye başkan adayıdır. yani tüm tanıtımları tüm mitingleri kendisi yaptığına göre cumhurbaşkanlığı işi hafif geliyor bu üç büyük şehirde de belediye başkanı olmak istiyor gibi sanki.
işte "partili" cumhurbaşkanlığının nasıl bir şey olduğunu bazı arkadaşlar buradan anlarlar inşallah nihayet. koskoca türkiye cumhuriyetinin cumhurbaşkanı neredeyse tüm mesaisini tüm enerjisini yerel seçimler için harcıyor.. şimdi bu seçimlerin adil olacağını kim söyleyebilir ? bir tarafta cumhurbaşkanının ve devletin tüm gücünü arkasına almış adaylar diğer tarafta mitingleri televizyonlarda bile yayınlanmayan diğer adaylar.
Özgür Özel mi diyelim, yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin eş başkan demiş. Nil Anka akımına uymuş. Ben de sosyal medyada çok akım videoları izliyorum diye kendimi habere vereyim dedim birkaç gündür. Karşıma çıkana bakın. Güldüm diye AKP'li oluyor muyum bilmiyorum ama güldüm.
ihvan orgutunun istediklerini yapmak icin suriyeyi mahvedip, milyonlarca insanin kanina girdiler. irak mahvolsun diye abd teskeresi cikarmaya calistilar. her gun israille deva anlasmalar ve ticaret yapiyorlar. nasil muslumanlarin kurtaricisi oluyor? kendi ezikligini onu overek ortmek isteyenlerin araci.
cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en başarısız siyasetçisi. bir diğeri de devlet bahçeli, onun da hakkını yemeyelim.
belki de bu başarısızlığının temeli siyaset politika açısından belli bir ideolojik altyapı edinememiş olmalarıdır. ideolojik alt yapı derken; siyasetçiler kimlik ve kişilik olarak kendilerine ideolojik bir düşünce, bakış açısı, değer yargısı belirler.
bu değer yargılarıyla biçimlenmiş icraatlar ve hedefler belirler. hem cb erdoğan ve hem sn. bahçeli kendilerini tanımlayan bir ideolojik kimliğe sahip değiller. sadece duruma göre kendini şekillendiren bir yapıda, içine konuldukları kabın şeklini alan su davranışını siyasi hayatlarında sergiliyorlar.
bunun için de insanlar arasında "180 derecelik dönüş, dün siyah dediğine bugün beyaz diyor" vb eleştirileri alıyorlar ve böyle görüntüler sergiliyorlar.
bir zamanlar süleyman demirel'in dediği gibi "dün dündür. bugün bu gündür" anlayışıyla hareket ederek parti başkanı olmaktan, her ikisi de siyasi kişilik olmaktan öte geçememiştir.
ideolojik-düşünce olarak bu siyasetçilerin içine tüm siyasi parti başkanlarını katmak lazım ama öne çıkan cb erdoğan ve sonrasında sn. bahçeli.
unutmadan cb erdoğan ile sn. bahçelinin siyasi ideolojik kimliği var diyenlere sormak lazım.
bu siyasetçiler muhafazakar mı, milliyetçi mi, dinci mi?
genel olarak sağ kesim diye kabaca tanımlanan bu üç değer aynı anlam ve mana-içerik değildir. muhafazakarlık, dincilik ve milliyetçilik aynı anlamda kullanılmaz.