insan

entry1479 galeri112 ses1
    1328.
  1. (bkz: sahte varlık)
    olmaması gerekirdi oysa. iyiler de harcanıyorsa madem; kötülerde yok olabilir.
    2 ...
  2. 1327.
  3. Değişik bir yaşam formu.

    Yani deli desen değil akıllı desen değil. Düşünüyor, kendince bir şeyleri buluyor, hep bilinmeyeni arıyor ama bilinen tek gerçeği, kaçışı olmayan ölümü göz ardı edebiliyor.

    Nasıl ya?
    2 ...
  4. 1326.
  5. insan insan derler idi.
    insan nedir şimdi bildim.

    Bir tuhaf varlık.
    2 ...
  6. 1325.
  7. huzursuzluğun ta kendisidir. olduğu ve olacağı yerlerde huzur bulamazsınız.
    0 ...
  8. 1324.
  9. Dünyanın kanser hücresidir ve dünyaya çok fazla zarar vermektedir.

    https://mobile.twitter.co...tatus/1424289953991823360
    1 ...
  10. 1323.
  11. Rahatsız varlık. Ama mazeretli ama mazeretsiz, 21.yy'ın rahatsız canlısı insandır. iletişim ve etkileşim özürlü, militer-kapitalizmin bağımlısı. Ne oldum delisi. Kendini beğenmiş. Kendini aşamayan.engelli.
    1 ...
  12. 1322.
  13. insan bir kısır döngüye tabiidir. Doğar, deforme olur ve çürür. Bu evreler oluşurken envai çeşit duygu durumuna bürünür. Yağmurlu bir günde bir melankolik şarkı ile camdan dışarıya gözlerini süzerek hüzne sarılır. Kendini en iyi hissettiği, ya da anısı pek mühim olan bir banka oturur geleceğini, geçmişini düşünür. Hayatını ikame ettirmek için para kazandığı işinde bir mola esnasında bir telefon açar, sevdiklerini düşünür.
    Kimi bir çınar ağacı altında “dünya bu denli refah içinde yaşanılabilecek bir yer iken neden baskı ve savaş?” diye düşünür. insandır, düşünür.

    Durakta kulaklığı takılı son otobüsü bekleyen kişi ile bir kasabada soğuk odasında gözlerini tavana diken birinin çalma listesi aynıdır. ikisi de her Sezen Aksu parçasında iç dünyasında muhakemesini kurduğu duygusal sorunlarını tazeler. Hani diyor ya “Hiç düşmedim mi aklına, hiç çalmadı mı o şarkı.” insandır, üzülür.

    Kimileri için odasına vuran o hafif turuncu sokak lambası mühimdir. Gece lambası niyetine kullanır. Sanki odasının daimi bekçisi ve dostu gibi.. Işık biraz güçlü ise bir kağıt kalem tüm günü anlatmak için “Sevgili günlük..” diye yazmaya başlayabilir. Belki de bir başucu kitabının en sürükleyici sayfaları çevrilebilir. Ya da bunlardan bağımsız kendi içinde bir soru/cevap etkinliği başlamış da olabilir. Nihayetinde onların sokak lambaları var. Şanslılar.

    Bu böyleyken ve bu kısır döngü dönmeye devam ederken;
    “Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”
    3 ...
  14. 1321.
  15. 16 mbti kişilik tipine ayrılabilen yaratık.
    0 ...
  16. 1320.
  17. sen çendan, nefsin ve suretin itibariyle hiç hükmündesin. Fakat vazife ve mertebe noktasında, sen şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudatın belâgatlı bir lisan-ı nâtıkı ve şu kitab-ı âlemin anlayışlı bir mütalaacısı ve şu tesbih eden mahlukatın hayretli bir nâzırı ve şu ibadet eden masnuatın hürmetli bir ustabaşısı hükmündesin.

    -Sözler, rnk
    1 ...
  18. 1319.
  19. Hem madem gözümüzle görüyoruz ve aklımızla anlıyoruz ki:

    iNSAN şu kâinat ağacının en son ve en cem’iyetli meyvesi
    ve hakikat-i Muhammediye aleyhissalâtü vesselâm cihetiyle çekirdek-i aslîsi
    ve kâinat Kur’an’ının âyet-i kübrası
    ve ism-i a’zamı taşıyan âyetü’l-kürsisi
    ve kâinat sarayının en mükerrem misafiri
    ve o saraydaki sair sekenelerde tasarrufa mezun en faal memuru

    ve kâinat şehrinin zemin mahallesinin bahçesinde ve tarlasında, vâridat ve sarfiyatına ve zer’ ve ekilmesine nezarete memur ve yüzer fenler ve binler sanatlarla teçhiz edilmiş en gürültülü ve mes’uliyetli nâzırı

    ve kâinat ülkesinin arz memleketinde, Padişah-ı ezel ve ebed’in gayet dikkat altında bir müfettişi, bir nevi halife-i arzı

    ve cüz’î ve küllî harekâtı kaydedilen bir mutasarrıfı

    ve sema ve arz ve cibalin kaldırmasından çekindikleri emanet-i kübrayı omuzuna alan ve önüne iki acib yol açılan, bir yolda zîhayatın en bedbahtı ve diğerinde en bahtiyarı, çok geniş bir ubudiyetle mükellef bir abd-i küllî

    ve kâinat Sultanı’nın ism-i a’zamına mazhar ve bütün esmasına en câmi’ bir âyinesi

    ve hitabat-ı Sübhaniyesine ve konuşmalarına en anlayışlı bir muhatab-ı hâssı

    ve kâinatın zîhayatları içinde en ziyade ihtiyaçlısı ve hadsiz fakrıyla ve aczi ile beraber hadsiz maksatları ve arzuları ve nihayetsiz düşmanları ve onu inciten zararlı şeyleri bulunan bir bîçare zîhayatı

    ve istidatça en zengini

    ve lezzet-i hayat cihetinde en müteellimi ve lezzetleri dehşetli elemlerle âlûde

    ve bekaya en ziyade müştak ve muhtaç ve en çok lâyık ve müstahak

    ve devamı ve saadet-i ebediyeyi hadsiz dualarla isteyen ve yalvaran

    ve bütün dünya lezzetleri ona verilse onun bekaya karşı arzusunu tatmin etmeyen

    ve ona ihsanlar eden zatı perestiş derecesinde seven ve sevdiren ve sevilen çok hârika bir mu’cize-i kudret-i Samedaniye ve bir acube-i hilkat

    ve kâinatı içine alan ve ebede gitmek için yaratıldığına bütün cihazat-ı insaniyesi şehadet eden

    böyle yirmi küllî hakikatler ile Cenab-ı Hakk’ın Hak ismine bağlanan

    ve en küçük zîhayatın en cüz’î ihtiyacını gören ve niyazını işiten ve fiilen cevap veren Hafîz-i Zülcelal’in Hafîz ismiyle mütemadiyen amelleri kaydedilen

    ve kâinatı alâkadar edecek ef’alleri o ismin kâtibîn-i kiramlarıyla yazılan

    ve her şeyden ziyade o ismin nazar-ı dikkatine mazhar bulunan bu insanlar, elbette ve elbette ve her halde ve hiçbir şüphe getirmez ki bu yirmi hakikatin hükmüyle, insanlar için bir haşir ve neşir olacak.

    Ve Hak ismiyle evvelki hizmetlerinin mükâfatını ve kusuratının mücazatını çekecek.

    Ve Hafîz ismiyle cüz’î küllî kayıt altına alınan her amelinden muhasebe ve sorguya çekilecek.

    Ve dâr-ı bekada saadet-i ebediye ziyafetgâhının ve şakavet-i daime hapishanesinin kapıları açılacak.

    Ve bu âlemde çok taifelere kumandanlık yapan ve karışan ve bazen karıştıran bir zabit, toprağa girip her amelinden sual olunmamak ve uyandırılmamak üzere yatıp saklanmayacaktır.

    Risalei-i Nur / Asa-yı Musa Kitabı / Yedinci Mesele
    1 ...
  20. 1318.
  21. Ne istediğini bildiğini sanan ama hiçbir sikim bilmeyen. Her daim elindekinden daha fazlasını isteyen nankör ve doyumsuz memeli canlı.
    0 ...
  22. 1317.
  23. çok afedersiniz ama dalyaraklığın kitabını yazmıştır.
    1 ...
  24. 1316.
  25. önemsiz bulduğu şeyleri yaşayamayan diğer varlıklardan üstün olduğunu düşünebilen abuk memeli.
    0 ...
  26. 1315.
  27. insan, şu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönderilmiş, çok ehemmiyetli istidad ona verilmiş.

    Ve o istidadata göre ehemmiyetli vazifeler tevdi edilmiş. Ve insanı, o gayeye ve o vazifelere çalıştırmak için, şiddetli teşvikler ve dehşetli tehdidler edilmiş.

    Başka yerde izah ettiğimiz vazife-i insaniyetin ve ubudiyetin esasatını şurada icmal edeceğiz. Tâ ki, "ahsen-i takvim" sırrı anlaşılsın.

    işte insan, şu kâinata geldikten sonra "iki cihet ile" ubudiyeti var: Bir ciheti; gaibane bir surette bir ubudiyeti, bir tefekkürü var. Diğeri; hazırane, muhataba suretinde bir ubudiyeti, bir münacatı vardır.

    Birinci vecih şudur ki: Kâinatta görünen saltanat-ı rububiyeti, itaatkârane tasdik edip kemalâtına ve mehasinine hayretkârane nezaretidir.

    Sonra, esma-i kudsiye-i ilahiyenin nukuşlarından ibaret olan bedî' san'atları, birbirinin nazar-ı ibretlerine gösterip dellâllık ve ilâncılıktır.

    Sonra, herbiri birer gizli hazine-i maneviye hükmünde olan esma-i Rabbaniyenin cevherlerini idrak terazisiyle tartmak, kalbin kıymet-şinaslığı ile takdirkârane kıymet vermektir.

    Sonra, kalem-i kudretin mektubatı hükmünde olan mevcudat sahifelerini, arz ve sema yapraklarını mütalaa edip hayretkârane tefekkürdür.

    Sonra, şu mevcudattaki zînetleri ve latîf san'atları istihsankârane temaşa etmekle onların Fâtır-ı Zülcemal'inin marifetine muhabbet etmek ve onların Sâni'-i Zülkemal'inin huzuruna çıkmağa ve iltifatına mazhar olmaya bir iştiyaktır.

    ikinci Vecih, huzur ve hitab makamıdır ki; eserden müessire geçer, görür ki: Bir Sâni'-i Zülcelal, kendi san'atının mu'cizeleri ile kendini tanıttırmak ve bildirmek ister. O da iman ile, marifet ile mukabele eder.

    Sonra görür ki: Bir Rabb-i Rahîm, rahmetinin güzel meyveleriyle kendini sevdirmek ister. O da ona hasr-ı muhabbetle, tahsis-i taabbüdle kendini ona sevdirir.

    Sonra görüyor ki: Bir Mün'im-i Kerim, maddî ve manevî nimetlerin lezizleriyle onu perverde ediyor. O da ona mukabil; fiiliyle, haliyle, kàliyle, hattâ elinden gelse bütün hâsseleri ile, cihazatı ile şükür ve hamd ü sena eder.

    Sonra görüyor ki: Bir Celil-i Cemil, şu mevcudatın âyinelerinde kibriya ve kemalini ve celal ve cemalini izhar edip nazar-ı dikkati celbediyor. O da ona mukabil: "Allahu Ekber, Sübhanallah" deyip, mahviyet içinde hayret ve muhabbet ile secde eder.

    Sonra görüyor ki: Bir Ganiyy-i Mutlak, bir sehavet-i mutlak içinde nihayetsiz servetini, hazinelerini gösteriyor. O da ona mukabil, ta'zim ve sena içinde kemal-i iftikar ile sual eder ve ister.

    Sonra görüyor ki: O Fâtır-ı Zülcelal, yeryüzünü bir sergi hükmünde yapmış. Bütün antika san'atlarını orada teşhir ediyor.

    O da ona mukabil: "Mâşâallah" diyerek takdir ile, "Bârekellah" diyerek tahsin ile, "Sübhanallah" diyerek hayret ile, "Allahu Ekber" diyerek istihsan ile mukabele eder.

    Sonra görüyor ki: Bir Vâhid-i Ehad, şu kâinat sarayında taklid edilmez sikkeleriyle, ona mahsus hâtemleriyle, ona münhasır turralarıyla, ona has fermanlarıyla bütün mevcudata damga-i vahdet koyuyor ve tevhidin âyâtını nakşediyor.

    Ve âfâk-ı âlemin aktarında vahdaniyetin bayrağını dikiyor ve rububiyetini ilân ediyor. O da ona mukabil; tasdik ile, iman ile, tevhid ile, iz'an ile, şehadet ile, ubudiyet ile mukabele eder.

    işte bu çeşit ibadat ve tefekküratla hakikî insan olur, ahsen-i takvimde olduğunu gösterir. imanın yümnüyle emanete lâyık, emin bir halife-i arz olur.

    Ey ahsen-i takvimde yaratılan ve sû'-i ihtiyarıyla esfel-i safilîn tarafına giden insan-ı gafil! Beni dinle.

    Risale-i Nur / Sözler Kitabı - 329.Sayfa
    0 ...
  28. 1314.
  29. Dağların dahi kabul etmediği emaneti teslim alan, cennetten kovulan, çoğunlukla sapan-saptıran yine de yaratılmışların en üstünü, Allah'ın halifesi ve kullukla şereflenmiş olandır insan. Eğer sabrederse bu dünya imtihanında, Cemalullah ile şereflenecek olandır. Eğer sabrederse Veliyullah olacak olandır. Eğer yılmaz yıkılmaz ise aradığını bulacak olandır, insan. insan işte, gelgitler arasında yitirmez ise kendini kul kalabilecek olandır .
    0 ...
  30. 1313.
  31. 1312.
  32. "insan
    yani biri diğerini
    kör kuyularda merdivensiz bırakan" *
    0 ...
  33. 1311.
  34. Dostoyevski'nin dediği gibi: insan, gelip geçici hevesleri olan, tutarsız bir varlıktır ve tıpkı satranç oyuncuları gibi hedefe ulaşmayı değil de hedefe giden yolları daha çok sever. Çünkü heveslerini aldıklarında hedefe giden yol uzun geldi bahanesiyle pes etmek daha kolaydır.
    8 ...
  35. 1310.
  36. 1309.
  37. insan, sözünü yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara; Kırıp dökmemeli, damla damla söylemeli, ince ince sevmeli.
    Hz. Mevlana
    8 ...
  38. 1308.
  39. Alevilerin cemevinde önünde secde ettiği varlık. Aynı varlık da o esnada secde edene secde ediyor.

    Elini öpenin elini öpmesi gibi, omzunu öpenin omzunu öpmesi gibi. El uzatanın elini uzatması gibi el kaldıranın elini kırması gibi.

    Bambaşka şeyler var bu insan denen yapıda
    2 ...
  40. 1307.
  41. Enkaz. Her insan bir enkaz yığını. Yaş aldıkça enkaz büyür. Birileri gelir birkaç parça alır, birileri gelir üç beş parça daha yığar. insan kendi de yığar. Zaten insan da o enkazin altında yaşamayı öğrenir.
    3 ...
  42. 1306.
  43. Elektriksel enerjisini yediği etten ya da ıspanaktan almıyorsa sürekli şoklanan ver elektriği kimin sağladığı bilinmeyen dünya laboratuvarı elemanıdır hadi sıfırdan başlıyorum elektriği kapat insanda sadece yaşaması için besin verdim ve önce midenin besinleri kana doğru en küçük parça haline getirmesini istiyorum mideyi salgı yapması için elektriksel uyardım ve hatta sindirebileceği kadar salgı yapmasını ve hormonal salgıyı da elektriksel uyarımın frekansına atmayı başardım peki diğer akciğer karaciğer ve farkettim daha bağırsakların hiçbirinden bahsetmedim ki şu anda elektriği daha sadece mideye vermiştim kalbe ne kadar yol var daha bu insanın elektrik üstündeki kendini ne kadar frekansa uzak olduğunun izleri sadece peki her an bu vücuda doğru frekansta elektriği nereden yolluyorlar her saniye bu nasıl olabilir çözümü basit ve kopyalanamaz anlamak için şunu düşünmeniz yeterli 21.yüzyıl icadı evet isadan sonra 2000 yıl geçti ve insan yaratılışının izinin tozuna yüzünü sürdü ve yüzünü hergün sürdü tabi ki bu 21. Yüzyıl icadı ses dalgalarını kablosuz ve frekanslarla ileten kalbinize elektriği gönderenin izinin tozu telefonlarımızdır 2020 deyiz laboratuvarımız gelişiyor ve kim bilir belkide bize elektrik gönderen enerji kıvılcımımızın frekansını da yakalamaya yaklaşacaz.
    0 ...
  44. 1305.
  45. Freud'a göre insan egosu ilk darbeyi, dünya'nın güneş etrafında döndüğünü anladığında aldı. Çünkü o güne kadar insan kendini evren'in merkezinde ve sabit biliyor, güneş'in dünya etrafında döndüğüne inanıyordu. ilk tokat galileo galilei'den gelmişti.

    ikinci darbeyi, insanın diğer hayvanlar gibi, evrimsel bir süreçle var olduğunu öğrendiğinde aldı. Çünkü o güne kadar insan kendini diğer canlılardan üstün ve müstakil bir varlık olarak görüyordu. ikinci tokat charles darwin'den gelmişti.

    Üçüncü darbeyi, insanın sadece bilinciyle değil, bilinçdışıyla var olduğunu, hatta bilinçdışının bilinçten daha kapsamlı olduğunu ve bu karanlık alanın insanı insan yapan önemli birçok konuda etkin rol oynadığını öğrendiğinde aldı. Çünkü o güne dek insan sadece bilinciyle hayat sürdürebileceğine, mistik olaylara ilahi anlamlar yükleyerek her şeyi açıklayabileceğine inanıyordu. Üçüncü ve son tokat, insanın karanlık iç dünyasına ışık tutan sigmund freud'dan gelmişti.
    4 ...
  46. 1304.
  47. haddini bilmesi gereken canlıdır.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük