Hayat aslında hayatı nasıl yaşadığınız nasıl sürdürdüğünüz ile ilgili. Neyi yapmaktan zevk alıyorsun mesela. Gitmek görmek istediğim yerleri görüyorum, geziyorum, kitap okuyorum ufkumu geliştiriyorum, ihtiyacım olan şeyleri alıyorum, yememe ve içmeme dikkat ediyorum. Yani yaşadığım hayattan zevk almaya çalışıyorum. Bunlar tabi ki parasız olmuyor. Gezmeme, kitaba, yeme-içmeme Bankkartla harcama yaparken aynı zamanda kazanıyorum, kazandıkça da harcayabiliyorum. Aslında bu bir tür devir daim gibi bir şey. Hayatı, anı yaşamak lazım.
Schopenhauer’a göre hayat kör, acımasız ve anlamsız, birey ise değersizdir. Peşinde koşulan ve asla durdurulamayan zaman, varlık, oluş, düzen, iyi, yüce, mutlak, mutluluk ve bunların hepsi için ortaya konulan savaş, savaşın sonundaki hüsran. insanın bu dünyadaki bütün çabası beyhudedir. Bu nedenle o, “Zamanla elimizdeki her şey boş bir hiçliğe dönüşür ve sahip olduğu tüm değerleri kaybeder.” demektedir.
hayat hep bir varmış, bir yokmuş fakat unutuyoruz çoğu zaman.
âna tutunup, sevdiklerimizin değerini bilerek, gelecek kaygısını rafa kaldırmamız gerektiğini bir kez daha hatırlamamıza vesile oldu şu yaşananlar.
paniğe kapılıp, felaket tellallığı yapmak yerine elimizden gelenle, yanlarında olduğumuzu hissettirecek, küçücük bir ihtiyaçlarına bile cevap verebilmek oradaki insanlar için çok önemli. çünkü günlük hayatımızda farkında bile olmadan sahip olduklarımız, şu an oradaki insanlar için büyük lüks.
gerçekleşmeyen ya da başkalarının gerçekleştirdiği hayallerin, renk solgunluğunun, anlam boşluklarının merkezinde ciddi biçimde keyifsiz olabilen süreç.
biri inansa da, dua etse de, sahip oldukları için şükretse de mutlu ve heyecanlı olmayabiliyor. uzun süredir kaybolduğumu hissediyorum ve gelecekten korkuyorum.
pandemi varken aslında o kadar güzel olmayan, pandemi olmayınca çok daha kıymetli olan, pandemiyle o kadar da tadı olmayıp pandemi olmayınca tadından yenmez olan bir şey.