insanı her gün can sıkıntısı, depresyon, anksiyete, öfke, hüzün, anlamsızlık ile kemiren sahtelik ve umutsuzluk dolu aptal süreç. Koyu ve derin bir karanlığa sürekli düşüş hali. Saçmalık tekrarı. Sıkıcılık anıtı.
Bir şeyleri Kaybetmek ve kaybettiklerini kazanmak için harcanılan zaman bütünü. Öyle ya da böyle, genelde insana kendini ve benliğini unutturandır kendisinin* içerisinde var olan biraz daha iyi Yaşayabilme telaşı ve arzusundan dolayı.
hem sonlandıramadığımız hem de keyif alamadığımız gibi başkalarının keyif aldığını izlediğimiz anlamsız ve sıkıcı süreç.
şahsen uyumanın en keyif aldığım aktivite olduğu bu hayattan nefret ediyorum. arada kalmışlık daha da canımı sıkıyor.
Aşk ve seksin adaletsizliğinin bile bezdirdiği süreç.
Mesela herhangi biriyle sırf yalnız kalmamak ve sevişmek için çıkmak istemiyorsun. Yaşayacağını yaşamış, ilişkiden sıkılmış kadınlar sana hiçbir şey ifade etmiyor. Flört ve seks için kafanda “ işte bu “ sözünü uyandıranın da yanından sevgili ve arkadaş eksik olmuyor. Hep belli tiplerin aşık olup seks yapmasını izleyip duyuyorsun ve insanlar, kadınlar başta olmak üzere sana ufak bir şans bile vermiyor. Bunun üstüne bildik tavsiyelerle kafan sikiliyor. Yani eline bir şey geçmiyor.
Hayalindeki kadınla çıkıp yatmadığın ve sinir olduğun tiplerin pembiş aşklar, tutkulu seksler yaşadığına şahit olman bile hayatın canını sıkmasına yetiyor.
Psikiyatr, terapist desen dünya para olmuş ki daha ilaçları saymadım. Karnını doyurmak problem bütün öğünlerde, ekonomi dahil bütün ülke tuhaf bir süreç yaşıyor ve yetmezmiş gibi her şeyin yolunda olduğunu iddia eden insanlar var. Şaka gibi !
Kızın biri “ new york’ a gittiğimde en sevdiğim yer “ diye foto paylaşıyor, sen daha günübirlik istanbul’ a gitsen ayı tamamlayıp tamamlamayacağını düşünüyorsun. Tatil desen hayalde kalmış.
Umut var ama sadece sahte ve kısa enerji veriyor. Allah’a dua ediyorsun bir ışık için, o ışık gelmiyor. Senin elinde olmayan şeylerden ötürü kötü hissediyorsun millet anlayamıyor.
intihar da yok, hayattan tat almak da yok, ne anladık bu işten ? Neden öylece savrulup durmak zorundayız ki ?
Her insanın hayalindeki kişinin kalbinde ve yatağında olmaması bile hayattan nefret etmek için sebeptir. Müzisyen kardeşim de bir senede dört tane manken gibi kızla dolaşsın. Çok hassastır, hislidir. Bizim hissimiz yok mu ?!?
Not: şu sözlükteki hatalara el atılmaması bile beni ayrı çıldırtıyor. Dayanamıyorum artık hiçbir şeye.
çoğu insanın hayallerinden ve hedeflerinden uzak kaldığı anlamsızlık ve saçmalık dolu bir sürüklenme süreci. tadı tuzu falan da yok. sadece söylendiriyor.
yaptığınız iş, emek sömürüsünün, yağma ve talanın, dinci ırkçı gericiliğin, cehaletin, akıl düşmanlığının sona ermesini sağlamıyor, emekçi toplumun muzdarip olduğu eşitsizlikleri gidermiyor, bilakis daha da tırmanışa geçmesini tetikliyorsa ne diye yaşayıp, ve ne diye binlerce gün aynı şeyi yapasınız?
her gün aynı rengin,
aynı bezin,
aynı tadın birkaç farklı tonuyla karşılaşmak pahasına heba edilebilir mi hayat?
bunca anlamlı toplumsal meseleyi çözüme kavuşturmaksızın?