Bir zamanlar sevgilim vardı. Ona deliler gibi aşıktı. Sevgime bir örnek veremem sadece heryerde dediğim şu laf var "kalan ömrümün yarısını bir an düşünmeden veririm" peh ne safmışım..
Valla ben zamanında oldum ve acı çektim. Değecek veya değmeyecek bunu bilemezsiniz. Sonuçta aşk insanı gerçekten de kör ediyor. Çiftin ikisininde birbirlerine aşık olması aşırı zor durum. Öyle olursa akan sular durur. Lakin işin içinde gerçek aşk yoksa terk edilme vardır ki burada da yalancılık, yara bandı veya arzu denilen olgular sözkonusudur. Tek taraflı gerçek aşk yaşayanlara Geçmiş olsun.
Aşırı bağlılık, sevi... Tanım bile ne olduğunu tam anlatamaz ve karşılayamaz. Öyle derin ve ulvi bir duygudur ki sosyete tikicanları bunu maddi bir şey sanırlar; ama karşılıksız ve sonsuzluğun nirvanaya eriştiği yerdir aşk. Seni istemese de ve kavuşulmasa da aşk net ve tek gerçek insan duygusudur.
"Dürtme içimdeki narı, üstümde beyaz gömlek var." (Birhan Keskin)
içimdeki nar tanelerinin her biri ayrı bir kadını simgeliyor. Her kadın böyledir aslında. Çocuksu, şehvetli, kurnaz, saf, cesur, korkak, mutaassıp, flörtöz, özgüvenli, çekingen, tutkulu, sönük, şedid, müşfik... Her birimizin içinde bu küçük küçük nar taneleri var. Hepimiz karakterimize, fıtratımıza uygun olanı, bazen de şartlar olgunlaştığında diğer yanlarımızı açığa çıkarıyoruz. Ben daha çok çocuksu, tutkulu, saf, cesur, özgüvenli ve müşfik bir kadınım. içimden bir canavarın çıkabildiği durumlar çok nadirdir.
Esasen duyguları, gururu, tertemiz aşkı ayaklar altına alınmış bir kadının pençesini çıkarmasında şaşılacak bir şey yok. Fakat bütün mesele o pençeyle hasmını paramparça edememek... Hasmınıza derin bir tutku beslediyseniz onu mahvetmeniz hiç kolay olmuyor. içinizdeki hırsla, gururu incinmiş Züleyha'nın Yusuf'u zindana attırmak istemesini anlıyorsunuz ama sevdiğiniz adam Yusuf değil. Siz de Züleyha gibi gömlek yırtmaya çalışmayı bırakın; bunu aklınızdan bile geçirmeyecek kadar temiz bir şekilde sevdiyseniz işiniz çok daha zor oluyor. Keşke her şey net olsaydı ve o kişi Yusuf gibi değecek bir adam olsaydı...
Yine de iffetli olmayı tercih etseydi Züleyha'yı haklı bulacak raddeye geldiğimi fark ettiğimde kendimden korkmaya başladım. Binlerce yıl öteden kadın dayanışması deyin, kadınlık gururu deyin, ne derseniz deyin. Züleyha'nın yıllar süren acısını artık anlıyordum. Eskiden nefsiyle hareket ettiği için Hz. Yusuf ile evlenmeye layık bulamadığım, hakir gördüğüm, "Derdine bak yahu, rezil kadın!" dediğim kadının çektiklerini artık tahmin edebiliyordum. Fakat yine de vazgeçmek zorundaydım. Ben M.S. 21. yüzyılda yaşıyorum ve bu yüzyılda birine ömür harcamak hiç mantıklı değil. O yüzden hasmımı ve aşkımı önce kırbaçlayıp, sonra canı yandı diye üzerine kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlayacağımı bildiğim için onu içimde tamamen yok etmem gerekiyordu.
En son Karabağ Savaşı'nda düşmana hissettiğim kin ve öfkeyi kendi milletimden olan, üstelik aşık olduğum adama hissettim. Oysa bir zamanlar o benim kimse bulamasın ve örselenmesin diye iç içe koyduğum sedef kakma, ahşap ve içi ipekle kaplı sandıkların içinde sakladığım inci tanemdi. Onun yol kenarında öylece duran basit bir çakıl taşı olduğunu fark ettiğimde çok acı çektim. Ona uygun olmayan, üzerinde sakil duracak ve her şeyiyle bol gelecek ama çok güzel, atlas kumaştan bir kıyafeti ona giydirmeye çalıştığımı anladım. Çünkü beni bir hayalin, umudun, tamamen yalandan ibaret bir dünyanın içine almış, bir illüzyon gösterisi sunuyordu. Artık bir gün, onun sahtekarlıktan bıkıp daha fazla devam ettiremediği bu oyunu sonlandırdım ve perde kapandı.
Nihayet uzun bir süre kırık cam parçalarının üstünde yürüdükten sonra düzlüğe çıktım. Canım eskisi kadar acımıyor ama izi kalacak. içimdeki narı dürtüp, parçalayıp en kötü ve zalim duygularımı açığa çıkaran fakat yine de masumiyetimi zedeleyemeyen, üstümdeki beyaz gömleği kırmızıya boyayamayan bu adamı affetmeyeceğim. Birkaç damla da olsa o gömlekte iz kalacak çünkü. Bana kalan ders şu oldu: Kimseyi ısrarla, hırsla, ne pahasına olursa olsun Allah'tan dilememeliyim. Çünkü olmayacak, olsa bile en büyük imtihanım olacak.
--spoiler--
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
--spoiler--
sanırım benden giderek uzaklaşan şey. aşık olamıyorum. kimse de bana olmuyor. keşiş olacağım mağaralara kapanıp meditasyon yapacağım. iffet yemini de ederim.
" Âşık olan herkes sonunda zevke ulaştıktan sonra olağandışı bir düş kırıklığı yaşayacaktır; ve bu kadar büyük bir özlemle arzuladığı şeyin diğer cinsel tatminlerden daha fazla bir şeye neden olmadığını görüp şaşkına dönecek, böylece kendisini bu ilişkiden fazla yararlanmış olarak görmeyecektir."
Arthur Schopenhauer
Gün doğmadan uyandığınızda bir sis görürsünüz ya.. Kısa bir süre orada durur ve birden yok olur gider…
+Ciddi misin? Yok olur gider mi dediniz?
- Kesinlikle! Hem de çok hızlı bir şekilde… Aşk, gerçekliğin ilk ışıklarında yok olacak olan bir sistir.
Charles Bukowski
seviştikten sonra aşkımın bitmeyeceği tek kadın var bu dünya'da.
Cioran' ın da dediği gibi, bir suç ortağının teri içinde boğulmaktan fazlası değildir.
"üstelik, kendinde beyhude yere aradığını öteki'nde bulduracak kadar diri bir yanılsama kimde vardır ki? bize tüm evrenin sunamadığını, bağırsaklardaki bir sıcaklık mı sunacaktır? oysaki o yaygın -ve tabiatüstü- anormalliğin temeli de tam budur: bütün muammaları iki kişi çözmek -ve daha ziyade, askıya almak-; bir sahtekârlığın lütfuyla, hayatın içinde yüzdüğü o kurguyu unutmak; genel ıssızlığı ikili bir cıvıldaşmayla doldurmak; sonunda da -ki vecdin karikatürüdür bu- herhangi bir suç ortağının teri içinde boğulmak..."