Bir bilgisayar oyununa benzetmek mümkün.
Bir çok oyunda olduğu gibi bizim oyunumuzun da bir hikayesi var ; kurtuluş savaşı ve milli mücadele dönemi oyunumuzun hikayesini oluşturuyor. Bu hikayeyi bilmiyorsanız dahi oyunun başında kısa kesitler ile size anlatılıyor. Kazandığınız semboller sizi güçlü yapıyor emrinize insanlar veriliyor. Sembol yok ise deneyim puanınız sizin oyunda güçlü olmanıza yardımcı oluyor.
Ve her oyunda olduğu gibi güçlü iseniz oyunda kalıyorsunuz güçsüz iseniz oyun dışı kalıyorsunuz. Ancak bu oyunda bu şekilde oyun dışı kalmak istemezsiniz. Bu oyundaki bilgisayar oyuncuları bu oyunu uzun yıllar boyunca oynayan ve daha uzunca bir süre oynayacak olanlar yani rütbeliler. Bu oyunun bilgisayar oyunundan farkı bilgisayar oyununa başlamak isteğinize bağlı iken "askercilik" oyununa başlamak zorunlu. Başlangıçta bir server seciyorsunuz. 4 server var ;
1) Kısa Dönem (6 ay)
2) Uzun Dönem (12 ay)
3) Premium Uzun Dönem (12 ay)
4) Bedelli
Oyuna başlangıçta bu seçeneklerden birini seçerek oyuna başlıyorsunuz. Oyunumuz kompleks bir yapıya sahip. Oyunun standardı uzun dönem lakin belirli bir bedel ödersiniz Kısa dönem, premium uzun dönem ve bedelli seçeneklerini aktif hale getirebiliyorsunuz. Bedelli seçeneği için ödemeniz gereken ücret dışında yaş sınırı koşulunu yerine getirebiliyor olmanız gerekiyor. Kısa Dönem ve premium uzun dönem için ödemeniz gereken bedel bir kağıt parçası (üniversite diploması) olarak düşünülse de hayatınızın en verimli dönemini harcayarak o kağıt parçasını aldığınız düşünülürse diğer bedellerden daha ağır olduğu söylenebilir. Her neyse gelelim serverlar hakkındaki açıklamalara.
Söylediğimiz gibi standardı uzun dönem. Bunun için herhangi bir şey yapmanıza gerek yok. Kısa dönem oyunun süresini kısaltıp daha önce bitirdiğimiz server. Premium uzun dönem oyuna sizi güçlü kılan bir sembol ile başladığınız gibi size belirli bir miktar kazanç (minimum 3.000) sağlayan server. Bedelli seçeneği ise oyunun dışında kalıp oyuna hiç dahil olmadığınız bir server.
Oyuna başlıyoruz: Oyunumuz 2 bölümden oluşmaktadır.
Hangi sembol ne anlama geliyor yapmanız gerekenler ve yapmamanız gerekenler oyunu nasıl oynamanız gerektiği gibi detayların ip uçları ile size anlatıldığı bölüm acemi Birliği oluyor.
Oyuna başlayıp ilerleme kaydettiğiniz bölüm ise usta birliği.
Unutmayın ne kadar sembol o kadar güç. Kolunuzda yahut omzunuzda sembol varsa kazanan taraftasınız. Sembolü olmayan insanları ezerek daha da yükseliyorsunuz. Sembolünüz yok ise ezilen hor görülen kısımdasınız oyunda kalmak için iki seçenek var. Ya sembol kazanıp onbaşı, çavuş olacaksınız ya da deneyim puanı kasıp oyuna sizden sonra oyuna dahil olanları ezeceksiniz. ikinci yöntemin adı askerlikte "devrecilik" adını alıyor.
Kısa dönemde de oyuna sembolsüz başlıyoruz ancak bu server'a belirli bir bedel ödediğiniz için şartları daha yumuşak. Eğitim seviyesi sizin sembol kazanma şansınızı artırıyor. Sembolü olan oyuncular sizi uzun dönem serverda oynayanlar kadar hor görmüyor. işiniz bir bakıma daha kolay. Devrecilik bu server için de geçerli. Deneyim puanı ve sembol güçlü olanı beliriyor ancak her zaman bir adım öndesiniz adı üzerinde kısa dönem server. Bir bedel ödediniz o kadar da olsun.
Gelelim premium uzun dönem seçeneğine; en afillisi belki de bu server. Bu serverda oyuna omuzda tek çizgi sembolü ile başlıyorsunuz. Uzun dönem ve kısa dönem serverda yapamadığınız her şeyi yapabiliyorsunuz. Bu server'da siz ezen tarafta yer alıyorsunuz. Yani siz de artık bir rütbeli oluyorsunuz.
Oyunun amacı akıl sağlığını ve fiziksel sağlığını yitirmeden bir an önce oyunu bitirmek. Bir şekilde bitiyor. Mesele şu; askerlik tam olarak bu ve insan hayatı bir oyuna alet ediliyor. Yaşam ile ölüm arasında geçen bu oyun belkide en çetrefilli oyun. Her şey göstermelik, her şey anı kurtarmalık. insan hayatı bu kadar ucuz bu ülkede!
Bazen haturlar insan güzel günler gecti demeye calisir bi defter vardir orda hatira defteri doldurursun biseyler yazilmistir arada karistirmak istersin bakarsin sonra durup dururken sinir basar kotu hatiralar baskin çıkar bişekilde bazen derim hayatim da mi acaba askerlik gibi olacak nedir ama bidurum var ki o da su adam akilli bi askerlik olsun adama yarar yani buda bi gerçek.
geçen hafta bitti bu devirde askere mi gidilir diyordum kendime ama hayat gerçekten askerde öğreniliyormuş. herkese tavsiye ediyorum. hiç yoktan o bittiği andaki his için bile gidilir. kısa dönem yapmış birisi olarak bile o kadar ironik ve tuhaf olaylar yaşadım ki:
- evet anlatıldığı gibi mantığın olmadığı bir yer askerlik. beyin gücünün hiç bir önemi yok. tamamen fiziki güce ve hamallığa dayalı.
-dışarıya nöbet tutuyorsunuz ama düşman içeride(nöbet dediysem içi boş silahla oturma). bunun biraz da askerliği izmir gibi lokum bir yerde yapmamın da etkisi fazla ama pkk lı asker çok. bunu geçtik bir de memleket milliyetçiliği hat safhada. ben memleket milliyetçisi birisi değilim ama dışarıda bir diyarbakırlı görürsem sualsiz saldırırım. o derece doldum o piçlere. yemek sırasına girmezler, kural tanımazlar, nöbet yazdı diye yazıcıyı tehdit ederler, dışarıdakinden daha iyi muamele görürler ama devlete millete söverler, olay çıkarırlar, kavga ederler, temizlik anlayışları yok, insanları birbirine düşürürler, şivelerini siktiklerim.
- araya serpiştireyim başçavuşlar ve uzman çavuşlar kadar orospu çocuğu bir rütbe yok. üst rütbeliler bunları sikiyor bunlarda er ve erbaşları. üst rütbelilerse( yüzbaşı, binbaşı vs.) işin temelinden gelen insanlar olduğu için hem görgülüler hem eğitimliler hem de mütevaziler. astsubaylar gibi iki yıllık sekreterlik okuyup yemekhanede çatal kaşık sayıp kendini mareşal makamında görmüyorlar. askeriyenin en pis adamları bu omuzunda rütbe olmayanlar. şunu gördüm ki o binbaşılar yüzbaşılar hiç bir şey yapmasa bile orada akşama kadar otursa bile orada durmalılar. onlar bizim için güvence. ben kendimi askerlik yapmış olarak saymıyorum. düşünün atış yapmadan askerliği bitirdim.
-fitne ve fesatın kol gezdiği yer askerlik. otlakçıların kol gezdiği yer askerlik. yalanın iftiranın kol gezdiği yer askerlik. dedim ki kendime: üniversitedeki çocuklar bir şey değilmiş. onlar tertemiz adamlarmış. gerçekten hayatı askerde öğrendim.
-ironik olaylar silsilesi.
"koğuşta hırsızlık yapanın parmağını keserim." diyen askerin yazıhanedeki dosyasında 8 tane kapkaç suçu olduğunu hırsızlıktan ve torbacılıktan içeride yattığını gördüm.
yeni gelen bir arkadaşla tanıştığımda nerde oturuyorsun sorusuna samsun dediğimde aldığım cevap orada ne kadar tecavüz ve 3. sayfa haberi oluyor cevabını aldım. o sırada yanımızdaki samsunlu çocuk 14 yaşında kız kaçırmış, kıza tecavüz etmiş, çocuk esirgeme kurumunda çocuğu olan birisiydi. yani o haberlere konu olan çocuk. ironiye bakar mısın?
-benim olduğum koğuşta madde kullanmayan yoktu. bonzai, kova, kaydırma, eroin vs. hiç duymadığım tabirler ve maddeleri burada gördüm. gencecik çocuklar kendilerini zehirliyor. bana da teklif eden oldu ama hiç yanaşmadım. başçavuşun sikinde değil o ayın 15 ini bekler ve yataklar gergin mi sakallar kesilmiş mi ona bakar. içeride torbacılık mı yapılıyor, bölücülük mü, askerler birbirini mi sikiyor umurlarında değil.
ha bunları görmek güzel mi değil tabiki ama türkiyenin dibini görüyorsunuz. her türden insan var gerçekten.
hepsini geçtik en büyük faydası insan ilişkileri ve sahip olduğunuz hayatın değerini görüyorsunuz. annemle telefonda konuşurken eve gidiyoruz oğlum dedi bana ben duygulandım. düşünün eve gitmek bile ne kadar basit bişey ama orada kozmik bir anlamı oluyor.
nizamiyeye doğru yürürken tezkere kağıdım elimdeydi ama çıkana kadar içimde bir korku vardı. işte askerlik böyle bir şey.
çıkınca da gözleri dolmayanı dövüyorlar. o duygu anlatılmaz yaşanır. her türk erkeğinin bir kere yaşayabileceği bir şey. mutluluk mu hüzün mü kendine acımak mı arkaya bakıp net bir cevabı yok. bulunamayacak da.
sabır isteyen aktivite. hem de çok ciddi sabır ister. zorluklar çektirir mutlaka ama rahatlamanın tek bir yolu vardır. vatan sağolsun dersiniz olur biter.
gitmeden önce öve öve bitiremediğim, gideceksin lan tabii dediğim, gitmeyenlere sövdüğüm olay idi. peki sonra ne oldu. ??
pek tabii askere gittim ve döndüm. şimdi bu düşüncelerin tersini düşünüyorum.
6 ay boş boş orada durdum, devlete masraf oldum peki ne oldu. hiç bir şey. sadece beş para etmez komutanların ağız kokusunu çektim.
vatani görev mi. ?? eline tutuşturulan faraş ve süpürge ile yerleri süpürmek vatana hizmetse, evet vatana hizmet ettim. veya komutanların git şunları taşıyın, bilgisayarda şunu yapın demeleri vatana hizmetse, evet vatana hizmet ettim.!!
balıkesir astsubay myo'da yaptım ve 6-7 kilo almıştım. yatarak geçmedi öyle anlaşılmasın. her gün görev yerim ile koğuş arası 10 km git gel yapıyordum ah ulan.
insanı mallığa iten uygulama. Eskisi gibi değil. Askere giden artık adam olmuyor. Yarak gidip yarak kürek geri dönüyorlar. Önceden gidene bir olgunluk çökerdi.
kasıtlı olarak eğitim hayatıyla iş hayatının arasına yerleştirilen süreç. böylece er kişinin hayatı boyunca hiçbir işten şikayet etmemesi, aman canım askerlik değil ya en azından avuntusuyla usul usul sesini çıkartmadan kapitalizmin çarklarına dahil olması amaçlanır.
Eğer bir adam marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa, o değersiz bir yaratıktır. Kendisine yalnızca bir omurilik yeterli olabileceği halde her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmuştur onun. Uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir. Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçli ve bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nefret ediyorum. Ben savaşı ve o soğuk silahları öylesine tiksindirici ve aşağılayıcı buluyorum ki böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi yok ederim daha iyi... Benim anlayışıma göre sıradan bir cinayet, savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir.
hayatımda en çok eğlendiğim ve de en yoğun olduğum dönemlerdendi. asla özlemiyorum ama yaparken de eğlenmedim değil. ama orduevinde askerlik yaptığım için eğlendim yoksa normal askerliğin insana sabır vermesinden ve de kibrini kırmasının dışında hiçbir artısı yok.