Kendi zalimlikleriyle yüzleşmek istemeyenlerin hazin isyanı.
Allah size fazla fazla acıyor. Buna emin olun. Bu kadar nankör, ikiyüzlü, şerefsiz, şeytan uşağı kullara sabretmesi, yeryüzünü ifsad edenlere ve destekçilerine mühlet vermesi, tarihe müdahale edip kitaplar ve elçiler göndermesi, yol göstermesi, her şeye rağmen tövbe kapısını açık bırakması… bunları görmeyin ama cehennem rororo. yaptıklarınızın dünyada da ahirette de bi bedeli olmasın. aynen. gel keyfim gel.
kibriniz öyle bir dereceye varmış ki fırsatınız olsa kendinizi tanrı ilan edip ilahlık dersi vereceksiniz henüz birçok şeyin üzerinde ittifak dahi edemeyen kıt akıllarınızla.
allah evet, acımasızdır. el kadar bebek acı çekip öldüğünde "ama bu senin imtihanın" derler. inanman için sana irade verir, özgür iradeden bahsederiz. lakin inanmazsan da cayır cayır yanacağını söyler. özgür irade bu durumda tıpkı imtihan gibi geçersiz ve din hocalarının çoklukla sığındığı alan olur genelde. bunlar inanılmaz basit örnekler aslına bakarsanız. çok dümdüz bir şekilde inanmıyorum. niye diye sorana da inanmak istemiyorum diyorum. insan hep bağlanacağı bir insan, bir duygu veya göremediği bir şey arar. yani kısacası hep bir yaratıcı bulma çabasındadır. bunlar insan aklının işidir diyorum. var olduğuna herkesin emin olduğu bir dünya olsa bile inanmayan birkaç kişi var olacaktır. çünkü bizde bunu seçebilecek irade vardır. ölümün ötesini bilemediğimden de şu yaşayacağım belki kısa belki uzun ömrümde dinlere inanıp, gerekçelerini yapmak ile ömrümü tüketmek istemem. inanan insana asla laf etmem, onu inandığı şeyden vazgeçirmem. kendi fikrimde yaşar giderim. bana saygı gösterilirse saygı görürler.
hayatın içinde yaşayıp hayatın tüm gerçeklerini görmezden gelmek, acı tatlı tüm yaşananları yok saymak kadar akıl mantık dışı olan bir önerme.
madem cenabı Hakk acımasızdı bugüne kadar nasıl geldin? nasıl oldun nasıl doğdun nasıl büyüdün nasıl yetiştin nasıl bu hale geldin? ne yedin ne içtin ne konuştun ne güldün oynadın çalıştın eğlendin gezdin dolaştın, nasıl yaşadın yani bu hayatı? kendi kendine mi? hiç mi allahın müdahalesi olmadı? hiç mi bunda payı olmadı? bak konuşuyorsun, yazıp çiziyorsun, okuyorsun, düşünüyorsun, hareket ediyorsun, yürüyorsun, çalışıyorsun, yatıp uyuyorsun, kalbin beynin ciğerin böbreğin kanın canın sağlam, sabah kalkıyorsun, tüm bunlar birer nimet değil mi? sana bunları kim verdi? sana bu hayatı kim verdi? sana bu imkanları kim sundu? seni kim varetti? seni kim yaşatıyor? seni Allah'ın nankörü seni, konuşsana üzerindeki bunca nimetin sahibi kim? kimin mülkünde kime kafa tutuyon edepsiz? ahmak. sen bunca nimete şükredeceğin yerde kalkıp hem rabbı inkar etcen, hem rabbı suçlucan, hem de kendine taraftar toplucan öyle mi? senin aklın bu kadar işte.
kardeş, bedava mı yaşıyon sen bu dünyada? hee? söylesene bedava mı yaşıyon? insanlara bedava mı çalışıyon hizmet ediyon? karşılığını almadan bedava neyini veriyon söylesene, menfaatperest çıkarcı sahtekar insanoğlu? ey insanoğlu sen varsa sen, hem yalancısın hem cahilsin hem nankörsün hem sahtekarsın hem de düzenbazın tekisin sen. bu laflarım bir kisiye değil, asla, Allah'ı zalim ilan eden herkese. kim varsa hepsine. çünkü nankör tek değil ki, sürüyle. ee Allah sana niye versin ki bedava? ne özelliğin var ya senin? padişah olsan ne yazar karşında Allah var Allah. hesabını sormaz mı sanıyorsun? hakkını almaz mı sanıyorsun? sana bir ömür bahşetmiş fena mı etmiş a be nankör? madem memnun değilsin niye bu nimetleri yiyorsun? niye hayatın zevklerini yaşıyorsun? niye mutlu oluyorsun? niye seviniyorsun? o halde burda bir tezat var, neden yaşıyorsun? yaşarken iyi demi, nimetleri yutarken iyi.
ha pardon ya sana sormadılar değil mi dünyaya gelirken, bak ya tühhh, görüyor musun sana sormamışlar, ne kadar ayıp, bak sen şu işe, gir içine işe, içine girerken zevk alıyon ama ne iş? yaşarken iyi, hesap vermeye gelince mi lolo? zalimmiş, zalim olan sensin be nankör, Allah adildir zalim değil, bırak iftira etmeyi de üzerindeki nimetlerin sahibi kim onu söyle, sana bu hayatı kim bahşetti? hadi, söylesene. konuşsana insanoğlu, yoksa dilini mi yuttun? söyle söyle, çekinme, bana bunları Allah verdi de, söyle..
Antik zamanlarda yaradan biraz daha fazla görünürmüş sanki. Bir cok peygamberle kendini göstermeden görüşmüş, bir tek musa ile yüzyüze. Ve bir tek kudüste ilk tapınağını yapan mimara görünmüş, seni cennete alacağım demiş. Masal gibi, inanmak istiyor muyuz, buyrun. Muhammedden sonra da kimseye görünmemiş, başka din de olmayacak, kıyamet olacak demiş. Bizden ümidi kesmiş. E niye bizi bu kadar hatalı yarattın o zaman? Evrimleşemedik gitti. Omurgamız, iskelet, beynimiz, üreme, doğurma, boşaltım, sindirim sistemler hep uretim hatalı. Akıllanamadık ta, hep aynı hataları yapıp duruyoruz. Öldükten sonra bakalım ne olacak?
insani algılarla yaklaşınca olaya acımasızlık ve merhamet kavramlarına yaklaşımlar değişebilir. hayat verince acımasız değil, ölüm verince acımasız, sağlık verince acımasız değil, hastalık verince acımasız. dert verince acımasız, deva verince acımasız değil.
tövbe gibi bir imkanı sana sunmuş olan bir yaratıcının, insana cehennem gibi bir şeyden korunma şansı vermesi acımasızlık mıdır? herhalde bu da O'na nasıl baktığınıza bağlı olarak değişiyor.