semaatsiz
903 (dünya dışı zeka belirtisi)
on birinci nesil silik 103 takipçi 2032.11 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kelimelerin kökeni

    1.
  1. misafir kelimesi köken itibariyle arapça üzerinden dilimize geçmiştir. misafir kelimesinin aslı müsafirdir. sefer eden, seyyah, yolcu anlamına gelmektedir.

    seferi olmak deyiminin de arapçadaki çoğunluk kullanımı olarak da değerlendirilebilir.

    bugün misafir kelimesi türkçe içerisinde seferi olmaktan ziyade konuk, ziyaretçi anlamıyla yerleştiğini söyleyebiliriz.

    eş anlamlı kullanımı için (bkz: konuk)
    9 ...
  2. the development of underdevelopment

    1.
  3. (bkz: andre gunder frank) merkez-çevre örneğini veren wallerstein'in dünya sistem teorisine ek olarak kendi görüşlerini ifade ettiği eserinin adı.

    Türkçe ifade edecek olursak, azgelişmişliğin gelişmesi. frank bu eserde latin amerika ülkelerini inceler ve latin amerikanın bağımsız bir ülkelere, zengin yeraltı kaynaklara sahip olmasına rağmen niçin ekonomik olarak geri kalmışlığını sorgular.

    frank, bu azgelişmişliğin sebebini ülke içi faktörlerden ziyade, gelişmiş ülkelerle kurmuş olduğu ilişkilere bağlar. wallerstein'in ifadesinden merkez- çevre tanımlamasından hareketle metropol devletlerin, uydusal devletleri ham maddesel olarak kullandığını ve bunun bir bağlamda neokolonyalizm olduğunu söyler.

    wallerstein'ın aksine çevre-merkez ikiliğine dayalı dünya sisteminin sadece modern değil bütün zamanlar geçerli olduğunu iddia eder. bu anlamda bağımlılık okulunun genel düşüncesinden, temsilcilerinden ayrılır.
    8 ...
  4. geceye bir klasik müzik bırak

    1.
  5. minimalizm önemli şeylere dair bir belgesel

    1.
  6. orjinal ismiyle; Minimalism – A Documentary About the Important Things.

    2016 yılında gösterime giren ve bağımsız belgesel dalında gişe rekorları kıran 'Minimalism: A Documentary About the Important Things' belgeseli, Joshua Fields Millburn ve Ryan Nicodemus’un hayat hikâyeleri çerçevesinde, minimalist yaşam tarzı üzerinden Amerikan rüyasının dayattığı tüketim çılgınlığını eleştiriyor.

    yorumlamaya gelirsek, belgeselin ilk 15 dakikası vurucu bir şekilde başlıyor. bir tanımlama getiriyorlar, kısaca minimalizm nedir? neye karşı bir argüman sunar? bu soruların tanımlamasını amerikan rüyasının 20. yüzyılın son yarım asrı ve sonrası olarak ele almış...

    eğer ki, minimalizm hakkında pek bir bilginiz yoksa belgesel sizi etkileyecektir. minimalizm hakkında bir kaç şey bildiğim için, bir amerikanın yaptığı tüketim çılgınlıklar sonrası, izlemesi ile daha az milli gelire sahip bir millet ve kültür olarak benim izlemem aynı sonucu vermiyor, bana pek hitap etmiyormuş gibi geldi. kahramanlarımızın minimalizmi anlatma serüveni yine eleştirdikleri pazarlama, reklam gibi anaçlar ile devam ediyor, kitap yazmaları, (yine de kabul edilebilir tabi) ana akım programlara çıkıp minimalizmi de pazarlama olayına alet etmeleri hoşuma gitmedi.

    yine de belgesel bir farkındalık kurma açısından önemli bir konumda, Mesela belgeselin kahramanlarından Ryan Nicodemus’un şu sözleri bizleri yaşadığımız dünyayı ve kapital sistemin nasıl bir bela olduğunu göstermeye yeter diye düşünüyorum...

    “Sanırım gerçek, kafama, çalıştığım şirkette 5 yaşındaki bir çocuğa nasıl cep telefonu satılacağı anlatılırken dank etti. Ben böyle ne yapıyorum dedim. Terfi, daha iyi bir ev, daha fazla para için 5 yaşındaki çocuğa telefon satmam gerekiyordu.”

    izleyin... tavsiye ederim!
    13 ...
  7. seçimlerin tarihi

    1.
  8. Eski Atina'da, Roma'da ve papaların ve Kutsal Roma imparatorlarının seçiminde rey yapılmasına rağmen, çağdaş dünyadaki seçimlerin kökenleri, 17.yüzyıldan başlayarak Avrupa ve Kuzey Amerika'da temsili hükümetin kademeli olarak ortaya çıkmasında yatıyor. O zaman, Orta Çağların bütünsel temsil özelliği kavramı daha çok Bireyci anlayış, bireyi kritik bir durumda değer kazanmasını sağlayan bir kavramdır. örneğin, Britanya Parlamentosu artık mülkleri, şirketleri ve çıkarları temsil etmek olarak görülmemekte, bireylerin reyi ile ayakta kaldığı bilinmektedir.

    1832 tarihli reform yasası ile birlikte sadece azınlığın (soyluların) hakim olduğu bir siyasal ortam ortadan kaldırılarak, geniş bir halk topluluğunun oy kullanma hakkının ilk kıvılcımı atılmış oldu. bu reformu 19. yy boyunca 2 reform daha takip etti.

    18. yüzyılda politik arenaya erişim büyük ölçüde aristokrasiye üyeliğe bağlıydı ve seçimlere katılım çoğunlukla yerel gelenekler ve düzenlemeler tarafından düzenlendi. Her ne kadar hem Amerikan hem de Fransız devrimleri her vatandaşın resmen birbirine eşit olduğunu ilan etseler de, oy kullanmak çok azının sahip olduğu bir politik iktidar aracı olarak kaldı.

    Batı Avrupa ve Kuzey Amerika genelinde, 1. dünya savaşı sonrasında neredeyse her yerde yetişkin erkek oy hakkı sağlanmıştı, ancak kadına oy verme bir süre daha kurulmadı (örneğin, 1928'de ingiltere, 1944 Fransa, 1949 Belçika ve 1971'de isviçre).

    demokrasinin 2. dünya savaşı sonrası zaferinin ardından, bugünkü anlamda modern seçimlerin ortamı sağlanmış oldu.

    ülkemizde ise 1876 yılında meşrutiyetin ilanıyla birlikte meşruti monarşiye geçen ( her ne kadar kısa da olsa) osmanlı devleti, seçme ve seçilme hakkı olarak herkesin oy verememesi bakımından modern anlamda bir seçim kuşkusuz olmasa da parlamenter anlamda ilk seçim tecrübesi olmuştur.

    2. meşrutiyet sonrası en demokratik parlamento olmuş olan 1908-1912 Meclis-i Mebusanı’nı Osmanlı toplumunun gerçek anlamda ilk defa millet egemenliği ile tanıştığı bir dönem olarak değerlendirilmektedir.

    ülkemizde modern anlamda ilk seçimler ise, 1950 yılı seçimleri olmuştur. dünyada 2. dünya savaşı sonrası demokrasi rüzgarı bize de etki göstermiş ve siyasal kültürümüzün yerleşmesine de katkıda bulunmuştur.

    not: seçimlerde size uymayan kişi ve adaylar olsa bile sandığa gidin! tepkinizi oy vererek-vermeyerek(boş bile olsa) gösterin. unutmayın, seçimler sizin elinizdeki tek koz...
    7 ...
  9. democracy in america

    1.
  10. Alexis de Tocqueville, kitabı hakkında, “itiraf edeyim ki, Amerika’da Amerika’dan daha fazlasını gördüm” der. Orada demokrasinin kendi imgesini, eğilimlerini, karakterini, önyargılarını ve tutkularını aradığını ilave eder.

    tocqueville, amerikan gezisinde, sosyolojik ve siyasal bazı tespitlerde bulunmuş, ülkesi fransadaki siyasal ortama göre bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. 19.yy amerikasını merak edenler için güzide bir eser...

    (bkz: charles alexis de tocqueville)
    6 ...
  11. şehristani

    1.
  12. Şehristanî ya da tam adıyla Ebü’l-Feth Tâcüddîn Muhammed b. Abdülkerîm b. Ahmed eş-Şehristânî (d. 1076(?) - ö. 1153) Ortaçağ islam dünyasının meşhur dinler tarihçisi.

    kendisi, dünya literatüründe ilk dinler tarihi eseri yazan bilim adamı olarak kabul edilmektedir. Şehristânî Orta çağ islam dünyasının önde gelen din, mezhep ve felsefî doktrinler tarihçisidir.

    islam dünyasında dinlere ilişkin en özgün eserlerden biri şüphesiz Şehristânî’nin kaleme aldığı el-Milel ve’n-Nihal (Dinler ve Mezhepler) adlı abidevî eseridir. el-Milel ve’n-Nihal; Şehristânî’nin dinler, mezhepler, gelenekler ve felsefî akımlar hakkında ortaya koyduğu objektif bilgiler ile kullandığı metot sayesinde 16. yüzyıla kadar islâm dışındaki dinler hakkında bilgi veren özgün ve tek kaynak olma vasfını korumuştur. Şehristânî’nin incelediği ana konular arasında islâm Mezhepleri, Ehl-i Kitâb (Yahudiler, Hıristiyanlar), Mecûsiler (Zerdüştîler), Sâbiîler, Rûhânîler, Yıldızlara ve Putlara Tapanlar, Harrânîler, Hanîfler, Maniheistler, Felâsife (Yunan ve islâm Filozofları), Câhiliyye Arapları ve son olarak da Hint Dinleri ve Filozofları yer almaktadır. Şehristânî’nin çalışmasındaki özgünlük, haklı olarak onun karşılaştırmalı dinler alanında özgün eser veren ilk ilim adamı şeklinde tanımlanmasını sağlamıştır.
    6 ...
  13. mesaliku l ebsar

    1.
  14. Türkçe adıyla; Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım.

    Şihabeddin B. Fazlullah el-Ömeri tarafından yazılmış 1300’lü yılları, Türkleri, Anadolu’yu, Anadolu beyliklerini birinci ağızdan dinlemek. Ortadoğu coğrafyasını, Türkistanı ve bizi kafalarımızda daha net şekillendirmemizi sağlayabilir diye düşünüyorum. Özellikle biz Anadolu Türkleri açısından bilindik algımızı bir miktar geliştirebilecek bazı bölümleri var. Özellikle Türklerin günlük yaşantısı kapsamında tarihe derinlemesine meraklı kişilerce okunabilir.

    eserden;

    “Başka insanlar mal toplamak, para biriktirmek için birbirleriyle yarışırken, onlar ellerindeki avuçlarındaki başkalarına ikramda bulunmak için yarışırlar.
    7 ...
  15. gül hazin sümbül perişan bağ ı zarın şevki yok

    1.
  16. bir Recaizade Mahmut Ekrem şiiridir.

    gül hazin, sümbül perîşan... bağzârın şevki yok;
    derdnâk olmuş hezâr-ı nağmekârın şevki yok;
    başka bir hâletle çağlar, cûybârın şevki yok;
    âh eder, inler nesîm-i bî karârın şevki yok;
    geldi ammâ neyleyim, sensiz bahârın şevki yok.

    farkı yoktur giryeeden rûy-ı çemende jalenin,
    hun-ı hasretle dolar câm-ı safâsı lâlenin,
    meh bile zücretle âguşunda ağlar hâlenin,
    gönlüme tesiri olmaz âteş-i seyyâlenin...
    geldi ammâ neyleyim, sensiz bahârın şevki yok.

    ruha verdikçe peyâm-ı hasretin her bir sehâb
    cana geldikçe temâşâ-yı ufukdan pîç ü tâb
    ihtizâz eyler çemen, izhâr eyler bin ızdırâb
    hem tabîat münfail hecrinle hem gönlüm harâb
    geldi ammâ neyleyim, sensiz bahârın şevki yok.

    aruzun fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün vezniyle yazılmıştır. maalesef tanzimat modası öyle olduğundan, ağdalı bir dille ve pek çok aruz kusuruyla donanmıştır.
    2 ...
  17. güney slavları

    1.
  18. Güney Slavları, Slav ırkının güney kolunu oluştururlar. hunların ve avarların balkan coğrafyasındaki baskısı sonrası tuna nehrinin batısı ve güneyine yerleşmişlerdir. sırplar, boşnaklar, hırvatlar, slovenler, bulgarlar ve karadağlılar bu gruba mensuptur. bir bakıma yugoslavya ülkeleri de denilebilir çünkü, yugoslavya kelimesi Güney Slavlarının ülkesi anlamına gelmektedir.

    diğer slav toplulukları için;

    (bkz: doğu slavları)

    (bkz: batı slavları)
    3 ...
  19. batı slavları

    1.
  20. doğu slavlarının en yakın akraba topluluğu olarak kabul edilen batı slavları çek, leh ve slovakların ortak atası olarak bilinmektedir. kavimler göçü ile birlikte doğu slavlarından ayrılan bu slav topluluğu doğu avrupa tarihinde önemli bir yer tutar.

    polonya, çekya, slovakya halkları bu gruba dahil slav halklarıdır.
    3 ...
  21. doğu slavları

    1.
  22. doğu slavlarının kökeni, kiev knezliğine dayanmaktadır. kiev knezliği 882 yılında slav kavimlerinin kurmuş olduğu bir devlettir. moğolların istilasına kadar hükmünü sürdüren knezlik altınorda hanlığının egemenliğinde tarih sahnesinden silinmiştir.

    altınorda sonrası bir diğer knezliğin (bkz: moskova knezliği) altında tekrar birleşen doğu slavları için artık altın bir çağ gelecektir.

    doğu slavları bugün ukrayna ve Rus halklarının atası olarak bilinmektedir.
    2 ...
  23. lisanü t tayr

    1.
  24. Tasavvuf edebiyatı nın önde gelen isimlerinden olan büyük mütefekkir ve mutasavvıf Ali Şîr Nevâî’nin kaleme aldığı Lisanüt Tayr, Ferîdüddin Attâr hazretlerinin Mantıku’t-Tayr’ına bir nazîredir.
    2 ...
  25. berceste beyitler

    8.
  26. şol güneşin şuâ’ına zerrece kim ki buldu yol
    her günü ıyd ü her gice kadr ü şeb-i berât olur

    (şu aşk güneşinin ışınlarına zerre kadar kim ki yol bulduysa,
    onun her günü bayram, her gecesi kadir ve berat gecesi olur.)

    (bkz: imameddin nesimi)

    not: zerre, bilinen en küçük parçacıktır. havada uçuşan toz taneciklerine zerre denilebilir. bunlar güneşte daha iyi görülürler. güneş de eskiden bilinen en büyük nesne sayılırdı. o yüzden zerre ve güneş karşılaştırması sıklıkla yapılır.
    5 ...
  27. davud orucu

    1.
  28. Bir gün oruç tutup, bir gün tutmamaya “Dâvûd orucu” denilir. Bu ismin veriliş nedeni Hz. Dâvûd’un (a.s.) bu şekilde oruç tutmuş olmasıdır. Bu oruca söz konusu ismi bizzat Hz. Peygamber (s.a.s.) vermiş ve faziletini şöyle belirtmiştir. “En faziletli oruç Dâvûd’un tuttuğu oruçtur; o bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı.” (Buhârî, Savm, 56; Müslim, Sıyâm, 181)

    edit: orucun fazileti nafileye göredir.
    0 ...
  29. mişkatü l envar

    1.
  30. mişkatü'l-envar, islami ilimler ve islam düşüncesi tarihinde bir dönüm noktası olan imam gazalî'nin, nur suresi'nin 35. ayetine yazdığı bir nevi tefsirdir.

    bu eser, tasavvufi ve felsefi bir bakış açısını bir ayetin tefsirinde birleştirmesi ve tüm varoluşu nur-zulmet ayrımına dayanan bir metafizikle temellendirmesi açısından yazıldığı tarihten itibaren çok etkili olmuş, işrakîliğin kurucusu sühreverdi başta olmak üzere islam düşüncesinin üç büyük ekolü olan tasavvuf, kelam ve felsefeyi temsil eden düşünürleri derinden etkilemiştir.
    1 ...
  31. kimya ı saadet

    1.
  32. imam gazali'nin çağları aşan enfes kitabıdır.. arayışta olan birinin okuyup da etkilenmemesi gerçekten zordur..
    3 ...
  33. hazreti muhammed in şefaat edeceğine inanmak

    1.
  34. bakara 48 için söylüyorum; yahudiler “Biz ibrahim ve ishak (Aleyhisselam) ın torunlarıyız. Bu sebeple Allah’u Teala, onların bizim hakkımızdaki şefaatlerini kabul eder.” Dediklerinde onların bu iddialarına karşı bu ayeti celile geldi.

    şefaat haktır arkadaşlar.

      “O gün, Rahman’ın şefaat izni verip sözünden razı olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez.” (Taha 109)

      “Onlar Allah’ın razı olduklarından başkasına şefaat etmezler.” (Enbiya 28)
    4 ...
  35. vahdet i şuhud

    1.
  36. imâm-ı Rabbânî'ye göre, sûfîler seyr u sülûk yani mânevî yolculuk esnâsında varlığı farklı şekillerde algılarlar. Bu algılama çok çeşitli olsa da, temelde iki türlüdür. Birincisi varlığın birliği (vahdet-i vücud), ikincisi de görülenin birliğidir (vahdet-i şuhud). Vahdet-i vücud mertebesinde sâlik ‚varlığı bir olarak bilir‛ ve böyle inanır. Allah’tan başkasını yok bilir, tecellîlerini de hayâl olarak kabul eder. Vahdet-i şuhud mertebesinde ise sâlik‚ Allah’ın varlığını görür‛ ancak ondan başka varlıklar da olduğunu inkâr etmez ya da âlemi gölge olarak görür. ‚Her şey O‛ değildir, ancak‚ her şey O’ndandır.

    ekseriyetle bilinenin aksine, imam-ı rabbani ekolü vahdet-i şuhud’çu değildir, hep yanlış anlaşılır. imam-ı rabbani her iki görüşün de ötesine geçmiş ve marifette çıtayı çok yükseltmiştir. vahdet-i şuhud, imam-ı rabbani hazretlerinin tasavvufta belli bir makama gelen sufi’nin yaşadığı vahdet halini değerlendirmesi ve teşhisidir. buna göre vahdet güneşi doğduğunda, sufi yıldızların(halkın) yok olduğuna hükmeder; ancak imam-ı rabbani hazretleri, “hayır yıldızlar yok olmadı; güneş ışıklarının galebesi sebebiyle sadece senin şuhudundan/görüşünden çıktılar” der ve şuhudi fenaya cevaz verir ama vücudi fenayı imkansız görür. “muhyiddin-i arabi doğru görmüştür, ancak doğru söylememiştir(ilmi hata) diye belirtir.

    imam-ı Rabbani'ye göre vahdet-i vücud gibi, vahdet-i şuhud da aşılması gereken bir mertebedir. Bu ikisinden daha üstün olan mertebe Allah Teâlâ ile âlemi ayrı ayrı görmek anlamındaki Abdiyyet mertebesidir.
    1 ...
  37. nefs i mutmain

    1.
  38. imân esaslarına inanan, islâm'ın emir ve yasaklarına uyan, bu konularda hiç bir şüphe ve tereddüdü olmayan, neticede allah ile manevî bir bağ kuran ve bunun lezzetine ulaşan nefistir.

    nefs-i mutmain, kur`anda bir yerde geçmektedir;

    ey huzura eren nefis, sen allah'tan ve o da senden razı olarak rabbine dön!... (lyi) kullarımın arasına gir!.. cennetime gir!..  (fecr, 89/27-30).

    nefs-i mutmain derecesine ulaşan insan, dünyada bu şekilde allah'a tam manasıyle teslim olmuş bir halde yaşar. gönül huzuruna, ruhî saâdet'e ulaşır. gam ve kederden uzak olur. 
    2 ...
  39. ahmed paşa

    1.
  40. ahmed paşa (d. 1426 - ö. 1497), 15. yüzyılda fatih sultan mehmed ve sultan ıı. bayezid dönemlerinde kazaskerlik, vezirlik, sancak beyliği ve kadılık gibi yüksek görevleri yüklenmiş bir ulema sınıfı mensubu ve divan edebiyatı şairi.

    aşağıdaki beytiyle beni benden alıp uzaklara götürüyor.

    canıma bir merhaba sundu ezelden çeşm-i yâr
    öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim

    (ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lûtfetti. o gün bugündür, o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım.)

    söylendiğine göre ahmed paşa, ezel gününde henüz ruhlar âlemindeyken, güzellerden bir güzel, kendi güzelliğinin farkında olarak (istiğna halinde) göz süzüp de kendisine âşık ararken, gözleri bir an, yalnızca bir an, ahmed’in canına da değip geçmiştir. aşk adına ahmed’e ne olduysa işte o bir an içinde olmuş ve o güzellik karşısında mest ve hayran düşüp kendini kaybedivermiştir.

    bu öyle bir mestliktir ki aradan milyonlarca yıl akıp giderek dünya kurulacak; âdem yaratılıp yine on binlerce yıl insanoğlu dünyada ezel macerasını sürdürecek, nihayet ahmed’in ruhu da bir beden ile dünyaya geldiğinde hâlâ ezeldeki o sarhoşluğu geçmemiş, mahbubu ömrü boyunca arar olmuştu.
    1 ...
  41. heyakil en nur

    1.
  42. Şehabeddin Sühreverdi'nin işrakiyye düşüncesini içeren eserinin adı.

    eserinde anlattığı kadarıyla biz bedenlerimizin alakalarından temizlenip ilahi nurları düşünmeye dalınca, nefislerimizi ilahi işrakat ve tecelli ile bulmuş oluruz. bedeni tutkulardan arındıkça ilahi nura yaklaşırız.

    Sühreverdi, Mutasavvuflara uygun olarak Allah'ın vasıflarından söz eder; Allah'ın zatında değişiklik olmaz. o hiçbir varlığa muhtaç değildir. nurların nurudur. her şey onun içindir. o hiçbir şey için değildir.
    3 ...
  43. mürşid i kamil

    1.
  44. Mürşid-i kamil, Sırat-ı Müstakimi (dosdoğru yol, yani islam’ı) gösteren, dalaletten hidayete sevkeden kişidir. Mürşid-i kamil, tasavvufta seyr-i sülûkunu tamamlayıp, irşada ehliyetli ya da icazetli olan kişiler için kullanılan bir tabirdir. Şeyh ile aynı manaya gelir.
    6 ...
  45. vatandaşlık puan sistemi

    1.
  46. çin'de 2020 yılında zorunlu kullanıma girecek sisteme göre mobil cihazlara yüklenecek bir uygulamayla çalışacak bir sistemle kullanıcılar hem sanal hem de gerçek hayatlarında mercek altına alınacak ve notlandırılacak.

    söz konusu sistemde notu yüksek olan ayrıcalıklı hizmet alırken kötü nota sahip olanların hayatlarında kısıtlamalar olacakmış.

    (bkz: 1984)

    kaynak: https://www.ntv.com.tr/ga...ak,lSzQhaJT1EGGo3rz22G0Ww
    5 ...
  47. görmediğine inanmak

    1.
  48. insan gözüyle gördüğüne inanmaz, bilir...
    ancak inanç öyle bir güçtür ki, kişiye inandığını sadece gözüyle görme değil tüm bilişsel(kognitif) yetileriyle 'hissetme' imkânı verir. bu nedenle sûfîler marifet, gördüğüne inanmak değil, inandığını görmektir. demişlerdir...
    2 ...
  49. öğ

    1.
  50. duygusal bir ifade ile söylemek gerekirse “öğ” dil-bilim ve aile açısından boynu bükük bir sözcüktür. eski türkçede “anne” karşılığı kullanılan “ög” bugün sadece annesini kaybetmiş çocuklar için kullanılan “öksüz/ög-süz” sözcüğünde yaşamaktadır. g/k ses değişimi ile ög sonuna yokluk eki alarak öksüz olmuştur.
    3 ...
  51. şeytanın amacı nedir

    1.
  52. şeytan mühlet istedi rabbimizden. kıyamet gününe kadar insanoğlunu yoldan çıkarmak için elinden geleni yaptı/yapıyor.

    “'öyle ise' dedi, 'sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. sonra onların gâh önlerinden, gâh arkalarından, gâh sağlarından, gâh sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, sen de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın.'” (a'raf, 7/12-17)

    şeytan niçin böyle bir şey yapmak için elinden geleni yapıyor. yani bu mücadele neden? kendisini bir şekilde kurtarmak mı nihai hedefi?

    şeytan zeki bir varlık, hırsı onu bu kadar mı kör etti?
    1 ...
  53. unutulmuş türkçe bir kelime yazıyoruz

    1.
  54. rusya nın fransa yı haritadan silecek füze yapması

    1.
  55. son dönemde batı ile gerilen ilişkileri ile birlikte rusya askeri harcamalarına da hız verdi. rusya'nın fransa büyüklüğünde bir kara parçasını tek seferde kül edebilme özelliğine sahip yeni nesil termonükleer füzesi 'satan 2' testlere başlıyor.

    satan 2 abd'nin 2'nci dünya savaşı'nın son günlerinde hiroşima ve nagazaki kentlerine attığı atom bombasından 2000 kez daha güçlü. 

    10 000 km menzile sahip, 40 megaton ağırlığında savaş başlığı taşıma özelliği olan satan 2 fransa büyüklüğünde bir kara parçasını haritadan silebilecek kapasiteye sahip.

    türkçe kaynak: https://www.ntv.com.tr/ga...an,pu4u9jeBE0uNmnJWf5zGbQ

    kaynak: http://www.dailymail.co.u...llistic-missile-year.html
    2 ...
  56. cern in dünya aslında olmamalı demesi

    1.
  57. avrupa nükleer araştırma merkezi (cern) araştırmacıları tarafından yayınlanan raporda, dünyada var olan her maddenin anti maddesinin de olduğu, bu nedenle dünyanın aslında var olmaması gerektiği belirtildi

    evrenin kendisini neden yok etmediğini bilmiyoruz. notu düşülen raporda, bilimin tümevarım sonucuna göre bu sonucun çıktığı belirtildi.

    evrende, standart modele göre, eşit miktarlarda madde ve anti madde bulunuyor. maddenin ve anti maddenin evrenin hala neden etrafında olduğunu açıklayan bazı farklılıklar arıyoruz. ancak, farklı kütleleri, elektrik yükleri veya başka şeyleri olan çeşitli olasılıklar denedik ancak hiçbir fark bulamadık ifadelerini kullanan araştırmanın başındaki isim olan christian smorra, bütün gözlemlerimiz, madde ve anti madde arasında tam bir simetri buluyor, bu nedenle evren aslında mevcut olmamalı açıklamasında bulundu.

    asimetrinin bulunduğu yerin var olması gerektiğini belirten smorra, biz sadece farkın nerede olduğunu anlamıyoruz. simetri kırılmasının kaynağı nedir? bunu arıyoruz. ifadelerini kullandı.

    türkçe kaynak: http://www.haberturk.com/...-aslinda-olmamali-1684806

    daha detaylı bilgi için

    orjinal kaynak: http://www.independent.co...-scientists-a8015216.html
    2 ...
  58. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2024 uludağ sözlük