internet kafesi olan bir abi vardı saat 12'ye kadar kafe işler 12'den sonra ışıklar kapatılıp şişeler açılırdı. ilk başlarda sadece seyirci olarak katılırdım. ağır şeyler içtiklerini kaldıramayacığımı söylerdi.( ağır dediği şeylerde viski, tekila, rakı). yine öyle bir gün dışarıda hafif bir kar yağarken hala istiyorsan bugün menü yumuşak katılabilirsin dedi. tabi ben biraz merak, biraz heves, biraz da aralarında yer edinebilmek için atladım hemen. kokularına alışmak biraz zaman alsa da 2. bardaktan sonra üstümü çıkarmaya, 4. bardaktan sonra yarı çıplak kar altında yürüme başladım. arada bir tane bira içmeye çalışınca bütün içtiklerimi bembeyaz karın üstüne bırakarak geceyi sonlandırdım. içmek, kusmak sorun değildi de gözlerimi kapattıktan sonra devam eden baş dönmesi en büyük lanetim sonraki deneyimlerim içinde en büyük korkum olmuştu.
hakikaten şovmenmiş bu adam. otizmli bir çocuğa burs vereceğini açıklamış sosyal medya hesabından. tamam dindar değilsin ama Müslümansın ve eminim sağ elin verdiğini sol el görmesin diye bir hadisin olduğunu biliyorsun. 20 yıldır yaptığın tek iyilik bu olmadığına göre bu hareket yeni filminin reklamını yapmak için yaptığın bir gösteriş sadece. yazık.
başlık : harf hataları ile açılmış saçma sapan başlıklar
enrty: birbirinin aynısı, hakaret içeren, imla hatası ile dolu tanımsız entryler
format: yazarlar resmen yeni bir format oluşturmuş moderasyon sadece izliyor
kitabı ilk gördüğümde hukuk okumuş bir şarkıcı neden roman yazar ki diye bir tepki vermiştim. sırf müziğine duyduğum hayranlıktan alayım dedim.
ön yargılarla başladığım ayhan demir'in hikayesi o kadar akıcı, o kadar sade, o kadar sıcak anlatılmıştı ki ilk sayfalardan ön yargılarımı kırmayı başardı ayhan. sayfalar ilerledikçe gördüğüm tek şey bizdendi ayhan küçük bir kasabada doğan herkesin her yerde görebileceği birisiydi.
hikayenin içinde anlattığı hikayelerle okunası kitap gülhisarlı terziler.
muhteşem cümlelerden birkaç alıntı
-------------------
" önce kaçmayı, kaderini yaratmayı öğrensin, sonra dönmeyi nasılsa öğretirler".
" insanlar acılarını gülümseyerek hatırlamayı ne ara öğrenirler ? hemen mi? çok sonradan mı, yaşlanınca mı? artık cevabını biliyorum sayılır. her soruda, her hatırlayışta yeniden öğreniyoruz. bu eğitim galiba hayatın sonuna kadar bitmiyor".
"yalnızlık koyu bir renktir. ama boş kalabalıklardan daha koyu değildir".
---------------------------
israil'in Natalie portman'dan sonra dünyaya kazandırdığı en güzel şey olabilir bu grup. Heavyweight'ı loş ışıkta kulaklıkla dinleyince uzun süre başka şarkılardan keyif alamazsınız.
zülfü livaneli'nin son romanı. muhteşem bir kitap.
ezidiler hakkında, mardin hakkında inanç ve insanlık hakkında öyle bilgiler verip öyle yorumlar yapmış ki livaneli kitabın adını her sayfada hissederek okuyorsunuz.
--spoiler--
Bütün Ortadoğu'nun adeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. kendi kanının tadından sarhoş olur.
işid denilen belada bu işte. Kanlı toprakların kanlı teşkilatı.
--spoiler--
bonservis ödemiyoruz bahanesiyle yine 30-35 yaş arası topçulara olmayan milyonları üçer beşer dağıtan komite. lan bu adamlar zaten en fazla bir sene oynar amq 34 yaşındaki valbuena'ya 3.5 milyon vereceğine 5 milyon bonservis ödede kjaer gibi topçu al satarsan para kazanırsın satamazsan takır takır oynar 3-5 sene.
özellikle neşet ertaş coverları ile harikalar yaratan kadın. benim gibi şarkı söylemeyi bağırmaktan ibaret sanan bir oduna bile o tertemiz sesiyle sakin sakin yorumladığı şarkılarıyla jazz müziği sevdiren güzel kadın.
tam takım bir şeyler yapmaya başlıyorken benchden gelen shumpert ve williams gibi gereksizler takımın oyununun içine edip gidip oturuyorlar lan o kenardaki koç olacak vasıfsız nasıl görmüyor bu adamların verdiği zararı. şu Channing Frye'ı bir dene da amk.
birisi şu lebron'a irving oynamadan bu takımın oynamayacağını anlatsın artık lan. geçen maçtan hiç mi ders çıkarmadın lum. senin 60 sayı atman kurtuluş değil amq bırak her topa maydanoz olacağına bırak irving yönlendirsin takımı lan zaten o senide oynatıyor amk.
izlemeye yeni başlayanlar bitirdiklerinde ben izlemek için niye bu kadar beklemişim diye sorgulayacaklardır.
ilk iki sezon peter ve olivia aşkı veLance Reddick ve John Noble'ın muhteşem oyunculukları için bile izlenebilir. sonraki sezonlarda zaten isteseniz de bırakamazsınız.
scario ve prisonersde harikalar yaratan son dönemin en başarılı yönetmenlerinden birisi. özellikle scarioda aksiyon filminin aslında nasıl olması gerektiğini göstermiş ve bolca kredi kazanmıştır.
anatomi ve fizyoloji ile bir dönem uğraşmak istiyorsan okul öncesi, 8 dönem skapula ile cebelleşmek istiyorsan paremediklik. ama ikisi de öyle okunmak için okunacak, sağa sola sorarak tercih edilecek bölümlerden değildir. biri bu ülkenin geleceğinin mimarıdır. Diğeri insan hayatını belirleyecek bir meslektir bunların bilincinde olarak hangisine yakın hissediyorsan onu seç.
adam yarım saattir konuşuyor. bu yarım saatte hiçbir şey anlatmadı. adam hiçbir şey anlatmadan konuşmayı başardı lan her şeyi anlatacağım dediği toplantıda hiçbir şey anlatmadan konuşuyor. tebrik etmek gerekiyor adamı vallahi helal olsun.
olası bir puan kaybında burak, gökhan, caner, selçuk, volkan, mehmet gibi ölü yiyicilerin son maçı olur bu maç. hadi be kosova vurduğun gol, yediğin ofsayt olsun bundan sonra. şu karaktersizlerden kurtar bizi.
3. periyot itibari ile fenerbahçe'nin ağırlığını koyduğu maç. Vesely'nin bloğundan sonraki hucum uzun zamandır görmediğimiz bir kalitedeydi. Ayrıca ufuk sarıcaçok kaliteli bir koç. milli takım için büyük hayaller kurabiliriz.