kizkaciran damat
88 (hoş sohbet)
beşinci nesil silik 2 takipçi 36.40 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    halil buyukerol

    1.
  1. dün itibariyle akp'den chp'ye transfer olan çanakkale ezine ilçesi belediye başkanı. akp'den son haftalarda kopan bir başka isim.
    1 ...
  2. the naked city

    1.
  3. yönetmenliğini jules dassin'in yaptığı, barry fitzgerald, don taylor ve howard duff'ın rol aldığı 1948 yılı amerikan yapımı polisiye film. filmin konusunu finaldeki şu cümle çok iyi veriyor : "bu kentte, sekiz milyon kişi yaşar ve sekiz milyon öykü vardır. bu sadece onlardan biridir".
    0 ...
  4. mauna kea

    1.
  5. hawaii adasındaki en yüksek noktadır. faal durumda olmayan bu volkanın deniz seviyesinden yüksekliği yaklaşık 4200 metredir, ancak deniz yatağından zirvesine kadar olan yüksekliği 10200 metredir. Yani everest dağı'ndan 1352 metre daha uzundur.
    2 ...
  6. al kömürü ver oyu

    1.
  7. izmir e baska illerden secmen kaydirilmasi

    2.
  8. en buyuk komutan hz muhammed dir

    1.
  9. her fırsatta "din düşmanı" olarak aksettirilen mustafa kemal atatürk'ün hz.muhammed hakkında söylediği sözdür.

    ""Muhammed'i bana, cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmuş bir derviş, Uhud Muharebesi* nde en büyük bir komutanın yapabileceği bir plânı nasıl düşünür ve tatbik edebilir?""

    ""Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Muhammed bu harb sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde müslümanlık diye bir varlık görülemezdi.""

    (mustafa kemal atatürk, 1923)
    3 ...
  10. 2009 yerel seçimlerinde hile yapılması

    1.
  11. 2009 yerel seçimlerine 4 ay kala ilk ayağı gerçekleştirilen durumdur.

    2002 genel seçimlerindeki seçmen sayısı : 41 milyon 291 bin 568

    2004 yerel seçimlerindeki seçmen sayısı : 43 milyon 552 bin 931

    21 ekim 2007 anayasa değişikliği referandumu'ndaki seçmen sayısı : 42 milyon 626 bin 733

    2007 genel seçimlerindeki seçmen sayısı: 42 milyon 533 bin 041

    """2009 yerel seçimlerindeki seçmen sayısı : 48 milyon 265 bin 644"""

    http://www.cumhuriyet.com...yhs&hn=19920&kn=6

    http://haber.gazetevatan....;Categoryid=4&wid=102

    http://www.habercem.com/h...id=43214&Categoryid=2

    http://www.ensonhaber.com...yilda-6-milyon-artti.html

    http://www.haberturk.com/...cat=160&dt=2008/11/28

    not : şimdiden başlık parsellemiş gibi oldum ama nasıl olsa açılacaktı bu başlık.
    2 ...
  12. ergenekonun bayrağı

    1.
  13. sanat eseri. kim düşünmüşse süper düşünmüş. ama ergenekon olarak değil, akp'nin simgesi olsa daha çok yakışırdı aynı bayrak. hele politikalarına bakınca..
    3 ...
  14. ak partinin komur acilimi

    ?.
  15. "al kömürü ver oyu" sloganıyla yaklaşılabilecek açılımdır. zira işin ucu kaçmaya başlamış, şantajcılığa kadar gitmiştir olay. "oy verirsen kömür veririm" demek şantajcılıktır zira. dahası, bu kömür yardımı tamamen ihtiyaç sahiplerine ulaşmamakta, yandaşlar ve satıcılar tarafından da suistimal edilmektedir. ayrıca madem "sosyal devlet" anlayışıyla ve "iyi niyetle" kömür dağıtıyorsunuz, bari "iyi cins" kömür dağıtın da sabah yarım saat spor yapmaya çıktığımızda kömür solumayalım.
    1 ...
  16. arap emperyalizmi

    1.
  17. islamiyeti kullanarak yayılan, islami kültür kisvesi altında arap kültürünü getiren, çoğu zaman bırakın islamiyeti, insanlıkla alakası olmayan cezaların uygulandığı, dayatmacı, baskıcı zihniyetin kaynağıdır. arapça ibadet ve arapça ezan gibi uygulamalar ve bunların yerleşmesi arap emperyalizmin bir sonucudur. bunun en büyük örneğini iran yaşamıştır. 1979 iran islam devrimi ile birlikte iran araplaşmış, molla yönetimine girmiştir. örneğin bugün kutladığımız -kadir gecesi hariç- kandillerin tümü islamiyetin değil, arap emperyalizminin sonuçlarıdır. arap kültürü ile islami kültürün yüzyıllardan beri "hayat tarzı" olarak yaşanması ve iç içe geçmesinden dolayı günümüzde sorgulanabilirliğinin karşısına hep, dini tekeline alanlar çıkmıştır.

    (bkz: vahhabilik)
    11 ...
  18. ercan karabayir

    ?.
  19. chp'nin çok konuşulan sultangazi ilçesi belediye başkanı aday adayı. baykal'ın rozet taktığı çarşaflı kadının kardeşi. geçenlerde ülke tv'de turgay güler'in hazırlayıp sunduğu sıra dışı adlı programa konuk olmuştu. sunucu turgay güler, can dündar'ın kendisiyle ilgili yazdığı hakaret dolu yazıyı hatırlattı. kadınlara kuluçka makinesi muamalesi yapanlardan olmakla itham etmişti ercan karabayır'ı can dündar. ardından karabayır'ın canlı yayındaki şu cümlesi çok önemliydi: " -can dündar'ı ben çok beğenerek izlerdim. mustafa'dan başlayan hayal kırıklığı ercan karabayır'la devam etmiştir". görüldüğü üzere ablası çarşaf giyen, eşi türban takan erzurumlu muhafazakar biri, mustafa'dan dolayı can dündar ile ilgili olarak hayal kırıklığı yaşadığını söylüyordu. işte üzerinde durulması gereken nokta budur bence.

    http://www.haberbiz.com/?...erdetay&haberID=17412

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10423834.asp
    1 ...
  20. chp zihniyeti copluktur

    1.
  21. dün şile'de çıkıp konuşan akp genel başkanının* kendine has chp yorumu. gülerek dinledim. ayaklar baş olunca böyle oluyor. sonra düşündüm. bunların cumhuriyet halk partisi'nin büyüklüğünü anlamaya güçleri yetmez dedim. o cumhuriyet halk partisi ki bu ülkeyi kurmuş, 1930larda devletçi politikalarla anadolunun her yerinde sıfırdan başlayıp fabrikalar açmış, istihdam yaratmış, banka kurmuş, dış ticaret fazlası vermiş, tasarruf yapmış, tasarruflarını yatırıma dönüştürmüş. dünya 1929'da başlayan büyük buhran'la sürünürken, türkiye'yi ayakta tutmuş, dünyanın önde gelen ülkeleriyle aşık attırmış sanayileşme alanında. birinci beş yıllık kalkınma planıyla, yerli üretimiyle göğsünü kabartmış bu ülkenin.

    yeri gelmiş, türkiye'nin o kadar sorunu dururken, iktidara gelir gelmez yaptığı ilk icraatı, yıllar yılı uygulanan türkçe ezanı arapça ezana çevirmek olan amerikancı adnan menderes ile demokrat parti'yle mücadele etmiş. bugün olduğu gibi, demokrat parti'nin sansürcü ve yasakçı politikalarına karşı durmuş. aynı partinin kore'ye asker göndermesine karşı çıkmış. bugün olduğu gibi chplileri tutuklayan tahkikat komisyonu'na karşı direnmiş, profesör ve hukukçılara, kara cüppeli papazlar diyen başbakanla mücadele etmiş. kıbrıs barış harekatıyla, kıbrıs adasında yıllardır zulüm gören vatandaşlarının imdadına yetişmiş hem de abd'yi karşısına alarak, avrupayı karşısına alarak, dünyayı karşısına alarak, ekonomik ambargolara rağmen, yokluklara rağmen. 1980 amerikancı darbesiyle iktidardan indirilmiş. dahası, militarist parti diye yaftalanmış, hakarete mağruz kalmış, aşşağılanmış, kötü olmuş, bok olmuş. dün kasımpaşa'nın ara sokaklarında kısa pantalonla dolaşan ve 6 senedir iktidarda olanlar tarafından dışlanmış, millete kötü gösterilmiş, bu ülkenin en kötü siyasi oluşumuymuş gibi lanse edilmiş. ve arkasına emperyal gücü alan amerikancı-dincilere karşı hala mücadele vermekte. hem emperyalistlere, hem amerikancılara, hem dincilere karşı..

    en kötü yönetildiği zamanda bile %20 oy almış cumhuriyet halk partisi.

    böyle bir parti karşısında kimin olsa siniri bozulur. ne dediğini bilemez. ama en güzel cevabı yine, rte'ye göre sicili tertemiz olan deniz baykal verdi. ne dedi? başbakan çöplük görmek istiyorsa çevresine baksın.
    7 ...
  22. tele pazar da kutusundan utu cikan alt sinif

    ?.
  23. 24 ekim 2008 tarihli umit zileli yazisi

    ?.
  24. ""inanın güldüm geçtim...

    O karmaşaya, o kargaşaya, o kepazeliğe zerre kadar şaşırmadım. Bir hapishanenin içine tam 2 ay 25 günlük "çok ciddi" bir çalışma sonucu kurulan mahkeme salonunda; yalnızca ana davada 86 sanık olduğu bilinirken, üstüne üstlük iki ek iddianameyle daha birçok sanığın bu sayıya ekleneceği gün gibi ortadayken, avukatlara yalnızca 50 sandalye ayrıldığını öğrendiğimde bile yalnızca gülmekle yetindim!..

    Ergenekon örgütünün üst düzey yöneticisi suçlamasıyla hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası istenen eski istanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun, duruşma salonuna giremeyişi karşısında, "örgütün lideri diyorlar ama ben içeri giremiyorum" yakınmasını ise bir acı gülümseyişle izledim.

    Mahkeme başkanının, 130 metrekarelik salonda yaşanan izdihamı çözmek için "tutuklu sanıklarla, tutuksuz sanıkları ayrı yargılama" kararı vermesine de şaşırmadım ama, "bu karar adil yargılanma hakkını daha başlamadan bitirdi. Bunun sonu Avrupa insan Hakları Mahkemesi'dir" diye düşündüğümü anımsıyorum!..

    - Ehh, böyle iddianameye böyle dava!..

    ***

    Ertesi gün de çok güldüm...

    Örneğin, Hürriyet gazetesinin gerçekten ince bir mizah anlayışıyla, konuyu tüm çıplaklığıyla ortaya koyan şu manşetine bayıldım:

    - Ergenekondu!..

    ingiliz The Independent gazetesinin Ergenekon iddianamesini anlatırken kullandığı şu benzetmeye ise kahkahalarla güldüm:

    - Dan Brown'un, "Da Vinci Şifresi" gibi!..

    Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, yaşanan kepazeliğin ardından, önce topu davanın hâkimlerinin üzerine atmasına, ardından ise Ergenekon davasının, "Türkiye'de görülmekte olan davalardan herhangi biri olduğu" yolundaki savunmasına da çok güldüm.. Hafızam beni yanıltmıyorsa, Başbakanı bu davanın savcısı olduğunu söylemiş, zatıâlileri de davanın ne denli önemli olduğu yolunda sayısız açıklamalar yapmıştı!..

    Yanaşma gazetelerin, "Ergenekon davası salona sığmadı", "küçük geldi", "büyük davaya salon dar geldi" yollu, zekâ fakiri manşetlerine de bir tebessümü çok görmedim tabii!..

    ***

    Gülmediğim, dehşet içinde kaldığım, gazetecilik mesleği adına utanç duyduğum haber ve yorumlar da oldu doğal olarak.

    Tümünü anlatmaya bu köşe yetmez. Bir tanesine, Zaman gazetesinde kalem oynatan, bir zamanların hem ülkücü, hem Tansu Çiller danışmanı, bu dönemin iktidar yandaşı (eşi AKP milletvekilidir) Mümtazer Türköne'nin, "Ergenekonculuk" başlıklı yazısına bakalım:

    Türköne, çeşitli ülkelerde NATO kapsamında kontrgerilla örgütlerinin kurulmasıyla başlayan süreci anlatıp, sözü "yozlaşmış bir müsvedde" olarak nitelediği Ergenekon'a getirdikten sonra bakın ne diyor:

    - Bu örgütün içinde, marjinal fikirlerine demokratik toplumda karşılık bulamayan, bu yüzden darbe peşinde koşan parti liderleri, kalem sahipleri; çıkar peşinde koşan mafya bozuntuları, yetersiz ilmiyle yeterli şöhret peşinde koşan akademisyenler; güce, dolayısıyla şöhrete yakın olmaya çalışan gazeteciler ve hakkında çok az şey bildikleri ülkelerinin tehlike içinde olduğuna kendilerini inandırmış ve bu tehlikeyi savuşturmak için kahraman rolüne soyunmuş emekli askerler var.

    Türköne, davada yargılanan tüm sanıkları aynı torbanın içine atıp bir güzel karıştırdıktan sonra, hükmünü de esirgemiyor:

    - Bunların tamamı suça bulaşmış olanlar. Bu yüzden yargı önüne çıkıyorlar!..

    Daha başlayamamış bir davada yer alan sanıklar için yargıç edasıyla ve de hiç utanıp sıkılmadan böylesine haysiyet dışı yargılarda bulunmak, bir köşe yazarı tavrı değildir. Geçmişte de çok gördüğümüz üzere, bağlandığı kapının düdüğünü öttürenlere yalnızca bir tek sıfat yakışır:

    - Tetikçi!..

    Tetikçilerin akıbeti ise bellidir:

    - Dönem sona erdiğinde tarihin çöp sepetine atılmak!..""

    http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=12872
    0 ...
  25. islamiyetin erkek hegamonyasi olarak dayatilmasi

    ?.
  26. 14 yasinda evlilik olabilir

    1.
  27. tvdeki islamcıları görüp bir süre izlediğim ve an itibariyle yayınlanan esra ceyhan'ın programında mehmet şevket eygi'nin sarfettiği cümle. ismail nacar da destek çıkmıştır. kulaklarıma inanamadım!! islamiyette yaş sınırı yokmuş evlenmek için, dayanakları bu. islamiyetin belirtmediği bazı şeyleri suistimal edip, "islamiyet bununla ilgili hiç bir şey belirtmemiştir ve caizdir" imasıyla yorumlar yapıp ortalıkta dolaşıyorlar.
    1 ...
  28. donere malzemeyi bol koyan ac afrikali

    1.
  29. ben ergenekonun savcisiyim

    ?.
  30. müthiş rte itirafı. ergenekon kapsamında iştahlı iştahlı ulusalcı ve muhalif göz altına almanın hazzıyla hukuğu unutan rte'nin sarfettiği cümledir. henüz başlamayan bir dava ile ilgili boy boy manşetler atıp, insanları yargısız infazlarla yaftalayan yandaş medyaya hiç bir söz söylememiş rte, bu söylemiyle davanın amacını itiraf etmişti aslında. yani en azından bırak da hukuk halletsin bunu, zaten savcı senin savcın.* bu cümleden sonra yargının bağımsızlığı mı kalır? yani hem hakem seni tutuyor, hem de karşı takıma şike yapıyorlar diyorsun.

    (bkz: ergenekon savcısı zekeriya öz'ün gizlenen 4 yılı)
    1 ...
  31. ulusalcı dalgayı asacağız

    1.
  32. 16 ekim 2005 tarihli aktüel dergisi'nde yayımlanan fethullah gülen söylemidir. 5 kasım 2007 erdoğan bush görüşmesini herkes hatırlar. pkk terörüyle mücadeleyi görüşmek üzere abd'ye gitmişti sevgili rte. acaba bu görüşmede gerçekten terörle mücadele mi konuşuldu? yoksa abd ve akp'nin karşısında duran bazı güçleri tasviye etmek için planlar mı yapıldı? 22 temmuz 2007 seçimleri bu noktada aklıma takılıyor. burada alınan %47 oy akp'ye bazı operasyonlar için düğmeye basma konusunda cesaret verdi. 13 haziran 2007'de emniyet güçlerinin elleriyle koymuş gibi o bombaları bulmasıyla ümraniye'de başlayan muhalifleri tasviye etme süreci bu tarihten sonra artarak devam etti. seçimden bir bir buçuk ay önce yapılan kamuoyu araştırmalarını hatırlayın, hepsinde akp yine tek başına iktidar gözüküyordu. sonuç aynı oldu.

    şu andaki emniyet istihbarat daire başkanı kim? zamanında irticai hareketlere adı karışan ramazan akyürek. tsk'nın hatası ve ihmali olduğu ileri sürülen belgeler nereden temin edilmiş? emniyet istihbaratından.

    örneğin, ergün poyraz ne zaman göz altına alındı? seçimlerden hemen sonra yani 27 temmuz 2007 de. en sert muhalif çıkışların sahibiydi kendisi. ilk önce alınanlardan oldu. musa'nın çocukları, musa'nın gül'ü, kanla abdest alanlar gibi eleştiri ve doğru kaynaklara dayanan, akplilerin aleyhinde kitaplar yazdığı için. bilindiği üzere bu kitaplar toplatılmak istendi. ama başarılı olamadı akpliler.

    hiç düşündünüz mü neden ergenekon'da göz altılar, birinci dalga, ikinci dalga şeklinde taksit taksit yapılıyor? mesela tuncay özkan. diyelim ergenekon terör örgütü üyesi olsun. bu adam salak mı ergenekonun birinci, ikinci veya diğer dalgalarında herkes göz altına alınırken kaçıp saklanmıyor ya da yurt dışına çıkmıyor? bu kadar aptal mı bu adam? göz altına alınanlar taksit taksit alınıyor. sesi çok çıkanı içeri alıyorlar bu kadar basit. örneğin ato başkanı sinan aygün, yerinde araştırmalarla sokaktaki insanın ne kadar zor durumda olduğundan bahsederdi. hükümetin yaptığı yanlış politikaları halka anlatırdı, tv programlarına çıkıp rakamlarla halka gerçek verileri anlatırdı. ne oldu sonunda? içeri attılar.

    örneğin sinan aygün ve mustafa balbay'ın da göz altına alındığı o dalgayı düşünelim. bir kaç gün insanlar sorgulanmışlardı. daha sonra serbest bıraktılar. bir kaç gün sonra serbest bırakma kararının bozulması talebiyle savcılık başvuru yaptı ama başvuru reddedildi. bugün tutuksuz yargılanıyorlar o dalgada göz altına alınan insanlar. peki o serbest bırakma kararı bozulsaydı ve o insanlar cezaevinde kalsalardı, boşu boşuna içerde tutulmuş olmayacaklar mıydı?

    bugün akp abd işbirliği sonucunda türkiye'nin bir çok kurumu artık emperyalizm doğrultusunda çalışmaktadır. hükümet, cumhurbaşkanlığı, yargının büyük çoğunluğu, üniversitelerin büyük çoğunluğu... abd'ye ve akp'ye köstek olabilecek kurumlar anayasa mahkemesi ve tsk'dır. bugünlerde neden bu iki kurum çok konuşulmakta, sürekli haberler yapılmakta, yerden yere vurulmaktadır sanıyorsunuz? bunları özellikle yapan medyalara boşu boşuna yandaş medya denmiyor.

    akp bügün, türkiye'yi tam anlamıyla abd boyunduruğuna sokmuştur. direnen iki kurumumuz, sivil toplum örgütleri ve bazı medya organları kalmıştır.

    abd 1980ler ve 1990larda tsk'nın yanındaydı. çünkü komünizme karşı türkiye'yi kendi safhında tutmalıydı. kontrgerilla örgütleri ve darbeci paşalar böyle açıklanabilir. darbeler abd'nin eseridir. ama bugün abd, ılımlı islamcıların yanında. tsk'ya karşı. çünkü komünizm tehlikesi yok. artık tsk'yı kullanmıyorlar. o yüzden ılımlı islamcıları destekliyorlar artık. ılımlı islamcıların "modernleşme ihtiyacını" kullanıyor emperyalist amaçları için. o yüzden abd bugün darbe istemiyor. orduyu yıpratmak için akp ile ele ele faaliyetler yürütüyor. o yüzdendir ki ordunun geçmişte yaptığı darbeler bugün sürekli gündemden inmiyor. farkı anlayabildiniz mi? 1980den bu yana abd saf değiştirdi çünkü. ordudan desteğini çekti. kendi kukla hükümetini getirdi iktidara. böylece her şey daha iyi yürüyor. 19 mart 2003 tezkeresi bunun başlangıcıydı.

    (bkz: #4119211)
    13 ...
  33. vakit in kucuk iskender i hedef gostermesi

    ?.
  34. "tam yobaz"ların sabah yüzlerini yıkamadan gidip aldığı gazete olan vakitten garipsenmeyecek davranıştır.
    2 ...
  35. tayyip erdogan derin devleti

    1.
  36. an itibariyle yayınlanan abbas güçlü ile genç bakış programında kamer genç'in dile getirdiği söylem. fethullahçı gladyo'nun diğer bir adı.
    3 ...
  37. yilmaz cimen

    ?.
  38. tansel çölaşan'ın yaş haddinden emekli olmasıyla, danıştay başsavcılığına seçilen danıştay eski birinci daire başkanı.
    0 ...
  39. deniz fenerli kravat

    1.
  40. 21 ekim 2008 tarihli ilhan selcuk yazisi

    1.
  41. Ama, Gerçek...

    Polis, işçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in evinde, artık pek meşhur Ergenekon soruşturması için arama yaparken ne bulmuş?..

    12 Mart sıkıyönetiminin 1973'te düzenlediği benim hakkımdaki iddianamesini...

    Aradan kaç yıl geçmiş?..

    35 yıl...

    *

    12 Mart sıkıyönetiminin iddianamesinde ne yazıyor?..

    Artık önemli değil; çünkü bu davadan beraat ettim...

    Ama Ergenekon iddianamesinin bana ilişkin bölümünde sözcüğü sözcüğüne şu satırlar var:

    "Şüpheli ilhan Selçuk hakkında tanzim edilen iddianamenin şüpheli Doğu Perinçek'te ele geçirilmiş olması, aralarındaki organik bağın varlığı açısından önemli görülmüştür."

    inanılır gibi değil, ama, gerçek...

    1973'te açılan ve üzerinde nice yayınlar yapılıp nice kitaplara geçen dava iddianamesinin Doğu Perinçek'in evinde bulunması, ikimiz arasındaki "terörist örgüt" bağına delil sayılıyor...

    *

    Dahası var...

    Ergenekon iddianamesinde Savcı Zekeriya Öz diyor ki:

    "Şüpheli ilhan Selçuk, bahsi geçen iddianamenin tanzimine neden olan suçlamalardan dolayı gözaltına alındığında yazılı olarak hazırladığı savunmasının içine akrostişler yerleştirmiş olup, her tümcenin sondan ikinci sözcüğünün başharfleri yan yana getirildiğinde 'işkence altındayım' ibaresi ortaya çıkmıştır.

    Buradan şüphelinin (ilhan Selçuk'un) ne kadar uyanık ve zeki olduğu anlaşılmıştır.

    Ergenekon terör örgütü içindeki faaliyetlerinde de hiçbir zaman açık vermemeye çok dikkat ettiği, örgütün gizlilik ilkesine maksimum uyduğu anlaşılmıştır."

    Ergenekon'un iddianamesi vallahi billahi işte böyle...

    Savcı Zekeriya Öz'e beni 'uyanık' ve 'zeki' bulduğu için teşekkür ederim; ama, ne yazık ki ben kendisini yeterince uyanık ve zeki bulmuyorum...

    Hiçbir hukukta, hiçbir yasada, hiçbir usulde bu mantıkla iddianame yazılamaz...

    Aklımızı peynir ekmekle mi yedik biz?..

    *

    Bu köşeye sığmaz, ama, Ergenekon iddianamesinin bana ilişkin bölümlerini bir gün belki gazetede yayımlayabiliriz diye düşünüyorum...

    Neden?..

    Cümle âleme ibret olsun diye...

    Okuyanlar icat edilen iddialara ve geçerli mantıksızlığa kahkahalarla güleceklerdir..

    *

    iddianameye göre bana ilişkin suçlamasında Savcı Zekeriya Öz diyor ki:

    ilhan Selçuk çok zekidir..

    Bu nedenle açık vermiyor..

    Cep telefonu bile kullanmıyor..

    Telefonda da dikkatli konuşuyor..

    Tecrübeli ve profesyoneldir..

    Sonra?..

    iddianamede deniyor ki:

    "Ergenekon terör örgütü yapılanmasında Ergenekon başkanlığı bünyesi içinde yer alan 'Teori, Tasarım ve Planlama Dairesi Başkanlığı' görevini yürütüyor."

    Delil?..

    Yok..

    Belge?

    Yok..

    Kanıtsız bir edebiyat ve havsalaya sığmayacak havaiyatla şişirilmiş bu iddianame Türk hukuk tarihinde yüz karasıdır ve bir eşi daha yoktur.

    *

    Son bir örnekle iddianamenin nasıl şişirildiğini sergileyerek yazıyı noktalayayım...

    "Şüpheli ilhan Selçuk 1962 yılından beri Cumhuriyet gazetesinde fıkra yazmakta olup, kendisini solcu bir yazar olarak tanıtmakta, ilerleyen yaşı ve tecrübesiyle şu anda gazetecilik yapan birçok önemli şahsiyetin de ustası (üstadı) olarak görülmektedir. Zaten gazete çalışanları ve okurları tarafından kendisine 'ilhan Abi' denilmektedir. Gerek basın camiasında gerekse iş dünyasında sözü sazı dinlenir, ağırlığı olan bir kişilik olarak tanınmaktadır."

    iyi de, böyle birini hiçbir yazılı-yazısız delil olmadan iddianamede "terörist örgütçü başı" diye suçlamak akıl kârı mı a benim çıkmaza saplanmış savcım?..
    1 ...
  42. deutsch amerikanische freundschaft

    1.
  43. 1978'de düsseldorf'ta kurulmuş elektro punk, post punk'ı da içine alan neue deutsche welle dediğimiz kategoride değerlendirilebilecek endüstriyel tarzda müzik yapan alman topluluk. "d.a.f." ya da "daf" olarak da bilinir. grubun adı almanya'nın doğu ve batı olarak ikiye bölünmüş olduğu ikinci dünya savaşı sonrasında alman-amerikan dostluğuna atıfta bulunmaktadır. sintisayzır destekli deneysel parçaları pek az olmayan bir daf albümü dinlemek, gün içinde zor hazmedilecek kadar sıradışıdır.

    albümleri..

    1979 Ein Produkt der Deutsch-Amerikanischen Freundschaft
    1980 Die Kleinen und die Bösen
    1981 alles ist gut
    1981 gold und liebe
    1982 für immer
    1986 1st step to heaven
    2003 Fünfzehn neue D.A.F-Lieder

    (bkz: der plan)
    (bkz: liaisons dangereuses)

    http://www.myspace.com/de...amerikanischefreundschaft
    0 ...
  44. dogru soyledigi halde 9 koyden kovulan insan

    ?.
  45. ergenekon savcisi zekeriya oz un gizlenen 4 yili

    ?.
  46. mutki'ye tayin olmadı, çine'den sürgün gitti! ergenekon savcısı zekeriya öz, çine'deki meslektaşlarını çileden çıkardı, çinelileri canından bezdirdi. sonunda bir işadamı silahı çekip ensesine dayadı! savcı zekeriya öz, kendisini ik buçuk saat rehin tutan işadamı mehmet ocak hakkında neden şikayetçi olmadı dersiniz...

    yıl 1994, aydın ilimizin çine ilçesi. savcı zekeriya öz, eşi ve çocuğuyla birlikte ilk görev yeri olan çine'ye taşındı.

    yeni savcı, önce eşinin karaçarşafıyla çinelilerin dikkatini çekti. savcı öz'ün evine gelen misafirler ise haremlik ve selamlık olarak ayrılan odalarda konuk ediliyordu. kadınlar haremlikte, erkekler selamlıkta...

    savcı zekeriya öz halktan gelen tepkiler üzerine karaçarşafı çıkarttırıp eşine türban ve pardösü giydirdi.

    eşi kara çarşafı çıkardı ama savcı öz'ün adı çine'de hiç gündemden düşmedi. zira savcı'nın adının skandalın biri bitmeden diğeri başlıyordu.

    yıl 1995, çine adliyesi. bütün adliyelerde olduğu gibi, faks ve adli sicil kaydı yaptıran yurttaşların ödediği paralar çine adliyesi'nde de adaleti güçlendirme vakfı'na aktarılıyordu.

    zekeriya öz, bir gün, dönemin kıdemli savcısı ayhan uğurdan'ın kapısını çaldı.

    savcı öz, vakfa aktarılan paranın bir bölümünü "paylaşma", teklifinde bulunuyordu!

    kıdemli savcı, çirkin teklife büyük tepki gösterdi. kıdemli savcı ayhan uğurdan, zekeriya öz'ü hakimler ve savcılar yüksek kurulu'na şikayet etmeyi de ihmal etmedi. sonunda hem zekeriya öz hem de kıdemli savcı ayhan uğurdan soruşturma geçirdi.

    zekeriya öz, çine'den bitlis mutki'ye sürüldü. ayhan uğurdan ise uğradığı haksızlığa dayanamayıp görevinden istifa etti.

    zekeriya öz'ün vukuatları bununla da bitmiyor. hakkındaki soruşturma tamamlanıp sürgün cezası yiyene kadar savcı öz, yeni skandallarla çine'yi sarsmaya devam etti...

    yıl 1998, çine girişindeki türkiye şoförler ve otomobilciler odası kıraathanesinin önü. savcı öz, oğlu ve babasıyla birlikte oradan geçiyordu.

    mehmet ocak adlı bir işadamı, silahını çekip savcı öz'ün ensesine dayadı! işadamı ocak, savcı öz'ü kolundan tutup sürükleyerek kıraathaneye soktu. işadamı mehmet ocak, kıraathanede bulunan çinelileri dışarı çıkarırken, savcı öz'ü rehin aldığını bildirdi.

    çineliler eylemi hayretler içinde izliyorlardı. zira, mehmet ocak, aynı yıl çine vergi rekortmeni olmuş, çinelilerin yakından tanıdığı bir işadamıydı!

    yirmi kadar polis kıraathanenin etrafını çevirdi. ocak'a savcı'yı bırakmasını söylediler, bırakmadı... Daha sonra dönemin kaymakamı, savcısı ve komiseri araya girdileri. işadamı mehmet ocak yatıştırıldı...

    mehmet ocak, tam iki buçuk saat zekeriya öz'ü rehin tutmuştu...

    olaya tanık olan çineliler, ertesi gün gazetelerde bu haberi bulamadılar. ne işadamı ocak hakkında, ne de savcı zekeriya öz hakkında soruşturma açılmıştı. bu durum çinelilerin merakını daha da artırdı.

    neden sonra öğrendiler ki; savcı zekeriya öz, işadamı mehmet ocak'ı haraç vermeye zorluyordu. savcı öz, arabasının benzinini de, yine ocak'ın benzin istasyonundan bedava doldurtuyordu... savcı zekeriya öz'ün, kendisini iki buçuk saat rehin tutan işadamı mehmet ocak hakkında neden şikayetçi olmadığı da böylece anlaşılıyordu!

    ergenekon savcısı'nın çine skandallarını aydınlık'a anlatan emniyet yetkilileri, işadamları, politikacılar ve yurttaşlar, "işadamı mehmet ocak, haklı olarak isyan etti" diyorlar...

    ergenekon savcısı zekeriya öz'ün savcılıkta ilk dört yılı böyle geçti.

    fethullahçı medya tarafından titizlikle sürdürülen "ilk görev yerim mutki" yalanıyla örtülmek istenen gerçekleri, böylece açığa çıkarmış oluyoruz.

    zekeriya öz, mutki'ye tayin olmadı, çine'den sürgün gitti!

    mutki'nin zekeriya öz'ün ilk görev yeri olmadığı, mutki'ye çine'den gittiği, 2 temmuz 1998 tarihli ve 23390 sayılı resmi gazete'de de yazılı. hakimler ve savcılar yüksek kurulu başkanlığı tarafından yapılan atama kararlarının beşinci sayfasında şöyle yazıyor: "mutki cumhuriyet savcılığına, çine cumhuriyet savcısı 35837 zekeriya öz".

    aydınlık, 28 temmuz'da adalet bakanlığı'na savcı zekeriya öz'ün "hangi tarihte, nerede göreve başladığını ve nerelerde görev yaptığını" sordu. adalet bakanlığı da "kamusal gizlilik ve kişisel gizlilik" gerekçesiyle sorularımızı yanıtsız bıraktı.

    zekeriya öz, aradan 10 yıl geçmesine rağmen çine'nin adliye, polis ve işadamları çevreleri tarafından çok iyi hatırlanıyor.

    çinelilerbu olayları aydınlık'a anlatırken, ergenekon savcısı zekeriya öz hakkında şu sıfatları kullanıyorlar:

    "-doğru adam değildir"
    "-paraya zaafı vardır"
    "-para zekeriya öz'ün her şeyidir!"

    çinelilerin anlattığına göre, zekeriya öz çine savcısıyken, kanuna aykırı olduğu halde ticaretle de uğraştı. merkezi çine'de bulunan "istanbullular nakliyat" isimli bir firma ile araba alım satım işlerine girdi...

    öz, 1951'de bulgaristan'dan bursa'ya göç eden 8 çocuklu mutaassıp bir ailenin tek erkek çocuğu. 1968 doğumlu.

    teyze oğlu seyfullah vatansever, zekeriya öz'ün imam hatip'te (iHL) okuduğu yıllarda fethullah tarikatı tarafından "devşirildiğini" anlatıyor. zekeriya öz, o yıllarda fethullah gülen'in finanse ettiği yeşilırmak dershanesi'nde eğitim gördü. kurban bayramında vatandaşlardan kurban derilerini toplar, fethullahçıların vakfına verirdi.

    öz'ün çocukluğu ve gençliği, bursa-yalova-istanbul hattında geçti.

    zekeriya öz, 1997'de hakimlik ve savcılık sınavı'nı kazandıktan sonra, aktüel dergisi'ne verdiği bilgiye göre, bursa barosu'ndaki kaydını sildirip 35837 sicil numarasıyla savcı oldu. mutki'de 2 yıl görev yaptıktan sonra, balıkesir bigadiç'e atanıyor. 2004'ten sonra da istanbul ümraniye'ye ve sonra da beşiktaş'ta eski adıyla devlet güvenlik mahkemeleri, yeni adıyla özel yetkilendirilmiş ağır ceza mahkemeleri'ne "özel olarak" tayin ediliyor.

    teyzesinin oğlu seyfullah vatansever, zekeriya öz için "atatürk ve cumhuriyet düşmanıdır" diyor, "atatürk adını ağzına almaz, beton kemal ifadesini kullanırdı... savcı olduğunu duyunca çok şaşırdım. hala da şaşkınım".

    zekeriya öz, okulu bitirince bursa barosu'na kaydolur. avukatlık stajını da avukat mustafa noyan'ın yanında yapar. bursa barosu'na giriş tarihi 18 şubat 1993. 18 aralık 1997 tarihinde baro'daki kaydı silinir. ancak basının yazdığının aksine kendi isteğiyle değil, dönemin bursa barosu başkanı eski milletvekili av.yahya şimşek verdiği bilgiye göre "aidatlarını ödemediği gerekçesiyle".

    zekeriya öz'ün savcılık görevine başlama tarihi 1994. bursa barosu'ndaki kaydı ise 18.12.1997 tarihinde siliniyor. buna göre öz, üç yıl boyunca hem savcı hem de avukat. yasalarımıza göre bir cumhuriyet savcısı'nın iki kimliği olamaz.

    ergenekon savcısı, attığı her adımda bir skandal yaratmış!

    zekeriya öz'ün, 2003 yılında görev yaptığı bigadiç'te balıkesir barosu avukatlarından avukat dilek özkayıhan tarafından adalet bakanlığı'na şikayet edildiği de ortaya çıktı. şikayet üzerine bakanlık müfettişleri olayı soruşturuyor ve öz'ün cezalandırılması için rapor hazırlayıp dosyayı üst kurula gönderiyor. ancak zekeriya öz, o dönemde çıkan disiplin affı ile ceza almaktan kurtuluyor.

    ----------------------------------------------------------------------------------

    savcı öz'ün ergenekon'dan önce baktığı en önemli soruşturma, el kaide'nin avrupa, türkiye, iran, suriye, pakistan sorumlusu "louai sakka" davasıydı. zekeriya öz, israil gemisine saldırı hazırlığı yaparken yakalanan el kaideci sakka hakkında hazırladığı iddianameyle dikkatleri üzerine çekti. savcı öz, hsbc bank, istanbul'daki ingiliz başkonsolosluğu ve sinagogları bombalayan eylemciler azad ekinci ve abdülkadir karakuş'un, suriye'ye sakka'nın yanına gittiğini belirledi. öz, sakka'ya müebbet hapis talep etti. zekeriya öz, eski lübnan başbakanı refik hariri suikastıyla sakka'nın bağlantısını araştıran birleşmiş milletler soruşturma komisyonu'na da bilgi verdi. louai sakka, abd'deki ünlü ikiz kulelere yönelik büyük eylemi gerçekleştiren militanları yalova'daki terörist kamplarında eğittiğini de daha sonra açıklamıştı.

    tarih: 15 kasım 2005. yer: istanbul sabiha gökçen havalimanı. cia uçağı türkiye'ye louai sakka için geldi. bu uçağın geliş nedeni sonradan ortaya çıktı.

    sakka'nın avukatı osman karahan'ın verdiği bilgiye göre, "4 cia ajanı kandıra f tipi cezaevinde sakka ile görüştü". cia ajanlarının cezaevi girişleri için izni veren de savcı zekeriya öz.

    ayrıntıları avukat karahan'dan dinleyelim: "uçak olayından önce 2 defa müvekkilimle görüşen yabancılar, sakka'ya suriye aleyhinde ifade vermesi halinde o dönemde havalimanında bekleyen uçakla dünyanın istediği yerine götürme vaadinde bulundular. ilk görüşmeden kısa bir süre sonra 2'si türk 4 kişinin beşiktaş'taki istanbul adliyesi'nde görevli cumhuriyet savcısı zekeriya öz'den aldıkları yazılı bir belge ile cezaevine geldiler. sakka ile 4 saat süren bir görüşme olmuş. gelenlerden türkçe konuşan 2'si kendilerini emniyet görevlisi olarak tanıtmış. benzer önerileri sıralamışlar. sakka, hiç konuşmayan diğer 2 kişiden şüphelenerek bunlar türk değil mi? diye sormuş. diğerleri onlar da türk diye cevaplamışlar. ancak, bu kişilerin konuşmaları diğerlerinin kulağına aktardığını görünce sinirlenmiş bunlar cia ajanı diye bağırmış. gerginlik yaşanması üzerine bu kişiler seninle nasıl burada görüşüyorsak, gücümüzü biliyorsun. ay'a da gitsen seni infaz ederiz diyerek tehdit etmişler"

    kaynak: aydınlık dergisi.
    4 ...
  47. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük