bugünkü yazısında fenerbahcenin grubu icin 'Bu grubu kimse küçümsemesin. Bu ligdeki şampiyonları barındıran tek gurup F.Bahçe'nin grubudur' diyebilmiş adamdır. o bahsettiği grubun baska bir kulubumuze ait oldugu gayet acıkken bunu diyebilmis bir adamdır.
hatta isin ilginc tarafı fenerbahcenin rakiplerinden hiçbiri 1992'den itibaren bircok degisiklikle birlikte sampiyonlar ligi adını alip bambaska bir organizasyona dönüşen bu ligi kazanamamıstır.
eger sampiyon kulupler kupasını isin icine katacaksa yine tek grup fenerin grubu degildir. fenerin rakiplerinden inter (1964-65) ve psv (1988) eski s. kulupler kupasını kazanmıstır ancak d grubundaki milan (7 kez) celtic ve benfica(2 kez) sampiyon kulupler kupası ve sonrasındaki sampiyonlar ligini kazananan takımlar arasındadır. boyle bir durumda shakhtar donetsk d grubunda zoru basarmaya calısan bir kuluptur.
selcuk yula ya herhangi bir kagıt parcasında yazamayacak kadar cahil ya da herseyi bilmesine ragmen bu ülkede futbol yazarı olmanın kendi taraftarını kandırıp gaza getirmekten, diğer kulüpleri her kosulda asagılamaktan gectiğini cok iyi biliyor.
edit : kendi liglerinde sampiyon olan takımlardan bahsediyor seklinde mesajlar geliyor. ben yazıyı kıcımdan anlamıs olsam bile fenerbahce de kendi liginde sampiyon degil mi? zaten sampiyonlar liginde oynamiyor muyuz? hani bahane üretmezdi fenerbahce selcuk bey?
karsisina cok ciddi bir rakip çıkarılmaz ise %70 kadar olmasa da secimi kazanacak gibi görünmektedir malesef. gokcek 1999 secimlerinde sadece 30.000 oy farkıyla kazanmıstır. bunda chp- ve dsp nin çıkar çatışması da etken olmustur elbette. 2004 de ise karsısına çıkarılan rakiplerin isimlerini secmen ilk kez duymus 'kim bu la' tepkisi vermistir. oylesine aday gosterilen rakiplere karsı tek aday olarak girdiği secimlerde secmenin yarisinin oyunu alması kacınılmazdı.
sanıldıgı gibi melih gokcek'e oy verenler sadece gecekondu insanı değildir. kömure, sadakaya ihtiyacları da yoktur. ancak o seçmende şu günlerde büyük bir gokcek tepkisi var. bu tepki öyle sıradan, secim vakti unutulacak bir tepki değil. kendisine sempatiyle bakanlar bile artık dengesiz hareketler sergilediğini kabul eder hale gelmiş durumda.
memleketimizde secim zamanları 'oyum bosa gitmesin' modasi var bilindiği üzere. secmenin bu kriterden baska oy verirken bir de kendisiyle alay edilmesi kriteri var. ve bu kriter melih gokcek'in sonuna hazırlayacaktır bana göre. 1 hafta banyo yapamamak. ekrana cıkıp siritarak 'ankaralı tatile cıksın' beyanatları..boruların patlamasi nedeniyle işyerlerinin trilyonlarca zarara ugramasi, diğer sehirlerde bir sorun yokken sucu allah'a atma kurnazlıgı, aynı firmayı zengin etmek için yapılan alt-üst gecitler, avrupa baskenti ankara, ankara bir baska güzel yazilari altında ellerde bidonlarla su tasimak gibi nedenler secmenin belleğine yerleşmiştir.
ben belki insanımızı yanlıs tanımısımdır bunlar benim rüyamda görebilecegim temenniler de olabilir ama en azından içimde bir umut var bu öngörülerin gerçek olması için.
burnunun dikine gitmeyi marifet sayan belediye başkanı.
bu adamın ankaraya kızılırmak suyunu getirmesi, birinin suratınıza yumruk atip daha sonra cebinden çıkardığı sümüklü mendille yarayı temizlemeye çalışmasına benzer.
gece yarisi olmadan baslamıstir. üstelik daha once su kesintisinin olmayacagi acıklanan, bu nedenle gerekli tedbirleri almayan Kardelen, Kent-Kop, Uğur Mumcu ve Batı Sitesi mahallelerinde de kesinti başlamıstır.
kendi inandıgı dinden baska diğer inanclari sapıklık olarak görenlerin hemen ezberlerinden cıkardıkları 'tencere tava' ilişkisiyle alay ettiklerini sandıkları haber.
bir tarafta terör örgütü diğer tarafta ne olursa olsun bir inanç ya da inançsızlık. 'ama onlar insan öldürüyor, kedi kesiyor' derler.. bu ülkede bekaret yüzünden ölen kızları, kurban bayramlarını, hatta islamın önceden cocuk kurban ettiğine inandigini unutarak.
nasıl bir tencere tava ilişkisidir çözemedim arkadas. sanırım şöyle bir şey...
...Melih Gökçek, boru hattının her iki bölgeye de su verdiği Kardelen, Kent-Kop, Uğur Mumcu ve Batı Sitesi mahallesinde su kesintisi olmayacağını belirtti...
erzurum'da bir kahve önünden geçerken, korumaların uyarisina rağmen ayaga kalkmadigi ve kendisine 'devlet haini' dedigi öne sürülen gencin tutuklanmasina sebep olan bakan.
tatile ihtiyaci olan televizyoncu. gittikce agresif, eleştiriye açık olmamaya başlıyor o kadar sözlük okumasına rağmen..
sayfalarca yazılmıs tekrar etmeye gerek yok aslında ama milletvekili adayının karsısındaki megaloman tavırları rahatsız etmiştir. ufacık bir sorunu kendine yediremeyerek dakikalarca uzatmıstır. kadının söylediği ise 'bana soyadımla hitap edin ya da sayın lafını kullanın zira ben sizin arkadasiniz değilim ve burasi da bir şov programı değil'..dogru ya da yanlıs (sayın lafınının gereksiz oldugu düşünsem de)ama kadının tercihi bu. eger programına cagirdiysan secmine de saygı duyman gerek.
okan bayulgen 'deniz siyasette kasarlanmıs' veya 'tayyip bu sıralar sinirli' şeklinde hitap edebilir mi? yoksa sadece siyasette yeni, nispeten genc kadınlara mı(manken ve sarkıcılarla olan muhabbetinden kalan alıskanlıkla) ahkam kesmeye calisir?
-bana soyadımla hitap etmenizi ya da sayın demenizi tercih ederim
-nası ya nası ya...bırakalım bu sayın laflarını bana istediginiz gibi hitap edebilirsiniz
bu mudur yani savunman? sen kendine her türlü sıfatı ya da hitap seklini yakıstırıyor olabilirsin ama karsındaki istemiyor iste..bu kadar basit.
ayrıca berhan simsek'in sayın öcalan benzetmesi siyaset nasıl yapılır?ın şahane bir dersiydi.
'biz aileden chpliyiz'den ya da türksen başbuğa oy vereceksin'den farklı olmayan seçmen davranısı. tek farkları birinin okur-yazar olmamasi digerinin ise lise yada üniversite mezunu olmasıdır.
ayrıca bir secmenin siyaset bilimcisi olmasına da gerek yoktur. secmenin cogu değildir zaten. kaç kişi(üniversite mezunları dahil)cari açık, dıs politika, ortadogu hakkında bilgi sahibidir?
secimlerde kişi kendine ve millete yararı olacagını düşündüğü bir partiyi secer sadece. bunu yaparken cocugunun işe girip girmemesi, ekmek alıp alamadıgı kriterken bir baskası için 'filanca partiye oy vermezsem bir daha içki içemem, denize giremem, akmerkez acayip insanlarla dolar' bir baskası için 'ermeniler gelip evimi yakmasın' bir diğeri için 'mezhebim diğerleri gibi özgür olsun, cocugum okulda din dersi almasın' düşüncesi olabilir.
hepsi aynıdır...kişisel çıkar.
ayrıca okur-yazar olmayan teyzelerin amcaların sadece akp'ye oy verdiği düşünmek ülke gerçeklerinden bihaber olmaktır. nice amcalar teyzeler pusulada altı ok'u ararken üç hilali ararken, kelebeği, arıyı, atı ararken görülmüştür.
bugünkü yazısında bülent ersoy'un özel yasantısına dil uzatan laik demokrat, kişisel haklara saygılı, özgürlük savaşcısı, yobaz..yok yok bu en sondaki olmadı..ne de olsa bu sözlerin sahibi dindar biri değil yobaz olamaz öyleyse...
hadi sözlüklerde kişiye ya da topluluga hakaretler siliniyor, yazarı ucuruluyor da, escinsellere hakaret eden aşagılayan, kendisine yüzbinlerce trajı olan bir gazetede köşe verilen biri için neler yapilacak cok merak ediyorum.
kafasında özellestirme = vatanı satma esitligi olanların yine 'vatan satıldı' siz uyuyun dedikleri bir ihale ile limak grubuna kdv dahil 3 milyar dolara isletmesi devredilen havalimanı.
türk firmada kaldıgı için zafer cıglıkları atmalıyız sanirim. ne de olsa türk türkü korur ona iş verir, beles ucuslar düzenler, devletini kazıklamaz vs..
ama bana göre esas rahatsız olması gereken özellikle besiktas ve galatasaraylılardır. zira ihaleyi kazanan limak grubunun sahibi nihat özdemir..atatürk, esenboga ve izmir havalimanlarını işleten tav'ın patronu ise hamdi akın'dır.
genc parti iktidara gelirse 'kadın ve aileden sorumlu bakan' olmak istediğini açıklayan türkücü.
...Kadın ve Aileden Sorumlu Devlat Bakanlığı olduğunu da bu demeci verdiği röportaj sırasında öğrenen Tatlıses 'kadın Bakanlığı mı var? Tam bana göre. Adımız çıkmış, ama ben iyi bir aile babasıyım' dedi.
eger karsilastirma yapilacaksa chp veya baska bir partinin mitingi ile karsilastirilmasi gereken mitingtir. aynı sekilde o partilerin de izmir veya baska bir sehirdeki mitingleri kus bakısı fotograflanıp karsılastırma yapilmalidir. benimki daha cok seninki daha cok diye gelip sözlükte masturbasyon yapılmalıdır sonrasında.
cumhuriyet mitingleri demokratik bir kitlesel hareketti. türkiye'nin her yerinden, üniversitelerden otobusler kaldırılmıs, televizyonda, medyada çağrısı yapılmıs, bircok sivil toplum örgütünün aylar oncesinden planlayarak gerceklestirdigi mitinglerdi.
örneğin mitinglerin baslangıc noktasi olan ankaradaki mitinge katılanların yarisi ankaralı degildi. hatta sadece ben yüzlerce kişiye ucuz bira içilecek mekan, adres tarif ettim. orda toplanan insanlarin kafasinda herhangi bir parti propagandasi yapmak yoktu. iktidarın begenmedikleri icraatlarını soylemek biraz da gezmek için gelmişlerdi çoğu.. propagandasini yapanlar ise hayatlarında görmedikleri ve bir daha goremeyecekleri kalabaktan nasıl fayda saglarım diyenlerdi sadece. onlar kendilerini biliyor...
hal böyleyken bu kalabalıkları partilerin kendi imkanlarıyla, kendi secmeniyle düzenlediği mitinglerle kıyaslamak hatta cumhuriyet mitingine gelenlerin, (küsüratlı rakam verip bilimsel yaklasarak) bir parti secmeni oldugunu söylemek particilikten öte başka bir seydir.
sinema filmleri ve dizilerdeki oyuncumuz bir telefon görüsmesi yapacagi vakit cep telefonunu cikarip 8-9 kere rakamlara basip arar. eşi çocugu babası gibi en yakınlari olsa bile. oysa cep telefonlarında rehber en kolay ulasilabilecek bölümdür telefonlarda. efendi gibi gir rehbere kişinin ilk harfini yaz bul ve ara. melik duyar'dan hafiza dersleri aldım imalarina her oyuncuya cia ajanı sorumlulugu yüklemeye ne gerek var...
