Onca imtihandan sonra, onca güzel, dik tavırlarından sonra, Yusuf'un ben nefsimi temize çıkarma sözleriyle gel Yusuf
Peygamberin başı önünde istiğfarlı fethi ile gel
Gel Yusuf
Gel ki, gömleği önünden yırtılan dünyaya, arkadan yırtılan gömlekleri gösterebilelim. Gel ki, utancını kaybeden dünyaya, hayâsını yitiren insanlara, en güzel ahlak dersini verebilelim. Ve gel ki, yıllardır bitmeyen şu kuraklığa bir çare sunabilelim.
Bir adam belki de en çok bir rüzgardır şimdi
Sisli yabancı gölge gibi gezgin bir rüzgar
Şehri bir yabancı gibi dolaşıyor
Şehrin mabetleri bir bir tükeniyor
Başlıyor içinde sonsuz susuzluk
Avuçlarının içi terliyor.
"düş sokağı sakinleri" nin unutulmaz parçası "seni tanımayan yok bu şehirde" de geçen, şarkının en acıtan kısmı. mekanın aklı, zaman ve zemin, şehir ve sen.. tüm kuşatıcılığı ile şarkıda.
şehir ve sen... ne çok şey söylenir üstüne.
(...)
güneşin
koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
yazlar yok
yok artık altında suskun yolları saklı tutan
karla örtülmüş kırların kışı
gitti giden yerine gelmedi başka biri ...
tek şarkı, tek cümle, tek film, tek kitap ...ve saire. hayatı özetlemeye yarayan enstürmanlardan biri de karikatürler olacaksa benimkisi şu sert ve acıtan çizgiler olur. detay ve tespitleri ile kırıp geçen umut sarıkaya' nın burun kemiklerimi sızlatan karikatürü.
nikah resimlerimizi de çektirdik.
sonra karpuzcu raşit ağabeyinin kayınbiraderine borç ederekten nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık.
ama müjgan takmadı bunu takamadı uçuverdi elimden.
meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine.
müjganın gelinliğini hususi diktirmişler,
benim gibi kiralık tel duvak almaya kalkışmamışlar.
öyle sevindim ki. mesut ve bahtiyar olsun diye dualar ettim.
müjgan gibi bende birbirimize ettiğimiz sözleri ettiğimiz yeminleri unuttum.
bir daha mahalleye gelmedi müjgan, gelemedi.
bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş dediler.
senede birkaç ay zaten avrupa'daymış dediler.
zaman şifalı bir ilaçtır unutursun dediler,
unuttum bende. hiç aklıma gelmedi.
hatırlamıyorum bile müjganı. hatırlamıyorum
4. idans uluslararası çağdaş dans ve performans festivali kapsamında beşiktaş i̇skelesi'ne yerleştirilen eserlerden üç büyük dinin simgeleri ile atatürk'ün resminin yer aldığı tabela, cuma günü öfkeli bir grup tarafından parçalandı. tophane saldırısında gösterilen duyarlığın aksine medya ve sanat dünyası bu kez suskun. olayın, kimsenin üzerine konuşamadığı bir mevzu haline gelmesi ise şaşırtıcı.
işin içinde dindarların olup olmadığı dahi belli olmayan sadece alkol karşıtlarının kalkıştığı tophane baskınında yeri göğü inleten omurgasız sanat severleri burada göremiyoruz. demek ki neymiş mesele üzüm yemek değil, dindarları hedef almak, zan altında bırakmak!
hergün, her saat türkiye için akıl almaz senaryolar, komplolar yazıp çizen, "sıyırmış medya grubu". dizgi, mizanpaj, görsellik noktasında (cumhuriyet dışında) feci şekilde amatörlük sergiliyorlar. fikirsel manada neresinden tutsanız elde kalır. ulusalcı/milliyetçi flört adına olmadık taklalar atıyorlar.
eğer sözlükte büyük harf kullanımı olsa idi girişi büyük punto ile yazardım!başlığı görüp celallenmeyin, ben 12 eylül 2010 anayasa değişikliği referandumuna hayır diyenlere koyun falan demiyorum.
aydın' ın çine ilçesi chp ilçe örgütü' nün akıllara durgunluk veren eylemi. daha evvel mhp' li bir çiftçi tarlasını hayır şeklinde sürmüştü, tepeden bakınca mel gibson' un ünlü filmi signs' deki gibi bir manzara oluşturmuştu...http://www.ensonhaber.com/resimler/diger/hayir_1.jpg
fakat chp' li başkanın eylemine tepeden bakınca 400 tane koyun' un hayır dediğinin görüyorum. politik dil' de koyunun çağrışımlarını, mamafih chp' nin hayır yanıtını koyunlar aracılığı ile belirtmesini görünce müthiş eğlenceli bir vaziyetin tezahür ettiğini görmekteyiz.
kemal k.' nın hükümetin mavi marmara olaylarındaki haklı tepkilerini israil' in devlet televizyonunda eleştirerek neyi hedeflediğini anlayamadım. hayır kemalistlerle neo-con' ların ve dolayısı ile siyonist rejimin müthiş ilişkilerini bilen bilir; ama bu kadarı da fazla değil mi...
12 eylül 2010 anayasa değişikliği referandumu "evet" ile sonuçlandığı taktirde yetmez ama evet sloganı etrafında buluşan bir grup aktivist tarafından beşiktaş adliyesi önünde toplanılarak "bir saniye bile kaybetmiyoruz" denilerek gerçekleştirilecek eylem.
elbette yasal olarak mümkün değil, henüz oylamanın ertesi günü dava açılamaz; fakat burada anlatılmak istenen duruş meselesi, konunun ehemmiyetidir. çıkıp diyorlar ki efendim "zaman aşımı"; sorun şu, çokları ölmüş, yaşayanları 90 yaşına gelmiş adamları hapse atmak değil arzumuz... postalcılara, "bakın artık bu ülke demokratik bilinç seviyesini yüksek oranda arttırdı"; artık tepki veriyor, ses çıkarıyor, sokağa iniyor... demokrasi çerçevesinde hesap soruyor diyebilmek.
unutulmamalı ki 50 yıl önce başbakanını asan "çeteci"lere çıt çkarmayan halk yok artık. evet demek bu yüzden önemli, geçmişte yaşananlara değil, gelecek için tasarlananlara bir göz dağıdır.
2010 avrupa kültür başkenti etkinlikleri bünyesinde tertiplenmiş, maziye ait mehasinlerimizden biri. evveliyatına dair bilgiler internet sitesinde mevcut. osmanlı zamanında padişah ve saray eşrafına has olan sonrasında selatin camilerde kılınan enderun usulu namaz, cumhur müezzinliği ile beraber bir süre daha devam ediyor... birçok konuda olduğu gibi bu değerimizde unutulmaya terk ediliyor. bu yıl istanbul' da hergün farklı bir camii de olmak üzere tertip edilmiş. çok da güzel olmuş.
tvnet genel yayın yönetmeni. bir de haziran ayından beri yeni şafak' ta yazmaya başlamış. kartal ihl, ardından hukuk mezunu; eski siyasetçi yeni medya mensubu. genç yaşta çok iyi bir kariyer. çok keyifli bir sohbetine tanık olmuşluğum vakidir.
yatsı namazı' nın son sünnetinden sonra kılınan salat-ı vitr esasında yalnız kılınıyor; ama teravih namazlarında cemaat ile eda edilmekte. çocukluğumdan beri dikkat ederim üçüncü rekatta "zammı sure" olarak hep ihlas tercih ediliyor. hoca 33 rekatlık zorlu maratonun kapanışını ihlas' la yapıyor. bu konuda herhangi bir manevi işaret var mı, yoksa gelenek haline mi gelmiş bilemedim. bu da böyle bir anımdı hafız.
* son 2000 yılın en beter sıcaklarını gören (m.s 10' dan beri en sıcak hava zaar) istanbul' da şehir içi vapur hattı dışında (efil efil esiyor, negzel) tüm özel ve iett' ye ait otobüs, raylı sistemdeki yoğun ve berbat koku. tamam anladık sıcakta, sabah akşam banyo yapın be kardeşim... bana kimse iski faturasından bahsetmesin, metrobüste kokudan yanına yaklaşamadığınız insanın cebinden made in china iphone çıkıyor. (ağır şartlarda çalışıp, iş dönüşü otobüse binmek zorunda kalmış emektar kardeşlerime selam ederim...)
cemaatle kılınan namaz esnasında allahuekber tekbirinden sonra daha el bağlanmadan, sübhaneke okunmadan fatihaya başlayan hoca modelidir. ne ara sübhaneke' yi okudun be mübarek diye içten içe söylendirir insanı.
hazır yeri gelmişken bunları yazalım, malumunuz teravih namazı 20 rekat. bazı imamlarımızda işi kolaycılığa vurup fil suresi' nden başlayıp nas' a kadar gider sonra aynı sırada bir tur daha okur. kuran' ı kerim' in son 10 suresi, halk arasında "elemtere' den (fil suresi) aşağı" olarak adlandırılır, kısa ve ezberi kolay olduğu için vakit namazları çoğu zaman böyle eda edilir. tabii imamların bu şekilde yapması bazı cemaatin işine gelir, bazısı ise tad almaz; zira kendisi de sürekli o surelerle namaz kıldığı için farklılık ister.
imamlara açık çağrı: mesela huruf-u mukatta ayetleri ile namaz kıldırın hem melodik olarak çok hoş, hem onlarda kısa ... cemaate renk katın saygıdeğer hocalarım. * fil suresi, kureyş, maun, kevser, kafirun, nasr, tebbet, ihlas, felak, nas.
alenen bölücülük yapamayan ahmet altan' ın şark kurnazlığı yaparak, bakın aslında bölünmek kötü bir şey değil, marmara' yı da ayırırz gül gibi geçinir gideriz mantığı ile yazılmış yazı. sen bu yazı ile kürtçüleri ve liberalleri kandırırsın be ahmetim.
--spoiler--
"...doğrusu ben ankaranın türkiyeyi yönetebildiğini pek sanmıyorum.
konunun uzmanları benden çok daha iyi bilecektir ama özerk bölgeler paranın daha iyi kullanılmasını sağlar."
.
.
.
"ben bir marmara özerk bölgesi olmasından yanayım doğrusu.
osman baydemir gibi özerklik meselesinin en önemli kısmı bayrak değil benim için.
marmarada bir bayrağımız olmasa da olur ama olacaksa bir bayrak önerim de var.
fakat sorun şu yaplan bu hastalıklı davranşı matah bir şeymişcesine "helal olsun, atam da zaten onlardan bunu beklerdi" gibi andavalca tutumlar hakikaten asker eşlerine böyle bir misyon yüklendiğinin kanıtı. bu nasıl bir üçüncü dünya kafası, honduras mı lan burası? devlet eli ile başlatılan çağdaşlaşma bırakın da halk eli yürütülsün.
nasıl bir militarize olmuş zihinleriniz var anlayamadım. esas irtica tehdidi budur. 2010 yılında kışla' dan medeniyet tasavvuru bekleyen zevat. acınası bir durum doğrusu.
bir şifre çözücü olarak devlet bahçeli' den daha ilgi çekici bir şey varsa o da bir hatip olarak devlet bahçeli' dir. bu zat, yıllardır genel başkan, arkadaş insan bu kadar mı kabiliyetsiz olur. başbakan yardımcılığı yaptın, iktidara talipsin lakin hala şahsiyetinde ufacıcık lider evsafı yok.
halka hitap etmek bağırmka değil diye uyarmıyor mu bunu danışmanları. hep aynı terane aynı tarz, bugün çıkmış konya' da yine yüce divan diyor. acaba başbakan' ı yüce divan' da yargılatacak kadar vekilin olabilecek mi senin. vatandaş zaten mesafeliydi iyice nefret etti senden de partinden de...
bir de "devlet bahçeli' ye oy veren insan modeli" var ki sormayın gitsin o da başka bir konu olsun...
yer izmir çeşme, tesettürlü bir bayan haşeması ile denize girer ancak laik cumhuriyetçi türk kadının örnek temsilcileri asker eşlerinden biri durumdan vazife çıkararak o an orada kemalist cumhuriyeti büyük bir tehlikeden kurtarır ve olaya müdahele eder:
-bu halde denize giremezsin örümcek! *
ne yapalım ne diyelim ki şimdi. yani bu yaşanan olay sözlükte ergen bir troll' ün başarısız bir girişimi sayılacak kalitede bir davranış. yo yo böyle insanlar var aramızda ne diyelim yahu. allah hak ettiğinizi versin!
--spoiler--
"ardından jandarma çağırdık, geldi. jandarma iyi niyetliydi. kadın 'ben asker karısıyım bunlar böyle denize girmeyecek' dedi. jandarma da çaresiz kaldı"
--spoiler--
asker eşi hakkında dava açılmış ve emekli savcı, yazar gültekin avcı tesettürlü hanımın avukatlığını üstlenmiş.
başbakan-cumhurbaşkanı-milli savunma bakanı ve karargah arasında zun pazarlıklar sonucu nihayete varan kararlar oldu.
üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne doğru yol alan ülkemizde bugünü görebilmek ne güzel... balyoz sanıklarına geçit vermeyen başbakana helal olsun!