bugün

entry'ler (109)

16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçı

fenerbahçe'nin çok rahat kazanacağı maçtır. altın tepside sunulan türkiye kupasını aldıktan sonra trabzon bu maçta sahada sadece yürüyecektir. diğer iki ezik takım* trabzon'un yenecek olduğunu sanıyor olsalar da olay öyle gelişmeyecektir.

fener'in atacağı her gole fenerbahçelilerden çok trabzonlular sevinecek* 6s ve 8jk'ın haline gülecektir. çünkü sanıldığının aksine trabzonlu biri tercih halinde her zaman fener'in şampiyon olmasını ister.

deniz baykal ın seks kaçamağı

verilen linkteki resimlere bakınca deniz baykal'a benzeyen bir adam var evet. o mudur bilmem, bilemem doğru olabilir. fakat burada acayip bir durum var. doksan yıldır deniz baykal ve onun gibiler, iktidarından muhalefetine bu memleketin anasını bellerken kimse sesini çıkarmıyor, adam bir kadınla yakalanmış diye yaygara kopuyor.

bu komünistlerin kazılı bir eseri yoktur

başlığın aslı bu komünistlerin kazılı bir eseri yoktur bu memlekette olacaktı.

evet bu söz yine bir tayyip klasiğidir. üçüncü köprü tartışmaları üzerine chp'ye giydirmek amacıyla söylenmiş olsa da, hem komik hem arsızcadır.

komiktir çünkü chp'yi sol olarak görmektedir tayyip. e tabi kendisi sağın en uç noktasında olduğu için, chp gibi bir partiyi bile sol olarak görmektedir. halbuki chp faşistlikte akp ile yarışır durumdadır. ırkçılıkta mhp, dincilikte ise akp ile burun buruna gitmektedir fakat, dediğim gibi kendisi sağın öyle bir uç noktasındadır ki, chp'yi sol olarak görmektedir.

arsızcadır evet. bu komünistlerin kazılı bir eseri yoktur bu memlekette demiştir. sanki bugüne dek türkiye'de komünizm görülmüş gibi. cumhuriyet tarihinde bir komünist iktidar olmuşta bir şey yapmamış gibi, bunların bir şey yaptığı görülmemiştir diyor. yahu el-insaf diyeceğim ama sizde insaf ne gezer. sen türkiye'yi doksan sene yönet(eme), her geçen gün daha beter bir cehenneme çevir, sonra da bu komünistler de. sana ne desem boş.

şehitlerimize üzülüyor musunuz

üzerinden zaman geçmesine rağmen ancak fırsat bulabildiğim için biraz gecikmiş başlıktır.

bahsedeceğim konu 1 mayıs ile ilgili. tv'da 1 mayıs ile ilgili kutlamalar gösteriliyor, herkes coşku içinde taksim meydanında eğleniyor. bir muhabir röportaj yapmak için bir sözcünün yanına gidiyor ve konuşma başlıyor. sözcü 1 mayısla ilgili duygu ve düşüncelerini anlatıyor, daha önceki yasaktan, kanlı 1 mayıstan vs. o ara daha önceden hazırlanmış soru geliyor, şehitlerimize üzülüyor musunuz? adam o anda öyle bir afallıyor ki, tarifi mümkün değil. böyle iğrenç, böyle ahlaksız, böyle terbiyesiz bir soru karşısında çok şaşırıyor, bir kaç saniye duraksadıktan sonra ancak cevap verebiliyordu.

o an orada ben olsaydım herhalde mikrofonu alır, o muhabir müsveddesinin ağzına sokardım. rezilliklerini artık alenen sergileyen bu güruha ne dense azdır. kendilerine göre hakkını arayan herkes pkk olduğu için kaybettiğimiz evlatlarımıza üzülmeyeceğimizi düşünüyorlar. ya da sırf bizleri öyle göstermeye çalışıyorlar. fakat zaman geçtikçe herkes gerçeğin ne olduğunu anlayacak ve bu insan müsveddelerine hak ettikleri cezayı verecektir. çünkü merak eden, araştıran, öğrenen bir nesil geliyor.

karizma futbolcu isimleri

(bkz: captain tsubasa)

din

bazılarının kendi menfaatleri doğrultusunda uydurduğu, karşı gelinemez bir yere koyduğu ve bu sayede gücü her zaman elinde bulundurmaya yarayan kurallar bütünü.

türkiye de şehit ve gazilere verilen önem

bu aslında çok normal olan bir durumdur. bir hiç uğruna canını seve seve verenlerin olduğu bir ülkede çok, hem de çok normaldir. bu çaba, bu uğraş boşunadır. verilen canlar boşunadır evet. bu uğurda canını kaybedenler, onların anası, babası, kardeşi, karısı ve biz, hepimiz aldatılıyoruz.

bütün bunlar bir aldatmaca, büyük bir yalan. o büyük törenlerle toprağa verilen fidanların, ellerindeki silah kadar bile değeri yok aslında onların gözünde. bunların hepsi göz boyamadır. kendi ihtişamlarını sergileme oyunudur.

acaba bilerek başlattıkları bu ölüm oyununda, seni bile bile ölüme yollayanların suçu, seni öldürenden az mıdır? sırf gücü ve otoriteyi elinde bulundurabilmek için buna ses çıkarmayan çok mu masumdur?

yarın yirmi milyon kişi bu sebeple hayatını kaybetse ne değişir? eğer sen şehit! olsaydın ne değişirdi? sadece ağlayan değil, ağlanan olurdun bu kadar!

ateistler neyi ispat etmeye çalışıyor sorunsalı

bu ve bunun gibi başlıklar hemen her sözlükte sürekli olarak açılmaktadır. devamlı ateistlerin bir şeyleri ispat etmeye çalıştıklarını iddia eder durur dindar kardeşlerimiz. bu durum sadece okuyanları aldatmak, "bakın ateistler allah'ın olmadığını ispatlamaya çalışıyorlar fakat bir türlü başaramıyorlar"ı insanların beyinlerine yerleştirme çabasıdır. çabasıdır diyorum çünkü dindarların çabalamaktan başka yapabilecekleri bir şey yoktur.

sürekli aynı şeyleri tekrar ederek, sanki söylediklerine daha önce hiç cevap verilmemiş yüz bin kere madara olmamış gibi davranırlar. bazen terbiyesizliği öyle ele alırlar ki, inandıklarının birer yalan olduğunu kanıtlayan bilimi bile kullanmaya çalışır dindar kesim.

şimdi başlığa dönersek eğer, yine aynı yerden girmek gerekir. "ateistler neyi ispat etmeye çalışıyor sorunsalı" işte asıl sorun bu! ateistler bir şey ispat etmeye filan çalışmıyor, hiç bir zaman da çalışmadı. ispat zorunluluğu olan siz dindarlar, daha inandığınız şeyin ispatını bile gerçekleştiremeden, görülmemiş bir kaypaklıkla ateistlerin bir şeyleri ispat etmeye çalıştığını iddia ediyorsunuz. oysa ateistlerin tek çabası, insanları sadece menfaat için, toplumu etki ve baskı altına almak için uydurulmuş bu din denen zırvalıktan kurtarmaktır.

bir ateist asla başka birinin ateist olmasından çıkar sağlamayı düşünmez, düşünemez. çünkü böyle bir imkân oluşmaz. bu sebeple bir ateisti başka birinin gözünü açtığı için kimse suçlayamaz. asıl suçlanması gereken sırf menfaatleri doğrultusunda insanları din ile korkutarak sömürenlerdir. fakat nedense, suçlanan hep bu din tüccarları yerine, ateistler olur.

biliyorum ki, yarın öbür gün, bu ve benzeri başlıklar açılacak ve dindarlar tüm yüzsüzlükleri ile onlara sanki hiç cevap verilmemişçesine saldırıya geçecekler. fakat karşılarında her zaman en azından bir kişi bulacaklardır.

jose mourinho

kazandığı son zaferle dünyanın en iyisi olduğunu kanıtlayan adamdır. bu demek değildir ki bundan sonra kaybetmeyecek. belki yarı final zaferinden sonra bir final hüsranı yaşayabilir o başka... fakat bir adamın hep farklı yerlerde, hep aynı başarıyı yakalaması kesinlikle tesadüf değildir.

mourinho barca maçına gelirsek, tıpkı arsenal - messi maçı gibi olmuştur. nasıl messi arsenal'i tek başına devirdiyse, mourinho her seferinde barcayı tek başına devirmiştir. buradan ne messinin süper bir futbolcu olmadığı, ne de barcanın süper bir takım olmadığı sonucu çıkmaz. eğer hocaların yerini değiştirip bir maç yaptırma imkânımız olsaydı, herkes neyin ne olduğunu gayet iyi görebilirdi.

askerliğin 12 ay olması

"ya olm askerlik zaten 12 ay, bize okutmadan kaat imzalatıp 6 ay gönüllü askerlik yaptırıyolar. nato üyesi olduğumuz için 18 ay yasak zaten" diye bir geyik dönerdi zamanında. hey gidi günler...

yüce allah ı tanımayan aciz

yüce zeus'u tanımayan aciz
yüce odin'i tanımayan aciz
yüce zart'ı tanımayan aciz
yüce zort'u tanımayan aciz ile aynı acizlikte olan kişidir.

ülkeyi ateistler yönetse olacaklar

bu durum sadece türkiye için değil dünya için de aynıdır. okullarda yalan dolan yerine bilim öğretileceği için, fazla değil bir nesil sonra din diye bir şey kalmaz herkes ateist olur, bununla da kalmaz faşizm ve ırkçılıkta ortadan kalkar tarih olurdu.

alevi davasında aslan kesilen ateist

ateistin gözünde, her dindar aynıdır. buradaki konu ise farklıdır. olayda alevi sünni sorunu değil, ezen, ezilen sorunu vardır. fakat dini bütün kardeşlerimiz, ateistlerin sırf kendilerine muhalefet etmek için alevileri savunduklarını sanırlar. bu durum aslında gayet normaldir. dünyada kendi inançlarına sahip olmayan herkesi, öldürülmesi gereken bir varlık olarak görenlerin, bu düşünceye sahip olması pek şaşırtıcı olmasa gerek.

aslında yanlış olan, bu ve benzeri konuların bir topluluk, bir düşünce, millet vs. üzerinden tartışılmasıdır. her insan farklı konularda, farklı düşüncelere sahip olabilir. bazı konularda zıt fikirlere sahip olan insanlar, başka bir konuda aynı düşünceye sahip olabilir. bu sebeple insanları bazı topluluklar dahilinde yargılamak yanlıştır.

alevi konusuna gelince, her iki tarafta yanlış düşüncelere sahip olmasına karşın* alevilerin hakkı yendiği için bunun karşısında durulması gerekir. eminim ki birçok ateist başka bir coğrafyada başka bir dine mensup insanlar tarafından ezilen müslümanlar için de aslan kesilir. fakat müslüman oldukları için değil, insan oldukları için de değil, sadece hakları yendiği için...

kenan evren

ilkokul yıllarımdı. darbenin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen izleri hala kaybolmamıştı. kenan evren cumhurbaşkanı idi. bir sebeple, cumhurbaşkanı yaşadığım ile gelecekti. ildeki bütün okullar hazırlık içerisinde, her öğrenci neredeyse askeri eğitime tabi tutularak eğitiliyor, cumhurbaşkanının geleceği gün için hazırlanıyordu.

gün geldi ve sabah okuldan çıktık. kenan evren'in araba ile geçeceği güzergâh üzerinde sabahın köründe beklemeye başladık. ellerimize verilen türk bayraklarını oyuncak niyetine kullanıp, zaman geçirmeye çalışıyorduk. saatler geçiyor cumhurbaşkanı gelmiyordu. neredeyse öğlen olmuş, üzerimizdeki kara önlüklerin savunmasız inceliğinde sabah soğuğunu çoktan yemiştik. yemediğimiz tek şey ise yemekti. evet karnımız acıkmış ve biz halâ bir şey yememiştik, öğretmenlerimizden yediğimiz azardan başka.

saat öğleden sonra iki - üç sularında bir hareketlilik oldu. cumhurbaşkanının geldiği, herkesin elindeki bayrağı sallaması söylendi. o sırada siyah bir araba belirdi, arabanın camından çıkan bir el sallanıyordu, geçti ve gitti.

işte bu sebep bile kenan evren'den nefret etmek için sebebti bir çoçuk için. saatlerce bekleyen ve sadece sallanan bir el için beklediğini anlayan bir çocuk için yeterliydi. peki ya onca acıyı, işkenceyi çekenler, arkadaşını, sevgilisini, kardeşini, annesini, babasını, kaybedenler, onlar ne yapmalıydı?

darbenin kaosu sonlandırdığını sananlar, o kaosu kim hazırlamıştı acaba? kim tırmandırarak o duruma getirmişti? darbe yapabilecek gücü olan biri, sizce bu durumda ne kadar etkisiz olabilirdi?

fillerin nasıl eğitilip itaatkâr birer köle haline getirilme hikâyesini anlatmak istemiyorum. bunu zaten herkes bilir. aynı şey halkımıza yapılmıştır.

paşa hazretleri şimdi "eğer yargılanırsam intihar ederim" diyormuş. isabet olur paşam!

bayraktar bayraklı

bir zamanların zekeriya beyaz ve yaşar nuri öztürk ile birlikte bilinen en popüler din zırvacısıdır. diğer ikisi şu sıralar ekranlarda pek görünmese de (en azından ben görmüyorum) kendisi haber türk kanalında boy göstermektedir.

geçenlerde yine haber türk kanalında bir programda rast geldim. programın ortaları olduğu için baştan dinleyememiştim fakat, din dersinin okullardaki zorunluluğudan bahsediliyordu. kendisi din derslerinin seçmeli olamayacağını, okula giden her öğrencinin din dersi almaya mecbur olduğunu söylüyordu.

daha sonra bir telefon bağlantısı oldu ve yayına alevi bilmem ne derneği başkanı bağlandı. adam ısrarla bu uygulamanın yanlış olduğunu söylüyor, fakat bayraklı bey olmaz zorunlu olmalı diyordu. adam sonunda "kardeşim biz seninle her açıdan farklıyız" diyince o muhteşem cevap geldi; "hepimiz allah'a tapıyoruz kur'an'a inanıyoruz, hepimiz müslümanız, yani aynıyız."

kendisine göre türkiye'deki herkes müslüman, herkes sünni, herkes hanefi. haşa kimsenin inanmamak gibi bir lüksü de olamaz. ayrıca din okulda öğretilmeliymiş. eğer herkes evinde öğretirse, farklı farklı dinler ortaya çıkarmış. çünkü kimse dini tam olarak bilmiyormuş. bu şekilde olursa işler çok tehlikeli bir hal alırmış. dinin kendisi hiç tehlikeli değilmiş yani.

kardeşim benim çocuğum zamanında uydurulmuş, sen ve senin gibilerin ise doğru kabul ettiği bir zırvalığı öğrenmek zorunda mı? ayrıca türkiye'de elli bin türlü farklı inanış varken sen nasıl her insana senin inandığını zorla öğretmeye kalkarsın?

ama doğru ya, insanların beynini daha küçükken yıkamak lazım ki, büyüdüklerinde bu öğretilmiş saçmalıklardan kurtulmaları imkansız hale gelsin.

televizyonlara çıkan dinciler eskiden böyle değildi. kendi fikirlerini veya onlara söylenenleri söyler, insanları kandırmaya çalışırlardı. şimdi ise buna gerek bile duymuyor, öğretilmiş fikirleri zorla kabul ettirmeye çalışıyorlar. tabi bunda türkiye'deki egemen gücün büyük bir etkisi var. artık insanları zorla da olsa istedikleri gibi yönlendirebileceklerini düşünüyorlar. istedikleri görüşleri, inançları insanlara zorla empoze ederken, istemediklerini, onlara ters gelenleri rahatça sansürleyip, yasaklayabiliyorlar.

türkiye artık maalesef tek olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor. fakat bu teklik, tek vatan, tek bayrak, tek dil saçmalığı filan değil, tek insan modelidir. artık insanlar öyle koyunlaştırılıyor ki, bırakın düşünceleri, farklı görüşleri, olaylara bakılşarı, verdikleri tepkiler bile neredeyse aynı olma yolunda.

6 nisan 2010 star barca arsenal yayın protestosu

şşş laaaa size diyorum...

iş yerimde d-smart olduğu için rahatça seyredebildim. haaa maçın tamamını seyrettim mi? yok. sadece messi'nin gollerine baktım. arsenal'in attığı golü bile görmedim. hiç seyredememiş bile olsam skimde olmazdı. godum maçınızın mına.

amaaaa, şurada elli bin tane adam bu maçı seyretmek isterken, kimi para vermesine rağmen yaptığınız bu puştluk olmuyor. bu yaptığınız hatadan, yani piçlikten hemen vazgeçin yoksa skerün sizi haaaa.

lionel messi

zamanında böyle yapacağı belli olan futbolcudur. adam olacak çocuk bokundan bellidir derler ya, işte öyle.

hose mourinho'nun chelsea'nın başına gelmesiyle, koyu bir chelsea taraftarı olmuştum. takım da taş gibiydi hani, önüne geleni ezip geçiyordu. sonra barcelona'nın bir lig maçını tesadüfen seyrettim, messi oynuyordu. maç 5-0 bitmişti ve ben kendi kendime şöyle demiştim; "barcelona taraftarı olma zamanı geldi."

(bkz: 6 nisan 2010 lionel messi arsenal maçı)

hafta sonu öğrenci olmaz diyen dangalak dolmuşçu

öncelikle öğrencilik yıllarımın gerilerde kaldığını belirteyim.

hemen hemen her gün dolmuşa bindiğim için dikkatimi çeken bir olaydır bu. ne zaman dolmuşa binsem, okulların açık olmasından dolayı yanıma, yöreme okullu çocuklar binmektedir. ne zaman biri para uzatıp "bir öğrenci" dese şoförün suratı anında vuran öküz şeklini alır. ulan gerzek ne trip yapıyorsun? çocuk öğrenci işte!

hele bir de hafta sonuna rast gelindiyse çocuklar yandı. dangalak dolmuşçu hemen atlar "hafta sonu öğrenci olmaz" diye. la öküz! hafta sonu olunca bu çocuklar mezun mu oluyor? sen ne skim adamsın? senin gibileri şehre pasaportla almak lazım ama neyse.

"uzatma al şu parayı öğrenci işte" deyince de "sen karışma abi" abini de skyim, seni de skyim, seni dolmuşçu yapanı da!

charlie chaplin

bir şehir efsanesine göre, taklidinin yapıldığı bir yarışmaya katılıp üçüncü olmuştur.

zeus a inanmıyorum

ancak bir aptalın söyleyebileceği cümledir. şu koskoca kainatı elbet biri yaratmıştır. o da zeus'tur. yoksa bu mükemmel düzen kendi kendine nasıl oluşur?