ihtilalden yeni çıkmış ve Turgut Özal'la liberalizmi tanımış Türkiye'nin röntgeni olan filmdir.
Zengin ol da nasıl olursan ol mantığının işlediği, Arabesk furyasının kasıp kavurduğu, tüm manevi değerlerimizi para ile değiştirmeye başladığımız, çürümenin başlangıcını anlatan zeki Ökten filmidir.
Edit: be şerefsiz 2 saniyede neyi okudun anladın da eksiledin.
Filmin başında arabesk parçalar eşliğinde istanbul'un çeşitli işportacılarını, insanların koşuşturmacalarını ve trafikten, araçlardan kesitlerin gösterildiği kısım ayrı bir hoşuma gidiyor.
hep oscar'lı filmleri yazacak değiliz ya? biraz da bize özel, geçmiş zamandan güzel filmleri yazmak gerek. bizzat bizi anlatan, bize dair filmleri yazmak gerek. şu başyapıtı, yüz tane oscar'lı filme değişmem.
gerek türk sineması'na, gerek yeşilçam'a , gerek zeki ökten'e, gerek kemal sunal'a olan saygımdan ötürü, bu bilgisiz, cahil halimle filmi eleştirmeye kalkışmayacağım. tüm bu sebeplerden dolayı, inanilmaz romantik yaklaşacağım konuya ve tek bir cümle ile özetlemeye çalışacağım derdimi: yoksul, izlediğim en özel, en güzel zeki ökten filmi.
ayrıca, bir iki küçük de not düşmek istiyorum. genç zeki demirkubuz'u ilk kez kamera karşısında görüyoruz bu filmde, ilk oyunculuk deneyimiymiş. son olarak, filmin ortalarında bir sahnede, izzet altınmeşe'den başına döndüğüm adlı türküyü duyuyoruz. her izlediğimde mutlaka gözlerim dolar.
kıyıda köşede kalmış, üzerine hala daha birçok yorum yapılmayı fazlasıyla hak eden zeki demirkubuz 'un 4 yönetmen yardımcısından biri olduğu leziz zeki ökten filmi.
ökten külliyatına bakarsak sürü öne çıkıyor. faize hücum ve özellikle düttürü dünya gibi iyi niyetli bir şeyler anlatma derdinde olan bir çalışma olduğunun altı çizilmeli. (ben düttürü dünya'yı özel olarak severim ama bu biraz kişisel beğenimle ve filmin kendini seven hatta kendisine tapan tavrıyla ilişkili)
--spoiler--
yoksul'a gelirsek bir han üzerinden 80'leri ve kaybolan değerleri çarpıklıkları resimliyoruz. handa her tip adam mevcut ve bunlar bir şekilde yollarını buluyor. adam kayırmacılık, günü kurtarmacılık, hile-huda, tefecilik, faiz, çıkarcı insan ilişkileri her bir halt var. kısaca yolunu bulmak var. yoksul'un mükemmel telaffuzuyla sülüman bey'in yoksul'a istanbul'da tutunmanın sırrını anlattığı bir sahne var. istanbul'da yaşayacaksan diyor sülüman bey (yaman okay) 3 çay mı içti 6 yapacaksın işine bakacaksın diyor. yeri gelecek kişinin alacaklısının kapısına dayanmış olduğunu kullanacaksın. faizi kökleyip, parayı vereceksin diyor. içsin içmesin çizikler mütemadiyen atılcak, şeker 1,5'tan 1'e düşürülecek. yoksul'un saf duygularıyla yaptığı gibi her bir şeyi gördüm, duydum, ben bilirim de demeyeceksin. işine cukkana bakacaksın. sülüman bey rolünde rahmetli büyük oyuncu yaman okay döktürürken, 1980'lerin erozyonunu da adeta tek başına resimliyor. handakiler de ayrı alem zaten. onlar da birer erozyon temsilcisi. ışın hızıyla filmin sonuna gidersek yoksul da artık patron oluyor ve kendisine yapıldığı gibi çay servisi için dakika tutmaya başlıyor. o da sömürü düzeninin bir parçası artık. film düzenin değişmediğini öngörüyor finaliyle. sevdiği ona müzik seti aldığı hatun aldığı borçlarla tüymüş, bir müteahhite yelken açmış. derdi kendisini kurtarmak. yoksul zamanla vaziyetin iyi tınlamadığını anlıyor çünkü bir gün de borsa da paralar altından euroya yatırılıyor sistem o biçim günlük zenginler yaratıyor.
--spoiler--
--spoiler--
işin bir de reklam boyutu var. 80'lerin özelliklerini tümüyle buluyoruz film de. lee cooper reklamı kimileri için çok şey ifade ediyor. önce masa sonra diz sonra şıkşık ve lee cooper. zaman coca cola 'nın değerli mi değerli olduğu yıllar. gazı kaçmasın yanında bir marlboro. çok şeye kadir çok.
--spoiler--
ihtilal olmuş Özal Başbakan toplum kabuk değiştiriyor.
kapitalist düzenin çarkları yavaş yavaş işlemeye başlamış.
Arabesk furyası. Köşeyi dönme çabası. oralet.
Amerikan malı reklamların hayatımıza girişi. Lee cooper kotlar.
Döviz ticareti serbestleşmiş. KDV alabilmek için hayali ihracatın başlaması.
iki yüzlülük. Borçlu esnaf. Villaları ucuza kapatan gemisini yürüten uyanıklar.
Beyaz eşyaların yaygınlaşması. Renkli TV’ler. Atari.
Eleştirdiği adamın yerine geçince aynı şekilde davranan, çalışanına it gibi davranan iki yüzlü riyakar çaycı Yoksul.
Saatçide kadının bacaklarına bakıp aşağıda dinci esnafla cehennem muhabbeti yapan münafık Yoksul efendi.
Gece olunca zamlı çay satan yolunu her şekilde bulan Yoksul.
Çaycı Yoksulda vücut bulan tüm çıkarcı ve menfaatini düşünenen yurdum insanı.
Dönem filmi olarak yurdun röntgenini çeken bir başyapıt.
40 yılda bir yar sevdin onu da eller aldı değil mi yoksul?
bazı sahnelerde arkada çalan müzikler oyuncudan, bakışlardan, diyaloglardan daha çok şey anlatmaktadır. filmi izlerken kulağınız hep tekstilde kızların dinlediği radyoda bir yandan.
yapılan bazı küçük hatalar var filmde ama onlar gerçekten gözden kaçmış hatalar mı yoksa bizim ülkemizde sık yapılan hatalara aksaklıklara birer gönderme mi karar veremiyorsunuz.
bu yönden insanı çok güzel bir kafa karışıklığına itiyor film.
bir de orospusun leyla.
adamın üç kuruş parasıyla aldığı hediyeleri çarpıp çarpıp kaçtığın için değil de hayallerini düşlerini umutlarını çarpıp kaçtığın için orospusun.