bugün

harper lee nin pulitzer ödüllü eserinden beyazperdeye uyarlanmış 1962 yapımı robert mulligan filmi. aynı zamanda gregory peck de başarılı performansı ile oscar ödülünü kazanmıştır.

filmde tecavüzle suçlanan bir siyahın savunmasını yapan bir avukatın hikayesi anlatılıyor. siyah adam kasabadaki beyaz bir kadın tarafından, kendisine tecavüz etmekle suçlanmaktadır. siya adam kendisini savunacak birisini bulamamaktadır ki tam bu oktada deli fişek avukatımız ortaya çıkar..

film gerek anlatımı gerek kurgu yönünden son derece başarılıdır..

özellikle mahkeme filmlerinden hoşlananların kesinlikle izlemesi gereken bir film.
harper lee'nin türkçe'ye de çevrilen romanı "bülbülü öldürmek" adıyla basılmıştır.

(bkz: bülbülü öldürmek)
(bkz: gülü kendine küstürmek) * *
amerikalı bayan yazar harper lee'nin 1960'da yayımlanan, 1961 senesindeyse pulitzer ödülü kazanan, dünya çapında 18 milyondan fazla satan ve 10 dile çevirilen kariyeri boyunca yazmış olduğu tek romanın adı. 1962'de aynı isimle filme çekilmiş ve gregory peck'in oynadığı bu film oskar ödülünü kazanmıştır.

--spoiler--

Nelle Harper Lee'nin , 28 Nisan 1926'da dünyaya geldiği Alabama, Bülbülü Öldürmek'in kurgusunda yer alan Maycomb'un pek çok açıdan ikizi gibidir. Tıpkı kitabın baş kahramanı Scout'un babası Atticus Finch gibi Lee'nin babası da bir avukattı. Lee'nin çocukluk arkadaşları arasında, romandaki Dill karakterine ilham veren geleceğin romancısı Truman Capote gibi isimler vardı. Lee, romandaki bu kişisel detayları, çocukluğunun geçtiği kasabayı anlatmak için değil, tipik bir Güneyli kasabayı anlatabilmek için kullanmıştı.

Yine de Lee'nin çocukluğu ile romandaki ortak noktalar kasaba ve karakterlerle sınırlı kalmıyor. 1931 yılında Lee beş yaşındayken dokuz siyahi adam Alabama, Scottsboro'da iki beyaz kadına tecavüz etmekle suçlanıyordu. Uzun, medyatik ve fazlasıyla gergin geçen dava sürecinde dokuz adamın beşi uzun yıllar sürecek mahkûmiyetle cezalandırılmıştı. Pek çok ünlü avukat ve sayısız Amerikan vatandaşı bu cezanın haksız olup ırkçı önyargılarla verildiğini düşünüyordu. Adamları suçlayan kadınların da yalan söylediğinden şüpheleniliyordu ve davadan sonra iddiaları gittikçe daha şüphe götürür hale gelmişti. Hiç şüphesiz ki dokuz adamın yargılandığı bu Scottsboro Davası, Lee'nin romanının merkezinde yer alacak olan davanın tohumlarını atmıştı.

yapıttan unutulmayacak sözlerse:

Atticus Finch'in oğlu jem'e tüfek kullanmakla ilgili söylediği: "i'd rather you shot at tin cans in the back yard, but i know you'll go after birds. shoot all the bluejays you want, if you can hit 'em, but remember it's a sin to kill a mockingbird."

ve yine atticus'un oğluna sarf ettiği: " as you grow older, you'll see white men cheat black men every day of your life, but let me tell you something and don't you forget it - whenever a white man does that to a black man, no matter who he is, how rich he is, or how fine a family he comes from, that white man is trash."

--spoiler--

yazarın küçük bir kızın izlenimlerinden aktardığı romanda ırkçılık, sınıf ayrımı, iyi ve kötünün mücadelesi, cinsiyet rolleri ve masumiyetin ölümü gibi temalar başarıyla ve sıkıcılıktan tamamen uzak bir havada işlenmektedir.
Yüzyılın en iyi yüz romanı listelerinin çoğunda başa güreşen, Atticus Finch karakterinin, tüm zamanların en iyi kurgusal karakterleri listesinde ilk üçte olduğu, biri kız biri erkek iki kardeşin, gerçek bir aydın ve hümanist olan avukat babalarının, müşfik fakat gerektiğinde sert zenci dadılarının ve egzantrik bir komşu kadının rehberliğinde nasıl onurlu, bilinçli ve sevecen yetişkinler olma yolunda ilerlediğini, cemaatlerin, düzenin değişmemesi adına adalet ilkesinden nasıl kolayca sapabildiklerini anlatan, iyilik, kötülük, kardeşlik, dostluk, keder, ırkçılık ve sapkınlık üzerine müthiş bir ustalık ve insancıllıkla yazılmış bir başyapıt. Tek zaafı, anlatımın, modern roman geleneğine ve özellikle günümüz romanına oranla fazlasıyla şeffaf ve klasik kalışı. Mutlaka okunmalı.
(bkz: to kill a mockingbird)
okuduğum en güzel kitaplardan biri olmakla birlikte örneğin bir the catcher in the rye' ın sürükleyiciliğinden yoksundur bu kitap. insanlara ders verme amacı güdülmeden iyiliğin, ahlakın, erdemli bir insan olmanın önemi çok naif bir biçimde aktarılmış okuyucuya.
hepsindne önemlisi bu kitap bir çocuğun hayata bakışını en gerçekçi, en saf, en doğru anlatan kitaptır okuduklarım arasında.
Harper lee'nin romanıdır. bilahere anlatırım.
bülbülü öldürebilen insana şunu sormabilitem var, hissediyorum.
(bkz: napak inanak mı kanka)
"remember, it is a sin to kill a mockingbird"
çok güzel bir kitaptır. kitap o kadar güzeldir ki filmin tırtlığına isyan edesiniz gelir.
harper sana aşığım.
uğursuzluk getirir.
kitabını okuduğum ve dün gece filmini izlediğim edebi şaheser.
okuduğum en güzel kitaplardan biriydi. Bir iki yerinde gözlerim doldu, durdum düşündüm falan. Kesinlikle filminden iyiydi. Atticus Finch , muhtemelen karşılaştığım en baba karakter. kitabın bu kadar etkileyici olmasının sebebi muhtemelen, aynı şeker portakalı romanındaki gibi, yaşanmış bir hikayenin anlatılmış olması. Gerçekler her zaman, kurguya üstün gelir.

” jem yavaşça,
- atticus. dedi,
- ne var oğlum?
- bunu nasıl yaparlar ? nasıl ?
- bilemem, ama yaptılar. önceden de yaptılar, bu gece de yaptılar ve bundan sonra da yapacaklar. yaptıkları zaman da, yalnızca çocuklar ağlayacak. “
harper lee'nin amerikan edebiyatı'nın klasikleri arasında yer alan ve pulitzer ödülü almış romanı ve bu romandan beyaz perdeye uyarlanan, baş rolünü gregory peck'in oynayarak oscar ödülü kazandığı aynı adlı filmi.

yazar harper lee, bu eserini 1936 yılında, yani henüz on yaşındayken, yaşadığı kasabanın çevresinde gerçekleşen bir olayı esas alarak ve bu olayın ailesi ile komşuları üzerindeki etkilerini gözlemleyerek kaleme almıştır.
Irkçılık karşıtı filmlerin öncüsüdür. Ama en iyisi değildir kesinlikle. Atticus karakteri aslında tam bir avukat karakteridir. Gerçek hayatta fazla konuşkan olmayan ancak meslek uğruna herşeyini feda edebilecek bir adam. işinde de bir hayli uzman. Mahkeme sahnesinde gerçekten oyunculuğunun hakkını veriyor Gregory Pack. Filmin senaryosu güzel. Ancak üç çocuğun etrafında dönmesi ve mahkuma fazla odaklanılamaması bakımından eksik kalmış. Film zaten bir kızın gözünden anlatıyor. Masalsı bir anlatımı var az da olsa.

12 Angry Men tarzı mahkeme sahneleri daha da uzasaydı kesinlikle daha çok beğenecektim. Çünkü gerçekten bir tek mahkeme sahnesi son derece akıcı ve derinden işlenmiş. Kurgu yerinde ancak final çok daha çarpıcı yapılabilirdi. Basit ve sıradan bittiğini düşünüyorum. Son olarak tekrar belirtmek isterim ırkçılık filmlerine öncü olmuş bir filmdir. Eksikleri mevcuttur ancak güzel bir filmdir. izlemenizi tavsiye ederim.
"ırkçılık ve adalet" kavramlarını eleştiren 1962 yapımı kült film. benzeri farklı bir film arayanlara;

(bkz: a time to kill)
http://www.goodreads.com/...657.To_Kill_a_Mockingbird
Harper Lee, kitapta mahkeme tarafından ırza geçme suçuyla yargılanan siyah bir insanın savunmasını ve küçük bir kentte inanç ve vicdanla ilgili hükümlerin nasıl verildiği ele alınıyor.
okuduğum en iyi kitaplardan biridir. yazar bu kitaptan sonra yazarlara özgü tıkanma sendromuna yakalanmış ve başka kitap yazamamıştır.
tanıtım, inceleme ve bilgi için;

http://www.soykudergi.com...lu-oldurmek-harper-lee-2/
küçük yaştaki oyuncuların değerini bilmiş sanat eseridir. *
görsel
Okumaya geç kalmış olduğum eser. Keşke daha önce okusaymışım dedirtti. Her çocuğun yaşadığı korkuları mükemmel betimler Harper Lee. Hem korkar, hem de korktuğunun üzerine yürür; merak eder. Ağaç kavukları, sessizliğini koruyan, çocuğun gözünde "hayaletli"olan evler... Aynı zamanda o dönemdeki toplumun zenci ırka bakış açısını en güzel şekilde işlemiş, bir imge olarak karşımıza çıkartmıştır. Güldürür, sorgulatır, düşündürür.
ırkçılığı , insanların ön yargılarını yıkmanın zorluğunu küçük bir çocuğun gözünden anlatan harika kitap.
kitabın sonundaki olayların hafiften özetlendiği bölüm çok hoşuma gitmişti.

--spoiler--
gündüz... kafamda gece sona erdi. vakit gündüzdü. mahalle canlanmıştı.bayan stephanie crawford son haberi anlatmak için bayan rachel ın kapısına gitti. bayan maudie çiçeklerinin üstüne eğildi. mevsimlerden yazdı. kaldırımda iki çocuk uzaktan yaklaşan bir adama doğru sıçrayarak koştular. adam elini sağladı. çocuklar adama yetişmek için birbirleriyle sanki yarış ediyorlardı.
mevsim hala yazdı. oğlan , ardından bir olta kamışını sürüyerek geldi.bir adam elleri belinde onları bekliyordu. yazdı. adamın çocukları , arkadaşlarıyla birlikte ön bahçede , kendi buluşları olan küçük bir dramı oynuyorlardı.
mevsimlerden sonbahardı. adamın çocukları kaldırımda , bayan dubose un evinin önünde kavga ettiler. oğlan , kız kardeşinin ayağa kalkmasına yardım etti. birlikte eve döndüler. çocuklar kaldırımda gidip geldiler. yüzlerinden günün başarıları , üzüntüleri okunuyordu.
mevsimlerden kıştı.adamın çocukları kapının önünde , alev alev yanan bir evi seyrederek tir tir titriyorlardı. bir adam yolun ortasına çıktı.gözlüklerini düşürdü ve bir köpeği vurdu.
yeniden yaz geldi.adam çocuklarının kalplerinin incinmesine tanık oldu. yeniden sonbahar geldi. ve, boo..çocuklar ona gerek duyuyorlardı.
--spoiler--
(bkz: kitabından daha güzel olan filmler)
harper lee nin en çok anlaşılmasını istediklerimiz anlaşılmasından en çok korktuklarımızdır başlığıyla http://tayfunsurucu.wordp...en-cok-korktuklarimizdir/ şeklinde blogumda yorumladığım kitabı.