bugün

harpee lee nin muhteşem romani. yazar hayatı boyunca tek roman yazmış bulunmakta bu yüzden zirvede bırakmış diyebiliriz.

zorunlu edit:yazar ölmeden tam önce tespih ağacının gölgesinde adli romanini cikartti.
60 li yillarda amerikadaki ırkçılıği anlatan roman.

(bkz: to kill a mockingbird)

edit.
"Bu dünyaya sadece onu sesleriyle şenlendirmek için gelen bülbülleri öldürmek en büyük günahlardandı."

çocukluğumda okuduğum kitabın NOT aldığım kısmı buydu aklımda yer eden kısmı.

ülke gerçeklerini düşünerek yorumlamalı bunu.
Harper lee Pulitzer ödülü alınca zirvede bırakmak istedi sanırım. Zira bu roman o ödülü sonuna kadar hakediyor. Sonrasında denemeler yayınlamış sadece.
tesbih ağacının gölgesinde isimli 2. romanı piyasaya çıkmış Harper Lee'nin ilk baş yapıtıdır. Uzunca bir süre roman yazmamıştır. Sel yayınlarından çıkmıştır.
istediğiniz kadar saksağan vurabilirsiniz, ama bülbülü öldürmek günahtır bunu asla unutmayın. Tavsiye edilen, Bitince üzüldüğüm kitaplardandır.
ahmet ümit kitapları okuyan birisi olarak, bu tarz dandik kitaplar ilgimi çekmiyor.
ırkçılık üzerine yazılmış efsane kitap. koca yürekli avukata selamlar olsun. kesinlikle okunması kitaptır.
(bkz: bülbülü öldürmek günahtır)
mahkeme bölümü hariç sıkıcı bir eser.

evet kardeşim bir roman pulitzer ödülü alıyor diye illa ki herkes beğenmek zorunda değil.

ayrıca o öcü radley abimize de çok yanlış yapıldı.
Tesadüfen yazarının 1. ölüm yılında okumaya başladığım kitap, bakalım sevecek miyim
1930 - 1940 yılları arasını anlatan, ırkçılık karşıtı bir kitaptır.

Okurken geçmiş zamanlara dair yapılmış haksızlıklar, zulümler, sessiz çığlıklar, adaletsizlikler, dürüstlük ve insanlık gibi kavramlar gelmektedir.

Olaylar küçük bir kızın hayatı üzerinden ustaca anlatılmaktadır. Konular geçmişe ve geleceğe dair önemli mesajlar içermektedir.

Mutlaka okunması gereken kitaplardan biridir, kesinlikle okuyanda öyle yada böyle bir iz bırakır. bu kitapla geçen zaman boşuna değildir.

Kitap beklenmedik bir sonla biter.
Çok kısa sürede bitirdiğim kitap. Entry hatrı sayılır derecede DP'liler içeriyor olabilir.
istediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.” Beni böyle etkileyici sözlerle hayran bıraksa da kendine Edebi doyuruculuğu aslında zayıftı. Ya da ben büyük beklentiyle okudum bilemiyorum. Ama sürükleyici ve etkileyici bir hikaye ileride çocuklara okutmalık kitaplar listesinde benim için. mutlu sonla bitsin herkes yaptığı yanlışı görsün istedim her sayfayı çevirirken, Özellikle mahkeme sayfalarında. mahkemenin sonu tahmin edilebilir olmasına rağmen insan işte yine de umut ettim, yanılmak istedim. gerçek dünyada, özellikle ülkemizde, adalet bir ütopya halini almışken insan en azından romanlarda hak yerini bulsun istiyor. Neyse siyaset yapmadan devam ediyorum Bir yetişkinin ağzından anlatılsa istediği etkiyi yaratmayabilirdi kitap çocuk masumiyetini hissediyorsun özellikle yine mahkeme salonunda çocuğun sanığa davranışlarından etkilenmesi ağlaması, ve onun büyüyünce bu durumlara ağlamayacağını söylemeleri tam küçük prensti. Çocuk vicdanıyla okumak beni derinden etkiledi diyebilirim dediğim gibi.
Fazla gerçekçiydi Önyargıyı anlatan kötüleyen insanların bile bu yanlışa düştüklerini, eşitliği savunan insanların bile insanları sınıflara ayırdığını görmek insanı üzse de üzerinde düşündürmeye itiyor. Hümanist geçinen bir insan olarak yaptığım yanlışları düşündüm Öğretmenin hitlerin yahudilere yaptığına samimi bir şekilde sinirlenirken kendi ülkesinde kendi mahallesinde zenciler için yakında bizle evlenmeyi düşünecekler diyebilmesini okuduğumda. Ya da Robinson'un haksız mahkumiyetini eleştiren çocuğun Babasına, '' neden bizim gibi, bayan maudie gibi insanlar hiç jüri üyesi olmuyor? jüride maycomblu birini göremiyoruz, gelenler hep ormanlık bölgeden geliyor.'' Diyor. Zencinin hakkını savunurken sırf Dağlı olmaları sebebi jüri üyelerini öteki kabul etmelerine yetiyor. Robinson un ölmesiyle gerçekten üzüldüm herkesin eşit doğmadığını kabul etmek zorunda olmak kitabı birkaç dakika okuyamama neden oldu.

"daha başlamadan yüz yıl önce davayı kaybetmiş olmamız demek kazanmaya çalışmayacağız anlamına gelmez." gerçekten böyle düşünen inanan bunun için çalışan idealist hukukçulara ihtiyaç var. Ya da oğlunun suçlu olduğuna inandığı durumlarda oğlunu yargılayabilecek hukukçulardan ziyade babalara ihtiyaç var. Buradan ilerideki çocuklarıma sözüm olsun Atticusumu bulmadan çocuk yapmayacagım. Bu kitabı da size benden daha küçük yaşta okutacağım.
Ps Öcü radley seviliyorsun amcacığım.
Son olarak "bana kalırsa tek bir tür insan var, insanların hepsi insan."
O zaman artık bülbül ötmüyor gül kokan penceremde yalnız hatıran kaldı aah boş kalan çerçevemde. (Hadi bakalım eller, çakmaklar).
Genel olarak siyahi insanların yaşadığı adaletsizlik üzerinden tanımlansa da bana göre toplumdaki bütün eşitsizlikleri bir şekilde gözler önüne seren roman.

Bana kalırsa başarısındaki en büyük pay romanın 9 yaşındaki biz kız tarafından yani bir çocuk gözüyle anlatılmasıdır. Ve çocuklardaki eşitlik duygusunun ne yazık ki büyüdükçe yok olduğunu gösterir. Çocukluktaki masumluğu, pek azımız yetişkinlige kadar koruyabiliyor.

"istediğin kadar Saksağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır."
Kitap, 1962'de sinemaya uyarlanmış ve Oscar ödülü kazanmıştır.
Gerçekten hoş bir filmdi siyah beyaz olmasının da ayrı bir tadı vardı. En kısa zamanda kitabını da okumak istiyorum.
ben bu filmi ilkokul 4'te izleyip cok etkilenmiştim. kendimi filmdeki küçük kızla özdeşleştirmiştim. en yakın arkadaşım atilla'ya da atticus diyordum. herkes de öyle demeye başlamıstı.
ne entelektüel çevrem varmış.
hukuk felsefesi dersinde okumamız istenmişti, filmi de vardır. birkaç film daha vardı, birisi de elbette (bkz: 12 kızgın adam) ayrıca okumamız için necip fazıl’ın reis bey’i önerilmişti. bir ara hukuk felsefesi başlığı altında toplamak gerek bunları, ilgilenenler için faydalı olur.

tanım: adalete üzerine düşünmenizi sağlayan bir film.
profil fotoğrafım scout finch olmasına rağmen okuyamadığım bir romandır.
harper lee' nin bir çocuğun gözüyle anlattığı kitabı.
tıpkı küçük prens' te ki gibi çocukların çevrelerini nasıl safiyane duygularla yorumladıklarına, hayal dünyalarının genişliğine şahit oluyorsunuz. yazar bunu gayet güzel başarmış. şimdilik yorumum bu kadar. bu entry dursun burda. bitince editlerim.
Baştan sona insanlık ile ilgili problemlere ayna tutuyor bu eser. Kadın- erkek eşitsizliğine, siyah-beyaz başlığında ırkçılığa, sınıf farklılıklarına, eğitim sisteminin zayıflığına değiniliyor ve bundan dolayı evrensel bir içeriği var. Empati yapmanın güzelliğini de yansıtıyor.
Söyleyecek çok şey vardı ama söylememeye karar verdim.
Orta okulda türkçe oğretmenimizin açikladığı hede bize şiir defteri yaptırırdı her hafta bir şiir yazardık bizde bilgisayar yoktu komşuya giderdim hemen en kısa şiiri yazardım sonra hemen 2 kişilik oyunlar ateş ve su oynardık güzel zamanlardı hoca gül bülbül ü açıklardi şiirlerde bizi tam etkilemezdi o zamanlar şimdide oturup öyle şiir okumuyorum işte denk gelirse.
kitabı yarıladım, okuyorum.
filmi de izlemedim izleyeceğim...

ancak şu dk kadar kitap ile ilgili şunu söylemek isterim, herkes'in kitapdan bir akış beklentisi vardır, bu kitap sindire sindire akan bir kitap. sizi anlara doyuruyor yavaş yavaş. kendinizi bir anda bir meşe ağaçcının altında günü seyrederken bulabiliyorsunuz. çok tane tane okuyorum her sayfayı.
dolayısıyla edebiyatın tamda olması gereken en önemli özelliği olmakla birlikte günümüzün tam tersi bir hayat yansıması... bittiğinde ve film izlendiğinde ek entry gelecek.
kitabı çok oldu bitireli sözlük ancak filmi daha dün izleyebildim.

kitap ve film arasında korkunç farklar olabiliyor ancak ben bu filmde onu hissetmedim.

ancak tabi karakterlerin kitaptaki kadar detaylandırılmadığı muhakkak.

bence filmde en önemli eksik, almanyadaki nazi faşizm göndermesinin benzetmesinin, abd de olduğunu ve bunun bir sınıfta bir ilk okul öğrencisi tarafından anlaşılabiliyor olduğunu göstermemeleri.
film 1962 yapımı ve o kadar ileri gidememiş olsalar da, siyahi insanlara yapılan zulmü gözler önüne sermiştir.

bu kitap bizde ırkçılık yoktur diyen herkese hediye edilmeli ancak şu var bu tipler maalesef cellatlarına aşık, okuyup sorgulamayan insanlar. tıpkı kitap ve filmdeki bazı karakterler gibi.

herkese tavsiye ederim.