Hesse'nin, demian isimli bir kitabı vardır ki; kendisi 1919 yılında avrupa'da ünlü bir yazarken, bu şöhretinden etkilenmeden, okuyucu üzerindeki gerçek etkisini görebilmek maksadıyla kitabı "eric sinclair" takma adıyla yazmıştır. Fakat j.j. rousseau'nun "emile" i kadar iyi diyebileceğim bu kitap nedense yazarın diğer kitapları kadar itibar görmemiştir.
Bir çocuk kendini nasıl büyütür, nasıl bir insan olunur, Bir ergenin gözünde iyi-kötü, doğru-yanlış nedir?Sorularının cevabı niteliğinde yazılmış, modern bir habil ile kabil hikayesidir.
"içimizdekinin dışında başka gerçeklik yoktur. insanların çoğunun gerçeğe bu kadar aykırı bir yaşam sürmesinin nedeni, kendileri dışındaki görüntüleri gerçek saymaları, içlerindeki dünyaya ise asla söz hakkı tanımamalarıdır. Evet bu mutlu kılabilir insanı, şayet bir kez gerçeğin bilincine varmamış olsaydı...
Dostum sinclair, çoğunluğun izlediği yol kolay olan, bizimkisi ise zor. Gidelim haydi."
derin bir adamdır; hakikaten derin. fikrimce 47'de bir nobel'i vardır hesse'nin. sağlam eserler ortaya koymuştur[buraya kadar yuvarlak konuştuk] bu sağlam eserlere bir göz atıldığında; en başta bozkırkurdu gelir. bu eserde özellikle jung psikolojisinin bireyselleşme aşamalarını görürüz.[yaşlı bir adam, mandala, ruh imgesi, vs...] ama bu eserde en sistematik şekilde durur. pablo'nun sihirli tiyatrosu'da bir başka dünyayı ölümsüzler dünyasını betimler[mozart'ın bulunduğu] yazarın felsefesinin de izleri bulunur.
bunlarla birlikte; harry bir karmaşadadır; bilinçaltına attığı şeylerin hücumuna uğrar sürekli. maria ile birlikte olması tutkularını da doyurmasını sağlar. daha sonraki dönemlerde gölgesini tanıdığı sürece de kendini tanır. sihirli tiyatroda bir ilahiyatçı ile birlikte geleni ve geçeni vurduğunu görür;[harry bir yerdedir ve savaş vardır] daha sonra yanlış hatırlamıyorsam vurduğu kişinin kendine benzediğini görür, aslında bu harry'nin içindeki karmaşayı anlatır. ''ben'''lerin ölmelerini anlatır. birbiriyle savaşı anlatır. daha özbenin oluşmamışlığını anlatır.[özellikle bir hayvanın insanı kamçılaması hayvan gibi oynatması; hesse'in mükemmel bir düş gücüne sahip olduğunu ifade eder. aynı zamanda hayvani dürtülerin elinde olduğumuzu. doyuma ihtiyaç duyduğumuzu. kişiyi doymamış duyguların ve tutkuların yönettiğini]
hesse bireyselcidir; zaten eserlerinin kahramanlarında da bu yapı görülür. harry haller kendisini soyutlamıştır toplumdan. demian'ın da pek dostu yoktur. narziss ve goldmund'da da özellikle narziss'in bireyselliği gözönüne yansır. goldmund ile ilişkisinde de bu özellik sözkonusudur. ama biraz da kişileri kendini tanıma sürecindeki yalnızlık içersinde buluruz. siddhartha'da da bu vardır. boncuk oyunundan knecht'te de.
sidhhartha hesse'nin hint felsefesinden sıyrılışını da ifade eder; aslında şu nokta önemlidir. bir budist; kendi ben'ini belki de sürekli yoga ile şu ile bu ile yok etmeye çalışır ama ben'i farklı giysiler altında ona geri döner; kendini soyutlaması ya da bildiğinden dolayı insanları biraz daha alt aşamada görmesi gibi. işte siddhartha da yapmıştır bunu. kendi dışındaki insanlara ''çocuk insan'' demiştir. bununla birlikte yapması gereken kaçmak değil onu doyurmak ve onu tanımaktır bunların neticesinde onunla yüzleşmektir. siddhartha'nın bir fahişe ile birlikte olması, ticarete girmesi aslında hep bunların ifadesidir]
bunun yanında kutupluluk belki de en önemli yönüdür. bozkırkurdu'nda harry haller'in yaşamı içersindeki durum mesela. bir gazetenin yazarı olmasının yanında yalnız münzevi bir insan olması. ama en kesinleştiği eserlerden birisi de narziss ile goldmund'dur. bunda da jung psikolojisinin etkileri vardır. burada sanatçının duygusal gelişimi ile zihinsel gelişimi arasındaki birbirini sınırlayıcı durum söz konusudur.
hesse'nin karakter prototip de önemlidir. genel anlamda özgürlüğüe düşkün; yerinde durmayan yaşayan bir karaktere sahiptir. dostları ile arasındaki ilişkileri kopma seviyesine gelmiştir[ta ki kendisini anlayan bir dost bulana kadar. harry'nin barda kadınla tanışması, sihdhartha'nın govinda'yı bulması, goldmund'un seneler sonra narziss'e dönmesi, bunların yanında bir ayrılık süreci yaşar]
bunun yanında aslında temel felsefi bir ayrımı ortaya koymuştur hesse. bilim ve sanat arasındaki ayrım gibi. bu eserde bu karşıtlık uzlaşır niteliktedir. narziss dinginliğin ve bilimin;goldmund ise sanatın ve duyguların dingin olmayan her zaman hareket halinde olan duyguların ifadesidir.[zaten onun şehevi yapısında ve heykeltraşlığında bu ifadesini bulur]
bununla birlikte demian'a da biraz değinmek lazım; demian'da da biraz ziraz hesse'nin yaşadığı bunalımlar yansıtılır. ilk gençlik romanlarından birisidir bu. burada evinin kapılarının üzerinde gördüğü simge önemlidir. bir kartaln yumurtadan çıkmak üzere olduğu gösterilir bu simgede. yine jung psikolojisinde kartal özgürleşmenin benin özgürleşmesinin ifadesidir.
ilk kitabı 1898 yılında romantik şarkılar adlı kitabıdır. sadece romanlarıyla hatırlamak yeterli değildir hermann abimi aynı zamanda şairdir ve çocukluğundaki kurduğu en büyük hayali bir şair olmaktır.copy-paste nimetiyle bir örnek verecek olursak;
BÜTÜN ÖLÜMLER
Öldüm bütün ölümlerle ben şimdiye dek,
Yeniden isterim ölmek bütün ölümleri,
Ağacın ölümünü ölmek tahta tahta,
Taş taş dağın ölümünü,
Toprak ölümünü kumun.
Çıtırdayan yaz otlarının ölümünü yaprak yaprak
Ve kanlı ve zavallı ölümünü insanoğlunun.
Yeniden doğmak isterim bir çiçek biçiminde,
Yeniden ağaç olmak, çayır olmak,
Balık ve karaca olmak, kuş ve kelebek.
Özlem verir bana bütün biçimler
Son acıların özlemini verir,
insan acılarının özlemini verir,
Titreyerek gerilmiş yay,
Özlemin çılgın yumruğu ey,
Ey hayat ey bir gün olur da
Birleştirmeye kalkışırsan kutuplarını
Yeniden beni uzun uzun
Sürersin ölümden doğuma,
Acı dolu yollarına yaratmanın,
Yaratmanın eşsiz yollarına.
(1877-1962)1946 yılında "boncuk oyunu" adlı romanıyla nobel edebiyat ödülünü kazanan alman yazardır.bu büyük edibin;
bozkırkurdu,öldürmeyeceksin,sidartha,demian,narziss ve goldmund,sevgi üzerine,roshalde,gertrud,çarklar arasında gibi eserleri mevcuttur.
"sevgili kamala," dedi siddhartha, "koruda sana yaklastigim zaman ilk
adimi atan ben olmustum. sevgiyi en guzel kadindan ogrenmeyi aklima
koymustum. bunu aklima koydugum anda gerceklestirecegimi de biliyordum.
bana yardim edecegini biliyordum; korunun girisinde bana ilk baktigin anda
anlamistim bunu."
"ya yardim etmek istemeseydim?"
"ama istedin. bak kamala; suya bir tas attigin zaman en kisa yoldan
dibi bulur tas. siddhartha'nin bir amaci, bir eregi oldugu zaman da ayni
sey olur.siddhartha hicbirsey yapmadan bekler, hic sallanmadan gecer, bir
yere dogru cekilir, kendini birakir duser;amaci onu kendine ceker
cunku;amacina karsi duracak hicbir seyin girmesine izin vermez kafasina.
siddhartha iste bunlari ogrendi samanalar'dan. akilsizlarin buyu dedigi,
seytanin yaptigina inandigi sey budur iste. seytanlar hicbir sey yapmaz.
herkes buyu yapabilir, herkes amacina ulasabilir: dusunmeyi, beklemeyi,
oruc tutmayi biliyorsa."
hesse yi nasıl anlatsak ki? her şey eksik kalır zannımca. ama yine de aktarayım biraz yorum biraz bilgi o benim işte.
okunduktan sonra herhangi bir arkadaşınızın "kalk lan iki tek atalım" tipi cümlelerine dayanamazsınız.yapamadıklarınız için size acayip gaz verir açıl engine ruh ol ulan der. hint felsefesine feci sarmıştır. siddharta'da boncuk oyununda bu açık bir eğilimden öteye gider. ancak orada da bilindik öğreti yollarını izlettirmez illa ki doğaya açılacak illa ki sevişecek sıradan olmamaya kendi nevi şahsına münhasır bir kişilik izleyecektir. klingsor'un son yazı adlı yapıtı da alman ekspresyonizminin en güzel örneğidir. burada yazdığı bir mektubu :
o aptal mektubu ateşe at ve ateşe at
klingsor'unu.
diye imzalaması da sanatsal kişiliğinin ince ayrıntılarından bir doruktur.
yalnızca kaçıklar için parolasıyla yazdığı bozkırkurdu da efsane kitaplarındandır. filme de uyarlaması vardır. harry haller karakteri tamamen hermann hesse'dir.