"O, havadan konuşmaz, O (na inen Kur'ân veya O'nun söyledikleri), kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir." (Necm, 53/ 3-4).
"Kim, Peygamber' e itâat ederse Allah'a itâat etmiş olur..." (Nisâ, 4/80).
"... Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakla-dıysa ondan da sakının..." (Haşr, 59/7).
Kendisinden 50 yaş küçük bir kızla evlenen bir çocuk istismarcısının, evlendiği kızın babasının, evet babasının dayandığı iftiracı bir mantıktır(!) Örneğin.
"Peygamber efendimiz de Ayşe anamız ile 9 yaşındayken evlendi. Kızımın evlenmesine ilk zamanlar karşı çıkıyordum. Sonra normal karşıladım. Zaten 8 aydır telefonla konuşuyorlardı."
Kuran da bir delil olarak görülmezse mantık güdülür. islami olarak bu müdafaanın adına kelam ilmi denir. Yani bir gazali ve ibn rüşd gibi kişilerden bahsediyoruz. Veya aristo...
Ne tür bir mantık izleyeceğine öncelikle mantık tekniğini bu şahsiyetlerden okuyarak öğrenmeli ki böyle saçma şeylerle kafamızı yormayalım.
ilkokul mantığı bu.
Hadi tamam hadise de inanma mantıken.
Kuranı ne yapacaksın bakalım?
anlaşılması zor bir mantıktır. evet, kuran'da peygamberin emirlerine de uyulması gerektiği ifade edilir ama peygamberin emirlerini, verildiği anda sadece o zamanın insanlarını kapsayacak emirler olarak değil de, sonsuza kadar tüm müslümanların uyması gereken emirler olarak telakki edilmesinin manası nedir?
eğer söz konusu emirlerin geçerlilik süresi bu kadar uzun olsaydı, zamanında peygamberin emriyle kayıt altına alınmaları gerekmez miydi? bu itiraza karşı deniyor ki "o zaman o emirler kuran'a karışabilirdi"... yahu madem iddianıza göre allah'ın gücü kuran'ın üzerinde hiç oynama olmadan günümüze kadar ulaşmasını sağlamaya yetiyor, peygamberin dediklerini ve yaptıklarını kuran'dan ayrı tutarak kayıt altına aldırmaya neden yetmesin?
ehl'i sünnet ve'l cemaat, hadisle kuran ayetlerinin bile nesh edilebileceğine (yürürlükten kaldırılabileceğine; misal recm meselesi) inanır. eğer hadisler, kendilerine dayanarak kuran ayetlerinin bile yürürlükten kaldırılmasına bile sebep olacak kadar önem arz ediyorsa, kayıt sisteminin de sağlam olması gerekmez miydi?
oysa biliyoruz ki hadisler uzun süre kulaktan kulağa aktarılarak yaşatıldı. kimi yazma girişimleri bazen halifelerin emriyle yasaklandı. yazılı hadis derlemeleri ancak peygamberden 200 yıl kadar sonra ortaya çıkabildi. tabi kıyamet kadar uyduruk hadislerle karışmış olarak... muteber kabul edilen hadis derlemelerini yazan imamlar ise, derlemelerine aldıkları hadislerin doğru olup olmadığını belirlemek için rivayet zincirinin sağlam olması, yani aktaranların muteber müslümanlar olması kriterini esas aldılar. öyle ki eğer rivayet zincirini sağlam bulurlarsa, aynen recm meselesinde olduğu gibi, kuran ayetlerini bile geçersiz kılabileceğini söylediler...
peki rivayet zinciri esas alınarak muteber hadis kitaplarında (kütüb-ül sitte) toplanan hadisler ne kadar güvenilirdir? bu sorunun yanıtını bulmak için söz konusu hadis kitaplarının herhangi birini okumak yeterlidir. aynı hadis kitabında bile çok sayıda birbirini tutmayan (sadece kelime olarak değil, hüküm olarak da..) hadisler bulunabilir.
bilmem dindarların bu soruya yanıtı ne olur? allah neden insanların -iddiaya göre- sonsuza kadar uymasını beklediği hükümlerin insanlar arasında güvenilir bir şekilde yayılmasını istememiş olabilir ki?
Kurandaki ceza bekarlara verilen cezadır. 100 değnek hala fıkıhta sabittir.
Ama evli olduğu halde zina edenin cezası recmdir.
Bunun uygulamasına sahabeler şahitlik ettiği için bu fıkhımıza girmiştir.
Yahu ayrıca arkadaşlar tekrar söylüyorum hadisler üzerinden sizi kekliyolar. Hadis ilminde mevzu, mütevatir ayrımları var. Hadis cımbızlayarak, ayet cımbızlayarak bir ilim sahası oluşamaz.
islam fıkhını öğrenmek istiyorsanız Kuduri, el- ihtiyar gibi sahih fıkıh kitapları ortada. Bir bakın birilerinin cımbızlamalarının gazına gelmeyin.
Din peygamberin örnekliğinden yayılmış ve sahabeler peygamber yani yaşayan kurana bakarak dinlerini öğrenmişlerdir.
Kurandaki her ayet inerken bizzat yaşamışlar, yani kuranı en iyi anlayanda onlardır...
Aralarında bazı konularda uyuşmazlık olabilmesine rağmen ekserisinin dini yaşayış tarzları aynıdır.
Ehlisünnet işte bunu savunur... Neshedilen hükümleri bizzat peygamber söylemiştir. Ve sahabeler bunu yaşayışlarına tatbik etmişlerdir. Buradan yaşayış olarak aktarım var.
Ve yaşayış olarak aktarmışlar en sonunda bu yaşayıştan fıkhi ekoller türemiştir.
Bu doğal bir süreçtir...
Recm, mürtedin öldürülmesi gibi konular bütün sahabelerin ittifakı olan konular. Sanıldığı gibi kaynağı hadislerden çok kuran ve onun sebeb- i nüzulu ve peygamberin sünnetidir. Yani ümmetin yaşayışıdır.
Hadislere yaklaşımı en ters olan ehl- i rey ekolünün fıkıh kitaplarında bile bu olaylar sabit olarak ele alınır.
Yani bütün hadisler yalan olarak bile ele alınsa recm olayında ümmet ittifakta olduğu için bunu inkar edemeyiz. Ama dini modernliğe yatırmaya çalışanlar bunu gizlemek için hadislere saldırıp durumu gizliyolar.
Evli insanlar zina ederse cezası recmdir. Ve bu caydırıcıdır. Aynı zamanda dört şahit gereğiyle açıktan yapılması engellenmiştir.
Bunu kabul bu kadar basitken hangi gerekçeyle karşı duruluyor anlamıyorum.
Kuran temel anayasıdır. Anayasadan pratik yani islami var-oluş-sal yaşayış sergilenemez.
Pratik kavramı içine kuran, sünnet, icma ve kıyas eklenir. Daha sonra işin içine düşünsel boyutta katılır = irfan .
Yeryüzündeki hiçbir din statik değildir. Dinimizde Sadece Kuran veya sadece hadis dinin kendisi olamaz. Bunlar temellerdir. Din bu temeller üzerinden inşa edilen bir yaşayıştır.
Ama kökenci yaklaşımlar ister kurancılık olsun, kuran-hadisleri zahiri manalarda ele alma olsun bu yaşayışın içini dolduramıyolar...
Onlar bir çeşit slogan müslümanlığı türetiyolar...
işte mesele burada kopuyor.
Gene hadislerin mütevatirliği, mevzuluğu konuları ilmi konulardır. Cühela eğlencesi değildir.
Ehl-i hadis ve ehl-i reyin yaklaşımlarını bilmeden, ibn-i haceri, aliyyul kariyi bilmeden keyfi konuşulamaz....
Kuranı tek kaynak kabul edenler zaten kuranın peşinden gitseler oradan peygamberin örnekliğinide, fıkhıda, kelamıda, mantığıda görecekler....
Ama modernist temayülleri kurana yedirmek amacıyla hareket ediyolar. Kölelik kuranda açıkça yazarken hala aşağılık psikolojisiyle gerçek islam bu değil diyerek dinin bütün ilimlerini kurutuyolar...
Fıkıh yok. Yani islam hukuku yok. Kelam yok. Yani islam felsefesi yok. Tasavvuf yok. Yani irfan yok.
Mezhep yok. Sünnet yok.
Tamam bunlarla uğraşma ama bunlarla uğraşanları müşrik, kafir ilan etme nedir ya?
Bu köktendinci bir yaklaşımdır. Ve bu yaklaşım islam medeniyetini kabile dini haline getirme amacı güdüyor.
şimdi yaptıklarına muhalif olanları susturmak isteyen yönetimler bunlara dinden destek arar. islamda kaynak sadece kuran olunca her yaptıkları fiil için kuranda birşey bulamazlar, hatta bazıları için alehlerinde ayet bulurlar.
e bunun önüne geçmek isteyen yönetimler peygamber ve 4 halife döneminde yazılması yasak olan hadislere sarılmışlardır. zaten yazılı kültürü çok olmayan bir toplumda çoğu kişi kuran okumadığı için ve "peygamberin söylediği şey" denildiğinde akıllarına direkt kuran geldiği için kendilerine hadisler delil gösterilince bişey diyememişler.
işte zaman ilerledikçe bunlar azalacak.
önce insanların ve toplumların şunu anlaması gerekiyor.
kuran hayatı düzenlemek için genel bir çerçeve koyar. kuran'ın bahsetmediği şeyler kişisel zevk ve tercihlere bırakılmıştır. hükümetlerin ve insanlarin her hareketlerini dine uygundur diye kanıtlama zorunlulukları yoktur. bunun aksini savunan kuran'dan delil gösterir ve bu tartışılır.
bi de kuran'da yer alan emirlere uymamak her ne kadar günah olsa da bunların cezasını allah bu dünyada ve veya öbür dünyada verir. kimsenin cezalandırıcı moduna geçmesine gerek yoktur. ha biz kişilere ve topluma zarar verdiği ölçüde ve kuran'da belirlenmiş sınırlar içinde ceza verebilir o ayrı.