bugün

asıl adı ebû hâmid muhammed olup horasan bölgesinde tus şehrinin gazale köyünde 1058 yılında dünyaya gelmiştir. islâm dünyasında hüccetü'l-islâm (islâmın ispatlayıcısı) olarak tanınır. eserlerinden bazıları: ihyai ulumi'd-din, el-munkizu mine'd-dalâl, kimyai saadet
döneminin en büyük müctehitlerindendir. alim kişidir.
nizamül-mülk'ün medresesinde ders vermiş; ilimle imanı, sünnet ilkeleri ile tasavvufu bağdaştırmaya çalışmış islam alimi.
"Bilimle uğraşmak hayatı boşa geçirmektir." demiş islam alimi.
(bkz: kimya yı saadet)
işte ilim adamı nasıl olurmuş denilen gerçek imam gazali (ks) hakkında.
yazdığı kitapların hersayfası tüm hayatının günlerine bölünce her yaşadığı güne kırk sayfa kitap yazan eşsiz din bilgini.
fikir tarihindeki ilk entüisyonistlerden biridir gazali bey; ve hatta entüisyonizmi başımıza bela eden bir öncüldür dersek, tabiri pek caiz olur efendim..

gazali, horasan'a bağlı bir kasaba olan tus doğumludur; meşhur nizamiye medresesi'nde müderrislik yapar iken, girdiği derin depresyon sonucu, işi gücü bırakıp kendisinin peşine düşmüştür.. on yıl boyunca gezip durmuştur gönül dağlarında; şam, kudüs, iskenderiye, mekke gibi kentlerde bulunup ermeye çalışmıştır.. sonunda da içindeki her nevi şüpheden kurtulmanın yolunu tasavvufta bulup, sezgici olmuştur, -lakin gönlünce erememiştir elbet ayrı..

gazali beye göre, gerçek, kifayetsiz duyular ve insanoğlundaki dandik akıl aracılığıyla kavranamaz bir olgudur; gerçeğe ulaşmanın tek yolu gönül, gökten gönüle inen nur, yani sezgidir der gazali.. bu yönüyle de, akla dayalı bir felsefeyi savunan ustaları farabi ve ibni sina'ya veryansın eder ya.. gazali, ömrünün son yıllarında daha da ileri gidip, felsefenin amacının dine hizmet etmek olduğunu savunmuştur; "katil uşak" diyerek de son ifadesini vermiştir nitekim..

inanca dayanan dini, akla-fikre dayalı felsefeden yeğ tutan gazali beyin şu deyişini de aktararak, pazarımıza gidelim gayrı efendim:

"akıl göze, şeriat da ışığa benzer. ışık olmazsa göz görmez. göz olmayınca sırf ışıkla görmek de mümkün değildir."
Ebu Hamid Al Gazali, başıboş sufi hayatı yaşayan, tanrıdan sonra yapılacak açıklama yoktur diyen, islam filozofudur. 35 yaşında ölmüştür.

Kaynak, Uyanmışlar tarikatı, Jacques Attali
"kendini tanıyan, allahını da tanır" sözü ona aittir...
islam felsefesi tarihinde değişmez bir yere sahip bir zat. ibn Sina, Farabi ve onların Aristocu-Platoncu felsefelerine, südur fikrine, felsefenin varlığın özüne dokunabileceğine yönelik iddialara karşı sert çıkışlarıyla tanınan trajik bir islam "filozof"udur.

aynı isimle arattığınızda kardeşi, şair Ahmed el-Gazzâlî de karşınıza çıkabilir.

eğer çeviri hatası yoksa ve hafızam beni yanıltmıyorsa "düşünüyorum, o halde varım." sözünü neredeyse aynı şekilde bir gazali metninde görmüşlüğüm vardır.

ayrıca... gazali ve ibn rüşd aynı dönemde yaşamamıştır, efsanelerle ilgilenenler için duyrulur. *
diğer filozofların din ve felsefeyi uzlaştırmaya çalışmalarına karşı çıkmıştır. "din ilahi, felsefe insani olduğu için din felsefeden üstündür" görüşünü savunmuştur.. tutarsızlık adlı yapıtıyla filozaflara giydirme çalışmaları yapmıştır.. sezgi sezgi diye diye erken yaşta gitmiştir..
islam alimi olan için:

(bkz: imam gazali)
imam Gazali bir miladdır diyebiliriz,ki bu vatandaştan sonra düşünmek eylemi bırakılarak sadece inanmak,körü körüne inanmak eylemine geçilmiştir.
Kendisini kesinlikle yad ile anmam.
"ey nefsim! sonra tevbe ederim ve iyi şeyler yaparım diyorsan ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. yarın tevbe etmeyi bugün tevbe etmekten kolay sanıyorsan aldanıyorsun."
imam gazali.
Onyedinci asırda şiirleri ile tanınan Bursa'lı bir şâirin adıdır.
olanca gücüyle dönemin filozoflarının açıklarını aramış bulmuş, bu filozoflardan yola çıkarak felsefeye karşı çıkmış fakat bunu yaparken ister istemez sezgicilik akımının felsefi temsilcisi olmuş büyük islam alimi. bir anlamda filozoftur kendisi.
büyük bir islam alimi olduğu doğrudur; ancak islam aleminin dünyanın merkezi sayıldığı 800-1000 yıllarında, çeviri orduları, üniversiteler, astronomide, tıpta, matematikte, cebirde, güzel sanatlarda farabi gibi, ibni sina gibi, * ibni rüşd gibi büyük alimler aracılığıyla yapılan dev hamlenin duraklatıcısı ve islamda bir dönemin sonunun simge ismi olarak da bilinir.

(bkz: imam gazzali mi hakliydi ibni rusd mu)
Ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına razı, kaybettiğine sabır gösteren kişi takva ehlindendir. *
Bizzat kendisinin, ilk gençlik yıllarından itibaren engin düşünce denizinin derinliklerine korkmadan, cesaretle, suyun en bulanık yerlerine kadar daldığını söyleyen kişidir.. Böylelikle hakkı batıldan sünneti bidatten rahatlıkla ayırıp bütün problemleri ortaya koymuş, eşyanın hakikatine ulaşma arzusunu hep taşıdığını ifade etmiştir

"işitmekle elde edilebilecek her şeyi tahsil ettim. O zaman açıkça öğrendim ki, sufilerin en önemli özelliği öğrenme yoluyla ulaşılamayan ancak tadarak, yaşayarak ve kötü sıfatları iyi sıfatlarla değiştirerek varılabilen özelliklerdir."
demiştir.
Batıni(Şii-Alevi) hareketleri araştırır. Zira bu hareketler islam dünyası için ciddi bir tehdit oluşturmuş, onların sapkın fikirleri her yerde yayılmıştır. Gazâlî, bu fitnenin önünü alabilmek için Kıstâsul-müstekîm, Huccetü;l-hak gibi kitaplar yazmıştır.
Erol Güngör, islam Tasavvufunun Meseleleri kitabında şöyle bir tespite yer veriyor: "Bütün islam tarihinde din anlayışı bakımından Peygamber den sonraki en önemli dönüm noktasının Gazâlî olduğu söylenir. Hatta bu hususta oynadığı rol bakımından ona "Peygamberden sonraki en büyük Müslüman" diyenler bile vardır."(s.66)
Gazâlîden sonra mantık önemli bir yer tutmuş; "mantık bilmeyenin ilmine itibar edilmez" ifadesi temel bir prensip olarak yerleşmiştir.
dücane cündioğlunun şöyle dediği yazar

"islam dünyasının imam Gazâlî sonrasında metafizik bütünlüğünü yenilemesi veya ilmi sürekliliğini kuvvetlendirip derinleştirmesi bir yana, siyasi ufkunun onu Viyana kapılarına taşıyacak raddeye ulaşması da hiç mübalağa etmeden söylüyorum, imam Gazâlî;nin bu siyasetin merkezine alınması sayesinde gerçekleşmiştir."
beşinci nesil yazar.*
(bkz: #4442448)*
ülkemdeki cici ilahiyatçılar tarafından çok sevilen ve 'kuran ilminin en büyük üstadı' olarak nitelendirilen zat. bu zat-ı muhteremin adı bir cinayetten sonra dolaylı olarak anılmıştır. alnında kara leke olarak kalacaktır bu cinayet. 1992 yılında farac fuda isimli aydın bir yazarın cinayeti bu. bu adamın görüşleri islam şeriatının artık uygulanamaz olduğu, bilimin yol gösterici olduğu ve şeriatın çağ gerisinde kaldığı gibi bir aydında olması gereken düşüncelere sahipti. standart bir yobaz refleksi olarak, tıpkı bizim turan dursun'un başına gelenler bu adamın başına geldi ve sokak ortasında adice öldürüldü.

olay bundan sonra başlıyor. katiller bir şekilde yakalanıyor. mahkemeye çıkıyolar. avukatları müvekkillerinin suçları olmadığını, onların şeriat hükümlerini yerine getirdiğini söylüyor. gerekçe olarak sunduğu gerekçe ise: farac fuda'nın şeriatın uygulanamayacağını söylemesiyle tanrı ve muhammed'i inkar ettiğini, inkar edince de dindan çıkmış olduğunu öne sürüyor. katillerinse farac fuda'yı öldürerek allah'ın emrini yerine getirdiğini, yaptıklarının suç olmadığını söylüyor.

mahkemede avukat tarafından öne sürülen bu saçmalıkların doğruluğunu saptamak için bilirkişi olarka gazali'yi seçiyor. bu yobaz zat da, farac fuda'nın gazetelerde yazı yazarak şeriatın uygulanamayacığını dile getirdiğini, tanrı'ya savaş açtığını ve dolayısıyla dinden çıktığını söylüyor. dinden çıkanların öldürülmesi gerektiğinin de bir 'şeriat hükmü' olduğunu ekliyor. öldürenlerin cinayet değil, basit bir kanun ihlali suçu işlediklerini söylüyor. 'devlet eliyle uygulanması gereken bir hüküm'ün onlar tarafından uygulandığını söylüyor. cezalarının adam öldürmekten dolayı değil, olsa olsa dayaktan dolayı yargılanması gerektiğini söylüyor. bunları yaparkende dayanağının muhammed ve kuran olduğunu söylüyor. işte böyle bir adam bu gazali. 1997 yılında da bir dergiye farac fuda'nın öldürülmesinden duyduğu mutluluğu beyan ediyor.

işte standart bir şeriatçı beyni. hiçbirisi şeriatın iç yüzünün ortaya çıkarılmasını istemez. bunun içinde etrafa korku ve pislik saçmaktan başka da yapacakları bir bok yoktur.