bugün

anlaşılması zor bir mantıktır. evet, kuran'da peygamberin emirlerine de uyulması gerektiği ifade edilir ama peygamberin emirlerini, verildiği anda sadece o zamanın insanlarını kapsayacak emirler olarak değil de, sonsuza kadar tüm müslümanların uyması gereken emirler olarak telakki edilmesinin manası nedir?

eğer söz konusu emirlerin geçerlilik süresi bu kadar uzun olsaydı, zamanında peygamberin emriyle kayıt altına alınmaları gerekmez miydi? bu itiraza karşı deniyor ki "o zaman o emirler kuran'a karışabilirdi"... yahu madem iddianıza göre allah'ın gücü kuran'ın üzerinde hiç oynama olmadan günümüze kadar ulaşmasını sağlamaya yetiyor, peygamberin dediklerini ve yaptıklarını kuran'dan ayrı tutarak kayıt altına aldırmaya neden yetmesin?

ehl'i sünnet ve'l cemaat, hadisle kuran ayetlerinin bile nesh edilebileceğine (yürürlükten kaldırılabileceğine; misal recm meselesi) inanır. eğer hadisler, kendilerine dayanarak kuran ayetlerinin bile yürürlükten kaldırılmasına bile sebep olacak kadar önem arz ediyorsa, kayıt sisteminin de sağlam olması gerekmez miydi?

oysa biliyoruz ki hadisler uzun süre kulaktan kulağa aktarılarak yaşatıldı. kimi yazma girişimleri bazen halifelerin emriyle yasaklandı. yazılı hadis derlemeleri ancak peygamberden 200 yıl kadar sonra ortaya çıkabildi. tabi kıyamet kadar uyduruk hadislerle karışmış olarak... muteber kabul edilen hadis derlemelerini yazan imamlar ise, derlemelerine aldıkları hadislerin doğru olup olmadığını belirlemek için rivayet zincirinin sağlam olması, yani aktaranların muteber müslümanlar olması kriterini esas aldılar. öyle ki eğer rivayet zincirini sağlam bulurlarsa, aynen recm meselesinde olduğu gibi, kuran ayetlerini bile geçersiz kılabileceğini söylediler...

peki rivayet zinciri esas alınarak muteber hadis kitaplarında (kütüb-ül sitte) toplanan hadisler ne kadar güvenilirdir? bu sorunun yanıtını bulmak için söz konusu hadis kitaplarının herhangi birini okumak yeterlidir. aynı hadis kitabında bile çok sayıda birbirini tutmayan (sadece kelime olarak değil, hüküm olarak da..) hadisler bulunabilir.

bilmem dindarların bu soruya yanıtı ne olur? allah neden insanların -iddiaya göre- sonsuza kadar uymasını beklediği hükümlerin insanlar arasında güvenilir bir şekilde yayılmasını istememiş olabilir ki?
dinime dahleyleyen bari muselman olsa .
Hz peygamberin sözleri kur-an-ı kerimle aynı doğrultudadır. Peygamberimizin ahlakı zaten kuran ahlakıdır . Kainatın kitabı bir çok şeyi açıklar zaten fakat nebi bu açıklamayı tüm insanların anlama zorluğu olanların (yani siz) anlaması için daha detaylı açıklamalarla aydınlatır. peygamberlerin görevi tebliğ etmek ve allah'ın buyruklarını her insanın anlayacağı biçimde açıklamaktır.hz mevlana ne güzel demiş : -senin söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.hz peygamber ne güzel hadislerle bizi aydınlatmak istemiş ama anlayan kim? !!!
nasılsa hepsi uydurma mantığıdır.
kimi cahilin "hz peygamberin sözleri kur-an-ı kerimle aynı doğrultudadır" demesine vesile olan mantıktır.

"recm" meselesinden bile bihaber olanlar öyle sanabilir tabi... diğer taraftan, peygambere ait olduğu iddia edilip, kuran'daki ayetlere uymayan hadisler sadece recm ile ilgili hadisler de değil.. mevzuyu gereksiz genişletmemek için diğerlerine girmiyoruz...

kaldı ki tek mesele kuran'a uygun olmayan hadisler değil... kuran'ın değinmediği meselelere değinen veya değindiği meselelerde ek açıklamalar, hükümler getiren ya da bazı ayetlerdeki hükümlerden ne anlaşılması gerektiğini daha açık ifade eden hadisler de var... eğer o meselelerde o hadislere göre hareket etmek icap ediyorsa, allah neden söz konusu hadisler sağlam bir sistemle kayıt altına alınmasını sağlamamıştır?
(bkz: (#28857144) )
Niye hadislere takınıldığını anlamadığım sorun?

Din peygamberin örnekliğinden yayılmış ve sahabeler peygamber yani yaşayan kurana bakarak dinlerini öğrenmişlerdir.

Kurandaki her ayet inerken bizzat yaşamışlar, yani kuranı en iyi anlayanda onlardır...
Aralarında bazı konularda uyuşmazlık olabilmesine rağmen ekserisinin dini yaşayış tarzları aynıdır.

Ehlisünnet işte bunu savunur... Neshedilen hükümleri bizzat peygamber söylemiştir. Ve sahabeler bunu yaşayışlarına tatbik etmişlerdir. Buradan yaşayış olarak aktarım var.
Ve yaşayış olarak aktarmışlar en sonunda bu yaşayıştan fıkhi ekoller türemiştir.
Bu doğal bir süreçtir...

Recm, mürtedin öldürülmesi gibi konular bütün sahabelerin ittifakı olan konular. Sanıldığı gibi kaynağı hadislerden çok kuran ve onun sebeb- i nüzulu ve peygamberin sünnetidir. Yani ümmetin yaşayışıdır.
Hadislere yaklaşımı en ters olan ehl- i rey ekolünün fıkıh kitaplarında bile bu olaylar sabit olarak ele alınır.

Yani bütün hadisler yalan olarak bile ele alınsa recm olayında ümmet ittifakta olduğu için bunu inkar edemeyiz. Ama dini modernliğe yatırmaya çalışanlar bunu gizlemek için hadislere saldırıp durumu gizliyolar.

Evli insanlar zina ederse cezası recmdir. Ve bu caydırıcıdır. Aynı zamanda dört şahit gereğiyle açıktan yapılması engellenmiştir.
Bunu kabul bu kadar basitken hangi gerekçeyle karşı duruluyor anlamıyorum.

Ayrıca hadislerle ilgili (#28549966)

Kuran temel anayasıdır. Anayasadan pratik yani islami var-oluş-sal yaşayış sergilenemez.
Pratik kavramı içine kuran, sünnet, icma ve kıyas eklenir. Daha sonra işin içine düşünsel boyutta katılır = irfan .

Yeryüzündeki hiçbir din statik değildir. Dinimizde Sadece Kuran veya sadece hadis dinin kendisi olamaz. Bunlar temellerdir. Din bu temeller üzerinden inşa edilen bir yaşayıştır.

Ama kökenci yaklaşımlar ister kurancılık olsun, kuran-hadisleri zahiri manalarda ele alma olsun bu yaşayışın içini dolduramıyolar...
Onlar bir çeşit slogan müslümanlığı türetiyolar...
işte mesele burada kopuyor.
kimisinin "recm" meselesi için "sanıldığı gibi kaynağı hadislerden çok kuran ve onun sebeb- i nüzulu ve peygamberin sünnetidir. yani ümmetin yaşayışıdır." demesine vesile olan anlaşılması güç mantıktır.

kuran'da recm cezası verilmesini buyuran herhangi bir ayet var mı? yok!.. kuran'daki ceza 100 değnek... anlaşılan bunları yazanlar kuran'da recm cezası ile ilgili ayet olduğuna ama onun yazılı olduğu sayfayı keçi yediği için kuran'dan çıktığına inanıyorlar!.. ilgili hadisleri aşağıda veriyorum... ama öncelikle sorayım: bu hadislere ve olayın aynen böyle cereyan ettiğine inanıyor musunuz? uzun cevaba lüzum yok. "inanıyorum" veya "inanmıyorum" demeniz yeterlidir. iki cevap da peşisıra bir çok soru getirecek...

ibnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:"Hz. Ömer (radıyallahu anh)'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti:"Allah Teâla Hazretleri Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum:Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: 'Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz.' (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terk ederek dalâlete düşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- sübut bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: 'Ömer Allah Teâla'nın kitabına ilâvede bulundu.' demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım." [Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzi 21, i'tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, ( 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418).]

Hz. Aişe anlatıyor:

"Recim âyeti ve büyüklerin on defa süt emmeleri konusunda âyet inmişti. Bu âyet, karyolamın altında bir sahifede yazılıydı. Resulullah (a.s.m) vefat edince biz onunla meşgul olduk, o sıralarda bir hayvan (keçi) gelip onu yedi.”(ibn Mace, Nikah, 36).
peygamberimiz söylüyor Allah'ın resulü daha doğrusunu kim söyleyecek tabiki kimse söyleyemeyecek.
Kurandaki ceza bekarlara verilen cezadır. 100 değnek hala fıkıhta sabittir.

Ama evli olduğu halde zina edenin cezası recmdir.

Bunun uygulamasına sahabeler şahitlik ettiği için bu fıkhımıza girmiştir.

Yahu ayrıca arkadaşlar tekrar söylüyorum hadisler üzerinden sizi kekliyolar. Hadis ilminde mevzu, mütevatir ayrımları var. Hadis cımbızlayarak, ayet cımbızlayarak bir ilim sahası oluşamaz.

islam fıkhını öğrenmek istiyorsanız Kuduri, el- ihtiyar gibi sahih fıkıh kitapları ortada. Bir bakın birilerinin cımbızlamalarının gazına gelmeyin.
daha kuran'daki 100 değnek cezasının "bekarlara özel" olmadığını bile bilmeyenlerin üstünde ahkam kestikleri garip mantıktır.

http://www.kuranmeali.org...urani_kerim_mealleri.aspx

ayette "bekar" deniliyor mu? denilmiyor!.. ama bunlar böyledir!.. "allah unutmuş olabilir, biz ekleyiverelim gari!" hesabı...

hatta ayete bakılırsa, 100 değnek cezasının bile insanlara ağır geldiği anlaşılıyor. bu sebeple "acımayın" deniyor..

bu ahkam kesen şahsın soruma (bkz: hadislerin dinen delil sayılmasının mantığı/#28866228) doğrudan yanıt veremediğini hep birlikte görüyoruz. ne dersin hacı? madem hadisleri makbul kabul ediyorsun, kuran'da recm ayeti olduğuna ve keçi yediği için güme gittiğine inanıyor musun?
Mantıktan önce delil aranır. Delillerden birçoğu kuranda vardır. Misalde yukarıda yazışmış olduğu gibi...

Delil yoksa mantık sorgulanır. Önce araştırmalı.
Yanlış konu başlığı.

(bkz: hadislerin dinen delil sayılmasının delilleri)

Kuran da bir delil olarak görülmezse mantık güdülür. islami olarak bu müdafaanın adına kelam ilmi denir. Yani bir gazali ve ibn rüşd gibi kişilerden bahsediyoruz. Veya aristo...

Ne tür bir mantık izleyeceğine öncelikle mantık tekniğini bu şahsiyetlerden okuyarak öğrenmeli ki böyle saçma şeylerle kafamızı yormayalım.

ilkokul mantığı bu.

Hadi tamam hadise de inanma mantıken.
Kuranı ne yapacaksın bakalım?
(bkz: hadisleri inkar eden fırka)
(bkz: kuraniyyun)
Şimdi efendim, öncelikle şu kısmı net olarak ayıralım. Namaz kılmayan, din umrunda olmayan insanların din başlığı açıp çok biliyormuşçasına, 2 tane de dini terim öğrenip cennete gideceği hayalinizi yıkacağım kusura bakmayın. Bu din siz kabul edin ya da etmeyin diye gelmedi. Bu din geldi, kuralları bellidir, yorum yapacağınız alan bellidir. Din yaşanır, konuşulmaz. Din konuşarak bişeyler elde etmeye çalışmak size bişey kazandırmayacağı gibi, saçma sapan yorumlarınızla "dini bozma" gibi bir noktaya kadar gidiyorsunuz, bunun hesabını veremezsiniz.

Gelelim şimdi hadislerin delil sayılmasına.
Hadisleri günümüze kadar getirenler kim? Sahabeler. Onların rivayetleri ve güvenli olanların toplanarak geldiği kaynaklar.
Kur'an peki direkt olarak size mi indi? Hayır. Rasullah efendimize indi ve yine "aynı" sahabeler tarafından kitap haline getirildi ve günümüze kadar geldi.

Aynı insanların elinden gelen kaynağın bir tanesini "koşulsuz" olarak kabul ederken, diğerini kabul etmemek nasıl bir mantık?

Kur'an bozulmadı, hadisler bozulabilir diyor birisi. Kur'an'ın bozulmayacağına delil ne? Onu kıyamete kadar koruyacağız ayeti. Ya Kur'ana ekleme yapılmışsa ve kimse şüphelenmesin diye bu da ayet olarak eklenmişse? O zaman senin kafandaki din kavramı tamamen çöküyor kusura bakma.

Kur'an da, Hadisler de sahabeler tarafından günümüze kadar muhafaza edilmiştir. Kıvırmak yerine, uyabiliyor musun uyamıyor musun ona bak sen. Uyamıyorsan da, böyle bir emir olmaz, böyle hadis olmaz diye bok atma yoluna gitme. Benim zayıflığım, beceremiyorum de kenara çekil de adam zannetsinler.
kimisine laf anlatmak çok güç olduğu için ve gerçek yüzlerini ortaya koymalarını sağlamak açısından, bir türlü yanıtlamaya yanaşmadıkları sorumu bilmem kaçıncı defa sormama vesile olan mantıktır.

"kuran'dan keçinin ilgili sayfayı yemesi sebebiyle ayet eksilmiş midir?"

soru bu kadar açık ve net!.. neden engerekler gibi kıvranıp duruyorsunuz? neden doğrudan yanıt veremiyorsunuz?
Yahu benmi anlatamıyorum diyorumki hadis ayet cımbızlayarak metot güdülmez.

Kuranın sebeb-i nüzulu var. O zaman bende müşrikleri nerde görseniz öldürün ayetini cımbızlayayım bakalım ne oluyor???

Recm hadis olarak değil sünnet ve ümmetin icmaıyla sabittir...

Kime ne anlatıyorum. Adamlar Caner taslaman, mehmet okuyanın yalanlarına inanıyor imam azama inanmıyor. Sahabelere inanmıyor....

Keçi hadisi mütevatir olmayabilir. Kaynaklara bakmak lazım. Onunda meseleyle alakası yok.
Bu hadisi meseleye karıştıranların amacı sahtekarlıktan başka bişey değil.

Hanefi fıkhının hadislere yaklaşımı mesafeliyken bir hadis cımbızlayarak o hukuk terimleri yalanlaştırılamaz.
Gene hadislerin mütevatirliği, mevzuluğu konuları ilmi konulardır. Cühela eğlencesi değildir.

Ehl-i hadis ve ehl-i reyin yaklaşımlarını bilmeden, ibn-i haceri, aliyyul kariyi bilmeden keyfi konuşulamaz....

Kuranı tek kaynak kabul edenler zaten kuranın peşinden gitseler oradan peygamberin örnekliğinide, fıkhıda, kelamıda, mantığıda görecekler....

Ama modernist temayülleri kurana yedirmek amacıyla hareket ediyolar. Kölelik kuranda açıkça yazarken hala aşağılık psikolojisiyle gerçek islam bu değil diyerek dinin bütün ilimlerini kurutuyolar...

Fıkıh yok. Yani islam hukuku yok. Kelam yok. Yani islam felsefesi yok. Tasavvuf yok. Yani irfan yok.
Mezhep yok. Sünnet yok.

Tamam bunlarla uğraşma ama bunlarla uğraşanları müşrik, kafir ilan etme nedir ya?

Bu köktendinci bir yaklaşımdır. Ve bu yaklaşım islam medeniyetini kabile dini haline getirme amacı güdüyor.

kurancılık hakkında bkz: (#28792010) , (#28865492)
Tutarsızlıkları bi yerden kurtarmak gerekiyordu. Erken vakitte kaleme alındığı ve dağıtıldığı için, iznik konseyi benzeri bir girişim olamazdı. Bu yüzden, çesitli buglar hadis denilen ve sonradan uydurulan sözlerle giderilmeye çalışıldı.
Sahih olan ve olmayan hadisler bu yüzden mezheplere göre değişkenlik gösterir. Bir ulemanın sahih dediğine, bir diğeri uydurma diyebiliyor mesela. islam dininde mezhep oluşunun da tek sebebi hadis ve sünnetin, farklı zamanlarda, farklı kisilerce, farklı yorumlanması olayıdır.
Hadisler dinen delil sayılamaz. Zira gerçeklikleri ispattan çok uzaktır.
Hristiyanlar bunu tek seferde iznik konseyinde yaparken, islam ruhban sınıfı ise bunu zamana yaymıstır.
Kendisinden 50 yaş küçük bir kızla evlenen bir çocuk istismarcısının, evlendiği kızın babasının, evet babasının dayandığı iftiracı bir mantıktır(!) Örneğin.

"Peygamber efendimiz de Ayşe anamız ile 9 yaşındayken evlendi. Kızımın evlenmesine ilk zamanlar karşı çıkıyordum. Sonra normal karşıladım. Zaten 8 aydır telefonla konuşuyorlardı."

(bkz: hüseyin üzmez)
Bu kurancıların kafasını anlayamayacağım. Ortaya bir metod atıyosunuz bu metot kuranı sebeb- i nüzulsuz ele alma gibi bir çılgınlık doğuruyor.
Yani isteyen kuran ayeti cımbızlayarak istediği bir şekilde kuran oluşturabilir.

Bunun ilme ve ilim adamlarına dayanarak islama uygun olmadığını belirtince biz ruhbancı oluyoruz. Kafir, müşrik oluyoruz.

Üstelik kurana yaklaşımınız bununla sınırlı değil modernsit temayülleri dinin içine sokuyorsunuz.
Gene ayet cımbızlamak gibi bir metotla...
Kuranın anlamını değiştiryosunuz...

Birsi size ağzını açıncada müşrik yaftasını basıyosunuz...
Üstelik daha kurancı olmadan önceki mezhebinizi bilmeden yapıyorsunuz bunu...

Bir bakın bakalım Hanefi- Matüridi mezhebine. Ama çok cahilsiniz... kusura bakmayın ama gerçek bu...bende son veriyorum bu sözlükteki kurancılık ve entelektüel selefilik eleştirilerime....

Çünkü hiçbir faydası olmayacak. Köktendincilik ruh hastalığına tutulanlar bidaha ömür boyu düzelemiyolar...

*****
Din dinamktir....
Dinde görüş ayrılıkları olabilir ve olmuştur. içtihat farklılıkları, mezhep farklılıkları genişliktir.

O yerdiğiniz sünnilik içinde her çeşit felsefi ve tasavvufi akım barınmıştır. Renkli bir islam anlayışı ve çeşitlilik oluşturmuştur. Ne şii nede mutezile ehl-i bidat sayıldığı halde tekfir edilerek yok edilemez. Çünkü bu sünniliğe göre aykırıdır...

Kurancıların yalanlarından biride mezhep çatışması iddiası. Halbuki mezhep çatışması yoktır. Çatışan iktidarlardır. Bugün şii - vahhabi kavgası iran ve Arabistanın iktidar kavgasıdır.

Kısaca selefiler, kurancılar ve reformistler dini statik olarak ele alıp batılı ideolojilerin tesiriyle slogan müslümanlığı üretmekten başka bir şey yapmamışlardır.
Biraz bakın bu fikirler hangi ingiiliz ajanları tarafından ivme kazandırıldı.

Bu akımlar batının islama attığı en büyük kazıktır.... ve neyazıkki tırmandırılıyor.
aklı olan her müslüman böyle düşünüyor. şahsen bende bu konu hakkında sürekli düşünüyorum araştırıyorum. ama görüyorumki ehli sünnet hocaları açıkca ayetle çelişen hadisleri sırf kütübü sitteye girdi diye doğru çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. kimse hayır almayalım demiyor "benim şeyhimin onayladığı doğrudur" diyor. ayetle çelişse bile. bunu anlamak imkansız. ama sonunda ben cevabı buldum. neden bunu göz göre göre reddetmek yerine bir kılıf uydurmaya çalışıyorlar. bunun sebebi " biz namazı nasıl kılacağımıza kadar bu kitaplardan öğrendik eğer bu hadis uydurulmuş dersek diğerlerinin güvenilir olduğunu nasıl anlayacağız? o halde hepsine sahip çıkalım" mantığı yatmaktadır. ama bu dinin gerilemesinin en büyük sebebidir. bunu düzeltmezsek doğru yola çıkamayacağımız aşikar.
hadis savunucularının "keçinin yazıldığı yaprağı yemesi sebebiyle kuran'dan ayet eksilmiş midir?" sorusuna, ilgili hadis kütüb-ül sitte'deki kitapların hemen hemen hepsinde geçmesine rağmen, "mütevatir midir araştırmak lazım" diye yanıtlamasına vesile olan mantıksızlıktır...

ey cahiller, hani hadislerin kuran kadar güvenilir şekilde kayıt altına alındığını söylüyordunuz? nereden çıktı şimdi ileri sürdüğünüz imamların güvenilir kabul ettiği hadis kitaplarında geçen hadislere "mütevatir midir?" diye laf etmek? hem bir hadisin fıkıhta hükümlere esas olması için illa mütevatir olması gerekmez.

https://tr.wikipedia.org/...Hadis_%C3%A7e%C5%9Fitleri

kaldı ki "mütevatir" hadislerin sayısı azdır ve onların bile hangilerinin gerçekten mütevatir olup olmadıkları konusunda ittifak yoktur.

hadi size bir soru daha: "peygamber eşi ayşe ile ayşe 9 yaşındayken mi zifafa girmiştir?"

kütüb'ül sitte'deki hadisleri makbul kabul ediyorsanız, cevabınızın "evet" olması gerekir. bu durumda islam'a göre 9 yaşındaki çocuklarla cinsel ilişkiye girmek helal olmaz mı?

daha önce sorduğum ama yanıt vermeye çekindiğiniz bir sorunun tekrarı: kuran'daki bazı ayetler hadis yoluyla nesh edilmiş sayılabilir mi?
Yahu rumeli kardeş ne dediğimi anlamıyormusun yoksa dalgamı geçiyorsun?

Hadis cımbızlayıp bütün fıkıh kaideleri yerle bir edilemez diyorum gene hadis cımbızlıyorsun.
Aynı üstatların okuyan, taslaman ve şürekası gibi...

Keçi yediği iddiasındaki hadisi alıyorsun ve kütüb- i sitteden sonra fıkıhtaki icmayla ve sünnetle sabit bir kaideyi uydurma sayıyorsun.

Tekraren söylüyorum hanefi fıkhının nasıl oluştuğu hakkında hiçbir araştırma yapmadan bunu yapıyorsun....
Hanefilik hadisten daha çok kuranın akıl ve peygamber sünnetiyle yorumlanmasıdır.
Ehl- i reyi bilmiyorsun. Ehl- i hadis imamlarının bile hadislere şerhler yazdığını gözden kaçırarak yorum yapıyorsun...
Kısaca şunu söyleyeyim bir kitabın makbul olması içindeki bütün hadisleri doğrulamaz. Bunun metotları var. Koskoca usul- ül hadis diye bir ilim sahası var.

içtihat farklılıklarına bakarak ve imamların birbirini ilmi tekfirlerine bakarak meseleyi aynı taslaman gibi karıştıyorsun.

Ehl-i rey yaklaşımının ehl- i hadis yaklaşımıyla beraber bir blogun içinde olmasını şimdi sana nasıl anlatıcam. Daha felsefe profesöri taslaman cahilliğinden bilmiyorken.

Epistemik paradigmaların oluşumunu baştan sona nasıl anlatayım sana;)

Hz. Ayşenin evlilik yaşına bakıp bu zamana göre ortaçağdaki adetlere nasıl bakarsın.
O zamana göre o evlilik yaşı normal ve sıcak bölgelerde kızlar daha çabuk olgunlaşıyolar.
Hz. Ayşe efendimiz bu dinin yarısıdır. O gençliği ve zekasıyla peygamberin hayatına dair birçok şeyi bize ulaştırdı. Ve gençken evlendiği ortada...

Yukarda yazdım son kez yazayım. Mezhepler medeniyetleşmenin oluşturduğu sistemlerdir.
Mezhepsizlik ise direkt olarak islam medeniyetinin tasfiyesidir.

Hukuksuz, felsefesiz, irfansız bir din kavramı olamaz. Din var-oluş-sal bir yaşamdır... Hele hele tek bir kitabı rehber edindiğini söyleyerek fundementalist yaklaşımlar sergilenemez....
Dini modernist fikirlere uydurmak isteyenler yarattığı bağnazlığı ve dar kafalılığı okuyamıyor...

Yukarda bir arkadaş da demiş ya bu fıkıh kaideleri yahudilerden tevarüs etti ona bir sorsan senin din kitabındaki kavramların çoğu tevratta geçerken bu iddian ne kadar samimi?
Oryantalistler kuranın kaynaklarını incile, tevrata dayarlarken siz ne cevap verebilirsiniz???

Kuranında değişmediğini bile ispatlayamazsınız. Çünkü kurandaki ayet dışında hiçbir somut deliliniz yok.

Batıyı tanımıyorsunuz. Aşağılık psikolojisiyle batıya kendinizi kabul ettirmek için bu dinin değerlerini hem ontolojik hemde epistemolojik manada bozuyorsunuz.

Ama sonuç olarak köktendincilikle bitiyorsunuz. Başkada gidecek yeriniz kalmıyor.

Biraz kendi fikrinizin ideologlarına afgani, reşid rıza, abduh vs. Bir baksanız fikirlerinizi hangi devletin oluşturduğunu ve türk-islam medeniyetini yok etmek için desteklediğini anlarsınızda bunu bile okumaya hevesiniz yok.

Okumaya meraklı olmadığınız için sadece kuran diyorsunuz bunuda iyi biliyoruz merak etmeyin.;)

Not; bu sefer bu konu hakkında son kez yazdım. Bu konu hakkında daha fazla uğraşmak istemiyorum. Biraz islam ve batı düşüncesini araştırırsanız durum ortada zaten.

Bu arada konuda nesih ve mensuh baya tartışılmış.
Merak edenler için meseleye tarafsızca yaklaşan bu videoyu izleyin;

http://youtu.be/fK4Z-H1hYRY

Hadi eyvallah.
Sahih hadisler kuranla asla celismez.pusuladir yol gostericidir kurani kerim.
Örnek 18 yy osmanlida 200bin sakalli cüppeli ajan vardi.
Bu sıkıntıyı bu ajanları açık etmek için. Peygamber efendimizin sunnetlerinde açık verdiler, ele verdiler kendilerini .
bazı hadislere göre de yanlıştır.

"hadisleri incelemeye peygamberimizin dönemine giderek ve sonra yavaş yavaş kendi dönemimize gelerek başlayalım. peygamberimiz’in hadis yazımına izin vermediğini, kendi sözlerinin yazımını yasakladığını hadisçiler bile kabul etmektedir.

en doğru kabul edilen iki hadis kitabından biri olan müslim’de ve hanbeli mezhebinin kurucusu ibni hanbel’in müsned’inde şu
hadis rivayet edilerek; peygamberin, kendi sözlerinin yazımını yasakladığı kabul edilir. “benden kuran dışında hiçbir şey yazmayın. kim benden kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” (müslim, sahihi müslim, kitab-ı zühd; hanbel, müsned, 3/12, 21, 33)

darimi’deki hadis ise şöyledir: “sahabe allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. ancak onlara izin verilmedi.” (darimi, es-sünen)

el hatib’teki hadis şöyledir: “biz hadis yazarken hz. peygamber yanımıza geldi ve ‘yazdığınız şey nedir?’ dedi. ‘senden işittiğimiz hadisler’ (sözler) dedik. hz. peygamber; ‘allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? sizden evvelki milletler allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.’ dedi” (el hatib, takyid,)

tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz: “allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” (tirmizi, es-sünen, k. ilm)

bununla beraber dört halife kaynaklı bir hadis aktarımı da görülmemiştir. peygamberimizin hadis yazımını yasak etme yönündeki tavrı, dört halife tarafından da devam ettirildiğini gösterir bu durum."