islam dünyasının gördüğü en büyük bilginlerden biridir. Oryantalistler bu medeniyete ait ne varsa yerin dibine batırdıkları gibi onuda yerin dibine batırmışlardır. Tabii sonradan oryantalistlerin yerli uşakları tarafındanda Gazali kötülemesi son sürat devam etmiştir.
günümüz dincilerinin hiç utanmadan sahip çıktıkları ibni sina ve farabi gibi alimleri tam 24 noktada tekfir eden yobazdır. fakat bazı eserlerini okumuş bir kişi olarak, zeki bir insan olduğunu da itiraf etmem gerekir.
evet, günümüz dincileri böyle ilginç kişilerdir. hem gazali'ye sahip çıkarlar, hem de onun tekfir ettiklerine...
ilim adamlarının tekfirinin ilmin gelişmesi için şart olduğunu bilmeyenlerin garipsediği adam.
Ha bu arada ibn sinanın Gazali tekfir ettikten sonra kafir olduğunu da sanıyordur bu arkadaş. Ama halbuki bizim geleneğimizde ibn-i Sina'danda yararlanmalar var.
Hatta Gazalinin ilk takipçisi Fahreddin Razi tarafından başlıyor...
kimisinin, ibn'i sina ve farabi gibi alimleri tekfir etmesini "ilim adamlarının tekfir edilmesi ilmin gelişmesi için şarttır" diyerek haklı çıkarmaya çalıştığı şahıstır.
eh, ne diyelim? o zaman islam aleminde ilim doruklara ulaşmış olmalı bugünlerde. malum, ışid önüne geleni tekfir ediyor!..
kafası karışık insanların, bir tek kendilerinin anladığını, diğerlerinin anlamadığını sandığı islam alimidir.
bir kere gazali'ye "ışid"çi diyen yok!.. sadece hem ışid'in, hem de gazali'nin önüne geleni tekfir etmeye bayılmalarına dikkat çekilmiştir o kadar!.. karşılaştırılan iki varlığın bazı noktalarının ortak olması, o varlıkların aynı olduğunu göstermez.
söz konusu şahsı "yunan felsefesinin islam dinini yutmasına" engel olduğu doğrudur. doğrudur da yaptığı iyi mi olmuştur? işte hıristiyanlar dini yorumlarının yunan felsefesi ile harmanlanmasına yol verdiler ve sonuçta dinlerinin bilimin ve toplumsal gelişmenin önünde engel teşkil etmesini kısmen de olsa engellediler... yunan felsefesi rönesansa, rönansans reforma, reform ise aydınlanmaya yol açtı zaman içinde...
aslında çıkan sonuç (aydınlanma) yunan felsefesine yol açan hıristiyan alimlerinin çoğunun istediği ve beklediği bir şey değildi. zaten kahir ekseriyeti çalışmalarının vardığı noktayı görmeden ölüp gittiler.
gazali ise tam tersini başardı, yunan felsefesini kullanarak, kimi bilinçli, kimisi de bilinçsiz olmak üzere, dinin bilim üzerinde hegemonya kurmasına engel olanların fikirlerini çöp sepetine attı. böyle olunca islam ülkelerindeki bilimsel gelişmelerin önünü açan nispeten özgürlükçü ortam da uçtu gitti...
alanı olan kelamda yunan felsefesine yenilmemiş, tam tersi büyük bir zafer kazanmıştır. o zafer sayesindedir ki ibn'i sina gibilerin kelam konusundaki düşünceleri medreselerden silinip gitmiştir. tıp konusunda yazdıkları elbette geçerliliğini korumuştur zira yerine koyabilecekleri başka bir alternatif yoktu.
Maksat bir tek ben anladım gazaliyi demek değil...
Bir düşünce adamının düşüncelerini 1) takipçilerinden 2) kendi eserlerine bütüncül yaklaşmayla ve 3) yarattığı etkiyle anlarsın. Ama mesele gazali olunca bunların hiçbiri yapılmıyor....
Gazali önene geleni tekfir etmedi arkadaşım. Bunu demek Gazaliyi hiç anlayamamaktır. Çünkü Gazali mezhep kavgalarını yokeden kişidir.
islamın ilk asırları tekfirin ve mezhep farklılığı dolayısıyla birbirini dindışı ilan etmenin asırlarıydı. Ama Gazali bu mezhep kavgalarını sonlardırdı oluşturduğu yeni kelamla. Bu kelamın nasıl olduğunu Fahr-ı Razi üzerinden anlayabiliriz. Çünkü o kelamı sistemleştiren odur.
Eserlerinde birini haksız yere tekfir etmenin adamı dinden çıkaracağını tekrar tekrar söyleyen gazali nasıl okuyorda tekfirci oluyor...
Meşşai filozoflarının üç noktada küfre düştüğünü söylemiş (ki tespit ettiği noktalardada haklı.) diye mi tekfirci oluyor...
Ha filozof karşıtlığını eleştirebilirsiniz. Buna hiçbir şey demem. ama gelipte önüne geleni tekfir etmiş derseniz hata yaparsınız.
Hiristiyanları yunan düşüncesiyle içli sayıyorsunuz peki skolastik düşüncenin sadece ibn-i Rüşt ve ibn-i Sinanın Aristotelesçi yaklaşımlarından değil Gazaliden de etkilendiğini biliyor musunuz?
Aslında Gazaliyle yunan düşüncesinin savaşının bir galipi olmadı. Bakın tekrar söylüyorum Aristotelesçi düşünme yapısını bilimden uzak medreselere yerleştirilmesini sağlayan Gazali ve Fahreddin Razidir.
götümüze pamuğu tıkayan adam! unutmayacağım seni gazali unutursam kalbim kurusun. bir gün olur da karşılaşırsak ruz-ı mahşerde hesap soracağım senden...
kimisinin islam aleminde bilimin gerilemesine sebep olanlar arasında görmediği alimdir. iddia sahiplerinin görüşlerinin tutarsızlığını anlamak için "nedenlerin izahı" diye gösterdikleri makalenin başlığına bakmak yeterlidir:
başlıkta ne deniyor? "XVI. Yüzyıldan Sonra islâm Biliminin Gerilemesinin Arkasındaki Faktörler"!... yahu bir kere tarihi ve tanımı yanlış koyan bir kişinin makalesinin ne değeri olabilir? tanım yanlıştır, zira "islam bilimi", "hıristiyan bilimi" diye bir şey olmaz... "islam aleminde bilimin gerilemesi" denirse bir mantığı olur. tarih yanlıştır, zira islam aleminde bilim 16. yy.'da değil, tam olarak gazali'nin yaşadığı 12. yy'da gerilemeye (daha doğrusu gelişmesinin yavaşlamasına) başlamıştır.
zaten makale okunursa tutarsızlığı kolayca görülür. makalede islam aleminde bilimin gelişmesinin yavaşlamasına (yanlış olacak ama ben de gerileme diyeyim bundan sonra) sebep olarak gösterilen olayların en önemlileri 12. ve 13. yy'larda yaşanmıştır. durum böyleyken gerilemenin başlangıcını söz konusu olayların etkilerinin yok olduğu 16. yy'a koymanın manası nedir?
sayılan onca felaket tek başına gerileme nedeni olarak sunuluyor!.. en az onlar kadar önemli olan yan faktörler hiç dikkate alınmıyor!.. ne var ki, yazarının iddiasına göre, gerileme, sebep olarak gösterilen olayların yaşandığı tarihlerde değil, 16. yy'da başlıyor!.. ne iş? madem sebep tek başına o olaylarsa gerileme nasıl o zaman değil de 16. yy'da başlasın? 16. yy'da daha önce yaşanmamış ne yaşandı da onca felakete rağmen daha önce sözde idare eder durumda olan bilim (islam aleminde) duraksamaya başladı?
bu arada bilimin sözde ayakta kaldığı 13-16. yy'llar arasında hangi müslüman alimleri hangi önemli eserleri kaleme aldılar? ibn'i haldun'un mukaddimesi, ali kuşçu'nun, piri reis'in çalışmaları gibi bir kaç istisnai örnek dışında ne örnek verilebilir? molla fenari, ibn'i kemal, taftazani!... yahu bunların hiçbiri pozitif bilimler alanında yazmamış veya ortaya pozitif bilimlere yol açıcı bir felsefi görüş koymamıştır.
açıkça görülüyor ki iddia sahipleri, islam aleminde iblimin gerilemesini, osmanlı'nın ciddi yenilgiler almaya başladığı bir döneme konumlandırma cehaletini gösteriyorlar. oysa geçmişte bilim bugünkünden çok daha yavaş ilerliyor, etkisi askeri alanda daha geç görülüyordu. yani birilerinin kısa süre içinde atom bombasını bulup ikinci dünya savaşını bitirmesi gibi bir örneğin yaşanması olanaksızdı. durum böyle olduğu için, batılılardan teknoloji transferi de yapan osmanlılar 16. yy'a kadar bir çok yan faktöründe etkisiyle genellikle zafer kazanmayı başardılar. bunu "osmanlı'da bilim vardı" diye yorumlamak cehalettir. islam aleminde bilim osmanlı'dan önce ölmüştü zaten ve osmanlı döneminde de diriltilemedi.
gerçek şu ki hıristiyan aleminde bilim, haçlı seferlerinden hemen sonra yükselmeye başladı. etkilerini büyük keşifler ve zaferler olarak göstermesi ise 16.yy'ı buldu. aradaki dönemde islam aleminde bilim çoktan ölmüştü ve söz konusu ölümün sebeplerinden biri de gazali ve ibn'i teymiyye gibi kişilerdi.
Ihyayi ulumidin eserinin yazarıdır. Bu kitap 130 tl ciltli kitaptır. Şuan bunu almak için uğraşıyorum. Zira çok pahalı. Ucuzdan bir yerden bulmak lazım.
kalp gözü diye bir şey uydurmuş mal. fakedim silebilirsiniz. ayrıca ibn rüşt aristocu olduğu için aklı öne çıkarıyordu o iyiydi en azından. bu gerici yobaz tam bir cehalet abidesi.
adam resmen inançla bir şeylerin bilinebileceğine inanmış. hissediyorum o halde var kafasında.
'Beden kalbin ülkesidir. Bu ülkede kalbin birçok askeri vardır. Kalb ahiret için yaratılmıştır. Allah’ı tanımak ise onun yarattıklarını bilmekten geçer. insanın bâtınında olan sıfatların genel hayvanlara, bazısı yırtıcı hayvanlara, bazısı şeytanlara ve meleklere ait olan sıfatlardır. insan bunların hangisinden olduğunun farkına varmalıdır. Çünkü insan bunları bilmezse doğru yolu bulamaz. Bu saydığımız sıfatların her birinin gıdası farklıdır. Hayvanın gıdası yemek, uyumak ve çiftleşmektir. Yırtıcı hayvanların gıdası mutluluğu da parçalamak, saldırmak ve öldürmektir. Şeytanların gıdası ise aldatmak, hile ve kötülük yapmaktır. Meleklerin gıdası ise Allah’ın cemalini müşahade etmektir. Hırs, hayvan ve yırtıcı hayvan sıfatları melekliğe çıkan yol değildir. Eğer sen aslında melek cevheri isen Allah’ı tanımaya uğraş ve kendini o cemali müşahade edecek hale getir. Kendini öfke ve şehvetin elinden kurtar ve bu hayvan sıfatlarının sende niçin yaratıldığını anlamaya çalış.'
3-4 yıl felsefe okuyunca felsefeyi çözdüğünü zanneden ergen aslında kendisi. takipçilerinin felsefe olarak zayıflığının sebebini burada bulabilirsiniz.
farabi ve ibni sina nın südur teorilerini eleştirmek adına islam felsefesine en ağır darbeyi vuran imam gazzali dir fikrimce. ve öldürücü darbe de ibni rüşd den gelmiştir malesef. batıda ki temsilcisi spinoza olan südur teorisi bilinen anlamda mantık ve nedensellik içermez. gazzali bunu kabul etmediği gibi kendi de bir teori geliştirmez.
daha sonra muhyiddin ibni arabi nin südur teorisinden geliştirdiği kendi felsefesi, ne islam felsefesinde ne de tassavvufta kabul görmez ve teosofi başlığı altında incelenir.
teknik açıdan ilim alimi falan kabul edilmez kendisi zira "Akli ilimler takvayı azaltır" diyerek bilimle ilgilenilmesinin inancı zayıflatacağını söyleyip bilimden uzak durulması için eserleriyle insanları güdülemiştir.