gabriel garcia marquez

entry213 galeri21
    179.
  1. Başkan babamızın sonbaharına kadar her şey çok güzeldi. Betimlemeleri, anlatımı, kurgusu yazdığı her kelimesine bayılmıştım. Öyle ki iki ay üst üste bir çok kitabını okudum. Başkan babamızın sonbaharında sıkıldım mı nedir, kafam kaldırmadı. Yarım yamalak bıraktım.

    Keşke yüzyıllık yalnızlığı daha sonralara bıraksaydım.
    4 ...
  2. 178.
  3. Neredeyse 3 yıldır aramızda olmayan, gabo.
    1 ...
  4. 177.
  5. bu başlık sayesinde merak edip okumaya başlayacağım ünlü olduğu söylenen kolombiyalı yazar.
    7 ...
  6. 176.
  7. "Belki de Tanrı, seveceğimiz kişiyle tanışmadan bizi yanlış kişilerle tanıştırıyor. Onu tanıdığımızda daha da mutlu olmamız için."
    4 ...
  8. 174.
  9. yüzyıllık yalnızlık ve kırmızı pazartesi adlı kitaplarını tavsiye ederim.
    4 ...
  10. 173.
  11. Yüzyıllık yalnızlık kitabının yazarı ve 2014 yılında vefat etmiştir.
    4 ...
  12. 172.
  13. "Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. insan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı… Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanır. Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim. Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde… Artık ölebilir miyim?"
    4 ...
  14. 171.
  15. kitaplarında hep benim yaşamak istediğim aşkı anlatan büyük yazar.
    yıllarca mektuplar yazılır . ayrı kalınır ama yine de o aşk hep var olur .
    ancak kitaplarda işte .
    1 ...
  16. 170.
  17. (bkz: yüzyıllık yalnızlık) a basladım ve bir insan böyle bir kitabı nasıl yazabilir sorusuyla baş başa kaldım.Yazar gibi yazardır. Okuyunuz, okutunuz.
    4 ...
  18. 173.
  19. büyülü gerçekçilik türünde muhteşem eserler çıkarmış yazar. ama yazarlığının dışında gazetecilik, hayatında çok önemli bir yere sahipti. araştırma duygusu onun her tarafını sarıp sarmalamıştı. bu yüzden 1940'larda gazeteciliğe atıldı. gazeteciliğin yanında öyküler de karalıyordu. yazmış olduğu eserlere bakılırsa; bir bölümün başında, ileride olacak olan bir olaydan bahsedilir ve okuyucu "bu nasıl olur" diye merak duygusuna kapılır ve sayfalar ardı ardına çevrilir. kendi yaşamış olduğu merak ve araştırma duygularını okuyucuya bu yolla iletmek istemiştir belki.
    0 ...
  20. 172.
  21. Yüz yıllık yalnızlık kitabını okuduğum, başka kitaplarını da okumak istediğim yazar. Yüz yıllık yalnızlık tuhaf bi şekilde karışık, belki biraz başta sıkılcakmış gibi oluyorsunuz ancak dayanıp okumaya devam ederseniz seviyorsunuz.
    1 ...
  22. 171.
  23. Aslında güney amerika milletinin de Türk milletine benzer tabuları, hurafeleri ve inançları olduğunu yazan yazar. üvey kardeş evliliği, ensest ilişki, çocuk gelin, tecavüz gibi bir çok kültürel sorunu işlemektedir kitaplarında.
    3 ...
  24. 171.
  25. Kitapları yarıda bırakan biri olarak söylüyorum bu adam akasya durağını kitap haline getirse akar gider o kadar diyorum.

    Gerçekten dili çok hafif ve akıcı.

    Kırmızı pazartesi yuzyıllık yalnızlık albaya mektup yok ve şimdi bir kayıp denizcideyim her biri buyuleyici.
    3 ...
  26. 170.
  27. kırmızı pazartesi kitabı beni benden almıştır. büyülü gerçekçilik sanat akımına örneklenebilecek yazarlardandır.
    1 ...
  28. 169.
  29. Büyük yazar evet ama ne kadar da sığ bir yazar lafını yeme ihtimalime rağmen şunu söylemeden geçmek istemem kitaplarını aşırı karışık bulurum. Olay örgüsü karmaşa, karakterler karmaşa içinde resmen bir kaos hakimdir ve okumak sabır ister.
    1 ...
  30. 168.
  31. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve
    güneşin göstermesini beklerdim.

    demişti veda mektubunda marquez.şuan durup dururken geldi aklıma.ölesiye kurtulmak istiyorum ki nefretlerimden, buza kazımak.
    0 ...
  32. 167.
  33. ABD'deki Teksas Üniversitesi'nin ispanyol dilinin en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Kolombiyalı yazarın kişisel arşivini 2.2 milyon dolara satın aldı. Yazarın hayatındaki 50 yılı kapsayan arşivde 40'tan fazla fotoğraf albümü, Marquez'in eserlerini yazdığı Smith Corona daktiloları, beş bilgisayarı, Marquez'in on romanının orjinalleri ki bunların içinde 25 farklı dile çevrilen ve 50 milyondan fazla satan "Yüzyıllık Yalnızlık" ta var, Yarım kalan eseri "Birbirimizi Ağustos'ta göreceğiz" de yer alıyor. Arşivde ayrıca yazarın Graham Greene, Milan Kundera, Carlos Fuentes, Gunter Grass gibi yazarlara gönderdiği mektupların yanı sıra yakın arkadaşlarından Fidel Castro ile ilgili belgeler de yer alıyor.

    Şimdi bu arşivi bizden bir üniversite alsa ne havamız olurdu. Üniversiteyi de geçtim, devlet, dernek, vakıf ya da şirket te alabilirdi. 2,2 milyon dolar böylesi bir arşiv için gerçekten de çok yüksek bir rakam değil. Üstelik arşivdeki eserleri teker teker satmaya kalksanız çok daha fazla getirisi olur. Ne yazık ki kültüre para vermek parayı boşa akıtmak olarak görülüyor biz de. Ama düşünüyorum da Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Fakültesi Marquez'in arşivini sergileyecek şeklindeki hayali haber kulağa ne de güzel geliyor.
    3 ...
  34. 166.
  35. yazar. Hem de nasıl yazar. Kitaba bakıp off dedirtir. Sonra okuyorum bitmiyor zannederken sonuna gelirsin. Adam bir yazar sen okumaya doyamazsın. Yazar yani ama ağır yazar.
    1 ...
  36. 165.
  37. yüzyıllık yalnızlık adlı kitabında az da olsa kendi hayatından kesitler yazar.alzeimer olduğunu duyunca inanamadım. bu kadar işlek bir beyin de hastalanırsa diğerleri zaten de rahatsızlanabilir.hani deniyor ya; beyninizi sürekli çalıştırmanın yoluna bakın,diye. demek ki aslı da yok. ama o, müthiş bir kalemdi. toprağı bol olsun.
    0 ...
  38. 165.
  39. yazarlığının yanında sinemaya da ilgi duymuş olan sanatçı. gazeteciliğe sinema eleştirileri ile başlamış, gençliğinde kısa film yapmış daha sonra bir çok filmin de senaryosuna katkıda bulunmuştur. 65 yapımı bir filmde de ufak bi rolü vardır.

    en garip tarafı ise en büyük romanı yüzyıllık yalnızlık ın hayattayken sinemaya uyarlanmasına izin vermemiştir.
    0 ...
  40. 164.
  41. goethe'nin lotte'e aşkına benzer bir aşk ilişkisine benzettiğim bir hikayeyi; güncel bir dille, güncel bağlamlarda ve goethe'den farklı bir dünyadaki versiyonuyla ele alan, benim hüzünlü orospularım'ın yazarıdır.

    (bkz: aramızda olan yazarlar)
    0 ...
  42. 163.
  43. "Bitti diye üzülme, yaşandı diye sevin"
    Latin edebiyatının önde gelen hatta bir numarası diyebileceğimiz, tasvirleri başka tat veren edebiyatçı. Aşkı en güzel anlatanlardan.
    0 ...
  44. 162.
  45. Kolera günlerinde aşk'ı, okuduğum diğer iki kitabı- yüz yıllık yalnızlık ve kırmızı pazartesi- kadar başarılı bulmadığım büyük yazar. Kurgu tabiki yine muazzam fakat diğer kitaplardaki anlam yoğunluğu bu kitapta eksik kalmış.

    Nitekim aynı kitapta "güvence, düzen, mutluluk; alt alta yazılıp toplandığında aşka benzeyebilecek, hemen hemen aşk sayılabilecek şeyler. Ama aşk değildi bunlar" diyerek tespitin güzelini de ortaya koymuştur. Severek okuyoruz.
    0 ...
  46. 161.
  47. Yine rahmetle anıyorum kendisini

    tanrı, bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. eşyaların maddi yönlerine değil, anlamlarına değer verirdim. az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. insan aşktan vazgeçerse yaşlanır... başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım.eğer, tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca van gogh resimleri çizer, benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim.gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlaraonları sevdiğimi söylemeyeyim. tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim ve aşk içinde yaşardım.erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. çünkü;insan aşkı bırakınca yaşlanır. çocuklara kanat verirdim. ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değilunutma ile geldiğini öğretirdim. ey insanlar! sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim.yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim.sizlerden çok şey öğrendim. ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. mutsuz bir şekilde... artık ölebilir miyim?
    0 ...
  48. 160.
  49. --spoiler--
    ''Aracataca’da sıkıldığım uzun günlerde kitap okur, onları yazan yazarları görünmez sanırdım.''
    --spoiler--
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük