bugün

jorge luis borges, gabriel garcia marquez gibi dünyaca ünlü yazarların etkilendikleri bir akım. gerçeküstü olayların gerçekmiş gibi hissettirilmesini esas alır.
adını hatırlamadığım latin yazarlardan biri büyülü gerçekçilik için şunu demişti;

"aslında bu büyülü gerçekçilik değil, gerçekçiliktir. bizim gerçekliğimiz dünyanın geri kalanına büyülü görünüyor"
(bkz: ihsan oktay anar) romanlarının da içinde yer alabileceği akımdır.

ayrıca; (bkz: gölgesizler) de bu kapsama uymaktadır kanımca.
(bkz: yüzyıllık yalnızlık)
'kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek bir cümle bulamassınız' diyor g.g.marquez. akımı iyi özetleyen bir cümle 20.yy'ın son çeyreğini yakalayan bu akımın her yazar tarafından kaleme alınamadığı nadir eserlerde hissettirir kendini en güzel örnekerinden bazıları; yüzyıllık yalnızlık, suskunlar, kum kitabı'dır.
popüler olmamakla birlikte bu edebiyat akımı çerçevisinde yazılan tüm eserler aslında türünün güzel örnekleridir, okumaya çalışınız efenim. 'hayatta olmaz'ların 'olur olur, bal gibi olur'laştığı büyülü, rasyonellikten öte son edebi akımlardandır.
bugün öksüz kalmış akımdır.

(bkz: gabriel garcia marquez)
babasını kaybetmiştir.
en hakiki örneklerine jorge luis borgesin, ficciones başyapıtında rastlamak mukadderdir.
Büyülü gerçekçilik, 1960 ve 1970 yılları arasında Latin Amerika’da popüler olsa da kökeni Latin Amerika’da 1930’larda olan bir edebi harekettir. Büyülü gerçekçilik, tuhaf olanın her gün bir şey olarak sunulduğu bir anlatı türüdür. Daha doğrusu, tekilliklerin, tuhaflıkların ve tuhaflığın normalliğin içinde yer aldığı gerçekliğin gözlemlenmesine dayanan bir anlatıdır.

Uslar Pietri, Latin Amerika büyülü gerçekçiliğini diğer görünüşte benzer estetikten kavramsal olarak ayırmakta ısrar ediyor. Hatta The Thousand and One Nights gibi eserlerde veya şövalye romanları türünde bir öncül görenlerden bile ayrılıyor. Venezuelalı yazar için büyülü gerçekçilik, alıntı yapılan örneklerde olduğu gibi gerçekliğin alternatif bir dünya yerine geçmesi değildir. Büyülü gerçekçilik, yazarın olağanüstü olarak nitelendirdiği mevcut bir fenomeni tanımlar.

Uslar Pietri’ye göre büyülü gerçekçilik, Latin Amerika’da baskın olan Latin Amerika romantizmi, modernizm ve kostümcülük akımları gibi tanımlayıcı ve taklit edebi bir geleneğe yanıt olarak ortaya çıkıyor. Yazara göre, bu akımlar Latin Amerika gerçekliğinin karmaşık evrenini henüz ele geçirmeyi başaramadı. Bunun yerine büyülü gerçekçilik, modernist estetiğin “kaçış fantezisini” olduğu kadar, görgü edebiyatının resimselliğini de sorguladı. Yazar, büyülü gerçekçiliğin bir icat olmadığını, daha ziyade bir tanıma, “tuhaf bir durumun portresi” olduğunu söylüyor