bugün

sonradan Şehit Kemal Bey diye anılacaktır) 1. Dünya Savaşı sonrasındaki Mütareke döneminin işgal altındaki istanbul'unda, işgal güçlerinin, Ermeni azınlığın ve bir kısım bürokrasinin işbirliği ile 1. Dünya Savaşı sırasındaki Ermeni tehcirleri esnasında yaşananlar için bir sorumlu (veya "günah keçisi") arayışına girdikleri bir dönemde yargılanarak idam edilmiş bir mülki amirdir. T.B.M.M.'nin 14 Ekim 1922'de çıkardığı özel bir kanunla ilk 'Milli Şehit' ilan edilmiş, ve zaman içinde, zor şartlarda görev yapan yerel mülki amirin sembolü ve kahramanı haline gelmiştir. Bugün Yunanistan sınırları içinde bulunan Yenişehir'de doğmuş ve 1. Dünya Savaşı yıllarında Boğazlıyan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili olmuştur.

Kemal Bey, Ermeni tehcirinde görevini kötüye kullanarak ölümlere sebep olduğu iddiasıyla, idamla yargılanmıştır. işgal şartlarında cereyan eden mahkemede, çoğunluğunu Ermeni komitecilerin teşkil ettiği ve ingiliz Yüksek Komiserliği'nin ve Rum-Ermeni Şubesinin temin ettiği birçok yalancı şahit çıkarılarak, akıl ve mantığın kabul etmediği bir sürü suç uydurulmuştur.

Mahkemede sanık sandalyesinde bulunan ve avukatlığını Saadettin Ferit Bey'in yaptığı Kemal Bey'in savunması ise tarihe geçmiştir:

"Düne kadar hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur. Ermeniler ise, Rus Ordularının kah önüne geçerek, kah arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı. Yozgat Vilayeti dahilinde sevk edilen bazı Ermeni - Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir.

Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam. Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir."

Getirilen şahitlere ise şu şekilde cevap vermiştir:

"Hepsi yalandır, uydurmadır. Reis Paşa, ben ne bunların söyledikleri Keller köyüne gittim ne de oradan geçtim. Burada vuku bulduğunu iddia ettikleri cinayetlerden de haberim yok. Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek... rica ederim. Bu vahşeti kim yapar? Bu derece şem'i bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum. Esasen, birini ispat edemezler. Çünkü hepsi iftiradan ibarettir. Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem. Fakat bu ana kadar bu mevzuda hiç bir şikayetçi gelmemiştir. ilk defa burada Mahkeme huzurunda bu şikâyetlerle karşılaşıyorum."

Mahkeme bu şekilde devam ederken, ingilizler ve Ermeniler Kemal Bey'in asılması için Mahkeme Başkanı Hayret Paşa'ya baskı yaptıklarından, Hayret Paşa istifa etmiş yerine "Nemrut" lakabıyla anılan Mustafa Paşa getirilmiştir. Mahkeme sonradan bu hakimin adı ile özdeşleşecek ve "Nemrut Mustafa Divanı" şeklinde hafızalarda kalacaktır. Nemrut Mustafa önceden verilmiş bir emri yerine getiren bir memur tavrıyla mahkemeyi sonuçlandırarak 8 Nisan 1919'da Kemal Bey'i idama mahkum eder. Önceden hazırlanmış olan bu idam kararı tasdik edilmek üzere saraya gönderilir. Padişah VI. Mehmet Vahdettin, "Damat Ferit Paşa Millet ile Padişah arasına siyah bir perde çekti" diyerek, bu kararı imzalamaz. "iş intikam ve bilahare mukatale şeklini alabilir. Yolun şimdiden önünü kesmek üzere fetva-yı şerife talebine mecbur oldum" der. Seyhülislam Mustafa Sabri "Divan-Harb-ı Örfi tarafından idama mahkum edilen Kemal'in mahkemesi hak ve adle muvafık bir surette icra edilmiş olduğu takdirde, hakkında sadır olan hükm-i idamın derun-i varakada muharrer fetva ve mükul-i şer'iyeye muvafık olduğu veraste-i arzdır" şeklinde bir fetva verir. (mailimden alıntıdır)



Kaymakam Kemal Beyin idam kararini veren
Divan-i Harp reisi Nemrut lakapli Kürt Mustafa Pasa


Cezası infaz edilmek üzere istanbul'a getirilmiş olan Mehmet Bey, Bekirağa Bölüğü'nden alınarak cezasının infaz edileceği yer olan Beyazıt Meydanına getirilir. Kemal Bey'in asılacağını duyan istanbullular Beyazıt Meydanından toplanırlar. Kemal Bey'e idam sehpasının önünde son sözünü ne olduğunda, o halka şöyle der:

"Sevgili vatandaşlarım, Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet"

Kemal Bey'in bu sözlerine katılan halk da aynen cevap vererek, "Kahrolsun böyle adalet" diye bağırmaya başlamışlardır. Kemal Bey, bu son sözlerine devam ederek:

"Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. amin. Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın Millet..."

Kemal Bey'in idam hadisesi, ingilizlerin hiç beklemediği şekilde büyük tepki ile karşılanır. Kemal Bey' in cenazesi vasiyeti üzerine, Kadıköy Kuşdili Çayırı'ndaki oğlunun mezarı yanına gömülmesi için, ailesine teslim edilir. Kadıköy' de büyük bir cenaze töreni yapılır. Tabut, Karaköy itfaiye Karakolu önünden geçerken bir manga asker bayrağı yarıya indirerek selam durur. Alışılmışın dışında, tabut eller üzerinde defnedileceği yere kadar götürülerek, 10 Nisan 1919 Perşembe günü akşam üzeri toprağa verilir.

Kemal Bey'in üzerinde çıkan vasiyeti tarihe bir belge olarak kalacaktır.

"Merhum sevgili oğlum Adnan'ın medfun bulunduğu Kadıköy Kuşdilli Çayır'ndaki kabristanda yavrumun yanına gömülmemi diliyorum. Teyzem ve kardeşim Kadıköy'ünde sakindirler. Teyzemin adresi Mühürdar Caddesinde 67 numaralı hanedir. Adı ismet Hanım'dır. Defin masrafı teyzeme tevdi buyrulmalıdır. Kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: Millet ve Memleket uğruna şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal'in ruhuna fatiha. Perişan zevcem Hatice'ye, yavrularım Müzehher ve Müşerref'e muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyrulmasını vatandaşlarımdan beklerim.

Babam, Karamürsel Aşar Memur-u Sabıkı Arif Bey de acizdir. Kardeşim Münir de kimsesizdir. Bunlara da muavenet olunursa, memnun olurum. Türk Milleti ebediyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah, millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. inşallah Türk Milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.
(30 Mart 1335 Boğazlıyan Kaymakam - Sabıkı Kemal)

Türk milleti onu unutmamıştır. T.B.M.M. 14 Ekim 1922'de çıkardığı özel bir kanunla "Milli Şehit" olarak kabul etmiştir.

Birinci dünya savaşı sırasında Boğazlıyan'da kaymakam olarak görev yapan kişidir. Mütareke olunca, Ermenilere zulüm yaptığı iddiası ve işgalci ingiliz-Fransız makamlarının baskısı ile haksız yere idam edilmiştir.

ilk yargılanmasında beraat ettiği halde dış güçlerin baskısı sonucunda ikinci kez yargılanması istenmiştir. idamına karar verilmiştir.( 19 nisan 1919). O zaman Bekirağa Bölüğü olarak geçen şimdiki istanbul üniversitesinin meşhur kapısı önünde idam edilmiştir. Milli şehit Kemal Bey'e son sözü soruldu. 0 zaman, Kemal Bey, halka hitap etti:

Sevgili vatandaşlarım! Ben bir Türk memuruyum, aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet'

Her şeyden habersiz, tutuklu olan oğluna yemek getiren babası Arif Bey meydandaki kalabalığı görünce merak eder ve oraya gider.

Bu kalabalık nedir, bir şey mi var?

Bir adam asıldı, ona bakıyoruz.

Bu cevabı duyan Arif Bey, birdenbire irkildi ve kalabalığı yararak, önüne çıkanları ite kaka sehpaya doğru yaklaştı. Sehpada sallanan, oğlu Kemal Bey'in cesediydi. Bir feryat kopararak yığıldı. idamda hazır bulunmak üzere Beyazıt'a gelmiş olan merkez kumandanı Osman Şakir Paşa, o tarafa doğru koştu. Arif Bey'in perişan halini görünce sordu:

Kimsiniz?

Yaşlı adamın ağzından bir inilti çıktı: Babasıyım...

Osman Şakir Paşa birden kıpkırmızı kesildi, titremeye başladı:

Emriniz?

Evladımı bana veriniz!

Bu isteği yerine getirildi ve oğlunun cesedi kendisine teslim edildi. Ertesi gün cenazesi çok kalabalıktı. istanbul ayaklanmıştı. Özellikle okumuş ve aydın gençler çok üzüntülüydü. Gençler, üzerinde Türklerin büyük şehidi Kemal Bey yazılı çelenk bırakmıştı. Cenazenin başucunda konuşanlar genç, milliyetçi öğrencilerdi. Bir tıbbiyeli gencin feryadını, arkadaşları gözyaşları içinde dinlediler:

Kemal! Sen, şu anda toprağa verdiğimiz bir çiçeksin. Orada büyüyecek dalların o kadar dikenli olacak ki, seni bu akıbete layık görenlerin hepsini paramparça edecektir. intikamın behemehal alınacaktır. Kemal Beyin vasiyeti:

"Fertler ölür, millet yaşar. Kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: Millet ve memleket uğrunda şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal'in ruhuna fatiha!"

Kemal Bey'in hatırası millî vicdanda unutulmadı. T.B.M.M. Kuşdili'nde 14 Ekim 1922'de çıkardığı özel bir kanunla, kendisini "milli şehit" olarak kabul etti. Boğazlıyan'da bir mahalleye yıllar sonra "kaymakam Kemal Bey Mahallesi" adı verildi. Aynı kasabada 1972'de Kemal Bey'in adını taşıyan bir ilkokul açıldı. Başöğretmenin odasında "millî şehit" in resmi asılıdır. Kemal Bey'in kabri mülkiyeliler birliği tarafından yaptırıldı. Adına "anıt-mezar" denildi. 15 Aralık 1973 günü mezar sade bir törenle açıldı.

Kemal bey, Türk'ün hafızasında Ermeni komitacılığının zulmüne isyan sembolü olarak yaşadı, yaşayacak...
bugün ölümünün 91. yıldönümü olan milli şehidimiz.
(bkz: http://www.haberiniz.com/...d=147:spor&Itemid=172)
(bkz: #11471926)
her fırsatta saidi kürdi dahil abidik kubidik insanların doğumu, eserleri bilmem neleri kutlanıp ölümlerine yas tutulup hayatları film yapılırken sürekli olarak pas geçilen, onurlu gururlu haysiyetli milli şehidimiz.

edit: ayrıca türk tarihinde son derece trajik bir yer edinmiştir. hem suçsuzdur hemde içerideki hainler, şerefsizler tarafından canına kıyılmıştır.

--spoiler--
"düne kadar hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur. ermeniler ise, rus ordularının kah önüne geçerek, kah arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı. yozgat vilayeti dahilinde sevk edilen bazı ermeni - muhacir kafilelerine, ermenilerin müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir.

ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam. siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz. mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir."

getirilen şahitlere ise şu şekilde cevap vermiştir:

"hepsi yalandır, uydurmadır. reis paşa, ben ne bunların söyledikleri keller köyüne gittim ne de oradan geçtim. burada vuku bulduğunu iddia ettikleri cinayetlerden de haberim yok. hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek... rica ederim. bu vahşeti kim yapar? bu derece şem'i bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum. esasen, birini ispat edemezler. çünkü hepsi iftiradan ibarettir. benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem. fakat bu ana kadar bu mevzuda hiç bir şikayetçi gelmemiştir. ilk defa burada mahkeme huzurunda bu şikâyetlerle karşılaşıyorum."
--spoiler--
''ha bir de kaymakamın adamları babamı öldürdüler unutmuşum'' gibi argümanlarla, 12-13 yaşındaki ermeni veletlerin şahitliği ile ermeni tehcirinde yaşanan olaylardan suçlu bulunup idama mahkum edilmiş, pek çok haini ipten alan vahdettin tarafından ölüm kararı hemencecik imzalanmış türk çocuğu.

1922 yılında son başbuğ mustafa kemal atatürk'ün meclisi tarafından milli şehit kabul edilmiştir. cenazesi binlerce üniversite öğrencisi ve halk tarafından ''türklerin milli şehidi'' gibi çelenklerin eşliğinde kaldırılmış, bu durum pek doğal olarak paralı askerlerin ve etnik özürlü sürüngenlerin kafayı yemesine yol açmıştır.

bilinenin aksine idam kararı kürt mustafa paşa denen barzo tarafındna değil mustafa nazım paşa denilen başka bir hain tarafından alınmıştır.
Ermeni sevicilere hoş görünmek adına şehit edilmiştir. Mekanı cennet olsun.
ölümünün sene-i devriyesi.

ruhun şad olsun kemal bey. Bu aziz millet sizi unutmadı.

http://www.yozgat.gov.tr/ermeni-faaliyetleri
Vatan toprağına düşman ayağı değmesin diye çalışan ama birilerinin, birilerine yaranmak için türlü iftiralarla astırdığı milli şehidimizdir.
onu astırmak ortaya atılan iftiraları bugün hala mantra gibi tekrar edenler, bir gün kendileri dar araçlarından sallandırılacaklardır inşallah, ya bu dünyada, ya da öbüründe.
alayı işgalci işbirlikçisi olan, teslimiyetçi vahdettin haininin ve yobaz itlerin kurbanlarından olan bir kahramanımızdır.

bir araştırın bakalım, kürt nemrut mustafa paşa divanının idama mahkum ettiği bu şehidimizin idam kararını kim onaylamış?

sonra? "vahidüddin han gurbette çok yoksulluk çekti, yazık ona..." yalanı.

az bile çekti. şehidin kanı yerde kalmaz.
işgal kuvvetlerine yaranmak ve içimizdeki azınlıkların intikam hislerini tatmin etmek için Kürt Nemrut Mustafa Paşa divanının haksız kararı, Vahidettin alçağının onayıyla asılan Kemal Beye saygı!
Kabiri istanbul Kadıköy itfaiyenin yanındaki mezarlığın tam girişinde sol taraftadır.
Mekanı Cennet olsun inşallah.
(bkz: Tansu Çiller ve gafları)
Arapperest istanbul hükümetinin Ermeni mebuslara şirin gözükmek için Kürt hakimin kararıyla astığı Türk kaymakamı.

Üstünden çıkan vasiyetinde ... babam acizdir... kardeşim kimsesizdir... beni yavrumun yanına gömün... demiştin ya... biz seni yüreğimize gömdük kaymakam bey.
hain vahdettin'in şehit ettiği kahramanımızdır.

bunlar böyleydi... yabancılar sıkıştırdı mı yapmayacakları melanet yoktu. bugünlerde yere göğe konulamayan aptülhamit'in yaptığına bir bakın:

(bkz: ikinci abdülhamit in mazlum askerlerini astırması)

ya sucukçu muhasebecisi'nin yaptıkları? "adada kumpas kuruyorlardı" diye tutuklanan yabancıları almanya sert çıkınca anında salıverdi. akla (bkz: abdülhamit in edward jorris e gösterdiği merhamet)i getiren bir rezalettir.
Saygıyla anıyoruz.

görsel

Not: yerli ve milli olanların tek satırla anmadığı bir yurtsever.
Meşaledir. Bu meşaleyi Taşımak her yurtseverin görevidir.
--spoiler--
I. Dünya Savaşı'nda Rus hükûmeti ile ilişkili Ermeni ahaliden kurulu çeteler Türk nüfusa karşı saldırı ve katliamlar yaptılar. iktidardaki ittihat ve Terakki Fırkası, ilçede bulunan tüm Ermenilerin Suriye'ye sevk edilmesini mülkî amir olarak Kaymakam Kemal Bey’e emretti. Kemal Bey de bu kararı uyguladı. Osmanlı Devleti'nin savaşta yenilmesinden sonra ittihat ve Terakki Fırkası dağıldı ve Hürriyet ve itilaf Fırkası iktidara geldi. Yeni hükümet ittihat ve Terakki Fırkası ile bağlantılı bürokratları görevden alıp yerlerinde kendine yakın bürokratları getirdi. Kaymakam Kemal Bey tehcir sırasında Ermeni ahalinin ölümünden sorumlu tutularak yargılandı. Suçlanmasının işgalci devletlerin baskısıyla olduğu iddia edilmiştir. Kurulan Âliye Divan-ı Harb-i Örfi'de, "kış gününde vatandaşları can ve mal kaybına uğrattığı, ayaklarına süngüler bağlayarak ölüme terk ettiği" iddialarıyla suçlandı. O ise, "Ben aldığım emri yerine getirdim. Sürgün edilenlere insanî şekilde davrandım. Süngü bağlamadım. Vicdan azabı duymuyorum. Kimsenin ölümü için emir vermedim." diyerek suçlamalara karşı çıktı. Yargılama sonucunda, mahkeme idamına karar verdi.

Dönemin padişahı Vahdettin idam kararını ülkede olaylar çıkabileceğini gerekçe göstererek onaylamaz ve dönemin şeyhülislamından fetva ister. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin verdiği fetva ile infaz, 10 Nisan 1919'da istanbul Beyazıt Meydanı’nda gerçekleştirilir.

idamdan sonra TBMM 14 Ekim 1922’de Kemal Bey’i, Urfa mutasarrıfı Nusret Beyi ve Diyarbakır Valisi Reşit Bey’i ‘şehid-i millî’ ilân eder.
--spoiler--

daha çok tanıtılması, anılması gereken kişi.

ceyhan/adana, 2018.
görsel
Devletin işleri böyledir. Bazen kaderin cilvesi haksız yere önce senin kelleni alır. O yüzden eski ulema devlet işlerinden uzak durmuştur. Netamelidir devlet işleri. Akıl sır ermez. Kurbanı çok olur. Kelle koltuktadır.
Eşi ve çocuklarına ulu önder mustafa kemal atatürk ün sahip çıktığı şehidimiz.
vasiyetindeki türkçe çok etkileyicidir.
Bu gün idamının 101. Yılıdır. Türk çocuklarının kanını kendi menfaatleri için heba eden, Vahdettin denilen vatan hainini Türk çocukları hiç bir zaman affetmeyecektir.
vahidüddin siktürettin han'ın kanına girdiği kahramanımızdır.

bu köpek hep böyle yapardı. ihale üstüne kalmasın diye pis işlerini şuna buna havale ederdi. bu olayda idam kararını onaylamayı mustafa sabri hainine pasladı. sevr'i onaylarken de "saltanat şurası" adı altında topladığı bir grup haine.. merak eden şura toplantısında ne deyip kaçtığına bir baksın. malum, kaçmayı pek severdi bu korkak...

ne günlere kaldık! kahramanlarımızın kanına giren aptülhamit ve vahidüddün gibiler kahramandan sayılır hale geldi!
vatan haini vahdettin tarafından idam ettirilen şehidimiz.
bugün şehadete yürüyerek ölümsüz oluşunun 101. yıldönümüdür.

asıl adı mehmed kemal olan kaymakamımız, aliye divan-ı harb-i örfi adlı mahkemede yargılanmış, hakkındaki iddianameyi işgal kuvvetleri hazırlamış, hakkında tek bir sağlam delil bulunmamasına ve iddiaların tamamını reddetmesine rağmen bu şerefsiz mahkeme tarafından idama mahkum edilmiş, idam kararı hain vahdettin tarafından derhal hiç bekletilmeden onaylanmış ardından bir diğer hain köpek olan şeyhülislam mustafa sabri efendi tarafından idamın fetvası verilmiş ve 10 nisan 1919 tarihinde halkın gözyaşları arasında beyazıt meydanında idamı infaz edilmiştir.

boğazlıyan kaymakamı kemal bey'in idam edilerek şehadete yürümesi işgale karşı halkın içinde yanmakta olan kurtuluş ve milli mücadele ateşini körükleyen olaylardan biridir.

ulu önder mareşal gazi mustafa kemal atatürk'ün 19 mayıs 1919'da samsun'a çıkarak milli mücadeleyi başlatmasını öne çeken bir olaydır bu idam.
boğazlıyan kaymakamı'nın idamı sonrası kurtuluş planları yapan mustafa kemal paşa ve arkadaşları, bundan sonra daha fazla beklemenin vatana ihanet ile eşdeğer olacağı düşüncesi ile milli mücadeleye başlama planlarına hız vermişlerdir.

iş bu sebepten dolayı boğazlıyan kaymakamı kemal bey bir milli mücadele kahramanı olarak kabul edilir ve ailesine mustafa kemal atatürk'ün emri ile sahip çıkılır.
görsel

fertler ölür, türk milleti yaşar...
ruhu şad olsun...
Mekânı güzel olsun..
görsel

Ermeni Tehciri'nden sorumlu tutularak Âliye Divan-ı Harb-i Örfi'de yargılanan ve 10 Nisan 1919 günü idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in babası Arif Bey ve damadı ihsan Bey, Kemal Bey’in cenazesini motorla Sirkeci’den Kadıköy’e geçiriyor.