bugün

*
son devir islam alimlerinden mustafa sabri efendi 1869 senesinde tokat'ta doğmuştur.
kendi adını taşıyan belediye aşevi mevcutdur tokatda, refah partili belediye başkanı nizamettin aydın belediye aşevine mustafa sabri adını vermişti ben ilginç bulmuştum bu isimi o zamanlar derin bir manası varmış.
Şeyh-ül Islam Mustafa Sabri Efendi şöyle demektedir:

--spoiler--
Ingilizlerle M. Kemal muvazaasının asarını (danışıklı döğüşünün eserlerini), Lozan müzâkeratı zamanına kadar hir etmeyerek (ertelemeyerek) Mudanya Mütârekesinden Yunan inzihamından evvelki, yani Ingilizlerle Anadoluda zuhur eden Kemâli kıyamını bastırmak üzere hem Istanbuldaki Halife hükümetine cebr-u tazyik icra ettikleri (baskı yaptıkları), hem de müşkülât ikaından hâli kalmadıkları zamanlarda bile bulmak mümkündür. Istanbulun ve Halifenin ecnebi işgâl-i askerisi altında serbest hareketten mahrum vaziyeti, Anadoluyu Halife aleyhine ayaklandıran M. Kemali mücâdelede galip getirmeye sebep olduğu gibi mebdeinden (başından) itibaren üç sene süren M. Kemal harekâtının Yunanlılara karşı yüz ağarlamıyarak mağlubiyetle ve Anadolu dahilinde şehirden şehire çekilmekle geçen birinci, ikinci ve kısmen üçüncü senelerinde bile, müdafaa-i memleket nâmına yine bu hareketten hayır ve menfaat husûlî ihtimâlini hatırından çıkarmayan ve esasen M. Kemali Anadolu’ya husûsî bir sıfat ve mâhiyette gönderen Padişahın hiç bir zaman bu kıyamı tam bir ciddiyetle bastırmak meslekini iltizam etmeyerek Ingilizleri savsaklamakla vakit geçirdiği ve M. Kemal’le onlara oyun oynamaya çalıştığı esnada Ingilizler de aynı adamla (yani M. Kemalle) Padişaha Makam-ı Hilâfete oyun etmek fırsatını kaçırmamışlardır. Harb-i umûmî neticesinde Izmiri velev muvakkaten (geçici) olsun, Istanbuldaki Hilâfet Hükûmetinin elinden alarak, Yunanlılara veren ve sonra bunu Ankaranın lâik hükümetine iâde eden Ingilizler, kasden kabahatli vaziyete düşürdükleri Hilâfeti, bu alışveriş içinde Âlem-i Islâm;a sezdirmeden komisyon olarak aldılar

***



KAYNAK:

Yarın Gazetesi, 1 Teşr’nisânî 1929. (53 numaralı nüsha.)
--spoiler--
bildiğim kadarıyla osmanlı devletinin son şeyhülislamı. bir din adamının hatıralarına göre mustafa kemal atatürk'ün anadolu'ya gitmesini engellemeye çalışmış. mehmet akif ersoy'u, mustafa kemal atatürk'ün yanında olduğu için sevmemiştir.
mustafa sabri efendi, son dönem osmanlı ulemasının önde gelenlerinden olup, ehli sünnet itikadını müdafaa etmiş, yeni türkiye'nin üzerine kurduğu 'laiklik' fikri hakkında mülahazalarda bulunmuş ve bunları beyan etmiş, değerli bir ilim adamıdır.

kendisi hakkında günümüzde söylenen menfi sözlere şahit oluyoruz. mesela bunlardan birkaçı; milli mücadeleye karşı olduğu, kuvayı milliyecilere ölüm fetvası verdiği, atatürk'e uyuz olduğu vesaire olarak zikredilir. bunlar kısmen doğru, ancak genellikle çarpıtılmışlardır. güdümlü kalemlerin, mustafa sabri'nin ''efendi''sinden rahatsızlık duymalarının bir neticesi olarak günümüze yansımışlardır.

evvela, mustafa sabri efendi'nin üye olduğu islam teali cemiyeti'nin ilk halinde; iskipli atıf hoca, bediüzzaman said nursi gibi alimler yer alıyordu. bu cemiyetin kurulma sebebi; ''halkta islami sevgiyi uyandırmak, islam'ı sevdirmek, dini anlatmak'' gibi sebeplere dayanmakla birlikte, siyaset yapmak da kesinkes yasaklanmıştı.

daha sonrasında ingilizler, istanbul hükümetinden zorla fetva almaya kalkıştılar. ''fetva verecekseniz verin, yoksa devletinizi başınıza yıkarız'' diyorlardı. hükümet, çareyi fetvayı vermekte buldu. bakın bunu ben sallamıyorum. fevzi çakmak, ünlü kemalist fevzi, mecliste bu olayı 4 saat süren bir konuşmada anlatmıştır. demiştir ki: '' 'biz zaten tazyik altındayız, bizi dinleyen olmaz' diye biz bu fetvayı verdirdik.'' cemiyet-i müderrisin'deki üyeler bundan habersiz idiler. bu olaydan sonra birçoğu istifa etti. mustafa sabri ve iskipli atıf hoca haricinde kadro tamamen değişti. istifa etmemesine rağmen iskipli hocanın kuvayı milliye yandaşı olduğu da vakidir.

şimdi bu fetvayı veren islam teali cemiyeti üyeleri(habersiz olsalar dahi) hain oluyor da, o fetvayı verdiren hükümet kadrosu dahilinde olan fevzi çakmak, nasıl gitti de kemalist rejimin 2 numaralı adamı oldu? bakın bu fetvanın verilme tarihi 1919'dur. o dönemde fevzi çakmak'ın iki görevi olmuştu: 1) genel kurmay başkanlığı 2) milli savunma bakanlığı. tarih nasıl çarpıtılmış, ibretle izliyoruz işte...

mustafa sabri, milli mücadeleye karşı değildi. bilakis, mücadeleyi destekliyordu. hatta yukarıda bahsedilen fetvayı kendisinin vermediği için sonraki eserlerinde hayıflandığı bilinen bir husustur. mustafa sabri'nin milli mücadele karşıtı gibi gözükmesinin sebebi, atatürk'ün türkiye'yi laikleştireceğini sezmiş olmasıdır. kendisinin deyimiyle, ''saltanat ve devlet giderse, din üzere kurulacak bir saltanat daima bulunur; ama din muhafaza edilemezse, saltanat kurulsa ne olur, benim korkum dindir.''

mustafa sabri; ingilizlerle atatürk'ün işbirliği içinde olduğunu düşünüyordu. bu nedenle atatürk'ün attığı her hamleye karşı çıkmış, bunda da aşırı gitmiştir, bunu reddetmek bize bir şey kazandırmaz. ancak, mustafa sabri'nin temel düşüncesi, dinin muhafazasıdır.

gerek ''izmir'i fethetti. ama ne için fethetti? batıcı mefkurelerini gerçekleştirmek için!'' demesi, gerek ''ingilizlerle mustafa kemal'in ettiği danışıklı döğüşünü izlemek ne acıdır'' demesi; onun neden kuvayı milliyeye karşı çıktığını ifade ediyor.

ali ulvi'nin hatıralarında bahsi geçer, mustafa sabri şöyle demiştir:

“Padişahım, eğer bu iş için muhakkak bir paşa gönderilecekse, karar verdiyseniz, başka bir paşa bulalım.” demek istedim.

yani diyor ki, sen mustafa kemal'i değil, başkasını gönder, din gidecek yoksa. vahdettin onu dinlememiş, atatürk'ün zekasına güvendiğini ifade ederek, mustafa kemal'i göndermiştir. işte mustafa sabri'nin korkusu budur. yoksa ingiliz muhipleri sever derneğinin çorbacı başısıymış, yok masonmuş, yok şuymuş... palavra!

kendisinin mason olduğunu yazan hıyarto sonraki yazısında ''pardon, mustafa hayri olacakmış hihihi'' ettiydi. her şeyiniz takiyyecilik ulan. adamı kötülemek için 10 sayfa yazı yazmış, sonraki yazısının son kısmında da ''ben yanıldım'' dememiş. ''mustafa hayri kısmı silinmişti, yanlışlıkla sabri yazmışım'' diyor. ne desek boş...
http://www.ilk-kursun.com/haber/163183
sözde alim, gerçekte zalim.

günümüz siyasetçilerinin feyz aldığı kişiliklerdendir. söylediklerini tekzip edecek birileri de olmadığı için hala güvenilir kaynak olarak koyunlara(!) anlatılmaktadır.
Son dönemde yine gündeme gelen Mustafa Sabri Efendi hakkında tartışmalı mevzulara dair hoş bir yazı

http://www.kelambaz.com/k...i-yanlislar-ve-gercekler/
http://www.haberturk.com/...rdigi-fetvalarin-asillari

kuvva-yı milliye aleyhine fetva vermemiş din âlimi.

kendisinin görüşlerini sevmem, desteklemem ama yanlış bilmeyin.

hatalarıyla, günahlarıyla bu dünyadan göçmüştür. milli mücadeleye karşı olmanın cezasını bulmuştur ve sürülmüştür.

ölmüş gitmiş adamın adını siyasi malzeme için okula veren terbiyesizler utanmalıdır.
"kemalciler tutturmuş bir türklük, milliyet önemli bir şey idiyse, bir türk dili veya bir çerkes dili yanında arap dili çok daha üstündür, bunların yanında daha büyük olan arap milliyeti ile iftihar etmek daha uygun olacaktı, elimden gelse bütün türkleri arap yaparım, bunların vaktiyle araplaşmadığına eseflenirim."

Diye bir beyan veren, atatürk ve cumhuriyet düşmanı, bir şeyhülislam bozuntusudur.. Bizi araplaştırmak isteyen dincilerin ağababasıdır. Aslında tüm dincilerinden aklından bu geçmektedir.. Zamanında yunanistan'a sürülmüştür.. Mehmet akif ersoy gibi bir muhafazakarı bile sırf, atatürk'ün yanında diye sevmemiştir..

işte başbuğumuz böyle arapçı mankurtlarla, teröristlerle ve içimizdeki hainlerle uğraşıp durdu.. Ayrıca bu cahilin divanü lügati't türk adlı sözlükten haberi yok galiba.. Arap dilinin türkçeden üstün olmadığını, kaşgarlı mahmut ta 11. Yüzyılda kanıtlamıştır.. Bu da dincilere kapak olsun.. Evet biz kemalciler türklük diye tutturduk.. Türkçü ittihat ve terakki'nin ve atatürk'ün fikirlerinin devamıyız.. Hep de öyle olacak.