insanın aklına gelmesi çok da kolay olmayan bir yığın maddenin cirit attığı uludağ sözlük'te bile bu zamana dek adına madde açılmasına gerek görülmemiş olduğu göz önüne alınırsa, demek ki hakikaten ülkemizde ırgalanmayan edebiyat dalıdır.
hoş, sadece edebiyatın değil, hollywood sinemanın da nimetlerinden fazlasıyla faydalandığı bir alandır. jules verne, isaac asimov, philip k. dick gibi baba yazarlara sahip olduğu gibi, unutulup gitmiş yüzlerce isim tarafından da pekiştirilmiştir.
bilimin kurgulanması ve yeni gelecek motiflerinin irdelenmesi mantığıyla işlenen konular kah geleceğin dünyasında, kah uzayda geçer. fantastik edebiyata yakındır, ancak bir eserin bilimkurgusal ölçekte değerlendirilebilmesi için artalanda bilimsel gerçekliklerin yer alması beklenmektedir.
yani, kabaca, bir adam büyü yardımıyla zank diye ortaya çıkıyorsa o eseri fantastik; ha yok ışınlanarak, efendim bir zaman girdabına kapılarak -ya da hadi biraz daha kasayım- boyutlar arasında dolaşarak ortaya çıkıyorsa bilimkurgu diye nitelendiririz.
Darko SUViN'e göre çok okunan ve yaygın olan kesimiyle, -Bilim Kurgu- yüksek nitelikli bir edebiyat ürünü değildir. Bu yaygın haliyle bilim-kurgu daha çok, bir -paraliterature-dir. Estetik bakımdan ilkeldirler. Bilim-kurgunun büyük kesimi kapitalist pazarın yabancılaştırıcı ve seviyesizleştirici etkisi altındadır. Ve bu durum yaygın bir kesimi kapsaması nedeniyle önemli bir noktadır.
Bilim-kurgunun estetikçe geri olan bu büyük kesimine karşılık edebiyatın başyapıtlarıyla aşık atacak kadar değerli örnekleri de vardır. Üstelik bunlar Rönesanstan bu yana devam eden, naturalistik ya da realist edebiyat yapıtlarına karşılık kimi üstünlüklerde taşımaktadır.Verne, Wells, Swift, Cyrano, Capek, Kucien, More- gibilerinin eserleri. Dikkat edildiği zaman bu yazarların, tarihte hep verili toplumu değiştirip, yerine hep daha gelişkini koymaya çalışan, istekli ve kararlı ;yeni-yükselen sınıfların ortaya çıkış dönemlerinde yazdıkları görülecektir.
gelecekte geçen veya günümüz teknolojisinin çok ilerisinde bir teknolojinin hakim olduğu bir dünyayı anlatan fantastik filmlere verilen genel isimdir.
(bkz: starwars)
(bkz: stargate)
(bkz: kurtlar vadisi)
Edit : sadece film olarak değil yazılı ve görsel yapıtlar olarak değerlendirilmedir diye aklıma geldi birden.
mary shelley (1797-1851) 1818 yılında yazdığı frankenstein adlı kitabıyla bilim kurgu'nun anası sayılırsa, jules verne (1828-1905) ve h g wells (1866-1946) de babaları sayılabilir.
bu iki yazarın ilk göze çarpan farkları, jules verne "ay'a seyahat", "denizler altında 20000 fersah", ve "seksen günde devri alem" romanlarında olduğu gibi gerçekleşmesi teknolojideki gelişmelere bakan hayaller (veya hedefler) kurarken, h. g. wells'in "görünmez adam", "zaman makinesi", ve "dünyalar savaşı"nda olduğu gibi yepyeni ihtimaller üzerinde durması olmuş.
verne bu türün "bilim" kısmı üzerinde dururken, welles "kurgu"da harikalar yaratmış. verne'in ayakları dünya'ya ve görünürdeki ay'a sağlam basarken ve hatta daha derinlerine inmeyi hayal ederken, wells zaman ve mekan frenlerini boşa almış.
ama ikisi de en az birer kez diğerinin tarzını denemiş.
jules verne'in "dünya'nın merkezine seyahat"(*) hayalinin mümkün olmadığı bugün biliniyor. aşağı indikçe sıcaklık ve basınç artıyor. insanevladı kabuğu geçebilse bile gezegenin merkezi güneş kadar sıcak, oraya gidene kadar arada mağma tabakası var. zor bile değil yani.
h. g. wells'in bilimi yakaladığı, veya bilimin wells'i yakaladığı nokta ise "doktor moreau'nun adası"nı mümkün kılacak genetik bilgi. insan+hayvan birlikteliği denenmiş midir bilmiyorum, fakat en azından farklı hayvanların göz dna'larının birbirleri üzerinde denendiğini belgesellerden duyduğumu hatırlıyorum. mümkün yani.
ama belki de bilimde gelinen nokta yüzünden artık wells'in imkansız kurguları her fırsatta pek yakında sinemalarda.
Film türlerinin en güzel kategorilerinden birisidir,
Şunu bilmemiz gerekir ki bilim kurgunun temelleri çok eskidir.
ilk bilim kurgu film serisi
Dünyadaki ilk bilim kurgu film serisi ingiltere de 1909-1910-1911 yıllarında, Walter Booth yönetmenliğinde çekilmiş üç filmden oluşmaktadır.
ingilteredeki ilk bilim kurgu film serisi üç filmden oluşmakta. Serinin yönetmenliğini Walter Booth yapmakta. W. Booth seriyi 1909, 1910, 1911 yıllarında çekmiştir. Dünyanın ilk bilim kurgu film serisi film isimleri şunlardır;
- THE AIRSHIP DESTROYER (THE AERIAL TORPEDO)
- THE AERIAL SUBMARINE
- THE AERIAL ANARCHISTS
Filmlere dair ne Türkçe ne de ingilizce net bilgiler içeren kaynaklar bulmak çok zor. Bir kaç kaynak. Onların arasında da göze çarpan tutarsızlıklar var. Bütün zorluklara rağmen filmleri sizler için en iyi şekilde yorumlamaya çalıştım.
1) THE AIRSHIP DESTROYER
Yönetmen: Walter R. Booth
Tarih, Ülke: 1909, ingiltere.
Renk, Dil: Siyah Beyaz, Sessiz
Süre: 11 Dakika.
Tür: Bilim Kurgu
THE AIRSHIP DESTROYER; Walter Booth Bilim Kurgu serisinin ilk filmidir. Senaryosu Walter Booth tarafından yazılmış olan film 1909′da kendisi tarafından çekilmiştir. Serinin ikinci ve üçüncü filmlerinin senarist ya da yazarlarına dair kesin bilgiler günümüzde mevcut olmamasına rağmen, ilk filmin yazarı W. Booth olarak belirtilmiştir. Film ingilterede; aynı zamanda The Aerial Torpedo ve The Battle of the Clouds, Almanyada; Der Luftkrieg der Zukunft, Amerikada; The Battle in the Clouds adlarıyla da anılmıştır. Film; bir şehri yok etmeye çalışan bir zeplinin düşürülmeye çalışılması ve düşürülmesi üzerine kuruludur. Hep birlikte 1909 yılına seyahat etmeye ne dersiniz? Sadece altı dakika kırk dokuz saniyenizi ayırarak sinema tarihinin en önemli eserlerinden biri olan THE AIRSHIP DESTROYERi izlemiş olacaksınız.
2) THE AERIAL SUBMARINE A STARLING FORECAST PIRACY IN SEA AND AIR
Yönetmen: Walter R. Booth
Tarih, Ülke: 1910, ingiltere.
Renk, Dil: Siyah Beyaz, Sessiz
Süre: (Tahmini) 10-15 Dk. arası
Tür: Bilim Kurgu
Serinin ikinci filmi The Aerial Submarine 1910′da çekildi. Filmin özeti: Bir kız, bir erkek iki kardeş gizemli deniz korsanları tarafından kaçırılır. Olay sonrasında çocukların babası tarafından bulunan çocukların kamerası olay hakkında yetkililere bilgi verir. Kraliyet Donanması korsanların peşine düşer. Diğer taraftan; korsanlar bir hazine gemisini de batırır. Filmin sonunda bir uçaktan düşen bombalar ile karaya çıkmak zorunda kalmış olan korsanlar yok edilir. Kısaca; THE AERIAL SUBMARINE için içerik kaçırılan iki çocuk, donanma, batan gemi, hazineler, hava bombardımanı etrafında şekillenmiştir, diyebiliriz.
3) THE AERIAL ANARCHISTS
Yönetmen: Walter R. Booth
Yapımcı: Charles Urban
Dağıtımcı: Kineto Film
Tarih, Ülke: 1911, ingiltere
Süre: 15 Dakika
Renk, Dil: Siyah-Beyaz, Sessiz.
Tür: Bilim Kurgu
1911 yapımlı bir Walter Booth filmi. Boothun bilim-kurgu serisinin üçüncü ve final filmi. Eser bilinmeyen bir ülkeye ait hava gemilerinin Londraya olan saldırıları üzerinde odaklanır. Film bombalama sahneleri içerir. Açıkçası; film hakkında günümüzde görsel ve yazınsal bilgiler bulmak neredeyse imkansız. Bu yüzden; film üzerine kesin cümleler kurmak da çok zor. Bilinen şu ki; THE AERIAL ANARCHISTS ingilteredeki ilk BiLiM KURGU film serisinin son filmi olarak sinema tarihinde yerini almıştır.
Filmler günümüzde ingilterede çekilen Dünyadaki ilk Bilim Kurgu Film Serisi olarak sinema tarihinde yerini almıştır. ingilterede çekilen ilk serinin aynı zamanda Dünyadaki ilk Bilim Kurgu Film Serisi olduğunu da söyleyebilirim.
Kaynak : Dünyadaki ilk Bilim Kurgu Film Serisi | ilk kim, ilk ne zaman, ilk nerede | Dünyanın ilkleri
Bu yazı http://www.dunyaninilkleri.com 'dan alınmıştır.
kötü olanı gerçekten hiç çekilmeyen, ama iyi olanı da tadından yenmeyen bir edebiyat türüdür.
"yok, efendim. edebiyat sayılmaz, zarttır, zurttur" diyenlere tek lafım var; "oğlum bak git!!!"
bilim kurguyu, sadece sinema, dizi olarak bilen, olayın yazın boyutundan bihaber olanlara da aynı lafı tekrarlamak istiyorum; "oğlum bak git!!!".
bilim kurgu'nun birçok alt türü vardır:
*Katı bilimkurgu
*Sosyal bilimkurgu
*Cyberpunk
*Zamanda yolculuk
*Alternatif tarih
*Askeri bilimkurgu
*insanüstü varlıklar
*Dünyanın Sonu
*Uzay operası
*Uzay westerni vs.
bilim kurgu; jules verne'dir, h. g. wells'tir, arthur c. clarke'tır, stanislaw lem'dir, ray bradbury'dir ve tabii ki isaac asimov'dur.
çünkü bu adamlar, olayın, lazer, uzaylı yaratık boyutu ile ilgilenmez, felsefe, olasılıklar, alternatif tarih boyutuna atlar, beyninizi alır, 2 çitiler, 3 şaplak atar, algı yollarınızı ve ilham kanallarınızı açar, finalde de ağzınızı sonuna kadar açık bırakıp, göt gibi kalmanızı sağlarlar.
asimov'un robotlar ve vakıf serilerini, arthur c. clarke'ın son nesil'ini, stanislaw lem'in solaris'ini okumayan (bak, "seyretmeyen" demiyorum) "ben bilim kurgu gördüm" demesin. hatta bilim kurgu eleştirisi de yapmasın. ayıboluyo!
Gerçek zaman ve yer dışında, çoğunlukla ileri düzeyde gelişmiş bilimsel tekniklerin yer aldığı, düşgücüne dayanan edebiyat ve film türü.Bilimkurgu türü romanlar köklerini büyücü, vampir öyküleriyle, temel amacı toplumsal yapıyı eleştirmek olan, Swiftin Güliverin Gezileri, Voltairein Micromégası gibi güldürücü romanlardan almaktadır.Zamanla bilimkurgu kendine özgü bir edebiyat türü olarak halk arasında tutuldu. Yayınlandığı tarihlerde düşlenmesi bile güç olan bilimsel konuların işlendiği Jules Vernein romanları, bilimkurgunun ilk öncüsü sayılır. Bilimkurgu yazarları genellikle anlattıkları düşsel dünya okuyucu tarafından biliniyormuş izlenimini verdiklerinden, ilk kez okunduğunda şaşkınlık yaratabilir. Bilimkurgu romanlarında çokça görülen ana konulardan biri, bulunulan çevreden bilerek uzaklaşma, yer değiştirmedir. Yıldızlararası gezilere çıkılır, başka gezegenlerdeki çok değişik yaşama gidilir ya da şaşırtıcı anlatımlara başvurulur. Özellikle H. G. Wellsin romanlarında görülen yer değiştirme özelliği günümüzdeki bilimkurgu romanlarında da geniş olarak uygulanmaktadır.
inanılmaz bir tür. misal, logan s runda kullanılan fütüristik materyaller, yine yüksek topuklu ayakkabılar, kafes şeklindeki sandaletler, pugh elbiseler, modern kesimli ceketler bu tür ile dünyamıza girdi.
son zamanlarda yatıp kalkıp bu tarz filmleri izliyorum ve şunu fark ettim ki distopya içerin bir bilim kurgu filmi kadar hiçbir tür film zevk vermiyor. apokaliptik bir gelecek öngören filmlerin hastasıyım. ben efsaneyim, tanrının kitabı, 28 gün sonra gibi filmler beni orgazm seviyesine getiriyor.
edit: tracy mccgrady hatırlattı sağ olsun. the road da var. unutursak kalbimiz kurusun.
çevremizde bir vasatlığın, ilkelliğin kol gezdiği, yozlaşmış alt kültürlere sahip insanların etrafı istila ettiği, vıcık vıcık bir dogmatizm ve irrasyonelliğin hüküm sürdüğü 2015 türkiyesinde, bunaldığımız zaman sarılabildiğimiz yegâne şeydir.
güzel bir bilimkurgu kitabını alıp okuduğumda veya bir bilimkurgu filmine gittiğimde, yukarıda belirttiğim bu pespâyelikten kısa bir süreliğine olsa da kurtulabiliyorum. orada gelecekteki insanları, toplumları görüyor, biz göremeyecek olsak da bir gün, insanoğlu kendisini aşarak cehaleti yenecek ve bizden sonraki nesiller şimdikinden daha iyi ve güzel dünyalar kuracak diye umut ediyorum. bana terapi gibi geliyor açıkçası bilimkurgu edebiyatı ve filmleri...