bugün

adaletin olmadığı için sokamadık başımızı bir yere.
uzaydan dünyaya biz dostuz.
ahhhhh yalan dünya..
Daha hızlı dönersen belki midemiz bulanır sevgili dünya ve anlarız insan olmanın ne demek olduğunu.
biraz hızlı dön ve şu durumdan kurtar beni.
Sevdiğini çabuk kaybeder, sevmediğinden zor kurtulursun.
Zalimsin dünya.
Nasılsın.
top musun lan geoid.
birşeyim yok, sorunum yok iyiyim.
Ne biçim bir yersin sen.
Adaletin yok dünya. Senin ta ananı s.kiyim.
sözlük yazarlarının dünya'ya bırakmak istedikleri mesajlardır.

ben tüm insanlık için, tüm halklar için, tüm hayvanlar için, tüm ağaçlar için, tüm çiçekler için, bu dünyadaki her şey için, herkes için adalet ve sevgi istiyorum.

teşekkürler sözlük!
O kadar bomba yapıp bıraktılar ki artık sözlerin anlamsız kalacağını düşündüğümden susarak bıraktığım mesajdır.
içine ettik kusura bakma.
O kadar savaş gördün, haksızlık gördün, ahlaksızlık gördün, yalan gördün, sömürü gördün bir kere çıkıp da "ne yapıyorsunuz lan siz" demedin. Ne biçim adamsın lan sen!!! Şekline şemaline sıçayım senin.
insanlığımızı yitirmeyelim.
Çok güzel dönüyorsun.
Kaptan müsait bi yerde durur musun?
Hic bir amac baskasinin canindan daha degerli degil. Biraz merhamet biraz yardimseverlik ve biraz iyi niyet hepimizin kurtulusu olabilir.
hope to see you again.
Daha yolun başında mıyım? bilmem. “Bir saat sonrası için bile garanti altındasınız” diye bir ibare yapıştırılmamış üstüme. olaya mantık çerçevesinde bakacak olursak evet yolun mühim yıllarındayım. Her yaşın bir güzelliği elbet vardır, elbette 50 yaşında kendi sebze ve meyvelerimi kendim yetiştirmem daha cazip gelecek.

Çok insan tanıdım, tanıyacağım. Daha nice sıfatlar beni mutlu/rahatsız edecek. Bunlar bana bir şey katıyorsa yine ne mutlu onlara ve bana. Hayatta kalmam kimin için mühimse bu insanlara kucak dolusu sevgiler. Herkes içinde iyilik, güzellik.

Üzülmemek elde değil.
insanoğlunun kendi elleriyle yaşadığı toprakları talan etmesine, betonun rehavetine kapılıp toprağı unutmasına, binlerce yıl geçmesine rağmen hala bir insanın bir insanı renginden ötürü ötekileştirmesine, gökyüzüne bakmak yerine ekranlarda manzara izlemesine üzülmemek elde değil.

Yine de dünyayı kurtarsa kurtarsa iyilik kurtarır.
Açlıktan ölüm olmadığında kurtulur belki de dünya. Düşünün aç kalarak.. bir insanın karnı acıkıyor ve yiyecek bulamıyor. Bu kahvaltı içinde böyle, öğle yemeği içinde, akşam, ertesi gün kahvaltı, öğle yemeği... günlerce ve belki de haftalarca. Şu yazıyı okuyabilme lüksüne sahip bir yazar eğer grev yapmadıysa imkansızlıklardan ötürü maksimum bir-iki günden fazla aç kaldığını zannetmiyorum.

Biz nereden bileceğiz değil mi ? Hiç kolum kopmadı. Tek kol ile bir hayat nasıl ikame ettirilir bilmem. Hiç sağır olmadım. Annemin sesini duymadan, dinlemekten en keyif aldığım şarkıları dinlemeden bir hayat nasıl ikame ettirilir inanın hiç bilmem. Bildiğim şey şanslı olduğum. Tüm duyu organlarımı sağlıklı bir şekilde kullanabiliyorum. Karnımı doyurup hayatımı sağlıklı bir şekilde sürdürebiliyorum. Bunun için Allah’a sonsuz şükürler olsun. Bu nimetlerden yoksun insanlarda tez zamanda en güzellerini bulsun.

Muhakemesiz bir hayat düşünemiyorum. Bir insan sorgusuz sualsiz nasıl yaşar bunu da hiç bilmiyorum. Biliyorum ki ne kadar sorgularsak o kadar çok çözeceğiz. Sorgulayarak, çözerek güzellik gelecek ve böyle kurtulacak dünya diye düşünüyorum. Düşündüğümle kalmam beni ne yıldırıyor ne de yalnız hissettiriyor. Biliyorum ki ister 30 km ötede ister 3 bin kilometre sınırlar ötesinde benim gibi düşünen, üzülen insanlar var. iyi ki varlar.

“Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”
Önce insan kavramının zihinlere kazındığı, kazındırıldığı günlere kavuşmak dileği ile herkese günaydın. Kötü ve zalimlere tez zamanda akıl, fikir.

Şehrin orta yerinde türlü meyve ağaçları, türlü canlı, türlü kuş seslerinin olduğu ve bahçesinde keyifle içilen semaver çayının demlendiği bir eviniz vardır. Önce bir kapitalist müteahhit türlü fikir ve projelere gelip size dayalı döşeli bir rezidans da üç-dört daire teklif eder. Olmadı devlet gelir buradan yol geçirmek ister. O da olmadı kentsel dönüşüm adı altında yazılır çizilir ve nihayetinde bu popülasyon talan edilir. Kimse taşın bir hafızası olduğunu, toprağın kokusunu, doğanın intikamını göz önünde bulundurmaz. Ve yine nihayetinde doğa çok katlı beton aşkının doğa aşkından mühim olamayacağını günü geldiğinde hatırlatır.

Mal mülk üzerine kuluçkaya yatmış hanım kızlarımız/abilerimiz için altın, gümüş, mücevher vb. değerli ganimet eşyaları mühimdir. Aynı hanım kızlarımız/abilerimiz açlıktan ölüm oranını sosyal medya profillerinde örnek duyarlılık adı altında çeşitli gönderiler ile kamuoyuna paylaşır. Ve yine aynı hanım kızlarımız/abilerimizin döviz kurlarını heyecanla takip etmeleri de içler acısıdır.

Aynı gökyüzüne bakıyoruz. Mineral bakımından kimi coğrafyada zengin, kimi coğrafya da fakir olsa da aynı suyu içiyoruz. Çoğunluk gibi aynı kadrajda hüzün kuşanıyor, aynı toplumsal meseleye tepki gösteriyoruz. Fakat çoğunluk olarak biz bu yeni düzenin neresindeyiz ve ne yapıyoruz sorusunu kendimize sormuyoruz.
Bir aradayız, fakat yalnızız.

Önce insan kavramını idrak edememiş yahut bilerek karşısında durmuş bazı kesim yüzünden bugün insanlar yaşadığı coğrafyaları terk etmek zorunda bırakılıyor. Sömürü sisteminin insan yapımı çelik bir mekanizmadan daha sağlam çalışmasından ötürü bazı insanlar emeğinin karşılığını değil sistemin belirlediği karşılığı alıyor. Vicdan ve merhamet duygularında körelmişlik bulunan bazı insan topluluğu yüzünden yoksul coğrafyalarda anneler gözyaşları içinde yavrularının ölümünü izliyor. Bu insanlar bu çarkın neresinde olduğunu kendisine soramıyor. Belki de körelmiş vicdanları onların en büyük korkusudur.

Ana haber bültenleri kurusıkı bir tabanca gibi gündeme türlü haber başlıkları patlatıyor. Aynı bültenler dakikalar içerisinde oluşturduğu gündemi dakikalar içerisinde müthiş bir akılla değiştirebiliyor. Kötüyü iyi, iyiyi kötü göstermek anahtar kumandası ile bir arabanın kapı kilitlerini açmak kadar kolay.

Franz kafka’nın “Biraz daha uyusam bütün olanlardan kurtulabilir miyim?” Sözü gibi sorunu uyuyarak geçiştirmeyi çözüm sanıyoruz. Aslında bazı kesimin fikri var fakat beyan edecek cesareti yok. Çünkü beyan edenlerin ötekileştirilme korkusu var. Peki biz fikirlerimizi açık bir şekilde ifade edebilmenin neresindeyiz?

Dilerim fikrini beyan edenlere gösterilen saygı bir siyasetçinin kendi memleketinde gördüğü saygı kadar büyük olur. Dilerim karnı tok çocuklarına anneler aç kalmayı, çaresizliği, dayatmayı anlatır. Dilerim öncelik ters tavan ve Amerikan mutfağından ziyade bir canlının soluduğu hava olur. Dilerim yerin yüzlerce metre altında göçük altında kalan insanlar öldüğünde değil hayatta iken yaşamı güvence altına alınır. Ve dilerim ki bazı çocuklar gözlerini gözyaşları ile yatırıp obüs seslerini değil de öğle arasından sonra başlayacak olan dersin zil sesini duyarlar.

Her şeye rağmen “dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”
Mevsim normallerinin dışında seyreden güneşli güzel bir çarşamba sabahından herkese mutlu huzurlu sabahlar.
Kötü ve zalimlere tez zamanda akıl, fikir.

Şu anda işte, yolda ya da mışıl mışıl uyuduğu yatağında milyarlarca kişi var. Hepsinin ayrı gamı ayrı dertleri var. Kimi yüreğinde nicelerini öldürmüş, kimi yüreğinde nicelerini büyütmüş, kimisinin yüreğini hüzün kuşatmış. Birilerinin acıları çoktan yüreğinden beynine sızmış. Birilerinin beyni gelecek ayın kredi taksidi/faturalar/kira için meşgul.
Sonuçta hepsi insan. Hepsinin duyguları, umutları var. Hepsi kâh gülüyor, kâh üzülüyor. Hepsine kucak dolusu iyi dilekler.

Birileri diyor ki tüm ana kara, akarsular, dağlar-tepeler bizim. Bu dünyada gelip geçici olmam bir şey ifade etmez. Soyum şanım ilelebet hüküm sürecek.
Birileri de diyor ki işte bu erik ağacı benim. Bu ağacı ben diktim, suladım, büyüttüm. Meyvelerini konu komşu yesin ben hakkımdan varsın imtina edeyim. Nihayetinde bu ağaç bir yalancı bahara aldanmaz ise benden uzun yaşayacak.

Bir ingiliz vatandaşı temel ihtiyaçları harici hayatını nasıl ikame ettirir bilmiyorum. Ama Liberya’nın dünyanın en yoksul ve en çok sömürülen ülkesi olduğunu biliyorum.
Ben erik yeme hakkımdan komşum için imtina ettiğime göre Liberya hangi komşusu için bunca hakkından imtina etti?

Kudüs’de senelerdir süren bir kargaşa var. Bir taraftan “Ezan” sesleri, diğer taraftan “Shema Yisrael” serzenişleri.. istiyorum ki bir toprak parçasında herkes inancını hakkıyla yaşayabilsin. Kimse kimseyi inançlarından ötürü öteki konumuna getirmesin. Ezanlarımız dinmesin, haliyle çan sesleri de..

Herkese ve her şeye rağmen kalbine bir çiçeğin kokusunu sığdıran, uzak tepelere dalıp dalıp giden serdengeçtilere çokça iyi dilekler.

“Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”
25 Ocak 2021 Pazartesi

inançlarından ötürü ötekileştirilen, giyim kuşamı aykırı olarak ifade edilen, bir karıncayı dahi incitmediği halde sırf anti-emperyalist söylemlerinden ötürü kötü eleştirilen özünde hepimiz gibi akciğer solunumu yapan insanlara ve sizlere kucak dolusu merhaba.
Kötü ve zalimlere tez zamanda akıl, fikir.

Bir apartmanda apartman yöneticisi vasfındaki kişi ahlaka yönelik bir anket yapıyor. Apartmandaki 10 daireden 9’u öğrenci. Sorulardan bir tanesi şu “Apartmanda bir eşcinselin oturması sizi rahatsız eder mi?” Cevap olarak öğrencilerin çoğu rahatsızlık duymayacaklarını belirtiyorlar. Anket sonucuna göre öğrencilerin ahlak seviyesi düşük olarak belirleniyor. Öğrencilerden birisi çıkıp diyor ki “Keşke ahlakı cinsellikle bağdaştırmayıp da soruda tefecilerden, soygunculardan, kara para aklayanlardan bahsetseydiniz.”

Ahlakımızı ölçmeye çalışan biri bu büyük soruyu hangi ahlak kurallarına uyup da soruyor buna dikkat etmesi gerekiyor.
Bir eşcinsel ile arkadaşlık etmekten rahatsızlık duymam fakat bir tefeci ile lokmamı paylaşmak istemem. Eşcinselin benim gibi bir kalbi var. Tefecininse açık çekleri, bonoları, %100 kâr sağladığı para defterleri..

Dar günlerimizin büyük kurtarıcısı bankaların reklam afişlerinde dostumuzdan daha çok samimiyet uyandıran yazılar, görüntüler var. Para parayı çeker mantığıyla burjuvaların servetine servet katan bu şirin kurumların siyonizmin en büyük kaleleri olduğunu biliyorum. Zengini daha çok zenginleştiren, fakiri daha çok yoksul eden bu işletmelerin dini ve milli bayramlarda yaptıkları sözde muhteşem reklamlar, afişler zerre ilgimi çekmiyor. Çekenlere de selam olsun.

Globalleşen dünyanın kapitalist fikirleriyle üretilen Avm’ler en çok intiharın yaşandığı yerlerden biri. 3-4 maaşla alamayacağı ayakkabıyı bir başkasının ayağına giydiren çalışan bu kapitalist fikri idrak edemediği için bunalıma giriyor ve yaşamına son veriyor. Covid-19 tedbirleri kapsamında uygulamaların bir dönem esnetilmesi ve Avm’lerin açılmasıyla birlikte bir vatandaşın daha Avm açılmadan kapısının önünde beklemesi "Alışverişe değil, gezmeye geldim. insan özlem duyuyor" diye bir röportaj vermesi her şeyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Her şey bir kenara hepimiz geçici bir formuz. Ayrı ideoloji ayrı fikir sahibi insanlarız. Hedefimizin savaş yerine barış, çatışma yerine diyalog, çifte standart yerine adalet, üstünlük yerine eşitlik, sömürü yerine işbirliği, baskı ve tahakküm yerine insan hakları, hürriyet ve demokrasi olduğu sürece bağırmayan herkesi sonuna kadar dinlemeliyiz.

“Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”
Kulaklığını takıp uzak diyarlarda gezinen, harıl harıl çalışıp mesai bitimini bekleyen, bir melankolik radyo dinleyerek kamyonu ile yük yetiştiren, hastane koridorlarında umudunu son ana kadar yitirmeyen herkese kucak dolusu iyi dilekler.
Kötü ve zalimlere tez zamanda akıl, fikir.

Bir zalime zalim deyip kendinden olduğunda zulmünü göz ardı eden kesime Deliriyorum. Bir insan nasıl olurda zalim ile arkadaşlık eder? nasıl olurda “iyi insan” sıfatına girmeye çalışıp zulme ortak olur? bunları düşündükçe deliye dönüyorum.
Hepsine tez zamanda akıl, fikir.

Sosyalizmi reddeden insanların kapitalizm aşkına da deli oluyorum. Latin Amerika’dan, Afrika’dan, Asya’dan bir haber yaşadıklarını çok iyi biliyorum.
New York sevenlerinin olsun. Ben yine Küba’ya aşık, Arjantin’e vurgun..

Bir de şu milletin görevini layıkıyla yerine getiren insanlara değilde sadece gücü için saygı duyup inanmaları yok mu akıl alır gibi değil. Para, şan, şöhret kimin kontrolünde ise eşine/dostuna her haksızlık hak. Tabi biz düşünen varlıklar olduğumuz için doğal seleksiyona tabiyiz değil mi?. “Güçlü zayıfı ezer. Vicdan ve merhamet insanın uydurduğu şeylerdir.”
Ne güzel.

Birileri işsiz kalacak, kalacak ki birileri servetine servet katsın. işsiz bir genç Yeditepe’den istanbul’u seyreder gibi bir gökdelenin en tepesinde boğaza karşı çalışmaya mahkumdur. “E sende okusaydın”cılar var bir de. Hiç “imkanın olsaydı sende okurdun” diyen yok.
işsizlik kapitalizmin bir stratejisidir. Birileri işsiz kalacak ki en ağır, en pis işlerde çalışmaya razı gelecek.

Benim vicdanım rahat değil. Hüznüm hala su kuyusu açılmasını bekleyen, topladığı kakao bitkilerinden üretilen çikolatayı daha bir kez bile tadamamış bir mazlumun gözlerinde. Doğarken sorsalardı o da huzur içinde yaşayabileceği bir coğrafyada yaşamayı seçerdi.
Karnı açlık ve susuzluktan sırtına yapışmış yavrusuna çaresiz bakmaya bu coğrafyada hangi anne dayanabilir? Hangi anne yavrusunu yalın ayak gezdirmek ister? Hangi anne yavrusunun gözyaşı dökmesini ister? Ya da hangi yavru annesinin hüzün kuşanmış gözlerini gözyaşları ile uzak tepelere yatırmasını bekler?

Dünya bizim evimiz. Hepimize yetecek kadar su ve besin var. Hepimiz sadece tarım yaparak hayatımızı idame ettirebiliriz.
Düşünelim, sorgulayalım.

“Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”