bugün

medeniyetleşme, karanlığın kaybolup aydınlığa ulaşılması, bilgi sahibi olma durumu.
(bkz: aydınlanma çağı)
immanuel kant'ın Aydınlanmanın ne olduğunu ve nasıl gerçekleşeceğini araştırdığı, bu konuda fikir beyan ettiği 1784 tarihli efsane makalesidir:
--spoiler--
http://www.subjektif.com/makale/aydinlanma_nedir.htm
--spoiler--
(bkz: aydın olmak)
kantın monarşiyi övdüğü ve yazısının sonunda hürriyeti temin etmede monarşinin cumhuriyetten daha etkin olduğunu ifade ettiği makalesidir. kant makalenin sonunda "yalnızca kendisi aydınlanmış olan, hayallerden korkmayan ve ortak barışı garanti altına almak için kalabalık ve iyi bir disiplinli orduya sahip olan kişi (monark), 'istediğiniz şey hakkında istediğiniz kadar tartışın, yeter ki itaat edin!' diyebilir. bir cumhuriyet böyle bir şey söylemeye cesaret edemez." diyerek bu iddiasını temellendirmeye çalışmıştır.
dini dogmalardan kurtulup bir nesli tamamen ileriye götürmeye yönelik çalışmalardır.
avrupa bunu ortaçağda yapmaya başladı, biz ise daha ortaçağa yeni girdik.
kesinlikle dogmalari birakmaktir. onceliklede dini dogmalardan baslanmalidir.
Aydınlanmanın tamamlanmamış, kesintiye uğramış olduğunu düşünüyorum.
Aydınlanma boş inanca karşı verilen bir savaştır. Gerçeği arama çabasıdır.

19.yüzyılla birlikte herkesin müşteri ve tüketici
olmasıyla birlikte değişti çok şey. Laiklik,
piyasanın kurallarına uyduğu sürece
istediğine inan, mesele yok. insanlar
hakikati arama çabasından vazgeçtiler.
Aydınlanma topu topu 50 yıl sürdü.
Şimdi artık kimlik problemlerini,
postmodernizmi aşıp insanlığın
2.aydınlanmaya doğru gitmesi gerekir.*
aydınlanma insanın ampulleri söndürebilmesidir.

belki de...
(bkz: kültür devrimi)
Aydınlığın süresiyle çarpımı .
(bkz: satori)
cem uzungüneş ' in bir şiiri...
evin ruhu evin ruhu
senin hayaletin Vicdan abla

yatalak bir anneye tutsak
senin kanatsız (bedensiz) melek kalbin,
tığ işliyorsun içimizde ihtirasla

bir geceye inanırız biz sarışınız
gece mucize istiyor senden
ihtirasının diri tuttuğu
adeta ilerleyen bir at istiyor


sarışınız; ne kadar da yakışsak
gecenin kakarşısındaki mahcubiyetimize
ihtiras, ak kirecin suda sönme sesidir nihayet.



gece mucize istiyor Vicdan abla
sessizlik kendi ablalığına, iyiliğine katlanamıyor
beyaz bir at eşkin gidiyor gecenin vicdanına


evin ruhu, evin ruhuna
şahlanıp yatışan bir deniz sesi dolduğunda
alaca bir anın resmini çekiyor bellek;

sarışın bir kadın rakı içiyor!
Yatalak bir geleneğe tutsak
Zarif bir cumhuriyet tebessümüyle



Yanan magnezyum kamaştırıyor
Karanlığa gömmek için yeniden
Soluk alıp veren şampanya rengi salonu



O kısa aydınlanma anında
Eşyanın yokluğundan yankılanan
Salonda bir at kişniyor! Salonda bir at kişniyor, beyaz
Keskin bir kireç kokusu bırakarak genzimizde...
(bkz: aydınlanma çağı)
yoga terimi...

sağ elinizi başınızın üzerine koyun, şimdi indirin, şimdi de sol elinizi başınızın üzerine koyun.
şimdi indirin, uzatın avuç içlerinizi, sıcak mı soğuk mu?

+bir elim sıcak, bir elim soğuk...
-tamam çok güzel. aydınlanmayı aldınız.
+ayda ne kadar yakar bu?
Avrupa'da Kant'ın fikirleriyle şekillenen felsefe. Avrupa'nın kendi gelişimi için uydurduğu kelime de denebilir.
Aydınların -sanki biz karanlıktaymışız gibi- aydınlanma felsefesiyle bize ışık getireceklerini söylediği aldatmaca kelimesi.
sabahın beşinde en fazla örnekle saçmalanabilecek bir konu olduğu gibi örneklerle çoğaltılabilecek bir durumdur aydınlanma. bi kaç örnek için;

görsel aydınlanma,
zihinsel aydınlanma,
ruhsal aydınlanma,
bedensel aydınlanma.

ayrıca karanlık çağ ve aydınlık çağ gibi iki zıt dönemede dem vurabileceğimiz gibi elektriksel olarakda incelenebilir hani.

kaldı ki eğer gerçekten bu aydınlanma konusunda demlenıyorsak eklemeden geçemeyeceğimiz bir konu daha vardır! bu ise insansal aydınlanma.
belkide insansal aydınlanma terimi doğru bile değildir. velev bu insansal aydınlanma dediğim benim, ki bu yazıyı okuyorsanız siz de dediniz, bu terim aslında insanlara verilebilecek bir nick namedir. bu "nick name konusu nedir ulan" dediyseniz ki beni hiç ilgilendirmez, sıfattır efendim bi nevi lakap.* gelelim konumuzla ilişkisine. efendim bu aydınlanma konusunda ise sıfatsal olarak incelersek; çok bilmiş, yemiş yutmuş, gurusu olmuş, vay canına sen neymişsin be abi aa! gibi yakıştırmaları yaptığımız insanlara verilir genelde! aydın insan örneğiyle de tasdiklerim efendim!.. tasdikname değil efendim. yanlış anlaşılmasın sonra! sen git aydına tasdikname ver! ayrıca genelde aydınlarımız il olarakta anılabilir yer yer. buyrunuz aydın. tabi her genelleme de genelde doğru olmadığı gibi kimi zaman bu aydınlanma "- aa gününüz aydın, tünaydın ihihi" gibi gündelik hayatımızda hiç farkına varmadan bonkör bir şekilde kullanıp tükettiğimiz bir kelime köküdür aslında.

aaa! birde kuşum aydın vardır ki şu sıralar ortalıkta görünmediği için kendisine minnetlerimi sunuyorum! böyle böyle azalarak bitsin temmennisinde bulunuyorum kendilerine..
eminim sizi epey bi aydınlattım! hehe şaka yaptım yazdıklarım külliyen yalandır. bakınız bu ise yalancı aydınlanmadır. litfen korsandan sakının!. ~"en büyük korsanlık, orjinal windows kullanmaktır" demişti bi kendisini bilmez. bakın burda da toplumsal aydınlanma konusu işlenmiştir...
18.yüzyıl başat felsefe akımıdır.
bilim ve us yolu ile iyi bir dünya kurulacağını ve bireyin hurafelerden ve boş inançlardan kurtularak aydınlanması ile özgürleşeceğini savunur kant bunu "insanın kendi suçu ile düştüğü ergen olmama durumundan kurtulması"diye tarif eder(aydınlanma nedir sorusuna yanıt)
güçlü yanı evrenselci ve özgürlükçü olması iken zayıflığı sonuçta burjuva bireyciliğine takılıp kalmasındadır
Kainatın merkezinden "kendince" tanrıyı alıp , yerine insanı koyan ; bu durumdan hareketle insanda engelleyemediği tapma duygusunu , yine kendi "ürettiği" "insan-tanrılarla" gidermeye çalışan ; getirilerinden çok götüreleri olan akım.
(bkz: (#6301032))
düşüncenin bizim düşünce sürecimize girip, duygularımızla bütünleştiği ve deneyimde geçtiği noktaya denir. yani idrakimiz deneyimden geçip anlayış halini aldığında aydınlanmış oluruz. bu da korkunun üzerine bilgiyle gitmekle oluyormuş. *
(bkz: gaspıralı ismail/#21406679)
karanlıkta elinde mumla onu yakacak bir kibriti aramaya benzer..
Spinoza
Locke
Bayle
Voltaire
Newton
Diderot
D'Alembert
Rousseau
Montesquieu
Insanlarin kendi aklini kullanmaya cesaret etmesidir. Ona ogretilen dogmatik bilgiler dahil tum konularda kendi aklini kullanip bu bilgilerin dogrubolup olmadigini dusunmekle baslar. Her konu da baskasinin aklini diil kendi aklini kullanmaktir. Turkiye de hic bir zaman halk aydinlanmasi olmamistirm avrupa da ise ortacagda olmustur. Halk aydinlanmasi yasamadigimizdan mutevelli avrupa birligine istenmiyoruz. Cunku avrupa sadece ekonomiye degil kültürel duzeye de bakıyor. Turkiye ile avrupa dusunce yapisi ve kukturel seviye olarak daglar kadar fark var. Maalesef gerçekler acı olsa da kimse değiştiremez.
Mecazi Bir sorun üzerine gereği kadar bilgi edinme, tenevvür.