bugün

the fountainhead

karakterleri çok karakterize etmiş olmasıyla kendi kendini fesheden kitap.
bir felsefenin önerisinden çok bir felsefenin bilmem kaç yüz sayfalık güzellemesi olarak kalır akıllarda, okuduktan bir süre sonra dönüp hatırlamaya çalıştığınızda.
kitap boyunca ayn rand öncülük ettiği objektivizm'e övgüsünü objektivizmin karaktere dökülmüş hali olan howard roark üzerinden yapar. howard roark'ın seçimleri çevre koşullarından bağımsız ve hep aynı çizgi üzerindedir. o çizgiden dışarı çıktığı anlarda bile bunu öbür tarafı bozguna uğratarak telafi etmiştir. gerçi kararları çevre koşullarına bir isyan niteliğinde olduğundan bu karakterin etrafındakilerle herhangi bir uzlaşma içine girmesini bekleyemeyiz.
ama şu kalır akıllarda: gerçek hayatta howard roark gibiler kurtulur mu? karakterde en azından bir zaaf göremez miyiz? roark'ın kendine (ve okuyucuya) itiraf ettiği tek zaafı olan romanın kadın karakteri dominique bile onun nihai amacına hizmet eden, onu besleyen bir zaaftır. dominique'le ilişkisi için: (bkz: beni besleyen şey aynı zamanda beni öldürendir)
bu roman romandan öte mesaj kaygılı bir parodi olduğundan roark'ın sonunda her zaman kazanacağını biliriz.
şu aşamada howard roark benim için ancak bir süpermen inandırıcılığındadır. ama belli konularda ilham verir mi, verir. kendi yolunu çizmek konusunda kendini pokemon sanıp camdan atacak kadar cesaretlendirir insanı bu kitap.