Doğduğum toprakları özlüyorum sözlük, kutsal kitaplardaki cennet tasviri gibidir benim köyüm, altlarından ırmaklar akar. Cennet kokulu çayırlarında deli taylar gibi koşmak istiyorum.
Sevdiklerimi özlüyorum ondan sonra hepsi gözümde tütüyor. Sımsıkı sarılmak istiyorum kokularıyla sarhoş olurcasına.
Bu topraklar sarılık olmuşçasına sarı, inan olsun sapsarı artık dayanamıyorum.
Onceleri çok yoğun yasayip artik eskisi gibi hissedemedigim duygudur. Sürekli bir seyleri ozlerdim; eski gunleri, cocuklugumu, sevdigim kisiyi vs vs.. simdilerde ailemi cok sevmeme ragmen onlari bile ozleyemiyorum. Butun duygular bir bir cekildi ve kalan ozlem de artik bir anlam ifade etmiyor.
Hiç ortada yokken bir 'dil yarası' dinledim. Kokusu burnumdaymış zaten, tutamadim kendimi dogum gunun kutlu olsun yazdım dogum gunu dün olmasina rağmen. Bu oldu: https://galeri.uludagsozluk.com/r/1224988/+
Bi tane daha yaktım.
Beraber olduğun; yarin, sonraki hafta veya ertesi ay gorecegin birini ozlemek keyif vericidir. Ama bir daha gorme veya dokunma ihtimalin olmayan birini ozlemek kisiye acidan baska bir sey kazandirmaz.
özlemek garip bir duygudur. Neden birini özlersin ki ? neden insanlar özlediğini düşünür. gerçekten özler miyiz peki? Özlersek de neyi özleriz. Bir kişi yer zaman olabilir. Yıllarca yaşadığın bir yerden ayrıldıysan orayı nedne özlersin. Alıştığımız şeylerden vazgeçersek ve buna alış(a)mazsak özlemek eylemi gerçekleşir. Onunla mutlu olmayı, üzülmeyi, kavga etmeyi kısacası ona dair her şeyi özlemek.
Bir keresinde bana sarıldığı anı hatırladım gözümde canlandırmaya çalıştım. O anı tekrar yaşamak istedim, o hisleri tekrar tatmak istedim. kapattım gözümü sarıldım yastığıma sonra hüngür hüngür ağlamaya başladım. Sarıldığım yastık sırılsıklam olmuştu. Ve özlüyordum. Deli gibi. iliklerime kadar kokusuna ihtiyacım vardı. Saatlerce ağladım o zamanki gibi hissetmek istedim. En kötüsü de bir daha onları yaşayamayacak olduğunu bilmek. Özlemek güzel şey. Belki de değil. Sahiden özlemek ne?
özlemenin tatlı bir hüznü vardır. eski günler ansızın aklına gelince hafif bir tebessümle merhaba dersin onlara. için ısınır... daha sonra bunların 'artık' bir anıdan ibaret olması, o günlere tekrar geri dönemeyecek olmanın çaresizliği seni dalgın gözlerle uzaklara baktırır. arkadaşının ne dediğini anlamazsın bile. tıpkı bir film gibi, unutmamak için tekrar tekrar en ince ayrıntısına kadar başa sararak hatırlamaya çalışırsın. bu güzel günleri yaşadığın için mutlusundur fakat tekrar yaşayamayacak olduğun için aklına geldikçe hüzne boğar. şu sıralar bolca hissettiğim duygu, özlem. bu akşam sokaklarında dolaşmak istedim mersin...
Şimdi buraya uzaklara dalan bir fotograf atıp altına nazım hikmette bir şiir döşeyip neşet ertaştan bir türkü söylemek isterdim ama özlemedim tatlı şey.
içeriğinin çoğu gitmekle alakalı olmasına rağmen herkes gider mi şarkısını aklıma getiren eylem.
belki şarkının dinlendiği yılları hatırlattığından.
şarkının en iyi kısmını oluşturan sözleri:
'-Hala yalnız mısın?
-Sadece özgür…
-Peki mutsuz?
-Sadece alışmış…
-Peki ya aşık?
-Sadece eksik… Peki sen.Hala bekliyor musun?
-Beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar
anlamsız…
-Peki ya umut?
-Umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız...'
özlemek.
kadın artık yalnızdı.
üstüne üstlük klişeden nefret eden birine 'sen daha iyilerine layıksın' denilerek bırakılmıştı.
daha iyilerine layık olmak istemiyordu, çünkü en iyisini bulduğunu düşünüyordu zaten.
aylar geçti, yıllar geçti. hep özledi.
bekledi, beklemiyorum dediğinde ertesi günü daha çok bekledi.
ara sıra buluştuklarında daha da çok özledi.
ayrıyken de birlikteyken de özlüyordu.
yokken nefes sesini anımsayıp, özlüyordu.
dudaklarını, ellerini, bakışını hayal etmek kolaydı da, kokusunu hayal etmeyi beceriyordu.
sonra bazı günler kokusunun olduğu yerden geçtiğini düşünüyordu, paranoyalarından biri olduğunu düşünüp evine gidiyordu.
evine gidip yine ağlıyordu, her geçen gün biraz daha sıklaştığında ağlamaları, bir telefon çalıyordu.
başkalarının gülüşlerini yüzünden okuyordu geldiğinde.
okumuyormuş gibi, bilmiyormuş gibi, özlemiyormuş gibi yapmak çekici kılar diye saklanıyordu.
sonra mı?
tekrar gidiyordu.
yıllar sonra bir gün geldiğinde, ben özlemiyordum çünkü zaten her gün görüyordum dediğini işitiyordu.
özlemiyordum.
özlemiyordum?
uzaktan görmek özlemi ne kadar giderirdi?
gidermişti demek ki. ne mutlu.
üstümdeyken bile özlediğini hisseden birine özlemiyordum demek acıtmıştı.
ama önemsemedi çok. çünkü ne olursa olsun sevgisinden şüphe duyulacak yine kendisi olacaktı.
yine susan o olacaktı.
yine suçlanan, belki bir gün sevilmeyen.
olmadığı biriymiş gibi görünmekle yargılanan,
ailesini seviyormuş gibi yapmakla suçlanan, hiç olamayacak kadar sevdiği, kendisini özlediği zamanlar kadar özlediği halde.
mutsuz değil alışmış, aşık değil eksik,
özlemek?
sessiz bir gece..
Sadece güldüğün zaman ki hallerini özlüyorum.hani bi de el ele yürürken o elimi sıkıca tutuşunu. Sarılışını. Demek ki sadece bitane değilmiş.hani uzak bi yoldan gelir gibi geliyordun ya yanıma. Cok yaralıyım cok yaraladın. Yine öyle gelip sarıl bana.