herşeyin cevap bulacağı yegane andır. ve elbette sonrası da var ki, tüm inkar edilenler, tüm sorgulananlar gün ışığına çıkacaktır. herşeyin bir sebebi vardır, bütün emir ve yasakların ve bu sebepler ayrıntılarıyla cevap bulacaktır. korkulacak birşey yoktur, eğer biraz olsun imanınız varsa kalbinizde.
ama sürekli allah ın kitabıyla, peygamberiyle kafayı bozup, alay edenlerin hali ne olacaktır, bilemem.
yazık.
hem cok gerekli hem de insani cok korkutan bir sey. gerekli cunku insanoglu olum olmasa hicbir bok yapmaz. kisitli zaman motivasyon sagliyor. olum olmasa su medeniyet bir adim ilerlemezdi.
tamam zaman acisindan motivasyon sagliyor da. sonunda bir sey yoksa. o zaman butun bu caba, ugras niye. hicbiri hatirlanmayacaksa. dindarlar ateistlere hep bu soruyu sorar. aslinda haklilar. niye yasiyoruz? bilmiyorum. belki umuttan. belki sonrasinda hakikaten bir sey vardir.
şu kuran ayetlerini akla getiren, insanın genç yaşlarından itibaren aklından hiç çıkarmaması gereken, asla kaçılamayacak son:
Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen. Eğer Biz dilemiş olsaydık, her bir nefse kendi hidayetini verirdik. Fakat Benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: "Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan (inkâr edenlerle) tamamıyla dolduracağım." Öyleyse bu (azab) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın. (Secde Suresi, 12-14)
sanırım ölüm en cok arkada bırakılanlar icin zor. ağlamaktan gözlerinin formunu değişir. sesin kısılır konuşamasın. cok acıtır. arar insan gidenin kokusunu arar, heryerde bulur evin her köşesinde. koklar sarılır ama zamanla yok olur o koku. ne yapacağını bilemesin. ev hüzün dolar, bir eş yol arkadaşını kaybetmiştir, ağlarken "beni bu yolda bu kadar erken mi yalnız birakacaktın?" diye sorgular olan biteni. hastalıktan yorgun düşen eşine seslenir "umarım yorgunluğunu atarsın canım, umarım artik yorgun olmasın, huzur bul bitanem" der. kızları sessizdir ölenin, sadece baba, baba'm derler. sessiz sessiz, anneleri icin güclü olmaya calışırlar, yıkılmaz cınar sanmıştım babamı der sessizce en kücük kızı.
hüzün boğar herkesi, kalpteki acı gözlere vurar, kan kırmızı gözler, ağlayarak kalpteki yangını söndürmeye calışır. sonuc olarak hic birşey, kalpteki acılan boşluğu dolduramaz.
'' Ölmek istiyorum. izin vermiyorlar.. Ölmek istemiyorum. Öldürüyorlar..
Öldürmek istemiyorum. Öldüreceksin diyorlar.. (21. yüzyılda düzenimiz böyle)
Ölmek istemiyorum, öldürüyorlar!
Dünyaya egemenlik tahtını paylaşamayacağı söylenen iki ülke, ABD ve Çin vatandaşlarına karşı ölüm cezasını en çok uygulayan iki ülke. ABD'de kimi eyaletler elektrikli sandalyelerle, damarlara zerk edilen zehirlerle adam öldürmeyi yeni yeni kaldırmaya başladı. Gerekçe, mahkumları hapishanelerde ömür boyu yaşatmanın ölüm cezasını infaz etmekten daha ucuza mal olduğu. Gün gelecek, bir tanımı da kendi vatandaşlarına karşı şiddet kullanma hakkı olan devletin öldürme hakkı mazide kalacak.
Öldürmek istemiyorum, öldüreceksin diyorlar!
Devletlerimiz bizden vergi diye topladıkları paralarla silah yapıyor, silah satın alıyor, gençlerimizin eline silah verip kullanmasını öğretiyor, bizlere düşman belletiyor, öldüreceksin diyor, öleceksin diyor, bizi cepheye yolluyor. Gitmem diyeni, ben ölmek ve öldürmek istemiyorum diyeni de hapishaneye. Gün gelecek, devletlerin savaş davetine kimse gitmeyecek. Bugün birçok ülke savaşlarını paralı askerleriyle, yoksulluğa mahkum ettikleriyle, asker olmaktan başka çaresi olmayanlarla yürütüyor. Gün gelecek bayrak için savaşıyorsun diye parayla köleleştirilenler de savaşmayacak.
Ölmek istiyorum, izin vermiyorlar!
Hastayım, yaşlıyım, kendimden geçmişim, şuurumu kaybetmişim, ihtimal yok geri dönmeme. Beni bana rağmen ilaçlarla, makinelerle zorla yaşatıyorlar hastanelerde. Beni iyi etmekten, sağlığıma kavuşturmaktan değil, hasta tutmaktan para kazanıyor ilaç firmaları, yoğun bakım makinaları imalatçıları, ve dilim varmıyor ama doktorlar- hapishanelerde ölüm cezası infaz edildiğinde raporlarını tutup 'öldü' diye imza atanlar. Onlar ki infazlarda hazır bulunmasalar infazlar yasal olarak gerçekleşemeyecek. Onlar yaşamak isteyenin öldürülmesinin işbirlikçileri. Onlar yaşamak istemeyen, yaşayacak hali kalamayanları, Hipokrat’a yemin ettik diye zorla yaşatanlar.
Devletlerimiz diyor ki biz onursuzları, ırz düşmanlarını, katilleri öldürürüz.
Devletlerimiz diyor ki, onurdur vatanın adına ölmek ve öldürmek.
Devletlerimiz müsaade etmiyor, ben bitip tükendikten, bir tek onurum kaldıktan sonra, onurumla ölmeme. ''