türkiye düzelmez.
bu ülkeyi allah bile düzeltemez.
allah her şeye kadir, her şeye gücü yeter olduğunu düşünerek; bu ülkenin başına allah cumhurbaşkanı olarak gelse, peygamberlerden meclis, meleklerinden bakanlık kursa bu ülke yine düzelmez - düzeltemez.
şimdi ne demek istediğimi anlamayan cahiller ve aptallar kalkp "allah'ı güçsüz görüyor, iş bilmez, elinden bir iş gelmez görüyor, allah anlamaz-yapamaz diyor, allah yok demek istiyor" diyebilir.
hayır!
allah'ın ülke düzeltmek gibi bir misyonu, görevi, yetkisi, eylemi olmadığını söylüyorum.
eğer allah'ın ülke düzeltmek gibi bir durumu olsaydı kur'an da ud, sevm, lut vb kavimlerin yok oluşunu bize anlatmazdı.
gücü olmadığından değil allah bize söz verdi ve gücünü kısıtlamayı - kullanmamayı seçti. Özgür irademize bizi bıraktı ve tercihlerimizin sonucu olan kaderimizi belirlememize izin verdi.
allah'a hakaret etmeyin.
evde ekmek kalmadığında balkondan sepeti sallayıp iki ekmek istediğiniz bakkal, üşüdüğünüzde üstümü ört diyeceğiniz anne-baba, yemekten çıktığınızda arabanızı kapının önüne getiren vale, oturduğunuz sitede yabancıların siteye girip oyun arkında oynayan çocuğunuza veya malınıza zarar vermesini engelleyen güvenlik, bozulan eşyanıza çağırdığınız servis elemanı muamelesini allah'a yapmayın.
hele ki kullanma talimatına uymayıp, bakımlarını yapmadığınız, güncelleme vb dikkat etmediğiniz, kullanmasını bilmediğiniz bir cihazın bozulmasının suçunu allah'a atıp kader de demeyiniz.
allah'ı kendi zeka seviyenizde veya kendiniz gibi beceriksiz de sanmayın.
neden?
içinde yaşadığımız her alanda ve anlamda duyulan rahatsızlık için çare üretmek, çıkış yolu bulmak için ilk önce sorunu kabul etmeliyiz.
sonra sorunu tanımlamalıyız.
sonra zarar analizi yapmalıyız.
ondan sonra çare bu-şu diye tartışmalıyız.
süper zekalıların anlayacağı şekilde örnekleyelim...
sorun yok diyen, bir sorun olduğunu kabul etmeyen kesim en az %30 civarında.
10 katlı binada su sisteminde arıza var ve ilk 7 katta duvarlarda küf nem ile kararma olmuş ama bina yönetiminde de olan üst 3 katta oturanlar binada sorun yok diyor.
sorunu tanımlayacağız ama yaşanan su kaçağı dairelerde olan su tesisatında mı yoksa dairelere katlara suyu çıkaran bina ana borusundan mı kaynaklanıyor da 7 katta nem küf oluyor bir türlü karar veremiyoruz, tesisatın kontrolü için usta çağıramıyoruz.
zarar analizi yapamıyoruz, oluşan nem ve küf ile sızıntı ileride binaya ne kadar zarar verecek bilmiyoruz.
şimdilik sadece boya masrafı ile kurtulacağımız durum ilerde bina veya daire duvarları, kaplamalar, suvalar açısından daha fazla masraf, bina daire değerlerinin düşmesi riski olması vb açısından zarar analizi yapacak elde veri yok.
ne sorunu kabul etmede, ne sorunu tanımlamada bir konsensus sağlanamadığı için zarar analizi yapacak veriye ulaşmamıza 3 katta olanlar izin vermiyor.
daireleri nem alan, duvarları küf içinde kalan 7 kat da bu duruma duyarsız kalıyor.
ülkenin durumu bu.
ne sorunu kabul edebiliyor, ne tanımlayabiliyor, ne sorunun ortaya çıkardığı durumda zararı analizi yapabiliyoruz.
bu ülke düzelmez, hayal kurmayın ve "çare bu, şu" diye de saçmalamayın mübarek pazar günü.
Artık umudumu yitirdim. Düzeleceğine inanmıyorum. Cehalet çok ileri düzeyde. Çarpım tablosu bilmeden üniversite mezunu olanı biliyorum. Diplomasız profesörler her yerde. En az yarım hüzyıl gerideyiz. Sokaktaki kanalizasyon pompasının alman yapımı olduğunu öğrenince cidden üzüldûm. F35 mı dediniz?
temel seviyede düzelmesi gereken iki şey var, eğitim ve hukuk.
eğer cezalandırma sistemi yeterince başarılı olursa insanları iyi eğitebilirsiniz. insan öldüren p.ç kuruları polis kelepçesi ile gülerek poz veriyorsa bu, bu iki şeyin eksik olduğunu gösterir, ki iyi cezalandırmak da bir çeşit eğitimdir unutmayın. bu çocukları yağlı kazığa oturtacak bir hukuk sistemi şart. önce mikropları temizleyeceksin yani.
yere çöp atana bile ceza yazacaksın bak ceza yersin mantığı ile bütün mobeseler, bütün kameralar kullanılacak. yere çöp atılan araca bile ceza yazacaksın. affı da olmayacak.
sonra eğitim. ama bu eğitim evde başlayacak. herşeyi devletten beklemek olmaz. evdekileri de eğiteceksin.
bu ikisine el attıktan sonra düzeltilmesi gereken şey siyasiler. abi siyasete yaş sınırı getireceksin ve milletvekili sayısı 200 olacak. milletvekillerin ne yaptığı ne işe yaradığı da raporlanacak her hafta. öyle salla başı al maaşı olmayacak. bunların eğitim durumları ve iq seviyeleri de kriter olacak. muhalefet de ota boka istemezük demeyecek. abi iktidar eleştircem diye doğru yapılan şeylere de bok atmayacak. ayrıca %5 in altında oy alan partilerin ödeneği kaldırılacak. ne iğüdüğü belirsiz partiler doldu. oy alamıyorsa kapansın veya kendi yağında kavrulsun.
memuriyet için de benzer şeyler yazılabilir. ayrıca bir memur memleketinde memuriyet yapamacak. hakkında şikayet gelen memur(belli kriterlerle tabi), sürülecek istanbul'a, geçinsin bakalım geçinebiliyor mu? bir kişi bir görevde 4 yıldan fazla kalmayacak bir de.
son olarak israfın önüne geçilmeli. devletin bütün kurumları için yapılması gereken bu. niteliksiz personeli çalıştırmak da buna dahil.
karadeniz, doğu, iç anadolu ve güneydoğu anadolu nüfusunu komple avustralya'ya falan yollamak lazım. marmara, ege ve akdeniz kalabilir. düzelirse ancak böyle düzelir.
